C – Mi’râc, lûgatta merdiven, yükselme vâsıtası demektir. Istılâhda: Peygamber Efendimiz’in hicretten bir buçuk sene evvel Receb-i Şerîf ayının yirmi yedinci gecesi emr-i İlâhî ile Mekke-i Mükerreme’den Mescid-i Aksâ’ya götürülmesi ve oradan da semâlara, Sidretü’l-Müntehâ’ya ve sâir âlî makâmlara çıkarılmış olması, birçok tecelliyât-ı Sübhâniyyeye mazhâr bulunması demekdir ki, hârika olarak Peygamberimiz’in hasâisinden [=husûsiyyetlerinden] bulunmuştur.
Resûl-i Ekrem Efendimiz’in böyle Mescid-i Aksâ’ya kadar gitmiş olduğu (… سُبْحَانَ الَّذٖٓى اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ) (İsrâ Sûresi) birinci âyet-i celîlesiyle sâbittir. Binâenaleyh münkiri ikfâr olunur. Semâlara ve Sidretü’l-Müntehâ’ya gitmiş olduğu da hadîs-i meşhûr ile sâbitdir ki, münkiri ehl-i dalâlet sayılır. Arş ve kürsî ile Cennet ve Cehennem’i müşâhede buyurmuş olduğu da hadîs-i âhâd ile menkuldür ki, münkiri ehl-i bid’at addolunur.
Velhâsıl: Mi’râc-ı Nebevî’nin böyle üç merhalesi vardır. Kudret-i İlâhîyeye nazaran bunların hiçbiri istib’âd olunamaz. [=yok sayılamaz]
(Dîni Bilgiler, Ömer Nasuhî Bilmen, 84. Suâl, sh: 50, 51)