SORU:
Bir şeyhe intisâb etmeksizin ve ondan izin almaksızın zikir ve fikirde bulunmak, evrâd-ı şerîfe okumak câiz midir?
CEVAP:
Câiz ise de böylesi bir zikir ve fikirle ma’nen mesâfe kat’edilemez. Terakkî mümkün değildir. Silsilesi sahîh yetkili bir şeyhin bereketi ve te’sîsi çoktur.
Şeyh ve mürşid edinmeksizin zikr ve fikretmek mümkün olmaz mı? diye sorarsan, âdâb, erkân ve usûlüne uymak şartıyla evet derim. Ancak rûhânî terakkî ve ma’nevî yükseliş kolay olmaz. Kısır bir döngü içerisinde gözü kapalı olarak dönen ve döndükçe mesâfe aldığını zanneden insan gibi uzun yol kat’ettiğini sanır ama aynı çember içinde dönüp durduğundan haberi olmaz. Yetkili ve kâmil bir şeyhin izniyle başlatılan zikrin bereketi ve te’sîri çoktur.
Feyz ve bereket isteyen bir mürîdin, necât isteyen bir tâlibin kâmil bir şeyhe bağlanması gereklidir. Şeyhi olan ve irşâd edilmesini isteyen kimse kurtulmuş, şeyhi olmayan ve mürşidsiz kalan kimse de hüsrâna uğramıştır. Her hakîkat tâlibine kâmil ve edîb bir şeyh, nefsinin ayıplarını, nefsinin âfâtını, amellerinin fesâdını, düşmanın kalbine nüfûz etme yollarını gösteren hâzık bir üstâd lâzımdır. Ona bir baba gibi ivazsız ve garazsız nasîhat edecek ve doğru yolu gösterecektir. Böyle birini bulduğu zaman, onun sohbet ve zikir meclislerine devam etmeli, onun gösterdiği âdâb ile edeplenmelidir. Ki böylece bâtınî bir hâlden diğer bir hâle seyredebilsin. Yanan bir kandilden, yakılan diğer bir kandil gibi feyz alsın. Nefsânî irâdesinden tamâmen sıyrılsın. Böyle birine teslîmiyet Allal’a ve Rasûlü’ne teslîmiyettir.
“Allah’ın Rasûlü’ne itâ’at eden allah’a itâ’at etmiş olur.” âyeti gereğince silsile-i şerîfe Allah ve Rasûlüllâh’ta son bulur. (Rûhü’l-beyân)
(Kaynak: tasavvuf ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar, Ömer Ziyâüddîn Dağıstânî, sh.16,17)
(İntişârı: 06.06.2015)