Saray, Sünnîliği Tokatlarsa, Maltaylı Da Kurşun Sıkar, İblislerine Obüsleri Ateşletdirir!
5 Ağustos 2015
Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm Kalkdı Mı, Kur’ân Mı Kalır Bre Kâfir!
8 Ağustos 2015

Allâh Azze ve Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm’dan Ashâb-ı Güzîn’e, onlardan Tâbiîn, Tebe-i Tâbîn ve etbâı ile günümüze kadar gelen Mutlak DÎN, başda

RASÛL VE HADÎS MEFHUMLARI OLMIYAN BİR RELİGİON UYDURMA PEŞİNDEKİ YABAN EŞŞEKLERİ!

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

Allâh Azze ve Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm’dan Ashâb-ı Güzîn’e, onlardan Tâbiîn, Tebe-i Tâbîn ve etbâı ile günümüze kadar gelen Mutlak DÎN, başda Yehûd ve Batıl Batı, sonra da bunların içimizdeki “müslüman, HATTA BİLGİN görünen” ve Kur’an ta’bîriyle “Kasvereden (aslandan) kaçan yaban eşşekleri gibi Allâh’ın KADÎM Kelâmı’ndan kaçanlar” ELİYLE, her tarafı binbir tâdilâta (revizyon ve budamaya) tâbi’ kılınarak YOK EDİLMEK İSTENMEKTEDİR… Bu yaban eşşeklerinin yapacağı en büyük KUR’AN düşmanlığının da, gene “KUR’AN” diyerek ve “sûret-i hakk’dan” görünerek yapıldığında ve yapılacağında, zerre kadar şübhe edilemez…

15 asırdır Kur’an hakîkatlarını yok edemiyen bu BÂTIL şeytan âlemi, günümüzde de çok daha değişik; ve fakat müslüman görünen içdeki maşa ve kiralık “yaban eşşekleri” ile yol almanın peşindedir; ve bu iğrenç yolundan da aslâ vaz’geçmiyecekdir… Gerçek ve tehlikeyi gören müslümanlara düşen ilk vazîfe  ise, bu “yaban eşşeklerinin” derhâl saf veya câhil halka tanıtılması; ve bunda, aslâ ihmâl ve uykuya dalınmamasıdır… Zaten gerçek bir müslüman içün, ALLÂH SEVGİ ve BAĞLILIĞINDAN daha kuvvetlisini başka bir varlık üzerinden, meselâ vatan, akraba, makam-mevki, herhani beşerî bir esas veya düstûr, politika ve parti gibi mahlûk (hâdîs) varlıklar üzerinden yürütmek düşünülemez, bu muhaldir… Şer’î akıl ve mantığın da zarûrî netîcesi odur ki, ALLÂH Îmân ve sevgisinde samîmî olan, RASÛL Aleyhisselâm’a “ittibâ’ edib teslîm olmanın” mecbûru, mükellefi, me’mûru ve mahkûmudur… Üstelik de bu, KİTÂB’ın en muhkem ve sarîh, temelin temeli bir ALLÂH emri…

Bu i’tibarladır ki, Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm Hazretlerine “fettebiûnî de” buyuran Allâh Azze’ye îmân, O Rasûl’e (elçiye-vasıtaya-aracıya) İTTİBÂ’ etmekden (kayıtsız şartsız ve O’nun hududlarını çizdiği gibi) tâbi’ olmakdan; ve O’nu metbû’ tanımakdan geçer… Kelâm-ı Kadîm’i ile Hâlık Teâlâ’nın ortaya koyduğu mutlak emr ü hakîkat budur… İns ü cin, bu ulaşdığı hakîkatlere rağmen, kendi ta’yîn etdiği bir mahabbetle Allâh’ı sevmiye kalkarsa, ısyân etmiş olur!. Mahlûk, Allâh Azze’yi, Allâh Celle’nin emretdiği Rasûl’e İTTİBÂ’ usûlü ile sevmenin ve saymanın me’mûru, mükellef, mecbûr ve mahkûmudur… Bunun dışında kalanlar, ne kadar “Allâh Celle’ye îmân ve O’nu sevmek” iddiasında ve “müslümanlık resmediş” manzarasında, hatta ilâhiyat (!) profesörü, DİB sarıklısı, vahiy penceresi baykuşu, muhâfazakâr (!) siyâset ağa ve patronu v.s. de olsalar, zerre kadar şübhe edilemez ki, bunlar alışılmış vasfetmelerin sonsuz uzağında ve “Allâh’sız” mahlûkat veya cehennem mahrûkâtıdır… Bunda şübhe dahî, zârûrât-ı dîniyyeyi (Dînin olmazsa olmazlarını) redd veya onda şübhe demek olacağından, Allâh ve O’nun Dîni ile alâkayı kat’iyyen kesib atar… Bunlar aslâ “müslüman” vasfı içinde değil; Allâh ve Rasûlü’nün “kâfir=mutlak hakk ve hakîkatı örten, reddeden” kabul etdiği zümre içinde yer alırlar… Ağızlarından iblisçe “Kur’an” lâfzını düşürmiyen ve yukarıdan beri vasfetdiğimiz “Rasûl” dışı bir religion icad etme peşindeki bu nevzuhûr iblisler, ne kadar “müslüman” hatta “kitab yüklü eşşek kabilinden müslüman bilgini” manzarası çizerek ekranlara sıvansalar da, “Kasvereden kaçan yaban eşşekleri gibi Kur’an’dan kaçanların” tâ kendileridir…

Bazı yaban eşşeklerinin ihdâs edib uydurduğu “sosyolojik müslüman” gibi iblislikler, İslâm Akâid düsturları karşısında sâdece psikolojik bir beyin  cerâhati olarak kabûl görür, o kadar…

Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm Hazretlerine müntehî olan 15 asırlık DÎNİN en ana temeli, yukarıda beyân edildiği gibidir, bunda aslâ şekk ve şübhe de edilemez… Bunun târihen de aksini iddia muhaldir… Buna rağmen, böyle bir şekk ve şübhenin halka da intikâli peşindeki biraz mürekkeb yalamış ahlâksız ve yalama merkeb sürüleri, bütün iblisliklerini tv ve internet yolları ile yaymanın peşinde görünüyorlar!. Aksi hâlde, kendilerini oynatan beynelmilel gâvurlara itaat etmemiş, menfaat muslukları da kısılıvermiş olacakdır!

Bâtıl Batı (Nasrânîyet) ve Yehud, Kelâm-ı Kadîm’in hududlarını çizdiği bir “RASÛL mefhûmundan mahrûmdur; ve Îsâ ve Üzeyr Aleyhimesselâm’a “tanrılık izâfe etmeleri” sebebiyle de, Allâh’a “îmân ve O’na mahabbet” gibi sonsuz bir nimetden, binlerce yıldır mahrûm sürünürler… Bunun içün de, İslâmiyyet nazarında, Allâh’sız ve Rasûl’süz bir religion (ancak mecâzî ma’nâda bir dîn) sâhibi olabildiklerinden; ve bu dinin dışına da çıkamadıkları müddetçe; “mutlak bâtılın” verdiği suçluluk ve eziklikden aslâ kurtulamazlar. Bunlardan kurtulmak isteseler, o zaman da İslâm’ın hakîkatlarına teslimiyyet şartdır ki, buna yanaşmazlar… O halde yapılacak ve tatbik edilecek biricik yolları, “İslâmiyyet’i tahrîf, tağyîr ve tebdîl” ederek, kendi ellerindeki religion derekesine düşürmek ve ona benzetmekdir…

İşte, tv ekranlarına çıkardıkları ve ellerine tutuşturdukları talimâtlarla yürütdükleri o “Kitab yüklü eşşek cinsinden bilim adamlarını” yani bu gösterişlerle anıran merkeperini, işâret etdiğimiz istikâmetde kullanır; ve “RASÛL” mefhumu ile “HADÎS” gibi “ittiba’ ve teslimiyyete” mutlaka muhâtab ana delilleri de, YOK kabûl etdirme iblisliğine batarlar!.

 Böyle aşşağılık, nâmussuzca ve eşine rastlanmıyacak bir hayâsızlıkla da, öyle bir gözboyama ve propagandaya tenezzül edecek kadar düşerler ve sürünürler ki, bu usûlleriyle, mücerred, “Kaşvereden kaçan yaban eşşekleri depolanan”; ve laik-seküler-dembokrat düzmece düzenlerin (Kur’an’dan kaçan yaban eşşeği ahırları) inşâ’ ve te’sîs edilmiş olur!..

 

 

(İntişârı: 06.08.2015)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir