“Özel Hayat!”
23 Mayıs 2011
Başvezîr Receb Tayyib Bey, “Kürtleri Asimilasyon Bitmişdir!” Derken, Doğru Mu Söylüyor, Yalan Mı?
7 Haziran 2011

Abdülhamîd Cennetmekân Hazretleri zamanında Nakşibendiyye’nin en büyük mümessillerinden biri, Müceddid-i zaman Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî

İSKENDERPAŞA CEMAATİ NEREYE? VEYA VE MİNE’L-GARÂİB

Mehemmed SAFFET

 

Abdülhamîd Cennetmekân Hazretleri zamanında Nakşibendiyye’nin en büyük mümessillerinden biri, Müceddid-i zaman Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (Kaddesallâhu sırrahu’l-âlî) Efendimiz Hazretleridir…

Hazret, hiç görmediği halde, bir halîfesini İstanbul’a gönderir ve manevî bir bekleyiş içindeki Ahmed Zıyâüddîn Gümüşhânevî (Kaddesallâhu sırrahul âlî) Hazretlerini o halifesi eliyle irşâd makâmına hazırlar…

Gümüşhânevî Merhûm’dan sonra Zıyâiyye de, sırasıyla Hasan Hilmi-İsmâil Necâti-Ömer Zıyâüddîn Dağıstânî-Tekfurdağlı Mustafa Feyzi Efendiler (Kaddesallâhu esrârahum) bu sırayla postnişîn olurlar ve ocak bütün zorluklara rağmen tüter…

Sonra Hasib Efendi merhum yükü sırtlanır…

Bunu Abdülaziz Efendi Merhûm takib eder…

En sonra da İskenderpaşa İmam ve Hatîbi merhûm Muhammed Zahîd Efendi Hazretleri…

Hoca Efendi, efrencî 1980’de irtihâl-i dâr-ı bekâ eyler…

Makam boşalmışdır!

Profesör Doktor ve Muhammed Zâhid Efendinin küçük damadı Esad Coşan “benim!” der ve makâma oturur!

İskenderpaşa’ya intisâb iddiasındaki Erbakan da, dembokratik parti çizgisine dalarak ma’lûm politikanın her türlü gürültüsünde çalkalanmaya başlar!

Esad Coşan, Erbakan’a:

“-Bana tabi’ olacaksın ve benim gerimde yürüyeceksin!” havasına girince, bu, muhatabı tarafından şiddetle reddedilir ve o da Esad Coşan’a aynı şeyi söyler:

“-Ben emîrim, sen benim ancak dinî müşavirim olabilir, şeyhülislamım olarak kalabilirsen şükret!”

Havasını basar…

Ara müthiş açılmışdır ve Esad Coşan köprüleri atarak, Erbakan’a karşı yeni bir parti kurulmasının müslümanlara artık (vacib) olduğunu söyler:

“-Kim böyle kurulacak yeni bir partiye bütün varlığıyla yardımcı olmazsa vallâhi de billâhi de tallâhi de Allâh indinde mes’ul olacakdır ve hesabını Âhıretde veremiyecekdir!” der… Asfada yapdığı bir konuşma kasetlerdedir ve (fetvâ) gibi de dünyaya ilan edilmişdir!

Halbuki sağlığında Merhûm Muhammed Zâhid Efendi Hazretleri bu kabil sözlerin beş para etmeyen zırvalar olduğunu beyân buyuruyorlardı… Hocaefendi Hazretleri, kitablarında, demokrasi dîninin partileriyle (mezhebleriyle) uğraşarak onların bataklığında boğulmanın tehlikelerine işâret eder ve şu islâmî hakîkatları satırlaştırır:

“Müslümanlık şirke karşı bir dindir. Hiçbir zaman ikilik istemez. O, tevhid dînidir. Birlik, vahdet, onun gâyesidir. Onun için müslüman, ancak müslümanın kardeşidir. Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân’da, “Ancak mü’minler kardeşdirler” buyrulmuşdur. Mü’min olmayan ve müslüman olmayanlarla kardeşlik aslâ câiz değildir. Ammâ kim girerse girsin, onun girmesi bizim de girmemizi iktizâ etmez. Ammâ din adamı imiş, ne olursa olsun. Din adamları içinde de, ne kadar münâfık ve fâsid kimselerin de bulunabileceğini unutmamalı………

Evvela partiler hiç de doğru olmayan bir teşkîlâtdır. Zîrâ birinci zararları, memleketdeki vahdeti birliği bozmakdır. Herkes kendi mensûb olduğu partiye onu müdâfaa sadedinde çok gayret sarfeder. Muhalifi olan partiyi devirmek ve onu haksız çıkarmaya çabalar. Bu hususda yalan yanlış her türlü probagandayı meşrû sayar. Bunlar artdıkca büyük bir nehir birçok kollara ayrıldığı zaman nasıl zayıflarsa, işde milletler de böyle bölündükleri zaman öyle zayıflarlar. O zaman her kafadan bir ses, bir nizâm, bir düstûr çıkar. Ammâ hepsi de birbirine muhâlif ve mugâyirdir. Birinin istediği ve beğendiğini diğeri istemez ve beğenmez. Bir vücûd gibi bir başa bağlı olmaz, her âzâ kendi arzusuna göre hareket etmeye kalkarsa o vücuddan hiçbir hayır gelmez. Hiç yübhe yokdur ki cemiyetler de böyledir. Biri böyle olsun der, diğeri de onu baltalamaya çalışırsa, orada huzûr ve kalkınma olur mu?”

[Mü’minlerin Vasıfları, Mehmed Zâhid Kotku, Bayrak Matbaası, 1982, sh:75-78]

İşte buyrun!

Esad Coşan, Muhammed Zâhid Efendi Hazretlerinin nasihatlarını asla dinlemedi. Merhumun irtihalinden sonra kendisine “dur!” diyecek hiç kimse de kalmamışdı! Sonra Avustralya’da bir trafik kazasında hayâtını kaybetdi. Yerine genç ve tecrübesiz oğlu Nureddin geçdi. O da dedesinin parti reddine “Sağduyu!” nâmında bir parti kuracak karşı çıkacakdır! Kurdu da! Ve zavallı, tecrübesiz bir genç olduğu içün o parti bu parti savrulup kurda kuşa yem olmakdan başka bir işe yaramadı…

Referandumda (evet) diyerek ve etrafındakilere de bunu dedirterek AKP safında yer alan Genç Şeyhimiz Hazretleri (!) şimdi 10 gün sonraki dembokrasi seçiminde MHP’yi müthiş bir azim ve gayretle ve bir partizandan daha aşırı desteklemenin peşinde görünüyor…

Dedesi Muhammed Zâhid Efendi Hazretleri kabrinden nasıl bu zürriyyete bakıyordur, ne kadar esefle düşünsek az…

Muhammed Zâhid Efendi Hazretlerinin KURT başını mukaddesleştiren; ve kasetlerle de nasıl bir ahlâk anlayışına sâhib olduklarını dünyâya açık edenlerle alâkası düşünülebilr mi, hâşâ!

İşte, “SAĞDUYU Partisi!” denilen partinin (dembokrasi mezhebinin) kurucusu ve adı var kendi yok nesnelerle uğraşan Nurettin Coşan nâm delikanlının boyundan büyük dembokratik beyannâmesi:

“Aklını Kullan!

Değerli kardeşim, aklını kullan!

Nereye gidildiğini, yarın ne olacağını, canından çok sevip tercih edip büyüttüğün çocuklarını, istikbalini düşün, emekliliğinin, sonrasının, hayatının istemediğin, tasvip etmediğin bir düzeneğin içinde geçtiğini, heba edildiğini farket, bu duruma müdahale et, itiraz et, boş verme!

Anlamaya, görmeye çalış, doğruyla yanlışı ayır, duruşunu özünle birleştir.

Göz boyamalı, kısa vadeli, saman alevli, serap misali ağzına bal çalındığını, çalınanın aslında bal olmadığını, duygularınla oynandığını, oynananlardan bihaber gafil kaldığını gör!

Kafanı devekuşu gibi kuma gömüp yaşadığın ülkede değerlerinin buharlaşmasına kayıtsız kalma, “neme lazım” deme, “menfaatim” deme!

Maneviyat bahçemize dadanmış domuz sürülerini, sırtlanları, hain köpekleri, kurnaz tilkileri, leş kargalarını, kanımızı, canımızı, değerlerimizi, zenginliklerimizi emmeğe yeltenen sülükleri, asalakları silkele, sırtından at, kamburunu düzelt, el ele ver, gücünü topla, maneviyatını düzelt, iyileri bul, onlarla birleş, işbirliği yap, yanlışı düzelt!

(BİZDEN NOT: Domuz, sırtlan, köpek, tilki, leş kargası, sülük, asalak… Delikanlının çok fenâ damarına basılmış!. Yoksa bu kadar, ne bu şiddet bu celâl dedirten satırlar öyle ufak hesablar güme gidince patlatılamaz!)

Bunu daha önce yaptın. Güzeli seçtin, güzelleştin, güçlendin. Örnek oldun, öncü oldun, yol gösterdin, ilham kaynağı oldun, sevildin…

Isıttın, karanlık asırlara güneş oldun aydınlattın. Çağ atlattın. Susuz yüreklere su serptin, serinlettin. Umut oldun, çare arayan biçare insanlığa, tarih yazdın altın harflerle dimağlara.

Şimdi silkin, şimdi uyan, dengeleri boz. “Bozkurtlara” fırsat ver, yol ver, OY ver. Çeki düzen versin, destek olsun dostlara, fayda versin, tek yürek olsun iyiler.

“Sagduyu’nun” mevcut hükümeti kuran partiye ilk genel seçimlerinde tek başına iktidar olmasıyla sonuçlanan verdiği şartlı destekle bile, hala, maalesef insanlık için, inananlar için beklenenleri gerçekleştiremeyen Sayın Başbakan, MHP’li kardeşlerin barajı aşamayacağını bekliyor. Haydi! Yalnız bırakmayalım meydanda özgürlükler vaad edegelen arkadaşı. MHP’li kardeşlerim, barajı aşın da, sizinle birlikte, daha önce söz verip de yerine getiremeyenler için bir telafi fırsatı doğsun.

Birleşsin güçler def etsin akbabaları, şanımız yürüsün cihanda.

Sefillere uşak olmayalım.Çünkü, kölesiyiz, Razı olsun alemlerin Efendisi bizden.

Nureddin Coşan”

***************************************************************************

Bu kadar tenâkuz ve hırslar içinde ve galiz kelimelerle kaleme alınan bir beyannâme sıhhatli bir akla ve hele Merhûm Muhammed Zâhid Efendi Hazretlerinin sulbünden gelen bir delikanlıya hiç ama hiç yakışmamış!

Babası Esad Coşan’a değil de Merhûm dedesi Muhammed Zâid Efendi Hazretlerine benzemesini şiddetle tavsiye eder, itidâl çizgisi ve en mühimi de (i’tikâd) esaslarını dedesi merhûmun kitabından tashih etmesine acilen ihtiyâcı bulunduğunu hatırlatırız!

Allah akıl, fikir ve hidâyet nasib etsin!

 

(İntişârı: 02.06.2011)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir