İblisleşen Dünyada Müslüman Kalmak…
25 Temmuz 2015
Saray, Sünnîliği Tokatlarsa, Maltaylı Da Kurşun Sıkar, İblislerine Obüsleri Ateşletdirir!
5 Ağustos 2015

RTE, Çin’den sonra Endonezya’ya da uğradı ve oradaki konuşması 1.8.20015 tarihli “İnternet Haberde” şöyle:

CB “İSLAM İSLAM İSLAM!” DİYOR AMMÂ! 

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

 

RTE, Çin’den sonra Endonezya’ya da uğradı ve oradaki konuşması 1.8.20015 tarihli “İnternet Haberde” şöyle:

“Suriye’de rejimin, kendi halkına karşı yürüttüğü mücadelede kimyasal silahlar, balistik füzeler ve terör örgütleri olmak üzere her türlü kirli yola başvurduğunu kaydeden Erdoğan, “Şu anda içindeyiz, tüm bu terör örgütleriyle ülkemiz karşı karşıya. DAEŞ terör örgütü işte böyle bir anlayışın, projenin ürünüdür. Bu örgütün yaptıklarının bizim dinimizde, ahlakımızda, vicdanımızda, kültürümüzde asla yeri yoktur. Bizim dinimiz Arapça ‘sin’ kelimesinden türemiştir. Sin, barış anlamına gelmektedir. Barışla anlam bulan, tanımlanan dinimiz böyle bir anlayışı, insanları acımasızca katleden anlayışa cevaz verebilir mi? Hayır. Bu örgüt eliyle dünya kamuoyuna servis edilen kaos ve terör görüntüleri, dünyadaki İslam ve Müslüman algısına çok büyük zarar veriyor. Bu sorunun çözümü için, hep birlikte ve kararlı bir duruş ortaya koymamız gerekiyor……….”

1) Erdoğan, bu konuşmasında, Kâtil Esad Rejiminden son derece rahatsız olduğunu, “eski aile dostu” veled Esed’in de baba Esed gibi gaddar oluşunu ve Sûriye ehâlisine (kıtâl) tatbik etdiğini yana yakıla şekvâ ediyor!..

2) Fakat, Esed gibi halkını ifnâ ve tenkîl etmekden zerre kadar korkmıyan bir kâtilin, sâdece bir taşeron ve tetikçi olduğuna neden işâret edemiyor!? Şam Şeytânı, Acemistan ve Lübnan şiilerini arkasına alarak ve Moskof gâvuruna da (bir kancığın YDP ve bilmem neye) sırtını dayaması gibi (dayayarak) bu katliâmı sürdürmektedir… Hatta T.C.’den (altı.oklu) tâifeyi bile orasına alarak… Erdoğan, aceba Esed denen tetikçi kâtilin destekçilerini neden nazara vermekden çekiniyor?. Bunları da söylerse, Çin ve Endonezya ağaları:

 “Bugüne kadar yıllardır, 13 sene, AB diye aşk nâraları atdınız, hadi onlar (triumvira) sizi kurtarsın!” derlerse diye mi korkuyor?.

3) DEAŞ mı IŞİD mi ne halt olduğuna bile karar veremiyen Ankara, bu adam ve madam tâifeleri 3-4 sene evvel İngiliz projesi olarak oralara (Bâtıl Batı) tarafından serpiştirilir ve sırtları sıvazlanırken, “Erraîsü’l-Etrâk” Receb Tayyib PAŞA, aceba neden o zamanlar tedbîrini tam almadı da, eşkıya kelle kulak budamakda epey yol alıb ortalığı kasıb kavurmıya başladığı zaman, tâ dünyanın bir ucundan nâmeler yükseltmiye başlamışdır?!

4) Fırka-yı ADL ü TERAKKÎ (AKP), hiç beklenmedik şekilde %41 ile ne kanun yapar, ne hükûmet kurar hâle gelince, hülyâlarının da sonuna mı gelindi?! Saltanat-ı Tayyibe’nin de, “İttihad-Terakkî ve Halk Fırkası” gulgulesi gibi devam edeceği zu’mu mu sekir hâli doğurmuş; ve “kim bu 3 buçuk baldırı çıplak, bunları ben üç günde yer bitiririm!” mi deniliver mişdi!?

5) İngiliz, Yahudi ve ABD triumvirası nasıl olsa (dostumuz, ortağımız, partnerimiz, AB yolunda canlarımız, BOB’dan BOR’dan pazardaşımız, eş başkandaşımız!” falan diyerek, ecdâdın “gavurdan dost, ayıdan post olamıyacağı” şeklindeki kulağa küpelik sözleri, (hâşâ min huzûr) lûtî kulaklarındaki küpeler gibi dandik küpelerden mi sanılmışdı?!

6) Buyrun, aynı Endonezya konuşmasındaki ibret-i âlem olacak i’tirâf:

“Biz, burada Batı ülkelerinden ve dünyadan duyarlı tavır bekledik. Ne Batı ülkeleri ne de dünya bu konuda gösterdiğimiz hassasiyeti göstermemiştir……” 

İngiliz başda, triumvira projesi olarak İslâm Coğrafyasının kalbine, aynen 3 asır evvel saplanan “Vehhabî Krallığı” gibi aşkedilen DEAŞ içün, Tavil Tayyib Paşa’mız, “Batı ülkelerinden ve dünyadan DUYARLI TAVIR BEKLEMİŞ!”

Ne kadar “duygusal ve duyarlı” bir intizâr!

“Ba’de Harabü’l-Basra” yerine “Ba’de harâbi’l-Basra” demesi icâbetdiğini sürç-i lisân olarak beceremiyen Paşa’mız, tam bu noktada da “El İntizâru Eşeddü Min e’n-nâr!” deseydi, hakkıdır derdik!

7) Batılı ahbâb u yârâna veya triumviraya, şöyle de nidâ edilebilirdi:

 “Ey BATI!

Sen, duyarlı (duyargalı-antenli) tavır ve.. bizim gösterdiğimiz hassasiyeti göstermezsen, biz de yüzümüzü Çin seddinin ulu mimarı Çinli ile Okyanusya adalarının (Pensilvanya anlaşılmasın) çekik gözlü adam ve madamlarına döner ve canınıza okur üfleriz!” 

8) İşte “Adl ü Terakkî Fırkası” seçimden öylesine iki büklüm çıkınca, “manzara-yı şâhâne ve irâde-i seniyye” bu vechile tecellî ve tesellî kapılarını açmış ve “sünnîliği tokatlamaların” âh u enîn etdiren netîceleri böylece meydân-ı siyâsete düşer olmuşdur…

9) Tahran’da, Acemistan şiilerinin önünde, Viyana salonlarında, Bağdad Meydanlarında, Kazlıçeşme düzlüklerinde “sünnilik” ve Mezhebler aleyhinde söyledikleri ile hızını alamıyan Paşamız, taa dünyanın bir ucunda bile, gene “sünnilik ve şiilik ve mezhebler diye bir derdimiz yok!” vecizeleriyle gürlemişdir. Halbuki Esed katilinin arkasında şiilik olduğu bedâhet derecesinde ortadadır. DEAŞ’ın arkasında hangi SÜNNÎLİK” var?!?! Vehhabi-Teymiye-selefî çizgisi ne zamandan beri sünnîlik oldu???

10) Sayın Bay Erdoğan Paşa, Sünnilik ile şiiliği bir kaba doldurub tokatlamıya devam ederse, sünnilik tarihi ve ecdâdı önünde suçlu mevkiine düşer; ve Ukba’da da hesabı çetin olur!. Milyarlarca SÜNNÎ, hakkını helal etmez de da’vâcı olursa, işte o zaman “şefaat makâmının” mâliklerinin bile yüzüne zor bakar!

Şefaat münkiri DEAŞ- Vehhâbî- Teymiye çizgisini daha hiç tanımıyor; ve onları da (sünnî) zannediyor Erraîsü’l-ETRÂK!

 11) Rais Bey, Çin’e Maçin’e uğrayarak, biraz içini döküb ferahladı; ve ferahnâk bir fasıl çizgisiyle vatan-ı aslîsine sâlimen avdet buyurmuşlardır!

Sünnîlik değilse de, yeter ki (Dembokrasi) yaşasın!

(İntişârı: 01.08.2015)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir