Âdem Aleyhisselâm zamanından beri İslâmiyyet’in altını oyan, O’nu, olduğundan başka türlü göstermek içün tahrîf, tağyîr, tebdîl ve tahrîb eden şeytân tıynetliler ve üstelik “müslüman görünücü” kanser hücreleri dâimâ var olmuşdur; ve bundan sonra da bu kabil iblislere Kıyâmet’e kadar rastlanacakdır…
Bunlar, kökü dışarıda olan ve gayr-i müslim devlet ve milletlerin oynatdığı tetikçi kuklalar olub, belli merkezlerden idâre edilir ve hâinliklerini sürdürürler. Bunlara, ateist rejimlerin “din mektebi veya din işleri” gibi ünvânlar verdiği “fesâd ocaklari veya çiftliklerinde” çokça rastlanır ve oralarda üretilirler…
Bu makûle iblislerin “müslümanım” demelerine rağmen “Müslümanlıkla alâkaları”, O’nu, mücerred içden tahrib ederek yıkmak veya onu yamultarak bambaşka bir kılığa sokmakdan ibâretdir… Bunun içün de, en müessir metodları, Müslümanlığı günümüze kadar getiren 15 asırlık USÛL ve disiplini “sünnî mezhebler” adı ile mahkûm etmek; bunu, “dînin dışında, dîn ile alâkası olmıyan bir bid’at” gibi göstermek; ve bu “usûl ve disipline” cidden, samîmiyyetle ve hakîkaten îmânla amel eden ulemâ-yı râsihîni, Büyük Müctehidlere, sahâbîlere ve Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm Efendimiz Hazretlerine kadar uzanan silsilesiyle, kusurlu, hatâlı, anlayışsız, kıt ilimli, ters anlayışlı ve ehliyetsiz insanlar olarak yalan ve iftirâlara bulamak; ve böylece onların müslümanlar nezdindeki metbû’ oluşlarını hâince ve kahpece iptâl etmek… Sonra da, müslümanların bu iptâl ile doğacak boşluğuna, kendi iblis ve iğrenç varlıklarını oturtmak…
Ve işte, bu kadar alçalarak ve “İslâm düşmanlığını da, bu kadar iğrenç kanalizasyon seviyelerine inerek” sürdürme peşindeki nevzuhurlardan bahsediyoruz…
Bu şerefsiz usûl, bugün de bütün iğrenç yüzüyle tv, internet, medya, matbuat ve resmî tapınak me’murları ile tatbik edilmekde; ve ehâlinin, Müslümanlık yerine bambaşka bir religiona yani kul icadı bir “kulatapış” dînine kaymasını netîce vermektedir…
Bu, Cim. Bayar Birâderlerinin “Lozan’da verdiğimiz söz” deyişinin bir icâb ve iktizâsıdır…
Nice profesör, resmî me’mur, tv baykuşu adam ve madam; meselâ Pislâmoğlu, Hayındır, Kaşar Nârî, Denaet Başıkanları, Vakıf Akrepleri, Dernek Babahorozları, Bölük Soyguncuları ve Tekke Soytarı ve Komedyenleri gibi sayılamıyacak kadar kalabalık haşerât, rejimin din muârızı (ateist) bir “düzen” olması, hatta bunlara teşvikçi bulunması ve dolayısıyla hiçbir müdâhale ve teftîş disiplinine de aslâ rastlanılmamasından, bu (tahrîfât) iblisliğine son derece hayâsızlık, yüzsüzlük, îmânsızlık ve şirretlik içinde devâm edilmektedir…
Tekrar telhîs edecek olursak, hedefe varmakdaki (usûlleri), geçmişdeki ehl-i Sünnet râsih ulemâsını müslümanlar nazarında düşürmek; ve iblisden bin beter kendi iğrenç varlıklarını, onların yerine, kurtlu ve çürük kazzık gibi çakmak… Üzerlerinde, 13-14 asırlık müslümanların icmâı bulunan Cihân çapındaki o ehliyet ve ihtisasları akıllara durgunluk verecek derecelerdeki “Müctehid İmamlar” bırakılacak; ve “onların fetvâ ve ictihadları artık zamanın ihtiyaçlarına cevâb veremiyecek hâle gelmiş” olacak; ve onların yerine, nice abdest gusül de ne, (îmân ve i’tikâdı sıfırlamış) modernite baykuşu cenâbet adam ve madamlar “Tv’lere çıkıb hayâsızca ben müctehidim diyecek, fetva verib, ictihâd edecek!”
Zerre kadar (îmân ve aklı) olan bir müslümanın, echel-i cühelâdan olmadıkça, bunları kabûl etmesi muhâldir…
Şiilik ve Vehhâbiyye gibi nice İslâm dışı ve fakat “İslâm” etiketi taşıyan fırkanın; ve şia şia, parti parti varlık ortaya koyan teşkillerin yapdığı da, aynı menhûs ve merdûd usûlle dînin tahrîb ve tahrîfi işidir…
Bu sürüler o kadar ileriye gitmekde ve hudud tanımamakda azgındırlar ki, echel bırakılan ehâlinin bu hâllerinden bilistifâde, zârûrâtı dîniyyeyi, mütevâtir icmâı ve ictihâd müessesesini bile oyuncak kabul edib, Mukaddes ve Muazzez DÎNİN üzerinde, meyhâne serserileri gibi yalpalayıb salınarak dolaşmaktadırlar!.
Bunların tamamı da, sapık ve din düşmanı ilkelere sâhib bir takım devletlerin bel’amları…
Merkezleri, ya Tahran, ya Riyâd veya Ankara gibi yerler olub; para babalarının maaş muslukları, bunları köleleştirecek şekilde ayarlanır; ve bunları, zombileşmiş sürülerin başlarında (onbaşı) olarak kullanırlar!..
Abdülhamîd Cennetmekân zamanındaki Osmanlı medreseleri ve icâzetli Hocaefendilerin dışında kalan yukarıda zikretdiğimiz sürülerin ve cumbokrasi devri mekteb-medreselerinin yetiştirmesi adam ve madamların kat’iyyen i’rabda yeri olamaz; ve bunların ta’lim ve tedris etdikleri şeylerin de, İslâmiyyet gibi Münezzeh Allâh Azze Dînini aksetdirmekle zerre kadar alâkaları bulunamaz…
İşte şarkdaki “ashab ve ashab üzerinden Rasûl-i Rusül ve topyekûn şer’-i şerîf düşmanları”; işte cenubda, kabr-i şerîflerini dümdüz etdikleri sahâbîlerin deve çobanı düşmanları ve Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm Hazretlerinin ziyâretini bile ŞİRK sayacak kadar azıtanlar; ve işte Ankara’da, ne hürmet-i müebbede ne hürmet-i müsâhere ne hürmet-i muvakkate tanıyan, “Baba-kız” arasındaki hürmeti bile yok sayacak kadar iffet ve hayâ hududlarını yırtan ve sonra da yavuz hırsız rollerine soyunan; Yardakoğlu gibi heriflerin diliyle “revizyonist” olduklarını yani Allâh Dîninin omurgasını keyfe göre kaydırma peşinde bulunduklarını cihâna ilândan zerre kadar hayâ etmiyen laik yobaz ve lâ’netli bel’am sürüleri…
Bunların topu da, Allâh ve Rasûlü’ne gidişin yolunu açan rehberler olmakdan nâmütenâhî uzakdır; ve bütün hedefleri, Haçlı Batı’yı maymun gibi taklidden devşirdikleri politik istikâmetler; ve bunlara göre AYAR vermiye çalışdıkları bir “kulatapış” religionudur, hepsi bu…
Bütün bunca sadâkatlerine rağmen, Batı’lı Haçlı patronlarının (rızâlarını) tahsîl etmeleri ise, Kıyâmet kopuncaya kadar muhâl olacak; sâdece şeref ve haysiyetlerinden verdikleri ile kalacaklardır…
(İntişârı: 11.01.2016)