(Altı .oklu) partinin, T.C.’deki bütün parti-pırtıların rahm-i mâderi olduğunda şübhe edilemez; ve bütün irili ufaklı bu partiler, “parti” olmanın genlerini ondan almışlardır… O (Altı .oklu) anaç ve “andaç” parti de, bütün irsiyet âmillerini, “parti” mefhumunu icâd eden Haçlı Frenglerden taklîden ve onlara tebean almış; ve böylece, “hizipçiliğin” mayası, tekneye atılmışdır… “Parti” mayasıyla taşan hamur ise, yine gâvur hançeresindeki “partikülleri” netîce vererek, milleti “atomize” etmişdir…
Tevhîd Dîni karşısında, partili, partiküllü, atomize cumhuriyet; ve daha moderniyle, “lâiklikli, hukuklu, sos-yallı, dembokratik cümhûriyet!”
Darbeli, heybeli, terörlü, gezi zekâlı ve gâzî madalyalı, müreffeh localı, zemzem sulu, şehid topraklı, 2023’e emin adımlarla ilerliyen, sıfır vukuatlı, Mısır avukatlı, dost hudûdâtlı, dejenere âdâtlı, Recebi recepsiyonlu, Hacı Gül’ü gülyağlı fıstık gibi… Veya, lebleri ve rakı içenleri leblebili, kız gibi cumhuriyet!.
“İslâmcı partiler” ta’bîri, Müslüman îmânına dayalı bir mefhum değil; Müslümanlık dışı felsefelerin uydurduğu bir terkîb!. Dembokrasi, başka ta’birle bir dünyâ religionudur. Müslümanlık hakîkî ve mutlak DÎNSE, o, (lâ teşbih) beşerî, mecâzî, izâfî ve nisbî!. Dembokrasinin i’tikâdda üç mezhebi vardır: 1) Muhafakâr, 2) Sosyal, 3) Liberal… Ameldeki mezhebleri ise çokdur; bunlar, müctehidlerin değil de, her hakk mücteniblerinin uydurduğu, AB, AC, AD, AF, AG, BK, KNP, TNP, ASP, bilmem ne P soyundan şeylerdir!.
Partinin “İslâmcısı, müslümanı, hanefîsi, eş’arîsi, nâciyesi, ihlâslısı, takvâlısı, dinlisi, mezheblisi, zikirli ve fikirlisi” olmaz… Çünki (parti), İslâmiyyet’in bünyesine âid ve onun bir uzvu değil, (dembokrasinin) “vazgeçilmezi, olmazsa olmazı, lâzım-ı gayr-ı mufârık-ı” bir nesnedir… Bu i’tibarla, bulanık suda balık avlama veya (oy) devşirme üçkâğıtçılığı yapanlar, bunları bilhassa karıştırıyor; ve politik çıkar ve söğüşlemelerini böyle sürdürüb yürütüyorlar!
T.C.’deki bütün partiler, (altı .oklu) partinin rahm-i mâderinden peydahlanma nesillerdir; ona ne kadar (muhâliflermiş) gibi görünseler de, onun ve dembokrasinin “anti-islâmistliğinden” kimisi az, kimisi çok, ama mutlaka pekçok noktada nice gen taşımaktadırlar!
Bu nokta unutulduğu zaman, Müslüman gözüyle hiçbir siyâsî mes’elede isâbet kaydedilemez, ne kadar atış yapılırsa yapılsın, tamâmı da karavanadır; ve poligon kirliliğine yol açmakdan başka hiçbir halta da yaramaz… Medya denen ortamalı, bugün, bu kabil karavana atıcıların iğrenç bir meşheri… müslüman geçinen bir sürü sürü!.
O tipler bir tarafdan, “müslümanız” diye göz küllerlerken, öteki tarafdan, “parlamento demokrasinin (hâşâ) Kâbesidir!” demekden zerre kadar îmân ve ahlâk sancısı duymazlar!. Onlar, kendilerini, kalabalıkların müslüman bilmesi ve (oy) hesablarında armut toplamamak içün böyle takdim ederler! Ammâ, (îmân-ı şer’î) sâhibi bir müslüman içün bunların “müslüman” kabul edilmeleri, evvelâ, şer’an aslâ câiz olamadığı gibi; kendi dembokratik düzenleri içinde de, “müslüman” kabûl edilmeleri aslâ icâb etmez… Bunlar, istedikleri meclisde, istedikleri adam ve madam karşısında, bukalemunlara kıçatdıracak decede renkden renge ve yatakdan yatağa girer çıkarlar!
Şeyhülislâm Merhûm’un buyurduğu gibi, münkirler, kendi “inançları” dışında, her zaman ve her yerde, istedikleri inanç sistemi içinde görünmekde hiçbir beis görmezler. Ancak bu haysiyetsizce göz külleme, müslüman içün aslâ mümkin olamaz. Müslüman, “takiyye” denen puştluğa, ikrâh-ı mülcî olmadıkça aslâ tenezzül etmez ve aşşağılaşmaz!. Müslümanlık, ne kadar doğruluk ve dürüstlük içün varsa, dembokrasi başda olmak üzere bir eksiksiz topyekûn beşerî sistemler de, böyle bir doğruluk ve dürüstlüğün içine etmek üzere vardır ve iblis tarafından vaz’edilmişlerdir…
“Hem müslümanım hem demokratım!” diyen bir fırıldak, hem, “Kâ’bem Mekke’de” derken, hem de, “parlamento dembokrasimin Kâ’besidir!” diyen ikiyüzlü bir mahlûkdur... “Müslümanım” derken, “Rabbim Allahdır, dolayısıyla kânun teşri’ etmek mücerred O’nun rubûbiyyeti iktizâsı olarak ancak O’na münhasırdır, O’na mahsusdur!” der; “demokratım” derken de; Büyük Müfessir Muhammed hamdi Efendi Merhûm’un buyurduğu gibi: “İmtiyaz-ı rubûbiyyet, sınıf-ı ruhbandan parlömanlara geçmişdir, bu milletin RABBİ biz parlamenterleriz!” demiş olur!.
“Müslümanız” derken, şöyle demeyi bile kabûl edenleri vardır:
“Rubûbiyyet’in zarûrî iktizâsı olarak Allâh Azze, benim indirdiğim kanunlarla hükmetmek müslümanların cumhuruna kat’iyyen (vâcibdir) yani akâiddeki vacib olarak mutlaka farzdır, bunu ancak memleketdeki çeşitli din ve inançlardan teşekkül edecek bir cumhûrî idâre değil; ancak, müslümanların cumhurunu temsil eden ve aklı şeyinde olmıyan adam gibi adam olan ve gözünü budakdan esirgemiyen Allâh erleri istişâre ile icrâ ve tatbik ederler!”
Bir yandan böyle derken; öte yandan da, “cumhûriyetçiyim” diyerek, bütün müslüman ve gayr-i müslimlerin umûrunu, din tefrik etmeden müslim ve anti-islâmist adamların müşterek devleti ile fiiliyata döker; ve böyle hâlledeceğinin hülyâ ve muhâliyyâtı ile boy gösterir! Ve bu telbisinden dolayı da, anında Müslümanlık’dan tard yer!…
“Hem müslümanım, hem dembokratım” diyenin filmini seyretmek istiyenler, bugün ve yarın, tv denen şeytan kutuları ve fitnevizyonlarda, bu adam ve madamları seyredebilirler! Böylelikle, nice din ve inanç sâhiblerinden karma ile uydurulan anti-islâmist cumhûr partilerinin, vecd ve istiğrâk hâline gelerek “cumhuriyet” zikirlerini duyabilirler! Ve hele mozole’deki tanrısal eğilmeli tapınış ritüellerini, coşku ile seyredenleri de dikkatle süzebilirler! Ve Hacı Abdullah Efendi Büyüklerinin taptâze haccı da, bütün i’tikâdî ve fıkhî incelikleri ile, yeniden tefekkür ve tezekkür edilebilir!
Hem “müslümanım”, hem de “cumhur” diyerek cumhuriyetçilik icrâ edenlerin bu “yenilikçi” inanç şenlikleri, bugün “kutsanacak” ve 90 yıllık “kazanımları” da, bugün dünyâya i’lân edilecekdir!
Din, can, mal, nesil ve akıl emniyetini hâlâ te’min edemiyen, 15 din ve inanç karmalı bir cumhûrun (!) cumhûriyeti; ve onun devleti iyi gözetlenmeli!.
Kadın, hem de milletin çocuğunu “adam etmekle” vazifeli bir kadın, nikâhsız çifleşerek kazandığı 2 aylık bebeğini evde bırakıb, 9 gün o evi terkedebiliyorsa, oradaki cumhûriyetin (republicasında) bir iblislik devrede demekdir!
Memleketi, köyünden vilâyetine kadar meydanlarda topla; ve 90 sene, keyfiyet değil de, bunun tersini, bomboş kafalardan ve sersemlemiş bakışlardan meydanlara akıt dur!. Amma popolitikacıların, gece gündüz, biribirlerine lâf kuburu sıkıyormuş, ehâli de çençençen eden çazgırlara dönmüş, umûrunda olmasın!. Ne o, din, dil, mezheb farkı gözetmiyen, gözetirse Kıyâmet kopacak sanan, dolayısıyla dininden utanan ve hatta korkan bir “cumhûrun” cumhûriyeti!
Tanganika’nın da cumhuriyeti var!.
Tozanbik’in de!
Tısır’ın da!
Tiran’ın da, Tenya’nın da, Tasmanya’nın da…
Meselâ T.’de yani Tasmanya’da, üç beş parlöman yeni parti kurmuş, 3’ü (i.ne) imiş!. “Biz i.neyiz!” diye beyânât vermişler… “Her yerde i.neler olarak varız!” diye, kancık (o.ospu) veya kelb gibi cıyaklamışlar! Bir (k.riz) kriz geçirmiş!
LGBT Cumhuriyeti oldukdan ve (i.neler) iş başında bulundukdan sonra, öyle Tasmanya’nın (i.ne cumhuriyetini) beğenen ve ona tapınan, onu alsın, münâsib yerinde şenliklesin, kutsasın ve ritüellesin!.
Hılâfeti beğenmeyib, köküne kibrit suyu dökenler, nihâyet soluğu “Allâhsız’lıkla (i.nelik)de” alıyorlar!.
Sodom ve Gomore’ye dönmeden, aklını ve uçkurunu zapt ü rapt altına almıyanlar, Lût kavminin lûtîlerine dönmeyi de göze alıyorlar demekdir…
O zaman “Gadab-ı ilâhîye” intizâr edile!
Bakalım, (i.neleri), cumhûriyetleri kurtarabilecek mi?
(İntişârı: 29.10.2013)