(1) Ateist Rejimde Emekli Vâiz…
14 Temmuz 2023
15 Temmuz Darbe-Harbe Değil, Neo-Haçlı Seferidir; Ve Dembokrasi Bayramı Olamaz!
14 Temmuz 2023
Ne Darbesi Ulan, Haçlı Seferi!

NE DARBESİ ULAN, HAÇLI SEFERİ!

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

15 Temmuz katliâmı, şer’î terbiye görmemiş yabânî akıllılar tarafından “darbe” olarak dillere pelesenk edilmiş olsa da, bu, kat’iyyen (darbe) değil; bir haçlı seferidir ve ilk dalgası Kudüs’e varmadan Anadolu’dan püskürtülmüş kabûl edilebilir… Ne câlib-i dikkat tecellîdir ki, TÂRİHDEKİ İLK HAÇLI SEFERİNİN TÂRİHİ DE (15 TEMMUZ)dur!

Hocia denen sahtenin, “vâiz” hüviyeti ile 1964’den beri İzmir-Edirne havâlisinden başlıyarak CİA (gladyo) emrinde, te’sîr sâhasını evvelâ Anadolu’da sonra da bütün dünyâda dalga dalga genişletmesi, hiç şübhesiz ki uzun va’deli bir CİA plânıydı. 15 Temmuz Haçlı Seferi ile, câhil kitleler üzerinde te’sîri görülen ve onları mankurtlaştırma derecesinde teshîr eden bu kasaba vâizinin, 52 senelik uzun va’deli yer altı faaliyyeti bir “hükûmet darbesi” gibi harc-ı âlem, basit ve (b.kdan) bir hedef istihdâf edemez. Hedef, İslâm Dünyâsında Yahudi-Haçlı Batı emperyalizmasının ŞİRK ve ihânet şifrelerinin çözülmeye başladığını gördüklerinden, müslümanlar daha ayağa kalkamadan onları sırtlarından hançerliyerek tekrar yere serme plânıdır…

1908 mason-haçlı ve hele 1923 Haçlı-İngiliz darbelerinden sonra, Anadolu’ya hâkim olan eyâlet vâlileri diliyle tam 108 senedir Haçlı Batı’nın ümmete verdiği cebrî mesaj:

“Sizi dîniniz (şahsiyetinin) geri bırakdı, ondan çıkın, bizi kabûl edin, bize benzeyin, neticede bizde eriyerek bizden bir parça olun!”

Şeklindedir…

Bunu, sadece mesaj olarak bırakmayıb, son derece hâin ve kan dökücü usûl ve azgınlıklarla, (ümmetin en önünde giden müslümanları katlederek) kuvveden fiile çıkarırlarken; bir yandan da, Allâh’ın münezzeh ve mukaddes “DÎNİNİ”, eyâlet vâlilerine bağladıkları ve din kisvesi içre (din adamı-ruhban sınıfı) olarak peydahladıkları şeytanlarla, tahrîf, tağyir ve tebdîl etdiler…

Haçlı-yahudi cebhesi çok iyi biliyordu ki, Anadolu kavimleri müslüman kaldıkları, bulgarlar, macarlar, finler ve nice muhâcir kavimler gibi haçlı dünyâsı içinde erimedikleri takdirde; ve 1830-1922 arasında gördükleri şiddetli harblere ve darbelere rağmen ayağa kalkarlarsa, kendileri içün bu dünyâda aslâ rahat yokdur. Meydanı boş bularak zulümlerine devâm edemez; ve bilhassa İslâm coğrafyasını soyub soğana çeviremezler!

 108 senelik tahrîfat, tağyirât ve tebdîlât, bu millet üzerinde bir Fâtih veya bir YAVUZ, hatta bir Abdülhamîd (Cennetmekân Rahmetullahi Aleyhim Ecmâin) zamanının İslamiyet’inden eser bırakmamış; ve o sulandırılarak asliyet ve hakîkatı kaldırılan dîn, kuru bir iddiadan ibâret olarak kalmış olsa da, ana kitlede kimlik (!) olarak  “müslümanım” deme çapında gri bir renk tonu bırakmışdı! “Allâh, Kur’an, Peygamber, vatan, bayrak, hac, kurban, kandil, şehid, v.s.” demek gibi bir takım slogan ve ritüel derekesine indirilen cumhûrî ve dembokratik lâyisizm “malzemâtı”, hakîkatıyla kalblerde bırakılmamışsa da, dillerden atılamamışdı…

Haçlılar (başda İng, Yahud, ABD tiriumvirası), başdan beri ve bilhassa 1946’daki San Fransisko talimâtıyla, Anadolu eyâlet vâlîlerine, “dembokrasi” denilen, bölücü, parçalayıcı, yalamalaştırıcı ve (kendilerine bağlayıcı) rejime geçmeleri emrini verdi. Haçlılar, artık 1923’den 1946’ya kadar Anadolu’dan İslâmiyyet’in cebir ve zulüm yoluyla pek büyük mikyasda kalkdığı ve binnetîce memleketin (Allâh’sızlaştırıldığı) zannı ile dembokrasiye geçilmesini; ve bu usûlle politikacıları da dama taşı gibi oynıyarak herşeyin güllük gülistanlık olacağını; ve politikacıları da, kendi ehlî hayvancıkları gibi güdebileceklerini düşündüler!..

Fakat hesab etmedikleri bu dembokrasi kazığı, haçlı güdücüler aleyhine acıtmaya başladı!. Dembokratik politikacılar, milletin daha çok oyunu almak ve iktidârda kalabilmek hırsıyla, tâ 1908’den itibaren, aslından, özünden, îmân,  amel ve ahlâk esaslarından kaydırılarak yamuk yumuk edilen dinden, arta kalan ve yukarıda temas etdiğimiz bir takım lâfız çapında da olsa sloğan ve ritüelimsi şeylerin; ve bir takım gelenek ve görenek kabilinden hayâtın önünde duramadılar. Her geçen sene bu lâfız planındaki slogan, ritüel ve gelenekler, oy kaygısıyla bunlara göz yumulması sa’yesinde daha da yayılmaya ve genişlemeye başladı. Bu, politikacıların da işine geldiğinden, makâm ve mevki hırsıyla “din istismârını” kendileri içün çok elverişli bir saha gördüler. Böylece fâsit bir dâire içine girilerek İslâm dışı, protestanlaştırılmış, orası burası törpülenmiş, insan eliyle ilâve ve çıkarmalar görmüş sun’î bir din, durmadan yükselişe geçdi!

Bu, kat’iyyen hakîkî bir İslâm olmamakla berâber, yahudi haçlı cebhesinin (global dünyâ şeytanları bunu) önlerinde büyük bir mânia olarak gördüler… Onlar bunu, gerçek İslam’ı bilmediklerinden de olabilir, “hakîkî DÎN geri geliyor” gibi telâkkî ederek büyük bir endîşe ve sıkıntıya düşdüler!..

İşte bu nice tahrif, tağyir ve tebdîl ile ortaya çıkan dinden bile ödleri kopan Yahudi-HAÇLI cebhesi, İslâm coğrafyasının merkezi olarak gördükleri ANADOLU’da, İslâmiyyet’i kökden tahrîf ederek protestanlaştıracak (belini kıracak o hoşgörü-diyalog denilen) bir plân ve projeyi devreye sokdular. Bunu yürütecek adam, o kasaba vâizi, halkı teshîr etme çene, karakter, cibilliyet, terâküm, ruh ihtilâcları ve rollerine v.s.ye sâhib Gülen’di!.. Herif, kavmi, cinsi, cibilliyeti, acımasızlığı, “papalık misyonunun bir parçası oluş” gibi nice renkleriyle bu iş içün biçilmiş kaftandı…

108 senedir Anadolu’ya çakılan haçlı rûhundan süzülme politika tekniklerinde erimiş, “yerli ve millîyiz” demelerine rağmen kafa ve rûh kodları i’tibâriyle (Batı’lı olduklarının zerre kadar farkında olmıyan veya olan) bütün politikacı sürüleri, bu Gülen denen vâiz emeklisinin hedefini, kimlerin maşası olduğunu ve en mühimmi de, Anadolu’muza yapılacak bir HAÇLI SEFERİNİN TAŞERONU, CİA PARMAĞINDA BİR PROJE TATBİKÇİSİ OLDUĞUNU bir türlü göremediler!. Çünki “İslâmiyyet’in hakîkatından” ve onu bilmekden mahrûm yetişmiş, ellerinde hakkla bâtılı, îmanla küfrü ve mü’minle kâfiri yani insanla gayr-i insanı ayırt edecek bir mi’yâr, mîzân, terâzi yokdu, bırakılmamışdı!. CİA projesini, 1964’den beri tam 52 sene, “Muhterem HOCAFENDİ” etiketiyle bol bol yiyib yutdular ve hatta geviş getirdiler!

15 temmuz kuduruşu, o çok gördüğümüz sıradan ve (çirkef) DARBELERDEN biri seviyesinde basit ve sıradan bir DARBE aslâ değildir, olamaz…

Bu, düpedüz bir HAÇLI SEFERİDİR…

108 senedir bu memlekete çakılan uydurma, sun’î ve nefse uygun ve asl-soy ile alâkayı kesici, ucûbe ve hakkı bâtıl ile telbis edici din anlayışının mü’mini politikacılar, bu uydurma dînin misyonerliğini yapdıkça, HAÇLI-yahudi cebhesi de bundan cidden sıkıntıya düşerek, gerçek İslâm sandığı bu dîni iyice sulandırmak ve bulandırmak içün, CİA parmağındaki hoca kılıklı taşeronuyla bu manzaraya el atdı; ve onu, mes’elenin mihrâk noktasına taşıdı…Fakat HOCİA’nın karakterinden fışkıran zaaflar ve ifrat-tefrit derecesindeki çarpıklıklar, en nihâyetinde onu deşifre etdi; ve hımbıl, islâmî hassâsiyeti dumûra uğramış, sür’at-i intikâli özürlü; ve ferâset, ehliyet ve adâleti sıfır politikacı esnafını, ancak bu bedduacı ve şizofrenik rûh ihtilâcları uyandırabildi!

1908’den beri gelen sulanmış ve bulanmış Anadolu’daki İslâmiyyet’i, HOCİA ile beli kırılırcasına protestanlaştırmak istiyen haçlılar, 1964’den beri 52 yıllık çalışmaların ve nice darbe ve ayaklanmaların da akâmetle netîcelenmesinden sonra, bu 15 temmuzda, artık, HAÇLI SEFERİ ÇAPINDA  fiilî bir (HARB TECÂVÜZ VE CÂNÎLİĞİNİ) kaçınılmaz gördü; ve bunu, HOCİA kuyruğuna takılmış, satın aldıkları “YERLİ ASKERLERE” ve birkaç kısımdan ibâret bir çapul koalisyonuna YAPDIRMAK İSTEDİLER…

Hocia denen kasaba vâizi sahtenin 52 sene boyunca binbir tahrifle ortaya çıkarmak istediği, büsbütün sahte ve büsbütün aslından uzaklaştırılmış DİN telâkkîsi tutmayınca; ve bu dinin MEHDİSİ veya İMAMI veya “AYETULLASI” Anadolu’ya yumuşak inişle inemeyince, bu Nato-Feto şeytan cebhesinin, 15 temmuz 2016’da, SERT ve kanlı bir HAÇLI seferinin peşine düşmek zarûret ve tek çâre hâline gelmişdir!

Tekrâr edelim:

1) Haçlılar, Anadolu’dan İslâmiyyet’in sulanmış ve bulanmış hâline bile tehammül edemediklerinden, bu DÎNİ, satılık ve aşşağılık taşeronlar veya müteahhidler eli ile tamamen yok edib silmek istemişlerdir. Îmân ve (sünnîlik) terâzîsi olmıyan lâf müslümanı aldatıcı politikacılar ise, bütün bu katakülli ve dalaveraları görememiş, yarım asırdan ziyâde haçlıların ekmeğine yağ sürmüş ve düşmanlarına asker ve mühimmât taşımış durmuşlardır!..

2) Bunun içün, projelerini üzerinden yürütdükleri sahte kasaba  vâizini, İslâmiyyet’in azılı bir TAHRİFÇİSİ olarak seyretmiş, zaman zaman da kullanmışlar; RASÛL-İ RUSÜL ALEYHİSSELÂM HAZRETLERİNİ, İSLÂM AKÂİDİNDE İNANILMASI MUTLAK ŞART OLMAKDAN ÇIKARMIŞLARDIR… Îmân (ehl-i sünnet) terâzîsi olmıyan câhil ve gâfil, hatta bir kısmıyla tam hâin politikacılar bunu bile görememiş, “muhterem hocafendi” gevişine devam ederek haçlıların ekmeğine yağ sürmüşlerdir…

3) Bu CİA ajanı sahte, bununla da kalmamış, Peygamberler Peygamberi Aleyhisselâm Hazretlerine hakâret edecek kadar azıb kudurmuş; ve O’nu, alçakça tenkîd hedefine bile oturtmuşdur.. Nevval Sevindi denen madamın New York’da yapdığı röportajda, Efendimiz Aleyhisselam’ın teaddüd-i zevcâtı içün “BU EVLİLİKLER PEYGAMBERİN SIRTINDA KAMBUR GİBİ BİR ŞEYDİR!” diyecek kadar kâfirleşmiş, küfrünü alenîleştirmekden bile hazer etmemişdir… Îmân (sünnî) terâzîsi olmıyan câhil ve dinî hassâsiyetleri dumûra uğramış politikacılar, bunu bile görmemiş, bu hâinin önünü açmaya devam ederek, haçlıların ekmeğine ahmakça yağ sürmüşlerdir…

4) Bu CİA ajanı sahte, hakîkî müslümanlardan kimseyi yanına bile yaklaştırmazken “PAPA cenablarına” taabbüd derecesinde serfürû’ edib, baş yâverlerinden kıdemli nurcu (!) Alaüddin Kaya’sına PAPA önünde eğilme ve el öpme ta’lîm ve tatbîkâtı bile yapdırmışdır!. İmân (ehl-i sünnet) terâzîsi olmıyan politikacılar, buna da aldırmayıb görmemiş (!) haçlıların ekmeğine yağ sürmüşlerdir…

5) Papa’nın İstanbul temsilcisi Georges Marovitch, 2012’de hastanedeki yatağında, ölmeden Samanyolu’nun meşhur spikeri HOCİA’nın da yeğeni Kemal Gülen’e canlı yayında aynen şöyle demişdir:

“Fetulla Gülen Hocfendi Allâh tarafından özel olarak görevlendirilmişdir!”

Akaid (sünnî) terâzîsi iflâs etmiş bir tek Ankara politikacısı kısık sesle bile: “Ulan, bu söz ne demek?” diyebildi mi?. Diyemediler, yatıb narkozlanmış gibi kış uykularıyla pek derinden uyudular; yalan-dolanlarla halkı aldatıb mütemâdiyen  gaddâr ve HAÇLI  “Nato-Feto” ekmeğine yağ sürdüler!

6) Vatikan Papalığının itikad kânunlarına göre, kardinal veya hıristiyan azizi olmıyan bir adam veya madamın, hele bir müslümanın takdîs edilmesi yani “Tanrı=Gott veya DİEU tarafından özel olarak görevlendirilmesi” muhaldir… Çünki müslümanların topu da (sonsuz kere hâşâ ve kellâ) Peygamberlerinin (sahte-yalancı) oluşuna TEBEAN, topu da “sahte, yalancı, şeytanın vekîli ve dinsizdir!..” Dolayısıyla HOCİA denen adam Papalığa göre madem ki “Tanrı tarafından özel olarak görevlendirilmiş”, o hâlde müslüman değil onlardandır; ve binnetîce takdîse lâyık olmuşdur!..

Öyle ise, VATİKAN’a göre bu sahte vâiz, ya kardinal veya bir hıristiyan azîzidir; müslüman olması ihtimâli yokdur!.

İşte HAÇLI dünyâsında HOCİA, bu derece üst bir makamdadır; ve gerzek sürülere de bu sebeble “KÂİNÂTIN İMAMI” olarak gene papalık tarafından yutdurulmuşdur!.. Ankara’daki i’tikâd (sünnîlik) terâzîlerinin yayı fırlamış politikacıları bütün bunları ve nicelerini hiç ama hiç görmek istemedi; bu kökü dışarıdaki adam ve madamları yıllarca besleyib semirtdi ve şişirdi! “Ne istediniz de vermedik” diyerek başlarına geçirdi ve HAÇLILARIN ekmeğine yağ sürdü!

7)  ALLÂH Celle’nin SEVGİLİSİ, SON ve EN BÜYÜK RASÛL Aleyhisselâm, sâir Peygamberân Aleyhimüsselâm’ın, ins ü cinnin ve melâike peygamberlerinin de  Peygamberidir; ancak, (sonsuz kere hâşâ) Papalık itikadında “yalancı-sahte, vs…” peygamberdir!.. Hocia ajanına, İSLÂM’A karşı yaptırmak istedikleri en büyük ve daha azılısı olmıyan ve ALLÂH Azze ve Celle’nin lâ’netliyeceği en iğrenç KÜFR Ü HIYÂNET, bâlâda da dediğimiz gibi Allâh RASÛLÜ’nün İslâm akâidinden silinmesidir… O silinince KUR’AN-I KADÎM de derhal:

 “Sahte ve yalancının bir kitâbı derekesine düşerek, akıllarınca bir hiç mesâbesine indirilmiş olacakdır!”

Kelâm-ı Kadîm de böylece ademe mahkûm olunca, İslâm, Peygamber ve Kitâb’ı olmıyan bir uydurma dîn olarak dünyâdan silinmiş olacakdır…

İşte hoca kılıklı şeytanın Vatikan’dan aldığı lâ’netli misyon, EN BÜYÜK VAZÎFE BU İDİ… Haçlı dünyâsı bu hocia denen adamı, mücerred, KÂİNÂT çapındaki bu hıyânetin irtikâbı içün takdîs etmiş; ve “Tanrı tarafından özel olarak görevlendirilmiş” bir adam olarak da, fettoşistlerin PUTU yapmışdır!.. Artık bu kadar çarpıcı müthiş hakîkatların yanında, sıradan ve (Pespâye darbelerin) adı mı olur? Sulandırılmış sun’î dinin şakıyıcısı politikacılar, bütün bunca kahredici plan ve projeleri görecek gözden mahrûm nasibsizler oldukları içün, herifi 1964’den beri tam 52 yıl “hocafendi” diye omuzladılar, tepelerine çıkarıb haçlıların ekmeğine böylece yağ sürdüler ve kendi başlarına da püsküllü BELÂ eylediler!..

Ecdâdın ezelî ve ebedî doğrusu İslâmiyyet yerine o münezzeh ve muazzez dînin hayâsızca karikatürünü îcâd eden ve lâyık dembokrasiye TAPARCASINA pereştiş eden politikacılar, böylelikle ellerinde pusula kalmadığından, üç-beş vatikan kuklası oyuncak önünde bunca perişanlık ve kepâzelikleri yaşamaya mahkûm edildiler… Sayılamıyacak kadar ni’metlere nâil olmakda vesîle olan ECDÂDIN dîn-i azîzini Haçlı Batı içinde erimek pahasına terkeden ve yerine omurgası, temelleri, ekseni ve genleri ile oynanmış uydurma bir dîn ikâme ederek, artık basiret mahrûmu körler derekesine inen politikacılar, bu hâl üzre ve küfr-i inâdî ile azgınlık ve tuğyâna devam ederlerse, gene nice “Haçlı Seferleri” ile boğuşmak ve sürünmek mahkûmiyyetinde kalacaklardır…

8) Feto şebekeleri, Nato, İngiliz, CİA, Siyon protokolları ve Papalık projelerinden biri olarak, “Türkçe Olimpiyadları, Türk Okulları, himmetler ve hizmetler” adı altındaki maskelerle, dünyânın gözünü küllediler. İslam Coğrafyasındaki müştehad (cinsî çekicilik çağına gelmiş) yüzbinlerce kızı, papalık ve CİA projesi olarak sahnelere çıkarıb, göğüs, bel ve kalça münhanileri ile kıvırttılıb dans etdirerek dünyâya seyrettirdiler; ve iblise “hizmet ve himmet hakîkatıyla” şehvet pazarlayıb kahpece deyyusluk sergilediler… O kadar zavallı ve emânet ana kuzuları kıza, hayâsızlığı talim etdirdiler; ve genç delikanlı onbinlerce oğlancığı da onların kuyrukçuluğuna düşürdüler!. Bu sahneleri, yıllarca hapislerde çürümüş çok kıdemli “nurcu abiler”in bazıları, en ön saflardan “Hizmet-i îmâniyye ve Kur’âniyye aşkına ve Aziz Sıddık Kardeşler” hatırına, haşhâşî ziyâfetleri olarak yedi; ve gövdelerini bu helal (!) lokmalarla müzeyyen eyledi ve semirtdiler!. Sulanmış dinlerinin akâidsiz müntesibleri olan pusulasız ve terâzîsiz politikacılar da, “Arınç” gibiler başda olarak binlercesi, bunları gözyaşlarıyla takdis ve tahsin eyleyüb (!) haçlı Batı’nın ekmeğine yağ sürmüşlerdir!

9) Sulanıb bulanmış religionlarının i’tikâd esasları (sünnilik usûlleri) kalmamış köksüz politikacılar, hangi zekâ ve ferâset pencerelerinden baktılarsa, bu 8 madde ile yukarıya aldığımız ve daha en az 88 maddeye bile çıkarabileceğimiz tahrifâtla, Allâh’ın HAKK DÎNİNİ YOK etme suikasdının 52 senelik köstebekliğini yani HAÇLI SEFERLERİNE giden yol ve usûlleri, taktik ve plânları, binlerce nefrin ki, göremediler veya görmekden korkub uykuya daldılar! “Yok imtihan soruları, yok evimizin köyümüzün dinlenmesi, yok, yalan, dolan, sahtekarlık bilmem ne” gibi ıvır zıvır şeytanlıklara takılıb, yıllarca, narkozlanmış gibi hâin ve modern HAÇLI şövalyelerini ağızları açık seyredib durdular!..

10) Biz, 1977’den beri haçlı seferlerine dikkati çekdik. Papa bile geçen sene “HAÇLI SEFERLERİNDEN” bahsetdi!

İngiliz başvekîlesi “Demir Leydi” denilen madam, yıllarca evvel “YEŞİL TEHLİKE” diyerek “Haçlı Seferlerine” işâretde bulundu!

Bush denen herif, “ikiz kuleler” hâdisesinde, apaçık “HAÇLI SEFERLERİ” diye  nâra atdı!..

Ankara’nın narkozlu politikacıları ise, (oy) alacağım diye CİA ajanı ve Papa şövalyesi haşhaşîleri 52 yıl şımartıb palazladı; ve sonunda hem kendilerinin ve hem de milletin başına belâ etdi!.

Ey Ankara!

Sen, onların inlerine girmeden, o cânîler, o haçlı şövalyeleri, meğer sizin saraylarınıza, yüksek tepelerinize, merkezlerinize, başkanlıklarınıza, karargâhlarınıza, üniversitelerinize, adliyelerinize, emniyetlerinize, denâetlerinize, medyalarınıza ve hulâsa, iki karış yakınınıza=dibinize, hânelerinize en mahrem yerlerinize kadar girmiş, NEFES ALIŞ VERİŞLERİNİZİ DİNLEMİŞ!

Sizler sandıkçı dembokrasinin (oy) kataküllileri peşinde bin türlü YALAN ve ALDATMALARIN planları ile firavunlaşırken, onlar sizi yataklarınızda görmüş ve dinlemiş!!!

15 Temmuz saat 16.00’da, cânîlerin Haçlı seferini haber alan kuvvet komutanları, hiçbir şey olmamış gibi akşam saat 19.00 da Eskişehir’de “General DÜĞÜNÜNDE!”

Cihân târihinde böyle NARKOZLANMA görülmüş müdür!?

11) Ve hâlâ “Milleti Millet Kurtarmış!”

Falankes kahramanlık yapmış!

Filânkes canını ortaya atarak selâmete çıkılmış!

“Dembokrasi nöbeti!”

“Dembokrasi Şehidi!”

Bütün bunlar, sulandırılıb bulandırılan 108 senelik i’tikadsız (sünnîlik mahrûmu) ittihadçı, diyânetçi ve ilâhiyatçı sun’î dîninin bomboş lâf u güzâfı…

Ey, Cihan!

VE BU HAÇLI SEFERİNDEN, KILIÇASLAN CENNETMEKÂN HAZRETLERİ’NİN ÎMÂN VE İSLÂM’INI DEVLETİNDE YAŞATAMIYAN VE DEMBOKRASİ DİYE YIRTINAN MES’ÛLLER!

ŞUNU ÇOK İYİ BİLİN Kİ:

ANADOLU ÇOCUKLARININ DİRENİŞİ; VE HASSATEN, HIZLA GELEN TANKIN ÖNÜNE ÇIKARAK, ELLERİNİ İKİ YANINA AÇAN VE TANK DURMAYINCA DA PALETLER ARASI BOŞLUĞA YILDIRIM HIZIYLA YATAN VE ÜZERİNDEN BÖYLE TAM 2 TANK GEÇEN SABRİ ÜNAL GİBİ ANADOLU ÇOCUKLARINI AĞZINIZA dembokrasi ile değil, ecdâd BESMELESİNİ HECELİYEBİLECEKSENİZ ONUNLA VE  MİNNETLE ALIN!

BU ŞEREFSİZ, CİNÂYET VE KITAL HAREKÂTI HAÇLI SEFERİNİ, CÂNÎLERİN KUVVE-İ MA’NEVİYYESİNİ (EZİB PESTİLE ÇEVİREN) YİĞİTLER, HAÇLI DEMBOKRASİSİNİN POLİTİKACILARI DEĞİL;  MURÂD-I İLÂHÎNİN BÖYLE TECELLÎSİNİ ÜZERİNDE TAŞIYAN BU KABİL SAF VE REJİM KURBÂNI ANADOLU ÇOCUKLARIDIR…

Bu Sabri  ve benzerlerinin, heykelini dikme şirkine de bulaşmayın!

12) Ve:

Aslâ unutmayın ey, Allâh’ın dînini sulandırıb bulandıran zavallılar!

Rütbelerin en büyüklerinden birini ALLÂH AZZE, kendi irâde ve hâkimiyyeti içün FEDÂ-YI CAN edene verir; ve ONA, SÂDECE ŞEHİD DENİR!

Mezara giren hiç kimseye “HOŞ GELDİN DEMBOKRASİ ŞEHİDİ” denmiyecek! Allâh Azze’nin DÎNİNİ, HAÇLI DEMBOKRASİSİ hesâbına sıfırlamayın; ve böyle yaparak onu, ademe mahkûm etdiğinizin farkına varın!

KABİRDE, “Dembokrasiye iman etdin mi?” denmiyecek!

Münker Nekir, dembokrasiden sormayacak!

Hiçbir mü’min, ALLÂH RASULÜ’NÜN (livâü’l-hamd) sancağı yerine “dembokrasi sancağı” istiyemiyecek!

Sırat’dan geçenler içün “dembokrasi cenneti” yok, bu muhâl!

Sarık cübbeli şeytanlar! Sizler de, susarak şeytân-ı ahrâs olmayın!

Ulan, Allâh’ı, Âhıreti, Peygamberi, Kitâbı, Meleği, Kaderi olmayan dembokrasinin ŞEHİDİ mi olur?

Artık şunu mu der oldunuz:

“EY, ALLÂH! Senin ŞEHİDİN olmayı artık beğenmiyoruz; biz senin ŞEHİDİN değil, dembokrasi dîninin ve onun tanrılarının ve bilmem neyin şehidiyiz!”

Böyle demek, hangi illuminati, global çete ve mason kâfirinin uydurması ve İslâm’ı ayak altına alışı ve YOK sayışıdır?

Bütün müktesebâtına vâris olduğumuz ve üzerimizde nâmütenâhî hakkları olan 15 asrın yüzmilyonlarca ŞEHİDİNİ inkâr ve onlara hakâretin sunturlusunu edercesine, “dembokrasi şehidi ve bilmem nesi” uydurmak ne oluyor?. O yüzmilyonlarca şehidimize:

“Vah vah, siz ne yazık ki dembokrasi şehidi olamadan boş yere ALLÂH şehidi olmuşsunuz; kendinize çok yazık etmiş, şehidliğiniz boşa gitmiş, çok üzgünüz!”

Deme neseb-i gayr-ı sahihliği ve hâinliğini mi dayatacağız!?

Bu, toprak altındaki yüz milyonlara, HAÇLI ağzından bize sıvanan “dembokrasi” kelimesiyle hakâret ve zifos sıçratmak alçaklığı olmıyacak mıdır?. Artık dillere, “ALLÂH” demek yasak da; “Dembokrasi” demek mi şart ve zarûrîdir? Merhûm Üstad Necib Fâzıl Bey:

“Batı, demokrasi ismini verdiği nizam ile doğruyu aramak içün PARTİ kurarken; onu bize, ezelî ve ebedî doğrumuzu parçalatmak içün sokmuşdur.”

Buyururken, buna burun kıvıranların, burunlarından sürtüldüğü apaçık görülmüyor mu?

Toprak altındaki O yüzmilyonlarca ŞEHİDE:

“Vah vah, ne yazık, ne akılsız adamlarsınız ki, (dembokrasi şehidi olmak varken), Allâh yolunda ŞEHİD olub hebâen mansûrâ ölüb gitmişsiniz!”

Demek, nasıl bir din ve asl inkârıdır ki, bu kadar aşşağılık olabilsin!

13) Ey, Milleti idlâl eden; Allâh’a, Peygamberân Aleyhimüsselâm’a, Kur’ân’a, îmâna ve İslâm’a karşı TERÖR başlatmış olanlar!

MURÂD-I İLÂHÎ’YE RÂMOLUN!

MÜSEBBİBÜ’L-ESBÂBA NANKÖRLÜK ETMEYİN!

“HAKK TECELLÎ EYLEYİNCE HER İŞİ ÂSÂN İDER,

HALKEDER ESBÂBINI BİR LÂHZADA İHSÂN İDER!”

MEMLEKETİ KURTARAN; MİLLETİ, KAN GÖVDEYİ GÖTÜREN  MANZARADA OLMAKDAN MUHAFAZA EDEN; İÇ HARB İLE ANADOLU’NUN KAN DENİZİ OLMASINA MÂNİ’ OLAN HÂLIK’A, NE ZAMAN BAĞÎ VE TERÖRİST OLMAKDAN VAZGEÇECEKSİNİZ?

HÂLIK TEÂLÂ’NIN İRÂDE VE HÂKİMİYYETİNE GİRİN!

BU, (KEPÂZE VE ŞEREFSİZ, PESPÂYE VE SIRADAN BİR DARBE OLAMAZ.) BU, HAÇLILARIN, BU ASIRDAKİ (21. ASR-I MÎLÂDÎDEKİ) HAÇLI SEFERİDİR!

BİTDİ SANMAYIN, BU BİR İLK VE BAŞLANGIÇ!

HAÇLILAR, KELİME-İ TEVHİD’DEN, ALLÂH’IN HABÎBİNİN İSMİNİ SİLMEDİKÇE, BU KAHPELİK, BU KANCIKLIK, BU CÂNİLİK, BU KAN DÖKÜCÜLÜK, BU HÂİNLİK VE BU KÂFİRLİK ASLÂ BİTMEYECEKDİR!

ALÇAK VE KÂFİRLERİN HAÇLI SEFERLERİ BUNDAN SONRA DALGA DALGA DEVAM EDECEKDİR!

ALLÂH VE RASÛLÜ’NÜN İRÂDE VE HÂKİMİYYETİ DIŞINDA HİÇBİR ŞEYDE BİRLEŞİLMEZ, İHTİLÂF SON BULMAZ, NETÎCE ALINAMAZ. UYDURMA VE GÜNCELLEME PEYDAHLAMASI, REVİZYONİST DİB KELLESİ İLE YONTULAN TANRILI BEŞERÎ RELİGİONLARLA TERÖR BİTMEK ŞÖYLE DURSUN, DAHA DA KUDURACAKDIR. HER BEŞERÎ BİR DÎN BAŞLI BAŞINA BİR TERÖR MİHRÂKI DEMEKDİR. 15 ASIRLIK İSLÂMİYET’E ÎMÂN ETMENİN DIŞINDA TERÖR VE ZULÜM ASLÂ ORTADAN KALKAMAZ… BU MUHAL!

BOŞUNA, BİRLEŞTİRİCİLİK IVIR ZIVIRLARI VE HÜLYÂLARI UYDURUB DURMAYIN. BU SALTANAT SİZİN DEĞİL, DÜNYÂ SALTANATI VE DEVLETİ MÜCERRED ALLÂH AZZE’NİNDİR!

 NE AKLETMEZ KAVİM OLMAYA DOĞRU KOŞUYORSUNUZ!

KİTÂB VE TÂRÎH HABER VERİYOR: HELÂK OLAN GEÇMİŞDEKİ KAVİMLERİ, NEMRUT VE FİR’AVNLARI, DECÂCİLE, CEBÂBİRE VE ZALEMEYİ GÖRSENİZE, KÖR MÜSÜNÜZ, (GÖRMEZ) MİSİNİZ?

MODERN CÂHİLİYYE MÜŞRİKLERİ GİBİ, HÂLÂ KULDAN VE MAHLÛKÂTDAN HEYKELLER VE PUTLAR UYDURMA PEŞİNDESİNİZ!

YÂ KAHHÂR!

YÂ HAYYU YÂ KAYYÛM!

YÂ ZELCELÂLİ VE’L-İKRÂM!

YÂ MÜNTAKÎM!

YÂ FERD!

YÂ KÂDİR!

 

BİZİ, BİZE VE İÇİMİZDEKİ BEYİNSİZLERE BIRAKMA…

(İntişârı: 20.07.2016)

(Tashîh ve İlâvelerle: 14.07.2018 / 21:31:13)

TT.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir