Clay Öldü, Sırma Saçlı, Badem Gözlü Ve Dîni De İslâm Oldu!
1 Ekim 2017
Kudüs’ün Sâhibliğini Bırakırsan, Eşkıyâ Sâhiblenmeye Bakar!
8 Aralık 2017

“MEZHEB BOĞUŞMASI” DİYEREK İSLÂM’I İMHÂ!

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

Öyle bir telâkkî cüzzamlısı dünyâdayız ki, buna “mefhumlar anarşisi” demek bile çok zaîf kalır. İlmin cehâletle, îmânın küfürle, amelin fısk u fücûrla, ahlâk ve tasavvufun binbir fitne ve fırıldakla örtüldüğü zamanımızda, ağzı olan, “ağız ishâli” olmuşcasına konuşuyor; ve ortalığı da dayanılmaz bir ufûnet deryâsı kaplıyor!

“Mezheb” dendiği zaman, dinsiz, mason, ateist, dembokrat, partici, mezhebsiz, müsteşrik, ilâhiyâtçı ve bilmem neyin, bundan ne anladığı veya buna hangi saptırma içinde olduğu, hiçbir hakîkat ve ciddiyet ortaya koyamaz… Bunların topu da, bu mefhûma “bölücülük ve ortaçağcılık” ma’nâsı yükliyerek, îmân ve fikir fâhişeliği yapıyor; ve bunu, “İslâmiyyet’in aleyhinde” nâmussuzca kullanmak gibi bir iblisliği boyluyor!

“Mezheb” denildiği zaman, bundan evvelâ, yukarıdaki îmân ve fikir fâhişelerinin ona yüklediği ma’nâyı anlamamak şart olduğu gibi; ayrıca, haçlı gâvur Batı’nın, yüzlerce sene sürdürdüğü “mezheb savaşları” terkîbindeki (mezhebin ma’nâsını) da, İslâmiyyet’deki ma’nâsından sûret-i kat’iyyede uzak tutmak şartdır!

Aksi hâlde, iç ve dışdaki şeytanların “mezheb” mefhûmu üzerinden Allâh’ın Dînine indirecekleri (darbe ve hâinliğe) yardımcı olmak, mutlak netîcedir…

Bugünki mezhebsiz nice nevzuhûr münkirin asıl korkunç hedefi, “sünnî mezhebleri” ortadan kaldırarak, kendi iblis dünyalarını bunların yerine geçirmek; ve kendilerinin de, “mezheb imamı” hâline getirilerek (metbû’) tanınmalarını te’mîn etmekdir. Netîceten de, Yehûdiyet ve Nasrâniyyet’de olduğu gibi bir “ruhbân sınıfı teşkîli” ve (aşşağılık ve şerefsiz bir saltanat) sürme hayâlleri…

Mezheb denilince ne anlaşılmalı?

Mes’ele, 15 asırlık selefimize ittibâen bunu ortaya koyabilmekdir ki, bu ma’nâ dışında bu kelimeye “mezhebsiz veya dalâlet mezheblerindeki” iblislerin yüklediği ma’nâ, ortadan defedilib gitsin!. (Laik dembokratik cumbokrasi teslisine) bağlı “din (!) tezgâhı” bilinen mekteb ve fakültelerde de, Yardakoğlu “revizyonizmasıyla” bu babdaki fitne, bütün hızıyla berdevamdır!

“Mezhebim var” diyen bir müslüman şunu demiş olmaktadır:

“ Kitab, Sünnet, İcmâ’ ve İctihâd’ın hakîkî ma’nâsını, Allâh ve Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm’ın rızâsından başka hiçbir gâyesi olmadığı hâlde ortaya çıkaran; bunda, ümmetin de ittifâk etdiği bilinen; ve edille-i erbaayı ilâhî bir lutfu ihsân olarak anlayıb anlatmakda ve ictihadlarını tedvîn etmekde en ehil ve en büyük mütehassıslar olarak kendilerini isbât etmiş bu imamların, bütün bunlar içün koyduğu fevkal’âde mükemmel (USÛL KÂNUNLARINA ve bu usûl ile ortaya çıkan İCTİHADLARINA), Kitab, Sünnet ve İcmâ’ın GÖNDERMESİYLE son derece (takvâ disiplini) ile bağlılık içindeyim!. Ümmetin, üzerinde tam  ittifâk etdikleri bu müctehid imamların muhteşem ve misilsiz keyfiyetlerini, mücerred Allâh ve Rasûlü rızâsına ermek üzere (taklid ve tatbik) ederek, kendi cehlimi veya bu hususdaki kifâyetsizliğimi de ayağımın altına alarak, bu cihan çapındaki imamların ehliyet ve hakîkatı üzerinden HAKK ve HİDÂYET içreyim!. O imamların yerine geçmek içün binbir yalan ve iftirâ tezgâhlıyan insî şeytanlardan mutlak olarak berîyim; ve benim ALLÂH ve RASÛLÜ’ne varmakda üzerinde bulunduğum aklen ve naklen yegâne mükemmel bu usûl ve yola MEZHEB denir…”

İ’tikadda 2, amelde 4 mezhebden birine nisbet içindeki müslüman, şunu da demiş olur:

“Ben, Allâh ve Rasûlü’ne vâsıl olmakda rehber yani imam bildiğim o cihan çapındaki DÎN BAĞLISI başbuğların “usûlü” ile kendimi mukayyed bildiğim hâlde, Dînimi teşkîl eden 4 delîle, mücerred onların GÖZÜ ile BAKAR; ve öylece bağlanır ve bu usûlün dışındaki her çukur akla uçkur çözen mezheb tanımaz bir fâhişe olmayı da, nâmütenâhî çapda ayağımın altına alır ve çiğnerim!”

Mezheb mefhûmunu, mercimek beyni ile olur olmaz zaman ve mekânda ağzına veya kalemine alarak, bunlar üzerinden “İslâmiyyet’e” gaflet veya hıyânet eseri vuranlara SÖZÜMÜZ şimdilik budur…

Bugün bu ma’nâ, itin köpeğin kalem ve çenesiyle yamuk yumuk edildi; ve bu da, İSLÂMİYYET’e mâl edilerek, bunun üzerinden sürdürülen şerefsiz ve kancık bir “din düşmanlığı” ortalığı kapladı…

“Mezheb” mefhûmu ile, İslâm’ın (Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaatin) anlaşılması esasdır. 15 asırlık “USÛL” ilimleri nazara alındığı zaman, karşılaşılan vâkıa budur. “Bilim adamı” sıvazlanmaları ile ekranlarda veya fakülte ve kürsülerde tüneyen bazı baykuşların i’rabda yeri olamaz. Istılahların ma’nâ ve mefhumları, beşerî ve ateist rejimlerin bel’amları vâsıtasıyla dînin omurgası da, deformizmaya munzam “revizyonizma” ile kaydırılmış; ve fitne ateşinin altına, bilhassa 3-4 asırdır ivmesi gitdikçe artarak, iblis gibi odun taşınmışdır…

Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat, en sağlam varış zinciri ile Rasûl-i Rusül Aleyhisselâ Efendimiz Hazretleri’ne müntehî olur ki, bunun dışında kalanlar ise 15 asırdır, nebevî hakîkatle bu “usûl ve disiplin” tarafından “nârdaki fırâk-ı dâlle” olarak tesbît edilmişlerdir. Bunlar, akıl ve nakil önünde hiçbir hakîkat delîli de taşıyamaz; ve bu da, 15 asırlık tarihin şehâdetiyle ortadadır. Ancak, modernizma, hümanizma, dembokrasi, cumbokrasi, hoşgörü, fikir ve bilmem ne hürriyeti, laiklik, sekülarizma, din (!) vicdan ve bilmem ne hürriyeti gibi Batı’dan idhâl nice şeytânî pisliklerle dâr-ı İslâm’ı yok eden zehirlerin, bilhassa 2 asırdır müslüman (DÂRINA) zerk edilmesi, oralarda, nevzuhûr bir takım gözü dönmüş, megaloman, azgın, pervasız ve nihâyet Allâh’sız bir “din (!) bilgini” tipini yatağa fırlatmışdır…

 İşte bugün, bu ruh marazına mübtelâ adam ve madam sürüleridir ki, hiçbir “usûl ve disiplin” tanımadan, nefis, hevâ ve şehvetleri nasıl isterse o istikâmetde, tam bir şeytan olarak esib tozmakta; ve dinin, “baba mîrâsı” imiş gibi üzerine çökerek, onun mahvına çalışmaktadırlar.

Bu lâ’netli cüzzamlılar, Allâh Azze’nin GADABI ile ancak kahrolurlar; ve ancak böylece İslâm’ın önünden def’edilebilirler…

(İntişârı: 12.01.2016)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir