Yeni DİB başına “Pirefesör Ali Erbaş” diye bir adamı getirib dikdiler!.
“Demokrasi Dînini, Demokrat İşleri Başkanlığı=DİB” (Buna “Diyalog İşleri Başkanlığı” da denilebilir.) eli, dili ve ma’rifetiyle yüzmilyonlarca dünyâ insanına pazarlıyacaklar… Hem de o D-Dînini, “İslam, dîn, diyânet, ilâhiyât, ezan, hacc, sarık, cübbe, esans, tesbih, imam, imâme v.s.” gibi yüzlerce değil; binlerce kelime, ıstılah ve terkîb üzerinden pazarlamak içün global zirvelerin emrinde perendeler ata ata uğraşıb çalışacaklar!.. Karşılığında da “Âferinler” alacak; sırtları sıvazlanacak, makamlar ve mevkiler kabalar altında tutulacak; eller alesta, tetikde, yürekler eşikde, mazlum bebeleri beşikde, şeytânîler güdümündeki hayat devam edib gidecek; isim ve resim dünyası, lâf ve lâkırtı âlemi bu dedikodularla ömür törpüleyecek…
Adı da politika olacak; global, karanlık ve masonik irâdeler, halka, “Halkın kendi irâdesi” diye kakalanacak!
Bizim dışımızda, bizden olmadığı kat’îyyen ortada duran bir ıvır zıvır şeytânîler âleminin bu vechesinden bize ne?.
Bize gâvur inâd ve küfrü ile zarar vermeseler…
Kendi yaşamalarını, bizim yaşatılmamamızda gördükleri ise, bedâhaten ortada…
1924’de “Diyânet İş. Riyâseti” ve Dârülfünûn’a bağlı “İlâhiyât Fakültesi” adıyla iki (2) müessese kurdular. Bunlarla, İslâmiyyet’i tepeden tırnağa değiştirib, onu, beşerî bir hüviyete sokarak ortadan kaldırma gâyesi istihdâf etdiler… Son 50-60 yılda “Diyalog” adı ile yürütülen faaliyyetler, bu gâyenin daha da azmanlaşmış ve husûsan bu iki müessese dışında yürütülen, ona muvâzî (paralel) şeklidir…
Zâten “Diyânet ve İlâhiyât” gibi iki kelime de, İslâmiyet’i ifâde eden, ona hass ve mücerred onu tahsis ve ta’rîf eden kelimeler değildir. Çünki Lozan’da verilen SÖZ mu’cebince, İslâmiyyet, aslından (edille-i erbaasından) çıkarılarak, yeni bir kılık ve kılıfa sokulub ortadan kaldırılacakdı. Bunun temelleri daha 1924’de atıldı; ve İngiliz, bunların tahakkukunu görerek emin oldukdan sonra Lozan andlaşmasını imzalamış, yaş tahtaya basmamış ve işi sağlama almışdır!.
“Diyânet” demek, her dindeki dindarlık demek olub; herhangi bir dîni, amelî olarak yaşamak demekdir ki, “İslâm Diyânet İşleri” demek değildir… Nasrâniyyet’in, Yehûdiyyet’in, Lâyıkiyyet’in ve Dembokrasiyyet’in (!) v.s.lerin de “Diyânet İşleri” olabilir… Nasrâniyyet’in dindarları “Hıristiyan Diyâneti” ile yaşar… Buradaki “Diyânete Hıristiyan Diyâneti” denir. Her dînin diyâneti olabilir. Hangi dînin (Diyâneti) olduğu tahsîs ve ta’yîn edilmezse, alelekser, her dînin “Diyâneti” anlaşılır… Bunu 73 senedir gizleyib ketmetdiler… Millet de sandı ki, “Diyânet İşleri” demek, “İslâmiyyet’in Diyânet İşleridir!”
Şeytânî nice projelerin temelleri, 93 sene evvel böyle atılarak milletden gizlendi ve günümüze kadar da devam etdirildi. İngiliz başda olmak üzere bütün haçlı ve yahudi dünyâsı ile içdeki işbirlikçiler, bunları, binbir katakülli ve cebir ile evvelâ Türkiyâ’ya yedirdiler; sonra İs. Coğrafyasına ve dünyâya, ambalajlı narkozlama ve şekerlemelerle ziyâfet çekdiler!…
“İlâhiyât” kelimesi de husûsî şeçildi!. İlâhiyât da, (DÎN=religion ve tanrı) mefhumlarının, felsefe kayıtları içinde filozoflar tarafından, indî, izâfî, i’tibârî ve “Subjectif=Enfüsî” kıymetler olarak ele alınması ve böylece nazariyeler (Teoriler) îcâdetme işinin, “İlim” kisvesi altında yürütülmesidir…
Hulâsa “Diyânet ve İlâhiyât” müesseseleri İngilizin Lozan projesi içinde görülmedikçe, hakîkatlarına nüfûz edilemiyeceği bedâhaten ortadadır…
Bu iki müessesenin de, edille-i erbaa ölçüleri çerçevesinde ele alınırsa, zerre kadar meşrûiyyeti yokdur ve olamaz…
Bugün Türkiya’daki tv, medya ve kürsü eşkıyâsı nice “Dîn tahrifçi ve tahribçisinin şeytânî anırtılarla İslâmiyyet’i hallaç pamuğu gibi atdığı iğrenç bir vâkıadır. 93 yıldır, bu hâinliklerin hangi sebeb-netîce zinciri içinde günümüze taşındığı şu yazdıklarımız çerçevesinde ele alınmazsa, bunun, köklü bir îzâhı da yapılamaz…
Biz müslümanlara gelince…
Kendisinde kat’iyyen “RAYB” olmayan o en büyük mu’cize Kelâm-ı Kadîm, “Nahnü lehû müslimûn” deyin demiş; ve felsefe küfrüne zerre kadar bulaşmadan, “Lâ ilâhe ve Lâ şerîkeleh…” diyeceksiniz buyurmuşsa, biz de bunu kalbimizin ve dilimizin her zerresiyle demişiz… Bize başka bir şeyi, binlerce felsefeden bir tekini, çeyrek ağız bile olsa dedirtemez; hiçbir kâfiri, müşriği ve münâfığı da sevdiremez ve onların (Tapıcısı) yapamazlar…
“Biz, Allâh’dan başkası önünde eğilmiyen müslümanlardanız” dedik; Dînimiz İslâm; Şerîat’ımız, “Şerîat-ı Garrâ-yı Ahmediyye” dedik elhamdülillâh!
Dînimiz, mutlak hakikatın tâ kendisi olan İslâmiyyet…
“Ben Müslüman olamam” diyen bir başkasının dini de neden “Dembokrasiyyet” olamasın!? Nasrâniyyet, Yehûdiyyet, Budisiyyet, Şamaniyyet, Şaklabâniyyet, Kamâliyyet, Lâyıkiyyet (ılmâniyyet) v.s. oluyor da, “Dembokrasiyyet” neden olmasın; “Diyalogiyyet” neden olamasın?!
Oluuur, olur!. Bal gibi olur!. Olmuş!. Vâkıa ortada…
Anadolu ehâlisi belki “Dembokrasi” denen kadîm Yunan uydurması bu kelimeyi, sâdece “Politik bir ta’bîr” olarak telâkkî etdi; ve bunun bir dîn (religion) olduğunu hiç düşünmedi veya düşünemedi; veya asıl düşündürülmedi!.
Dünyâ eski dünyâ değil; ey, garib gurebâ ve zaif zuafâ!
Global iblisler çok ince telden çalıb oynatıyor!
Nerde o eski merdler dünyası?.
“Delikli demir îcâd oldu, merdlik bozuldu”; heykeller icâd oldu, rükû’ ve secde de ifsâda uğradı, merdlik gibi bozuldu!.
XPolitika icâd oldu; siyâset-i hakîkiyye top atdı, bozuldu!.
Hoparlörler îcâd oldu, ezânlar borazan oldu, bozuldu!
Daha sayalım mı?
Her köşede fâizhâne îcâd oldu, helâl ticâret ve helâl taam ve lokma bozuldu!
Her dönemeçde bir meyhâne yani “Ümmü’l-habâis” buyrulan pislik merkezi îcâd oldu; kafalar, akıllar, fikirler, nesiller ve uçkurlar bozuldu!
Her şehirde bir Manukyan merkezi îcâd oldu; iffet, hayâ, nesil, nâmus, huzûr, sükûn ve âile bozuldu!
Her yılbaşı ve çok masabaşı (Piyangolu amigolu) kumar îcâd oldu; iş-güç, alın teri kurudu ve bozuldu!
Başka?
Milyonlarca haram îcâd oldu; milyonlarca (helâl) bozuldu!
Başka?
En mühimi, “Dembokrasi Dîni” denilen nesne icâd oldu; İslâmiyyet güme, merdlik ölüme gitdi, bozuldu, bozuldu ve öyle bir bozuldu ki, buz tutdu!
Dondu!
Öyle ya, “Delikli demir îcâd olub merdlik bozulduğu” gibi; “Dembokrasiyyet” denen haçlı uydurması îcâd olunca da İslâmiyyet bozuldu!
İslâmiyyet’in her şeyi ondan sökülüb çalınıb, dembokrasiye eklenmeye ve yamanmaya başladı…
Sök İslâm’dan şehidi, yama ötekine, olsun “Dembokrasi Şehidi!”
Sök İslâm’dan gâzîyi, meydanı, caddeyi, kabristanı, türbeyi, mabedi, ahlâkı, îmânı, ameli, kânunu, hürriyeti, devleti, hükûmeti, aileyi, tarihi, tevhidi, kitabı, meclisi, insanı, insanlığı, medeniyeti.. başına bir “Dembokrasi” kelimesi geçir; olsun “Dembokratik âile, dembokratik haklar, dembokratik hükûmet, dembokratik devlet, dembokratik hayat, dembokratik binlerce kıymet!!!”
Ve..
Al sana işte bilmem ne gibi “Dembokratik DÎN!”
İslâmiyyet’de ne varsa, “Dembokrasiyyet’de” de ya tersden, ya nefy ve iptâl şekliyle, ya sulandırılmış ve yamuklaştırılmış hâliyle bir mukâbil ve muâdili aynısıyla var!. O da, Dünyâ ve Ukbâ hakkında herşeye bir hüküm koymuş; ammâ İslâmiyyet ile ahengdâr olduğu bir tek noktası olmamak şartıyla koymuş ve inşâ’ edilmiş!.
Gece gündüz, “Herşeyin Dembokratiği olacak, böyle zikredilecek” diye da’vet üstüne da’vet, tebliğ üstüne tebliğ, zorlama üstüne zorlama yapılacak, bir hayat TARZI olarak her fırsatda kafalara çakılacak, ammâ bunun yekûn hânesi ve tam ismi “Dembokratik Dîn” olmayacak!
Hadi ordan soytarı!
Bal gibi buna “Dembokratik Dîn veya Dembokrasi Dîni” denir; cihânın aklı ile oyun oynayanlara da düpedüz “Ha.tir” çekilir!
Biz düzinelerce religiona bir şey diyor muyuz, hayır!
Bize ne elin “Dembokrasiyyet, Diyalogiyyet, Yehûdiyyet, Nasrâniyyet, Budisiyyet, Şamaniyyet, Şeytâniyyet, Şarlatâniyyet, Kamâliyyet, Lâyıkiyyet, v.s.” dininden, dinlerinden!
O zaman, ne içün kime, neden, ne kadar, nasıl lânet ediyoruz?
Durub dururken, canımız bunu istemiş olamaz!
Fetto’nun videoları ortada, yaban eşşeklerine kadar herkes dinleyebilir: Herif, Yehûdiyyet, Nasrâniyyet ve Budîsiyyet’i de İslâmiyyet gibi (Hâşâ) hakk din kabul ediyor; ve hatta “Ateistlerle bile uzlaşabiliriz!” nânesi otluyor!
CB da seneler evvel, Of’daki konuşmasında “4 Hakk din vardır” demedi mi?
Bize ne?
“Sâbık Dembokrasi=Diyalograsi Reisi Körmez’in” mürşidi Kazanlı sapık Mûsâ Bigiyef de: “Bütün inançların tamâmı hakkdır” diye kitablar düzmedi mi?. Körmez sâbık da bunu, Bigiyefnâmesinde şeyhini göklere çıkararak yazmadı mı?
Yahu insan manzaralı dünyâ yaratılmışları!
Hangi dinden olursanız olun, hangi din kategorilerine (HAKK) derseniz deyin, bize vız gelir tırıs gider! Son nefesde karşınızda Azrâil Aleyhisselâm’ı görüb; Hesâb Günü de “Kitabını oku” hıtâbını duyunca, şimdi inansanız da inanmasanız da o zaman nasıl olsa hakîkatı anlıyacaksınız, hep beraber bekliyelim!.
Zâten her nefesle ve her atdığımız adımla, her kalb atışımızla da, mecbûrî istikâmet olarak, zorun en zoruyla, zorla ve cebren, beşer irâde-i cüz’iyyesi çatır çatır ezile ezile oraya doğru gitmiyor muyuz?!. Sanki sille tokat, sürüklene sürüklene, yaka paça, uçurumdan aşağı uçarcasına, tayyâreden oramıza bir tekme yiyib aşağıya atılıb son sür’at kayalara çakılırcasına…
Hadi aksini söyleyin de göreyim!.
Nereye gidiyoruz?
Ulan Oğlum! “Ölmek içün Doğmadık mı?”
BM’lerdekiler ve oradaki 200 devlet mevlet bilmem neyin irileri, başları, raisleri, kocamışları, kartlaşmışları da; AB’dekiler, Nato’dakiler, Vatikan’dakiler, Pensilvanya’dakiler, Ankara’dakiler, Kudüs, Mekke, Medine, Riyâd, Londra, Telaviv, Paris, Moskova bilmem ne ve nerelerdekiler de….
Hadi söyleyin, insanların tepelerine kurulmuş krallar, şahlar, ağalar?
Politika, popotika, molitika… Mollatika, Papatika, Patrikatika…
Ne yahu bunlar?
Ne gülünç adam ve madamlarsınız!.
Sanki dünyâ haçlılarına verilen mesajı bizim garibanlar anlamıyor!. BM denen 5’li çeteye “Dünya 5’den büyükdür” diye atacaksın; hem de oraya gitmeden 3 gün evvel diyalogcunun bulamacı bir adamı, getirib “DİB=Demokrasi İşleri Başkanı” yapacak; ve meşhur “Diyalogçu Hoşgörüsü”nün (Hoşgörü şövalyesi) gibi de edâlar, omuz kabartmalar ve mahmuz şakırdatmalarla bir yerlerde birilerine “Sizdenimli” ağalıklar sergileyeceksin!
Yemezler Ağa!
Denilmiş olacak ki:
“Benden â’lâ diyalogcu bulamazsınız! İşte DİB’in başına öpüp başınıza koyacağınız bir adamı getirdim. Buna isbat derler isbat!. Palavra sıkmayız biz, Osmanlı torunuyuz evvelal..h!
Beyfendiler, Hamfendiler!.
Ancaaaak, öyle kayıt dış adamlarla, benim devlet ve hökûmâtıma parmak atacak ve silâh çekecek haşhâşî ve Fettoşik sünepelerle bu işleri yürtemezsiniz!.
Benimle…
Doğrudan doğruya benimle…
Bakın ben burdayım, saklım gizlim, katlı kapaklı işim var mı! Diyaloğu doğrudan benimle yürüteceksiniz. Ben buna dünden, evvelki günden, 15 sene evvelden, icâzet aldığım günden beri varım!
İşte isbatım da ortada, biz Osmanlı torunuyuz, sözümüz senetdir!
Kusura bakmayın, ben devletimi, hükûmâtımı, askerimi ve polisimi yolda bulmadım! Ben buraya, iğne ile kuyu kaza kaza geldim, malımı yedirmem!
Benimle yürüteceksiniz arkadaşım benimle… (Diyalog yolu) ile ve Haltettin Karamanlis’in Böyyük şeyhliği, rûhânî tasarrufları altında ve nezâretinde, ondan feyz alan yüzlerce “Başdanışmanlarım ve Başmüridlerim” ma’rifetiyle bu işi evvelal..h tereyağından kıl çeker gibi yürütürüz!
Hepimizin müşterek ve görünmez gâyesi ve hedefi, “Dembokrasi Dînini” dünyâya oturtmak ve diğer dinleri de onun şemsiyesi altında tam hizâya getirmek değil mi? Bilhassa İslâmiyet’i ötekilerle (EŞİTLEYİB) ve tam tesviyeden geçirib Dembokrasi Dinimizin topyekûn norm ve standartlarına göre yeniden dizayn ve çizayn etmek değil mi? Bunu beraber yürüteceğiz!
Beyfendiler ve Hamfendiler!
Mes’ele bu kadar basit!
Öyle acele edib başıma Fettoşgilleri sarmayınız, lütfen!
Men sabera zafera!
El aceletu min eşşeytân!
Sabırla…
Sabırsızlık edib başıma Fettoşist sünepeleri sararsanız, sonra “Ba’de harabü’l-Basra” der pişman oluruz! (Bizden beyân-ı i’tizâr: HARAB kelimesi madmum değil, mecrûr olacak!)
1000 yıllık ve kökü dünyayı sarmış İslâmiyyet’i, öyle bir 15 Temmuz Haçlı Seferi ile söküb kaldıramayız!
Fetto şeytanı zâten kafadan da cırtlak, suratı da buldok havhavına döndü gitgide! Bula bula bu herifi bulmanıza da ayrıca binlerce teessüf ediyorum!. Arakan kan ağlıyor, Barzânîyi “Tavşana kaç, tazıya tut” puştluğuyla ve İngiliz siyâsetiyle” azdırdınız!. PKK, PYD, IŞİD eşkıyâlarını başımıza belâ etdiniz!. AB hayâllerimiz, Nato zincirlerimiz, BM oynaşımız, Dembokratik değer ve eğerlerimiz, Yaradandan ötürü siz yaratılanlara sevgi ve hümanizmamız, Vatikan’a hürmetimiz, Acemlere takiyyemiz, milletimize aşkımız, Arabın abisi Hadimül Haremeyn ve Şerîfeyn olan Suud’a ta’zimimiz olmasaydı topunuzun da ana, aa, a… Neyse gerisini hergele Ka.al gibi ben de söylemeyeyim, Kasımpaşalı ağzımı şimdilik tutayım… Ana, aa, a. a. a!
Sağı solu belli olmayan, Kim Yang Yung Yamung hergeleden çok çeken Trump birâderimin Madora sıkıntısını da en iyi anlayanlardanım!.
Dembokratik tek dünyâ devlet ve dîninin artık şart olduğu devrimizde, Madora buna uymadığı takdirde, o hergelenin adı da elbetde “Diktatör” olacakdır!
Bana “Diktatör” diyen hergele şeyin de dili kopsun!
Madora’ya Trump birâderim “Diktatör” demezse, “Dembokrasi Dîninin, DİKTATÖRLÜĞÜN su katılmamışı da olduğu hemen ortaya çıkar, milyarlar narkozu yırtar, millî ve yerli lâf u güzâfımız hemen ters teper ve ayvayı yeriz!
Bu ictimâ’da bu kadar yeter 73. Toplantıda beni böyle yumuşak ve dişinize uygun bulamıyacağınızı da unutmayın!
Kalın Sağlıcakla!”