“İnsanların kendisine fâideli, mühim olmayan şeyleri terk etmesi güzel bir İslâm terbiyesine nâiliyetinden dolayıdır.”
(İmâm Ahmed İbn-i Hanbel, Tirmizî, Câmiu’s-Sağîr)
İzâh: Filhakîka insan kendisine dünyâda da âhırette de fâide bahş olacak şeyler ile iştigâl etmelidir, kıymetli vakitlerin zâid, hakîkî fâideden hâlî şeylere sarfetmemelidir. Sonra nedâmet fâide vermez fevt olan mutenâbih şeyleri telâfi için müsâit vakit bulunmaz.
Behlûli Dânâ’dan şöyle mervîdir, diyor ki;
“-Ben bir gün Basra’da çocukların yol üzerinde ceviz ile, bâdem ile oynadıklarını gördüm, diğer bir çocuk ise bunlara bakarak ağlıyordu. Bu çocuğa dedim ki;
“-Neden ağlıyorsun? Sana ceviz satın alayım.” Çocuk bana gözlerini atfederek dedi ki:
“-Ey az akıllı âdem! Biz oyun için yaradılmadık.” Ben de:
“-Evlâdcığım! Ya ne için yaradıldık?”
Diye sordum. Cevâben dedi ki:
“-İlim ve ibâdet için yaradıldık. Bârekallâh, yavrucuğum dedim, bu bilgi sana nereden?” Dedi ki:
“-Allâhü Teâlâ şu nazm-ı celîlesinden:
(Efehasibtüm ennemâ halaknâküm abesen ve enneküm ileynâ lâ türceûn) Yani:
“-Siz zannettiniz mi ki, Azîmü’ş-Şân sizleri abes yere yarattım ve sizler bize döndürülmeyeceksiniz?”
Evet… Evet… Beşeriyet hâşâ abes yere yaradılmamıştır. Bizim hilkatimiz, Hâlık-ı Zîşânımızı bilmek, tasdîk etmek, ona ibâdet ve tâatde bulunmak, bunun netîcesi olacak da selâmet ve saâdete nâil olmaktır.
[500 HADİSİ ŞERİF, ÖMER NASÛHİ BİLMEN, 447. Hadîs-i Şerîf, Sh;285]