Bil ki (ey okuyucu) bir kimse bir şeyi sevdi mi, muhakkak onu tercih eder (kendisine seçer). O’na uymayı (O’na muhalefet etmeye) tercih eder. Yoksa sevgisinde sadık olmaz. Ancak sevdiğini iddia eder. Rasûlullâh’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevmekte sadık olan kimse de Rasulullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevdiğini kendinde gösterendir.
Rasûlullâh’a (sallallahu aleyhi ve sellem) uymak, O’nun sünnetini işlemek, söz ve fiillerine tâbi’ olmak, emirlerini yerine getirmek yasaklarından kaçınmak, güçlük içinde olsun, kolaylık halinde olsun, kızmış halinde olsun, kızmamış hâlinde olsun, O’nun edebleriyle edeblenmektir.
Bunun şâhidi ise Allâhu Teâlâ’nın şu sözüdür:
“-(Habîbim) de ki: “Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allâh da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zîrâ Allâh çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”[1]
Rasûlullâh’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) dindeki emirlerini ve (yapılması için) teşvîk ettiği hususları kendi nefsinin hevasına ve şehevî isteklerine uymasına tercih etmesidir.
Allâhu Teâlâ buyuruyor ki:
“-Muhâcirlerden önce, Medîne’yi yurd ve iman evi edinenler, kendilerine hicret edip gelenlere sevgi beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı nefislerinde bir kaygı duymazlar; kendilerinde ihtiyac bile olsa (onları) nefisleri üzerine tercih ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa, işte bunlar (azabdan) kurtulanlardır.”[2]
Allâh’ın rızâsını, kulların kızmasına tercih etmektir.
El- Kadı Ebu Ali el-Hafız; Ebu el-Hüseyn es-Sayrafi ve Ebu el-Fadl b. Hayrun, Ebu Ya’lâ el-Bağdadî, Ebu Ali es- Sinciy, Muhammed b. Mahbub, Ebu İsa, Müslim b. Hatim. Muhammed b. Abdullah el-Ensarî babasından, Ali b. Zeyd, Said b. Museyyeb’den (bu senetle) rivayet etmişlerdir.
Enes b. Mâlik der ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bana buyurdu ki:
“-Ey yavrucuğum, eğer kalbinde hiçbir kimseye kin ve hased beslemeden gece ve gündüzü geçirmeye muktedir olursan yap.”
Bundan sonra bana şöyle buyurdu:
“-Ey oğulcağızım, bu benim sünnetimdir. Kim ki benim sünnetimi ihya ederse o kimse beni sevmiş olur. Kim beni severse o cennette benimle beraberdir.”[3]
Kim bu sıfatlara sahip olursa o kimse, kemâliyle Allah’ı ve peygamberini sevmiş olur. Kim ki, bu işlerin bazısında bu sıfatlara muhalefet ederse onun sevgisi noksan olur. Fakat sevgi isminden dışarı çıkmaz (yani Allah’ı ve peygamberini sevmiyor denmez).
Bunun delili şudur: Şarap içen kimse, had olunduğunda, bazı kimseler, ne çok had vuruluyor diyerek ona lâ’net ettiler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“-Ona lâ’net etme; zira O, Allah’ı ve Allah’ın Resulünü seviyor.”[4] Peygamberi sevmenin alâmetlerinden;
O’nu çok hatırlamaktır. Çünkü kim bir şeyi severse onu çok anar.
Rasûlullah’ı sevmenin alâmetlerinden;
O’na ulaşmayı,kavuşmayı çok arzulamaktır. “Çünkü her seven sevdiğine kavuşmayı ister.”[5]
Eş’ariler Medine’ye geldiklerinde şu şiiri söylerlerdi:
Yarın, dostlara kavuşacağız.
Muhammed ve ashabını (göreceğiz)[6]
Bu hususta Hz. Bilâl (radıyallahu anh)’ın, ölüm anında söylediği geçmişte zikredildi. Aynısını Ammar (radıyallahu anh) öldürülmezden önce söylemiştir. Zikrettiğimiz Halid b. Ma’dûn’un kıssası da bu babdandır.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i sevmenin;
O’nu çok anmakla beraber, O’na çok ta’zim ve hürmet etmek, O’nu zikrederken, huşu, hudu içinde bulunmak, O’nun ismini işittiğinde içi sızlamaktır.
İshak et- Tücyibî şöyle diyor:
“-Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in âhirete irtihal etmesinden sonra ashabı onu anmazlardı ki, huşu ve hudu içinde bulunup onlardan vücutları titreyip ağlamasınlar. Tâbi’lerden çoğunun hali de böyle idi. Bazısı bunu Resûlullâh’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevdiği ve ona müştak olduğu için yapardı. Bazısı da Resûlullâh’dan (sallallahu aleyhi ve sellem) korktuğu ve O’na tâ’zim ettiği için yapardı.
Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevmenin alâmetlerinden;
Resûlullâh’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sevdiği kimseyi ehl-i beytinden, kendi soyundan olan kimseleri, ensar ve muhacirlerden
0’nun ashabını sevmek ve onlara düşmanlık yapanlara düşman olmak onlara buğzedenlere ve (kâfirlerden) onlara küfredenlere buğzetmektir.
Bir kimseyi seven, onun sevdiğini de sever. Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) torunları Hasan ve Hüseyin hakkında şöyle buyurmuş
“-Ey Allah’ım! Ben muhakkak bunları seviyorum. Sen de bunları sev.”(Âhirette derecelerini yükselt, makamlarını cennet kıl).[7]
“-Ey Allah’ım! Muhakkak ben bunu seviyorum. Sen de bunu seveni sev.”[8]
Bir rivayette ise Hasan hakkında şöyle buyurmuştur:
Yine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor:
“-Kim Hasan ve Hüseyin’i severse, beni sevmiş olur. Kim ki. beni severse muhakkak Allah’ı sevmiş olur. Kim bunlara buğzederse, bana buğzetmiş olur, bana buğzeden de Allah’a buğzetmiş olur.”[9]
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki:
“-Ashabım hakkında Allah’tan korkunuz (onlara kem gözle bakmayınız. Çünkü onlar benim dostlarımdır). Benden sonra onlara (karşı gelip sözle, fiille) hedef almayınız. Kim onlaı severse, bana olan sevgisi ile sevmiştir. Kim ki, onlara buğzederse, bana olan buğzu ile onlara buğzetmiştir. Kim onlara eza ederse, bana eza etmiş olur. Kim ki, bana eza ederse, Allah’a eza etmiş olur. Kim Allah’a eza ederse onu yakalayıp (cehenneme atması) yakındır.”[10]
(Muhterem kerimesi) Fatıma (radıyallahu anha) hakkında da Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“-O (Fatıma) benden bir parçadır. Onu gücendirip kızdıran şey, beni de gücendirip kızdırır.”[11]
Rasûlullâh (sallallahu aleyhi ve sellem) Üsame b. Zeyd için Hz. Âişe (ra- anha)’ye şöyle buyurdu:
“-Üsame’yi sev. Çünkü ben, onu seviyorum.”[12]
Resûlullah buyuruyor:
“-İmanın alâmeti, ensarı sevmek, münafıklığın alâmeti de ensara buğzetmektir.”[13]
İbn Ömer (radıyallahu anh)’ın rivayet etmiş olduğu hadîs-i şerifte Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurmuştur ki:
“-Kim Arab’ı (Arab’ın mü’minlerini) severse, onları bana olan sevgileri sebebiyle sevmiştir. Kim onlara buğzederse, bana olan buğzu sebebiyle onlara buğzetmiştir.”[14]
Gerçekten kim birini severse, onun sevdiği her şeyi sever. (Ashab ve tâbiinden peygamberi sevmelerindeki) selefin alâmeti işte budur. Hattâ mubah olan ve canın çektiği hususlarda da böyle idiler.
Enes (radıyallahu anh) şöyle derdi:
“-Ben Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve selIem) tabağın içinde kabak araştırırken gördüm. Ben o günden beri kabak (yemeğini) severim.”[15]
Hasan b. Ali, Abdullah b. Abbas ve İbn Ca’fer (Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hizmetçisi) Selma ‘ya gelip, ondan kendilerine, Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sevdiği yemekten, pişirmesini istediler.[16]
Abdullah b. Ömer, sığır derisinden yapılmış ayakkabı giyer, onu sarı boya ile boyardı. Çünkü O, Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) böyle yaptığını görmüş idi.[17]
Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevmenin alâmetinden:
Allah’a (c.c) ve Allah’ın Resûlüne buğzedenlere buğzetmek, Resûlullah’a düşman olanlara düşman olmak, O’nun dininde bid’atlar icad edip sünnetine muhalefet edenden uzaklaşmak, Resûlullah’ın şeriatına muhalif olan her şeyi kendisine ağır gelmektir.
Allahü Teâlâ buyuruyor ki:
“-Allah’a ve âhiret gününe iman eden hiçbir kavmi, Allah’a ve peygamberine muhalefete kalkışan kimselerle sevişir bulamazsınız; velev ki, o muhalifler, (soyca) babaları, veya oğulları, veya kardeşleri, veya hısım ve hemşehrileri olsun…”[18]
İşte Resûlullah’ın sahabeleri (Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimseler), Allah ve Resûlullah’ın rızası için, kendi sevdiklerini (savaş meydanında) öldürdüler. Ve yine savaş meydanında babaları ve çocukları ile savaştılar. Resûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) Abdullah b. Ubey:
“-Eğer dilersen onun -yani babasının başını- sana getireyim” dedi.[19]
Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevmenin alametlerinden:
Resûlullah’ın getirmiş olduğu ve onunla insanları hidayete sevkettiği, kendisi de doğru yolu onunla bulduğu ve onun ahlâkı ile ahlâk- landığı Kur’ân-ı Kerim’i sevmesidir.
Hz. Âişe (radıyallahu anha) şöyle demiştir:
“-Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ahlâkı Kur’ân idi.”
Kur’ân-ı Kerim’i sevmesi, onu okuması, onunla amel etmesi, onun mânâsını anlamasını istemesi, Resûlullah’ın sünnetini sevmesi ve emirlerini yerine getirmesi, yasaklarından kaçınması ile olur.
Sehl b. Abdullah (rahimehullah) şöyle der:
“-Allah’ı (c.c.) sevmenin alâmeti, Kur’ân-ı Kerim’i sevmektir Kur’ân’ı sevmenin alâmeti de Nebiyyi zişan efendimizi sevmektir. Resûlullah’ı sevmenin alâmeti, sünneti sevmektir. Sünnet-i Resûlü sevmenin alâmeti, âhireti sevmektir. Âhireti sevmenin alâmeti, dünyayı sevmemektir. Dünyayı sevmemenin alâmeti ise, insanın dünyadan ancak yaşayabileceği ve âhirete ulaştıracağı kadar almasıdır.”
İbn Mes’ud (radıyallahu anh) der ki:
“-Bir kimse kendisinin iyi ve kötülüğünü sormak istediği vakit, ancak Kur’ân’a müracaat eder. Eğer Kur’ân’ı seviyorsa, o kimse Allah’ı ve Allah’ın Resülünü seviyor. (Sevmiyorsa Allah’ı ve Resulünü sevmiyor)”[20]
Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevmenin alâmetlerinden;
Resûlullah’ın ümmetine şefkat ve merhamet etmek, onlara nasihat etmek, onların yararına çalışmak, onların müşkülâtlarını gidermektir.
Nitekim Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) mü’minlere çok merhametli ve şefkatli idi.
Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevmenin kâmil olmasının alâmeti:
(Ki bu onbirinci alâmet oluyor).
Resûlullah’ı sevdiğini iddia eden kimsenin zahid olması (yani, dünyaya metelik vermemesi), fakirliği tercih etmesi, fakirlikle muttasıf olmasıdır. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebu Said el-Hudri’ye şöyle buyurdu:
“-Şüphesiz, yoksulluk, sizden beni sevene, selin derenin veya dağın üst kısmından aşağı akmasından daha süratli gelir.”
Abdullah b. Müğaffel (radıyallahu anh)’in rivayet ettiği hadîste; Adamın biri Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e der ki:
“-Ey Allah’ın Resulü! Ben muhakkak seni seviyorum.”
Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“-Söylediğin söze bak.” buyurur.
Adam üç kere:
“-Allah’a yemin ederim ki, ben seni seviyorum.” deyince Resûlullah ona şöyle buyurdular:
“-Eğer beni gerçekten seviyorsan korunmak (âleti olmak üzere) yoksulluk için hazırlan.”
Müğaffel, Ebu Said el-Hudri ([21])’nin hadîsine benzer bir hadîs zikretti.
[1] Al-i İmran Sûresi, âyet:31.
[2] Haşr Sûresi, âyet:9
[3] İmam Tirmizî. Sünen. Ebvabü’l-İlim. 16. Babu Ma Cae fi’l-Ahzi fi’s-Sünneti ve-ctinabi’l-Bidai’de 2680 No.lu metni Enes b. Mâlik (r.a.)’dan tahriç etmiştir.
[3] İmam Buhari. Sahih. Kitabü’l- Hudud: Babu Ma Yükrehu Men Lâane Şâribe’l- Hamra ve ennehu Leyse bi Hâricin mine’I- Milleti’de Hz. Ömer b. el- Hattab (r.a.) rivayetin tamamını tahriç etmiştir.
[5] İmam Efcu Naim el-İsfahanî. Delail’inde İmam Deylemî Müsned’inde Hz. Âişe (r.a.)’dan tahriç ettiler diye İmam Sûyûtî (r.h.) Menahilü’s -Safa Shf. 63’de kaydetmiştir.
[6] Bu kıssayı İmam Beyhıaktî’nin Delail’inde Enes b. Mâlik (r.a.) tahriç ettiğini İmam Sûyûtî (r.h.) Menahilü’s-Safa Shf. 63’de kaydetmiştir.
[7] İmam Tirmizî. Sünen. Ebvabü’l-Menakıb Menakıbu’l-Haseni ve’l-Hüseyibney Aliyyibni Eba Talib’inde 3772 No. ile Üsame b. Zeyd (r.a.)’dan tahriç etmiştir. Aynı kitab ve babta 3784 No ile Bera b. Azib’den de tahriç eylemiştir. İmam Buhari. Sahih. 62. Kitabu Fadaile Ashabi’n-Nebiyyi (s.a.v.) 22. Babu Menakibe’l-Haseni ve’l-Hüseyni (r.anhüma) da Bera b. Azib (r.a.)’dan rivayeti tahriç etmiştir. İmam Müslim. Sahih. 44. Kitabü Fadaile’s-Sahabeti, 8. Babu Fadaile Haseni ve’l-Hüseyni (r.anhüma) da Bera b. Azib (r.a)’dan 56 (2421) No.lu metni tahriç etmiştir.
[8] 101 No.lu tahrice bakılmalıdır.
[9] lOl’de gösterilen yere bakılmalıdır. Ayrıca bu hadîsin lâfzan bi lâfzin metnini değil de müterkaribü’l-Elfaz ve mânâ olanını İmam Taberanî, Selman (r.a.)’ dan tahriç etmiştir. Ayrıca, İmam Bezzar hadis-i şerifin sadrını Abdullah b. Mes’ud (r.a )’dan tahriç etmiştir. İmam Nesaî ve İbn Ebu Hureyre (r a.)’dan Mukaddime Fadlül- Hasen ve’l-Hüseyn İbney Aliyyibni Ebi Talib’in r.anhüm) de 142-143 No. ile tahriç etmiştir.
[10] İmam Tirmizi. Sünen. Ebvabü’l- Menakıb. Babün fi Men Sebbe Ashabe’n-Nebiyyî’de 3861 No.lu metni Abdullah b. Mugaffel (r.a.) tahriç etmiştir.
[11] İmam Buharî, Sahih. 57. Kitabü Farzi’l-Humsi; Babu Ma Zükire Min Dır’î’n-Nebiyyi (s.a.v.) de ayrıca 62. Kitabü’l-Fadaile Ashabi’n-Nebiyyi (s.a.v.) 16. Babu Zikri Eshar’ın-Nebiyyi (s.a.v.) Minhum Ebu’l-Ass b. Rebi’de Misver b. Mahreme’den. İmam Müslim. Sahih. 44 Kitabü Fadaile’s-Sahabeti. 15. Babu Fadaile Fatımete binti’n-Nebiyyi Aleyhe’s-Salâtü ve’s-Selâm’da. 93 (2449) ve 94 (…) 95 (…) No. ile rivayeti tahriç etmişlerdir. Ayrıca; İmam Buhari, Kitabu’n-Nikah: Babu Zebbi’r-Reculi An İbnetihi fi’l-Gayreti ve’l-İnsaf’da yine Misrev b. Mahreme (r.a.)’dan aynı hadîsi tahriç eylemiştir. Ayrıca Kitabu’l-Menakıb, Babu Menakıbu Fatımete (radıyallahu anha)’dan vine Misver b. Mahreme’den tahriç eylemiştir İmam Ebu Davud. Sünen. Kitabü’n-Nikahı: 13. Babu Ma Yükrehü en Yecmea beynehünne mine’n-Nisa’da Misver b. Mahreme’den iki ayrı tarikle iki metni. İmam Tirmizî, Sünen. Ebvâbü’l- Menakıb: Babı Ma Cae fi Fadli Fatımete binti Muhammedin (s.a.v.) de 3866 No ile yine Misver b. Mahreme’den 3868 No. ile Abdullah b. Zübeyr (r.a.) tahriç eylemiştir İmam ibn Mâce. Sünen. 9. Kitabü’n-Nikâh: 56. Babu’l-Gayreti’de 1998 ve 1999 No. metinleri ile yine Misver b. Mahreme’den tahriç etmiştir.
[12] İmam Tirmizî. Sünen. Ebvabü’l- Menakib Menakibü Üsame b. Zeyd (r.a.) da 3820 No.lu metin olarak rivayeti tahriç etmiştir.
[13] İmam Buharî. Sahih. 2. Kitabü’1-İyman: 10. Babu Âlameti’l- İymani Hubbi’l-Ensari’de Enes (r.a. )’dan tahriç eylemiştir. İmam Müslim. Sahih. 1. Kitabü’l- İyman: 33. Babu’d-Delili âlâ Enne Hubbe’l-Ensârî mine’l-İyman’da 128 (…) No. ile Enes (r.a.)’dan tahriç eylemiştir. İmam Buharî ayrıca Kitabü’l-Menâkıb Menakibü’l-Ensari 4’üncü babta tahriç eylemiştir. İmam Nesai. Sünen. Kitabü’l-İyman: Babu Alâmeti’l-İyman’da yine Enes b. Mâlik (r.a.) tahriç eylemiştir.
[14] İmam Beyhaki’nin Şuabü’l-İyman’da İbn Ömer (r.a.)’dan tahriç ettiğini İmam Süyûtî (r.h.) Menâhilü’s-Safa Shf. 64’de beyan etmiştir.
[15] İmam Buhari, Kitabü’I-Et’ime: Babü’d-Dubbac’de Enes (r.a.)’dan aynı kitab. Babü Men Eda-fe Reculen ilâ Taamin ve Akbele ve Hüve alâ Amelihi’de aynı metnin ilavesi ile diğer bir metni yine Enes (r.a.)’dan ayrıca Kitabü’l-Büyû. Babu Zikri’l-Hayyati’de yine Enes (r.a.)’dan başka bir hadiseyi hikâye eden aynı konudaki hadîs-i şerifi. İmam Müslim, Sahih. 36. Kitabü’l- Eşribe. 21. Babu Cevazi Ekli’l-Meraki ve İstihbabi ekli’l-Yaktîni… ilâ âhir’de 144 (2041) No. ile 145 (…) (…) ile üç ayrı metni tahriç etmiştir. İmam Ebu Davud, Sünen: Kitabü’l- Et’ime, Babün fi Ekli’d-Dubbae de Enes (r.a.) tahriç etmiştir, İmam Tirmizi, Sünen. Ebvabü’l-Et’ime Babu Ma Cae fi Ekli’d-Dübbac 1850 ve 1851 No, ile Enes b. Mâlik (r.a.) rivayeti tahriç etmiştir.
[16] İmam Tirmizi, Şemail Babu Ma Cac fi Sıfati Edami Resûlullah (s.a.v.) de Ubeydullah b. Ali (ibn Ebi Râfî ninesi Selma ‘dan olarak rivayeti tahriç etmiştir. Aliyyû’l- Kaari. Şerh-i Şemail. Shf. 362.
[17] İmam Buharî. Sahih. 4. Kitabü’l-Vûzû 30. Babu Gasli Ricleyni ve la Yümessehu ale’n-Naleyni de Ubeyd b. Cüreyh tarikiyle Abdullah b. Ömer (r.a.)’dan İmam Müslim, Sahih. 15.Kitabü’l-Hacc: 5. Babü’l- ihlâli min haysü tenbaisü’r-Rahileti’de 25 (1187) ve 26 (…) No. ile aynı zattan tahriç etmiştir. İmam Ebu Davud, Sünen. Kitabü’l-Menasik (El-Hacc) Babün fi vakti’l-İhram’da Ubeyd b. Cürey tarikiyle İbn Ömer (r.a.)’dan tahriç etmiştir.
[18] Mücadele Sûresi, âyet: 22.
[19] İmam Bezzar’ın Müsned’inde Ebu Hüreyre (r.a.)’dan tahriç ettiğini İmam Süyûti (r.h.) Menshilü’s-Safa Shf. 64’de kaydetmiştir.
[20] İmam Beyhaki’nin cl-Edeb fi Mekarimi’1-Ahlâk ve’l-Birri ve’s-Sılati ve’l-Keffarat adlı eserinde tahrıç ettiğini İmam Süyûtî (r.h.) Menahılu’s-Safa Shf. 64’de kaydetmiştir. Ayrıca Ebu Abdullah Muhammed b. Eyyub b. Yahya el- Mâ’ruf İhni’d-Dureys (Ö. 294 H.)’nin Fadailü’l- Kur ân adlı eserinde tahriç ettiğini de beyan etmiştir.
[21] Şifa metninde Ebu Saidi’l-Hudri (r.a.) söylendiği gösterilen hadîs-i şerifin mahreci hakkında İmam Süyûtî (r.h.) ve Şifa Şârihi Hafacî açıkça bir şey söylememişler, yalnız hadîsin evvelinin ahirinin birbirine karıştığına işaret etmekle yetinmişlerdir. İmam Tirmizi’nin. Sünen Ebvabü’z-Zühd, 36. Babu Ma Cae fi fadli’l-Fakri babında 2351 No.lu metinde Abdullah b. Muğaffel (r.a.)’dan bir metin rivayeti tahriç edilmiştir.
[ Kâdi İyaz (Rahimehullah), E’ş-Şifâ Bi Ta’rif-i Hukûki’l-Mustafâ, (Şifâ-i Şerîf Tercemesi) sh.405-412 ]
(İntişârı: 09.02.2012)