Zevcle Zevcenin Karşılıklı Hukûk Sâhibi Olduklarına Dâir Akhâm-ı Kur’âniye
8 Mart 2019
-2- DİB’iş Başı Ne Demek İstiyor Veya “Dünyâ Kadınlar Günü!”
10 Mart 2019

DİB’İŞ BAŞI NE DEMEK İSTİYOR VEYA “DÜNYÂ KADINLAR GÜNÜ!”

(1)

Tâhir MÂHİR

.

15 Temmuz 2016’da, Anadolumuz’u kan ve ateş çemberi ile saran gâvurlara “Teşebbüh” ve “Tapınmanın”, “Dünyâ Kadınlar Günü” denen şeytanlıkla da alâkasına; ve bu haçlılaştırma günlerinin neden ısrarla ve muayyen tarihlerde yürütüldüğüne; ve bu zamanların gitgide (fuhuş ve cinsî sapıklıklara) reklâm vesîlesi yapılışına; DİB’iş Başının bu netâmeli günü pek hâhişger “Kutsamasına” geçmeden evvel, bu beynelmilel fitne ve fücûrun târîhî seyrini gene onların satırlarından görelim:

“8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını öneren Clara Zetkin Rosa Luxemburg.

Dünya Kadınlar Günü veya Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır.

8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi.

26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Internationaler Frauentag” (International Women’s Day – Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda (3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı) gerçekleşti. Adı da “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak belirlendi.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de anmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti…. 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya devam ediliyor.”

Kaynak:wikipedia

1) Bu ıvır zıvır ma’lûmâtdan sonra bizim beyanlarımıza geçelim:

Kadın mes’elesi, bu seneki kadar ruznâmeye gelmemiş ve zıvanadan da çıkmamışdı. Başörtüsünü politik canbaz ve sihirbazlar bir tarafdan uzata uzata hâllediyor görünüb, oy devşirme periyodunda keyifle ilerlerlerken; öte yandan da, “Tesettürün içine etdiler”; ve boya fıçısına batırıb çıkarılmış karnavalist suratları ve vücud münhanileri ile patlatılmış urbalarıyla da ortalığı basan bu dişi sürüler, birkaç senede meydanları çekirge gibi istîlâ ediverdiler!

Hadîs-i Şerîf tam mu’cize: “Her kavim başındakilerin dînindedir!”

Tabii mes’uliyyet ve encâm da ona göre olacakdır!

Politika canbaz ve sihirbazları, İslâmiyyet hılâfına “Âileleri reissiz” bırakırken, kendileri ise, bir “Reiz edebiyâtı furyası estirmeye” ve bütün riyâsetleri kendilerinde toplamaya doğru, son derece yanlış bir “Reislik Güncellemesine” daldılar!

Arada, “İslâm Güncellenmelidir” yâvelerini de ihmâl etmiyerek…

2) “Kadının beyânı doğrudur” herzesi yiyerek hukûkun kâtili olanlar, sanki bunu (hâtifî) seslerle tasdikletmişler gibi bir “kutsallık ve putsallık” içine batarak, kadınları, “Eli maşalı Kasımpaşalı karılar!” manzarasıyla, dallama ve sallama kılığına büründürdüler!. Adâlet, şehâdet ve muhâkeme usûlleri, göz göre göre ve zerre kadar utanmadan zulme ve şeytanlaştırılmalara sürüklendi!. Tapdıkları devletlerinin şeref ve haysiyetiyle çocuk oyuncağı gibi oynamak bile, ne dembokrat lâyıkları ve ne de CHP vesâyetçi ve verâsetçilerini artık ırgalamaz olmuş; it izi at izine iyice karışmış bulunuyor!

3) “Şerîatın Mehr-i müecceli ve belli aylar devâm edecek nafakasını beğenmiyen kamalist ve kuyruklarının ucûbe nafakası” öyle bir zulme tahvîl edildi ki, ölünceye kadar hatta geberinceye kadar, erkek, sırtında bu zulüm necâsetini taşımaya mahkûm edildi!.

İstikbâlin nesilleri bu “Hukuk rezâletlerini” okuduğu zaman, acebâ kimleri nasıl lâ’netliyecekdir?

4) Âile denilen ve Millet varlığını ortaya çıkaracak granit yapı taşları kerpiçleştirilerek ufalanmaya başladı; ve cemiyet, sanki yıkılmaya namzet, çürük, harab, köhnemiş, metrûk ve cinlerin cirit atdığı perili bir konak hâline çevrildi!

5) Âile, isim ve resim olarak da “Ev içi bireyler” şeklindeki telâffuz hançerini sırtından yedi; ve tahrîbin külhanbeyliği, böyle telâffuzlarla bile dinimize, târihimize ve bütün kıymetlerimize, ana-avrat yollu sövüb saymaya başladı!

6) ”Kadın-erkek eşitliği” yâvesini savururken “3 eşitdir 6” demek gibi bir gerzeklik, bilim, milim ve ağaç içi kurtluk hesâbına “İlim adamı, ilim kadını” yerine “İlim-bilim-milim insanı” gibi bir soytarılıkdan öteki maskaralığa inkilâp etdirildi!..

7) Damâd-ı Şehriyârî Beyfendi Cenâbları da, (8/Mart/ 2019) günü, tv’lerden öyle bir konuşdu ki, zannedersiniz “Bütün kadınlara evler yasaklanacak”; ve hepsi kolhozlara giden sovyet kadın işçiler gibi, yollara, sokaklara, vasıtalara, iş yerlerine boca edilecek!. Böylece 1) Çocuklarına, 2) Zevcine, 3) Evine.. sanki düşman ve bunun içün onlara karşı hiçbir mes’uliyyet ve vazîfesi olmıyan kadın robotlar îmâl edilecek; ve hâneler baykuşlara kalacak!. Bebek ve çocuk şakımalarının yerinde, o mahlûkların matemlik sesleri uğuldatılacak!.

Evet, “Âile çatırdatılmakda!”

8) Dilipak nâm “Çakma Üstâd” ve akıldâne ve fikirnânenin “Laik ve dempokratik Halîfesi”, Şevketlû Efendimiz dahî, Şalcı Bacıların, Şerife Ninelerin, analar anaları ve torunları edebiyatından dolanarak, kadınların ve kızların politik arenada patlama yapmalarına, baba ve dede kucağı açarcasına açdı kollarını; ve sahneden, basdı teshîr edîb sihirleyen hıtâbât-ı Tayyibesini:

“4 milyon kayıtlı partili kadın-kız bizde, iki kadın bakan yine bizde, 4 kadın bakan yardımcısı o da bizde!”

Eksik kalmaması içün bir de bizden: “DİB’iş Başkan Muâvinesi Pirefesör Doktor Hûriyânım  Bacımız da SİZDE!”

İyi de, âileler kimde?. Zevclerin (Kökü kurutulan Âile Reislerinin) hakk hukûku kimde?. Ma’sum yavruların hakk hukûku kimde; ve evler, evin içi, yatak odası, mutfak?. Seâdethâne olası yuvanın, onu şekâvethâne eden anahtarı kimde!???… Issızlaşan evlerin sakinleri cinler mi olacak?.

9) Üç harfli cinlerle, beş harfli insan, mekân değiştirince mi kahrolası dembokrasi ve onun eşitlik küfr ü şirki yaşayacak?

Evet kadın ve kızlar ne kadar sokağa ve iş yerine çekilirse, âile ve ev ve zevce ve çocuklar da o nisbetde yalnızlığa itilir ve buna mahkûm edilirler!

Evet, “Âile çatırdatılmakda!”

10) Kahrolası ve gâvur îcâdı (EŞİTLİK), tam bir zulümdür. Çünki, fıtrî olan, eşitlik değil (adâletdir.) Kadın, mutlak olarak fizyolojisi, fizyonomisi, morfolojisi, anatomisi, psikolojisi, ürolojisi, tipolojisi ve yüzlerce herşey-olojisi ile, erkekden MUTLAK olarak farklı YA-RA-TIL-MIŞ-DIR… Bunu inkâr edene insan denilemez, hayvan bile denilmez; Kur’ân-ı Azîmüşşân ta’bîriyle “Belhum edâll=Hayvandan aşşağı” denilir! Çünki O, ilmi, tıbbı, fıtratı, aklı, fikri, gözün gördüğünü ve bedîhiyyeti inkâr etmektedir; ve o, böylesine aşşağılık bir mahlûkdur… Global kapitalizma, Kelâm-ı Kadîm’in emretdiği islamî idâredeki gibi “Unzurnâ=Bize nezâret edin” diyen teb’a istemez; o, sömürmek ve sıyırmak içün “Râinâ=Bizi güdün” diyen (Vatandaş) yani koyun sürüleri ister!.. Bunun içün de onları, muhal olan (eşitlik) safsatalarıyla zehirleyib, diplomalar bile vererek zombileştirir!..

11) Fıtratı bilen, ancak, o fıtratı Yaradan yani Allâh Azze ve Celle’dir.

Birinci asıl: Sübhân olan Allâh Celle, erkeği kuvvetli, kadını zaif YARATMIŞDIR.

İkinci asıl: Yaradan’ın adâlet kânûnuna göre kuvvetlinin vazifesi çok, hakkı az; zaifin, vazifesi az, hakkı çokdur. Bebeğin vazifesi hiç, hakkı hep… Aylar geçdikçe, hakları azalırken, vazifeleri doğmaya ve çoğalmaya başlar…

Mantıkî NETİCE: Erkeğin vazîfesi çok, hakkı az; kadının vazifesi az, HAKKI ÇOKDUR…

ŞER’Î Nikâh akdi sırasında Müslüman Kadın:

“Çamaşır yıkamam, yemek yapmam, ev işi yapmam; bebeği emzirmem, süt anne isterim, talâk hakkı bende olacak, şu şehrin dışında yaşamam, erkeğin hiçbir hısım ve akrabası ile bir evde (ana-baba dahil) yaşamam, mehir olarak bir transatlantik, on gökdelen, 100 hizmetçi isterim” dese, kesesi ve kasası ağır adam da, illâ nikâh yapacaksa, bu istenenleri vermek ile mükellefdir!. Adam fukara ise, kadın, para pul kısmı hâric diğerlerini ondan da istiyebilir… Bunların karşılığında kadın ise, velîsi yani metbuu olan zevcinin izni olmadan evinden dışarı bir tek adım dahî atamaz ve itaatda da aslâ kusûr edemez…

Global Çetelerin “Dembokratik kadınlar günü” ve gâvurlar dünyâsı bu “fezâ hayâtından” ne anlar!!!?.

12) Onlar şartlanmışlardır:

“Aile hayâtı da ne demek, eşşek hürriyeti ne güne duruyor, bedenlerimiz biz kancıkların değil mi, o cenâbet ve leşleşmiş gövdelerimizi hınzır gibi her çukurun dibinde kimseye sormadan kullanacağız! Yoksa “özgür ve özhür” olamamış, zındanda kalmış gibi olur, paslanır ve patlarız!.”

Bunların  encamları ise, buruştukları zaman alelıtlak gebertilib, çöp bidonlarına atılmak olmaktadır!..

Onlara “Kadın erkek eşitliği zehri” içirilmiş, zombileşmişlerdir; kafalarında ne “Adâlet, ne vazife ve ne de HAKK ve HUKÛK”  mefhumu bırakılmışdır!.  Bunlardan,“Râinâ” diyen zombi vatandaşlar peydahlanmışdır, o kadar!. Dembokratik politika dâhil bütün beşerî sistemler bunun üzerine kurulmuş ve oturtulmuşdur; aksi halde yaşayamazlar, bu muhaldir…

Global Kapitalizma, kadını da iş yerinde eşşek gibi çalıştırıb akşam pestili çıkmış olarak evinin sokağına onu bırakacak; ve (Âile) denen millet yapı taşını, granitken kerpiçe çevirecekdir. Artık o evi, 2 kuvvetinde bir zelzele bile yerle bir edecekdir!..

Ne o, eşitlik!.

Yerin dibine batsın Global çete eşkıyalarının kadın-erkek (EŞİTLİĞİ=EŞŞEKLİĞİ) yani kadın sömürü ve sıyırısı!…

13) Zâten 96 yıldır:

1) Dîn ve O’nun Hılâfeti,

2) Dînin hudûd, sıfat, hayat, kuvvet ve temel verdiği millet yapıtaşları olan ÂİLE,

3) Bütün şahsiyetimizin vesika ve en sağlam vâsıtası ELİFBÂ,

4) Doğru ve sahih varlık vesîkası TÂRİH, öyle bir tahrîb, tahrîf, tağyîr ve tebdîl belâsına uğratıldı ki, dünyanın hiçbir yerinde bunun mümâsili, müşâbihi ve müşâriki görülmedi ve görülemez…

Bugün “İslâmcı” bilinen islâmsız iktidârların elinde böyle felâketlerin yaşanması, pek büyük bir sıkıntı ve zırıltıdır!

Sanki bugün, bütün politik müesseseler, “MÜSLÜMAN TÜRK ÂİLE YAPISINI HAVAYA UÇURMAK ÜZERE EL BİRLİĞİ ETMİŞCESİNE” bu felâkete çanak tutar olmuşlardır…

14) DİB’iş Başkanı Prof Ali Bey de, sakal-sarık-cübbe içindeki politik bir ruhban olarak, o da bu esen havaya kendisini kaptırmış, twitter hesâbından anlaşılır-anlaşılmaz mesajlar püskürür olmuşdur!. “Dünyâ Kadınlar Günü” denen ve Haçlı Avrupa içinde peydahlanan ve “Kadın Hürriyeti ve Hakları” perdesi altında ilerliyen son derece tehlikeli cereyânın gönüllü destekçisi olmuşdur!.

Politikanın emrindeki bir DİB’iş Başkanlığından, başkası beklenmese de, sarıklı-sırmalı-kaftanlı Ali Bey’in bu kabil, ucu ve kökü haçlı Avrupa’da olan uydurma îcadlara çanak tutması, çok büyük bir cürüm bilinse yeridir!.

(Mâba’di var)

İntişârı: 09.03.2019 / 16:50:23

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir