Lâyık Dembokratik ve Cumbokratik rejimin yepyeni bir dîni olduğunu anlamıyanlar, artık hâlâ daha anlamazlarsa, söylenecek söz olamaz! Rejimin dîninin adı “Kulatapış Dinidir!”
Bu dîn (religion), İslâmiyyet’in içine akla gelen herşeyin doldurulması ile meydana getirilmişdir.
Evet, akla gelen ne varsa, bunları 15 asırdır, hatta Âdem Aleyhisselâm’dan beri gelen İslâmiyyet’in içine, politikacılarla, Diyânetçilerle; matbuat ve medyâ sapıkları, ekran manyakları, İlhâdiyyâtçılarla, misyonerlerle doldurdular… Adı tarikatçı kendisi hacivatçı, uydurma yobazlarla (Gerçek Pîrânın yollarını tenzîh ile takdîs ederiz); soytarılar, soyan-tarılar, bir takım sarıklı çüşbeli güldürü madrabazları ile; kedicikli-kancıklı grupyatar sexetapar manyaklar ile Aziz dînimizin içine boşaltdılar… Homos, oros, toros ve soros çeteleri ile; şiası, vehhabiyyesi, selefiyesi ve bilmem nesi ve nesi ile, aklınıza ne gelirse, ortada öyle bir sâhibsiz arsa var ki, oraya bu saydıklarımızın her biri, bir şeyler atıyor, boca ediyor, boşaltıyor; ve fakat, şunları diyecek bir yiğit sesi çıkmıyor:
“Ulan burası Çernobil atom artıklarının atılacağı bir yer gibi çöplük mü; ulan sizin din ve vicdân özkörlüğünüzün, insan ve bilmem ne haklarınızın, bir eksiksiz bütün beşerî sistemlerinizin içine, dışına, altına, üstüne, sağına, soluna, önüne ve arkasına ederim!”
İşte bunu diyecek bir yiğit sesi yok, çıkmıyor!
Yahudi ve mason Fettoş ve kuyrukları tam 54 yıl hem de câmi kürsülerinden İslâmiyyet’in içine neler atmadı neler!. Tanrısına şerikliğini i’lân edib, “Peygamber Aleyhisselâm Hazretleri’ni de istediği an çağırıb karşısında esas duruşa geçirircesine!” herif demediğini ve Aziz Dînin içine atmadığını bırakmadı!
Susdular!
Sarık cübbe altındaki “Dilsiz şeyâtîn” olmayı göze alan nice teşkîlatlar, vakıflar, fakülteler, cemaat ve cemâdât, niceleri, parasasörler, şeyhler, DİBÇİLER, “Müslümanım” diyenler.. saymakla bitmez… Ödlekler ve münâfıklar cebhesi hep susdu…
“Hadisçi Parasasörlerden” ve şimdi kapı önüne konulan GÖRMEZ gibi sarık ve cübbeli “Hadisçi ve habi.çi” memur, giderayak “Günâh çıkamak” içün, “40 yılın mahcûbiyyeti” diyerek bir güzel de marifetini (i’tirâf) edib, o iğrenç suçları kendi 14 senesinin üzerinden, bir de gerisindeki 26 seneye yayarak, cür’mü, husûsîlikden çıkarıb umûmileştiriverdi!
İktidar avukatı (kanal a) takımları gibi nice kanallar ve Vatikan kafalı reformatör İslâm düşmanları, GÖRMEZ’e toz kondurmamak içün, şimdilerde tam bir cerbeze (mugâlâta ve gâvurca demagoji) püskürüşüne geçdiler! Meğer GÖRMEZ ne kadar görmez-miş ki, bu adamların topu da şimdi onun eteğinde!
17-25 aralıkdan evvel, şu bir hafta evvel okunan son “Diyanet Raporundaki” azılı ve yazılı nice dînî Feto sapıklıkları söylense, zamanlaması pek kötü neticeler verirmiş, olmazmış, mış mış da mış mış!
İşte bu memleketin kafa ve beyin tabakası böyle bir kanserli nesne!
Dîn, bunlara göre, evet Allâh Azze’nin dîni çocuk oyuncağıdır; politikanın şekillemesi, şekerlemesi ve nonoşudur!
İğrenç!
Mutlak Hakîkat olan Allâh’ın dînini, hiçbir rejim, babasının malı gibi kullanamaz!. Ondan elini çekmelidir; Diyanet’in, İslâmiyyet’in ELİFİNİ ağzına alma hakk ve salâhiyyeti, sonsuzda bir bile düşünülemez…
Beşerî laik bir sistem, Allâh İRÂDESİNİN tepesinde ÂMİR olacak öyle mi?
Zulüm, daha ötesi olmayan zulüm işte ancak budur…
17-25’den evvel, Fettoş’un DÎNÎ sapıklıkları ve şirkleri söylenemezmiş, olmazmış!
Neden olmazmış?. Ayak sesleri binbir işâretle duyulan ve “Hiç beklemiyorduk. Ansızın yakalandık” martavallarına aklı başında bir kulun inanması muhâl olan Fetocu, İngilizci, Yahudici ve ABD’ci “Haçlı Seferi” ya muvaffak oluverirse korkusu vardı o zaman!. 28 Şubat Haçlı Balans Ayarı (seferi), Fettoşcuları kukla olarak kullanan ABD’nin adı, istihbârat raporlarında sanki hiç geçmiyordu!.
Şimdi neden “DİB Raporu”, GÖRMEZ’in kapı önüne konuluvermesinden birkaç gün evvel kırıta kırıta ve dalga geçer gibi Görmez adama neye okutduruldu; veya o, neden okumaya teşne olarak mikrofonların önüne geçib İslâm Âleminin “Kurtarıcısı Şovlarıyla” bir güzel numarasını çekiverdi!?
Hamamın nâmûsunu kurtaracak cici beyler!
Siz herkesi sersem, âlemi ahmak mı sanırsınız?
“Mahcûbiyyetçi ve Din adamı değil, Dînin Adamı” olduğunu pek hakîmâne sıkan Görmez, 40 senedir, bu Haçlı “Hoşgörü Diyalogunun” çer-çöp ve molozları, İslâmiyyet’in o sâhibsiz arsasına “Çernobil artıkları” gibi taşınırken gıkı çıkmadan susacak; ve bu, çok tabii sayılacak!.
Şimdi giderayak ise, “Diyanet Raporu” ile Fettoş masonuna pes perdeden ve borda bordaya yüklenib, sanki:
“Çernobil artıkları gibi Haçlı Papa ve Batı artıkları neden İslâm’ın arsasına atıldı orası çöplük mü ulan?”
Demeye getirecek!
Oha!
2/Ağustos/2017 Çarşamba günü saat 12.35’de zaplarken, Diyânet tv denen yer çıkdı. Bir câminin hareminde, kubbenin de altında, DİB’çi hocahanım (!) pozunda bir kadın, oturmuş, etrafındaki zavallı gençlere gûyâ ders anlatıyor! Dehşet veren ve dalâlete sürükleyici şu küfre müeddî ve sonsuz derecede felâket hazırlayan cümleye bakınız ve kahrolunuz:
“Safiye validemizin babası bir yahudi din adamıydı ve Mûsâ Peygamber’in dînindeydi!”
Adamın kanı donuyor!
İleride bu mevzuu tekrar ele alacaksak da, hemen şu kadarını beyân edelim ki, Kelâm-ı Kadîm, yahudilerin Mûsâ Aleyhisselâm Efendimiz Hazretlerine ihânetlerini, O’nunla alâkaları olmadığını, Tevrat ve İncil’i tahrîf etdiklerini, Allâh Azze’nin ğadab ve lâ’netine müstahık olduklarını, nice peygamberleri katletdiklerini ve onlara ihânetlerini, hele Mûsâ Aleyhisselâm’ın Dîni ile (ki o da Müslümanlıkdır) hiçbir alâkaları kalmadığını MÜBEYYİN düzinelerce âyât-ı beyyinât ile mâlâmâl bulunmaktadır…
Hâl böyle iken, “Bir yahudi din adamının Mûsâ Aleyhisselâm’ın Dîninde olduğunu” söylemek cehâlet ve dalâletin evc-i bâlâsıdır…
İşte, sâhibsiz İslâm arsasına atılan Çernobil atom artıklarına muâdil ve müşâbih şu sonsuz derecede felâketi mû’cîb, şu çer çöplere bakar mısınız?
Yehûdiyyet’den at, nasrâniyyetden at, şamanizmden at, şiadan at, vehhâbiyyeden at, mu’tezileden at; ahmediyyeden, soros oros ne biçim toros moros var topundan da sıyırıb topla; puthânelerden, fâizhânelerden. meyhânelerden, kerhânelerden, kumarhânelerden yığ; ne bulursan o sâhibsiz arsaya at, karıştır, çalkala ve peydahlansın yepyeni bir dîn: “Kulatapış DÎNİ!”
Yetmedi, kamalizmadan da bul buluşdur, onları da at kazana, karışdır dur… Mozolede Fâtiha oku!
Başbakansın, anladık!
Ruhlara ibâdet (Animizm) dîninde olduğu gibi, ata ruhlarıyla yazışma, konuşma, yazılanları okuma işleri, öyle “Bylock” kullanmadan da bir güzel yürütülüyor!. Adam bir kere de sorar:
“Yahu Atam! Sağlığında “İkra’ bismi Rabike safsatası” diye Kur’an’a çok sert atıyordun, şimdi bendeniz Erzincanlı Topal Dursun’un Başbakan oğlu olarak o Kur’an’ın FÂTİHA’sını ağzıma alır ve bir de üstelik senin anıt kabrine doğru üfürürsem, bana kızar da “Fâtiha safsatası” diyerek beni de Kel Ali’nin mahkemesine havâle eder misin? Yoksa okuyub üfürmeye devam mı edeyim?. Türbelerden meded umanlara, onlardan tevessül edenlere çok kızan zâtınız, bizim, sizin (anıt kabrinizden) ikide bir şefaat dilenmemize ve size zırt pırt tekmil verib rahatınıza işkence bulaştırmamıza ne buyurursunuz!”
Şu mealda bir kere de sorun, oradaki deftere böyle yazın veya şifâhî olarak suâl edin, Kıyâmet mi kopar?
Bu ne işdir Yâ Rabb!
Binali arkadaş ellerini kaldırmış Fâtiha okuyub üfürürken, arkadaki Lâyık Demokratik Cumhuriyet devlet erkânından bir tek kişinin bile eli, iki yanından bir santim yukarıya kalkmıyor!
Dedik ya, İslâmiyyet sâhibsiz bir arsa gibi… Oraya her dinden, her ideolojiden, her doktrinden, her devlet rejiminden ve herşeyden, Çernobil atom artıkları gibi ne var ne yok hepsini atabilirsiniz!
DİB başındaki Görmez bile ismi ile müsemmâ olarak:
“40 yıl atılan çer çöpleri GÖRMEZ olduk, gözlerimizi KÖR etdik, yüce ve aziz ve çooook kıymetli dinimizi Çernobil atom artıkları çöplüğüne çevirdik MAHCUBUZ!”
Demeye getirerek, bu netâmeli ve ebediyyen felâkete müeddî işi i’tiraf ediyor gibi yapıb, pek ustaca “Günâh çıkarıyor!”
Hem de gayet mâhirâne ve omuz atarak ve gerdan kırarak ve 40 seneye yayarak..Adamın vüçud dili de herşeyi pek güzel anlatırken, buna bakacak adam da kalmamış sanki…
Ğadab-ı ilâhîden korkan mı?
“Hiç Allâh’dan korkulur mu?”
“O sâdece sevilir, hem de yahudi-haçlı Batı dünyası nasıl seviyorsa, öyle!”
Koca Osmanlı’dan sonra ne hâllere düşdük!
İzzete tâlib olunmazsa, netîce, mutlak olarak ZİLLETDİR…
İntişârı: 03.08.2017 / 01:03:47