(3) Ateist Rejimde Emekli Vâiz…
16 Temmuz 2017
(5) Ateist Rejimde Emekli Vâiz…
20 Temmuz 2017

( ATEİST REJİMDE EMEKLİ VÂİZ )

ATEİST REJİM, HAÇLI AJANINI “MÜSLÜMAN VÂİZİ” DİYE KÜRSÜLERDE AYILTIB BAYILTIR VE DÎNİN İÇİNİ BOŞALTDIRIRSA…

(4)

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

Anlaşılmakda müşkîlât çekilen bir noktayı bugün biraz daha îzâha çalışacağız.

HAÇLI BATI, 1071 Malazgirt harbinden sonra Anadolu’nun müslümanlaşmasını ve Şarkî Roma’nın elden çıkışını kat’iyyen hazmedememiş; ve 1000 senedir bu toprakların istirdâdı (geri alınması) peşine düşmüşdür. 15 Temmuz 2016’daki HAÇLI SEFERİ, Anadolu’nun 1000 sene evvelki sahiblerine (!) iâdesini ve bunun içün de bu mekândaki İslâm Dîni bakıyesinin tamamen tasfiyesi ile, yerine, eski Bizans dîninin (!) getirilmesini istihdâf etmişdir.

15 Temmuz HAÇLI SEFERİ içün “darbe” diyerek, onu, basit,  sıradan  ve (b.kdan) bir hükûmet darbesi gibi gören veya gösterenler, HAÇLI kafası taşıyan ve onların dili ile konuşan, en azından (Haçlı Batı) korkusu taşıyarak (Hakkı) ortaya koymakdan çekinen, yarım yamalak adam ve madamlardır… Çünki bunlar, hâdiselere 15 asırlık (ecdâdın Îmân ve İslâm’ı gözüyle) bakmakdan mahrûm yetiştirilmiş; ve bunun içün de, kendilerine aşılanan HAÇLI BATI felsefelerinin Müslümanlığı yok eden bir zehir olduğunu hissedemiyen; ve “HAKK ile bâtılı TELBİS” ederek (bulayarak) DÎNİN dışında kalmış nasibsiz kafalardır… Bunların tamâmına yakını, Tanzimât’dan bugüne maarif ve resmî mekânlara sıvanan İslâm dışı haçlı îmâlâtı idarî, siyâsî ve hukûkî nice felsefelerle, “Sünnî usûlü” ile ancak ortada bulunan gerçek İslâm’ın biribirine tamâmen mübâyin (ters) olduğunu değil; nice “hocfendi kılıklı şeytanları ve sarık cübbeli iblisleri ve fıkıh muallimi etiketli İslâm’ın iç kanseri” mahlûkâtı kılavuz belliyerek, o felsefî karanlıklarla ahenkdâr olabileceği dalâletinin çukuruna düşdüler… BATI ise bu çukura düşülmesi içün elinden ne geliyorsa yapdı, hiçbir propanda ve ifsâdâtı eksik bırakmadı.

1839’daki Tanzimât, 1856’daki Islâhât Fermânı, 1876’daki 1. Meşrûtiyet, 1908’deki 2. Meşrûtiyet, 1918’de Çanakkale’ye HAÇLI üşüşmeleri  ve 1923’deki klasik dışı içden patlıyan bugünkünün tam benzeri Lozan temelli HAÇLI SEFERİ…

 Bütün bunlar, Anadolu’nun haçlılar tarafından istirdâdı hedefine mâtûf büyük kırılmalardır. Sonraki yarım düzine darbe ve bir o kadar da kalkışma ve bütün bunların netîcesinde de, asrın 15 Temmuz ilk 1. HAÇLI SEFERİ… Çanakkale HARBİNİ akıl almaz bombalamalarla başlatan ve patlatan HAÇLI, burada, TRUVA ATI ile içden bombalamalarını Anadolu ehâlisinin üzerine, hatta kendilerinin kurdurduğu ve ALLÂH irâde ve hâkimiyyetinin imhâ merkezi ve dembokrasilerinin MA’BEDİ (parlamento) binâsını bile 10 bomba ile dünyada eşi görümedik bir kendi kendini İFNÂ kuduruşuna yani ASRIN 1.HAÇLI SEFERİNE mübâşeret etmişlerdir. 15 Temmuz gecesi Moskova’da bulunan ABD hâriciye vekîli KERRY denen haçlı, MOSKOF mevkidaşı Lavrov haçlısına “MEKANİZMA HAREKETE GEÇDİ, ERDOĞAN GİDİCİ” diyerek beraberce Anadolu katlıâm ve bombardımanının tadını çıkarmışlardır… Ankara akıldâneleri, Garblı ve Şarklı iki merkezin iyi polis kötü polis rolü oynadıklarına akıl erdiremeden can havliyle koşdukları Moskova ziyâretlerinden netice alabileceklerine inanıyorlarsa, târihdeki binlerce hâdiseden ders alamadıkları ve Anadolu’muzun sâhibsiz olduğu hakîkatı, tekrar te’yîd ve tasdîk edilmiş olacakdır…

15 Temmuz’daki ABD güdümlü taarruzla, Anadolu’daki onmilyonları toptan itlâf etme imkânı da olamıyacağından, tek çâre, bu coğrafyadan İslâmiyyet’in kaldırılması ve yerine HAÇLI GARBI memnun edecek bir DİNİN (religionun) oturtulmasıdır. Bâlâda zikretdiğimiz kırılma tarihleri ile ve bilhassa 1923’den sonra, İslâmiyyet fevkal’âde sulandırılıb bulandırılmıya tâbi’ tutulmuş ise de, tamâmen kendi dışındaki bir keyfiyete yüzde yüz taşınamamışdır. Fakat garblı sarhoş beyinler bunu göremeyib yanlış hesab peşine düşerek, herşeyin istedikleri kıvama geldiği zu’muyla 1946’da Türkiye’nin “dembokratik partili (bölünmeli) sisteme” geçmesini istediler. Böyle de oldu; ve aslında, sâdece bozuk ve milleti biribirine düşman eden 3-5 parti-pırtılı ucûbe bir sisteme geçildi. Âdil ve insânî bir sistem, beşer elinde zâten muhaldi…

 5-6 irice bütün darbe serisine rağmen, 1946’dan itibaren mücerred oy ve iktidâr hırsıyla 27 senelik DİN düşmanı azılı diktatorya, politikacıların birçok fer’î ve sudan mes’elelerde de olsa, yerini islâmî cemaatlere TAVİZCİ politikalara bırakdı!. Bütün bunların önü ABD güdümlü darbelerle kesilmek istendiyse de, bunda muvaffak olunamadı. ÇÜNKİ BİR KERE, OY ALMAK İÇÜN TâVİZ VERME VE GEVŞETME FÂSİT DÂİRESİNE GİRİLMİŞDİ!. Ortaya da, İslâm’ın dışında ve fakat ondan saptırılmış “kulatapış dini” diyebileceğimiz “ilkelere ve anayasalara taparak Allâh Azze’nin irâde ve hâkimiyyetini yok sayan” bir din, 1923’den, daha değişik versiyonları da1946’dan i’tibâren, DİB ve İlâhiyât, İmam-Hatib, Enstitü, v.s. gibi müesseselerle inşâ edildi!

İşte bunlara 1964’den sonra da, (FETO ayılıp bayılmalı-salya sümük ağlaşmalı) haşhâşîlik fraksiyonu eklendi… En umûmî ma’nâsıyla ve bin yıldır “Müslümünlık” âidiyyeti kafa ve kalbine kazınan millet, bu beşerî uyduruk dinlerin kaç binde bir derecelik İslâm olduğuna bakmadan, bu halitalara, sanki dört elle sarıldı!. 27 yıl, dünyada görülmemiş CHP ateizmasından sonra, millet dine öylesine susamışdı ki,“Müslümanlık olsunda, neden ve nasıl olursa olsun” yamuk ve ucûbe mantığıyla önüne gelen ilk herife sarılan yosma gibi, önüne çıkan “hoca kılıklı nice şeytanlara” sarılır oldu! Bu manzara, müslüman görünmeyi beceren bir politikacı gürûhunun peydahlanmasına da çok yaradı; ve 1964’den i’tibâren 52 senedir basamak basamak çıkılan din kisveli dinsiz ve haşhâşî bir yapı ortaya çıkdı!. Bu aslından uzaklaştırılıb insan eliyle inşâ’ edilen (religion), milletin çürük bazı kısımlarının nefsine de çok hoş geldiğinden, menfaatine tapan nice muhitlarda fevkal’âde RAĞBET gördü… 90 senedir, din diye, laik dembokratik cumbokrasi hesabına uydurulan bid’at ve küfürlerin hepsi de, F tipi Vâizin uydurmakda olduğu dinin işine yaradı; ve vâiz, bütün bunları kendi icâd etmekde olduğu din içün birer çerez, zaman zaman da vâsıta ve atlama taşı gibi kullanmasını CİA direktifleri kılavuzluğunda güzel becerdi…

Ne garibdir ki, DİB ve din mektebi manzaralı yerlerde prof. etiketliler ma’rifetiyle; ve ruhban sınıfı=din görevlisi denen sınıflar elinde tezgahlanan religion, HAÇLI BATI’nın hesâbına gelmedi. Onlar bunu, Anadolu’nun yeniden “İslâm’a dönüşü” olarak telâkkî etdiler; ve bunun önünü kesmek içün, “Peygamberine inanmak şart olmıyan” çok daha liberal ve protestan, çok daha sulandırılıb bulandırılmış bir (religion=din) uydurarak, İslâm’ı sâdece Anadolu’dan değil, bütün İslâm coğrafyasından (160 ülkeden de) kaldırıb atmak üzere, o korkunç “hoşgörü-diyalog” plânlarını tatbîka koydular…

İşte HAÇLILAR, 1963’de Türkiye’yi içlerine çekerek terbiye etmek içün onun önüne AB yemini koyar ve bunu yalatmaya başlarken; diğer yandan bir sene sonra da 1964’de Graham Fuller denen CİA ajanı vasıtasıyla ruhban sınıfı içinden “mevcud ve o güne kadarki sun’î dini” tamamen ortadan kaldırarak, yerine, “Peygambersiz ve bunun netîcesinde kitâbı da yalana çıkarılmış” yepyeni, hümanizmadan ve felsefeden ibâret bırakılmış bir din oturtma DEVRİNE girildi… Graham Fuller denen CİA ajanı, bu iş içün biçilmiş kaftan olarak da FETÖ başı ucûbeyi KEŞFETDİ; ve onu, bütün İslâm Coğrafyası’nın başına (!) geçirilecek “Kâinâtın İmamı=Mehdisi” karşılığında SATIN aldı!.. Türkiye’deki haşhâşîleri de dâhil, 160 kadar memleket,“Türk okulları” denen ve CİA kılavuzluğunda açılıb tanzim edilen ve faaliyyetde bulunan müesseselerle, bu kasaba vâizi sahteyi “Kâinâtın İmamı” olarak; ve nice “kerâmet ve harikalarla” da parlatarak, vitrinlerine yerleştirdi… O da, HAÇLI GARB FİR’AVNLARININ TEPELERİNDEKİ global şeytanları (patron) bilecek; ve netîceten, bu (Fettoş) ile bütün İslâm coğrafyası, adı geçen patronların parmaklarında oynıyan köleler hâline getirilecekdi…

Bu hedefe varmak içün son derece sinsi ve gizli, tam SIZINTI yılanlığı ve köstebekliği ile 1964’den itibaren yola çıkılmış oldu. Artık dünyanın her yerine, bilhassa başda Anadolu olmak üzere 160 civarındaki devlete şu iki madde ile muhâtab olunacakdı:

1) Yeni ve İslâm’ın tamâmen dışında, her dinden derleme, Yehûdiyyet ve Nasrâniyyet’in dûnunda ve fakat onlara hayrân ve tâbi’, “ibrâhimî şecereli” , “peygamberine îmân şartı taşımıyan”, dolayısıyla Kitab’ı da mutlak vahiy olmıyan, hümanizma soyundan; Devlet, hükûmet, idâre, askeriye, mülkiye, hukuk, cihad, kısas, teaddüd-i zevcad, tesettür gibi  haçlı kafasına ters yüzlerce nizam ve kânunlarından uzak bir din… Peygamberini bile emri altına alarak istediği zaman onunla konuşan ve onu konuşturan, onu istediği vâsıtaya bindirib indiren, ona istediğini konuşturan, onu, istenilen rüyaya koşa koşa anında getiren, nonoş ve fettoş cinsi uydurma bir DİN;

2) O ülkelerin idâresine, SIZARAK veya tepeden inme usûllerle HAÇLILAR HESÂBINA el koymak içün, bir “HİMMET-HİZMET-SAVLET” kumarı tatbik…

Bu 2 noktada Türkiye’de muvaffak olunması demek: 1000 yıllık Anadolu’nun, HAÇLILARIN lâ teşbih kızıl elması olarak istirdâdı mümkin olacak; ve Anadolu tekrar HAÇLI vatanı hâline getirilecek ve üzerinde yaşıyan ehâli-i etrak ve ekrad ve ne kadar kavim varsa bunlar da (buharlaştırılmış) BULUNACAKDI…

 Bir kere Anadolu hâlledildi mi, ondan sonraki 160 civarındaki memleketin işgâl ve istîlâsı çorap söküğü gibi gelecek; ve “Kâinâtın İmamı” denilen iblis-i lâinin kumandasında yeryüzü, HAÇLI coğrafyasından ibâret bırakılmış olacakdı…

Bu i’tibarladır ki biz, 15 Temmuz harekâtına sıradan, basit ve (b.kdan) bir darbe-i hükûmet denilemiyeceğini; bunun, içinde bulunduğumuz asrın 1.HAÇLI SEFERİ OLDUĞUNU VE GEÇMİŞDEKİLERDEN APAYRI BİR USÛLLE YÜRÜTÜLDÜĞÜNÜ BEYÂN EDİYORUZ. Ne yazık ki, hâdisenin tahlilinde, cehâlet, gaflet veya dalâlet sebebiyle, hâlâ daha %1 nisbetinde isâbet edilebildiği kanaatında değiliz…

(Mâba’di var)

(İntişârı: 09.08.2016)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir