Asıl Mükâfât, Erbaş Ali’ye Değil; Hayrettin’e Verilmeliydi!
Tâhir MÂHİR
22 Nisan 2019
(9) Oldu Olacak, Ulan Bir Bayram Mesajı Da Bizden!
30 Ağustos 2019

OLDU OLACAK, ULAN BİR BAYRAM MESAJI DA BİZDEN!

(8)

Tâhîr MÂHİR

   

Türk kavmine Türküdaş, Bozkurtbaşlara ülküdaş, Zimamoğullarına tilkidaş, Kamalgillere ilkedaş, Tayyiboğullarına râbiadaş, Karamollalara hocadaş, Madamgillere mamadaş  ve “Kahraman ırkıma bir gül” diyenler içün ırkdaşlarım!

Câhiliyyet-i ûlâdan câhiliyyet-i uhrâ’ya, Darü’l-İslâm’dan Dârü’l-küfre, riddeye, şirke, azâba ve ikraha düşüb, dembokrasi çemberi ile kuşatılmış, lâyıkzede ve cumhûrdaş sandıkdaşlarım!

Kafatası çağdaş, hamamtası batmaz, rey’ting ve oy’ting sandığı haylaz ve gemi kaptanı hiç kanmaz çok sevgililer sevgilisi, hiç şaşmaz, uysaldaş, başkandaş ve  Futboldaşlarım!

Zâten mübârek olan Bayram içün “Bayramın mübarek olsun” demek yerine bayramı tebrik edemiyen bayramdaşlarım!

Partnersiz hayatı ki, buna biz lâtincesiyle “hermafrodit” bünye ve cinsiyet diyoruz; bunu, KADEH’ci çençenist ve yuvadan firârist madamlar dört gözle bekliyorlar!

Hatta  bütün bu lûtîpesend devirleri, tüm Sözleşmeciler; Mort Çatı, yatı, katı ve Kalın’lar; LGBT Sodom “onursal” renklileri, Fistancıoğlu hınzırtaparları, parti-pırtıların bu renklere hasret velediye baştaşkanları, 6284’cü “hukuk devleti” guguk büroları; bütün homotorya şûbe, şebeke ve acantaları, 4 gözle, bir de iki kulak, bir burun ve 20 parmakla  beklemektedirler!

Sevgili oydaş, oynakdaş, toynakdaş, sandıkdaş, partidaş, kadındaş, karındaş, kaşındaş ve pırtıdaşlarım!

Kadın bizim herşeyimizdir, anamızdır, ayağının altını öpdüğümüz biricik doğuran, yoğuran ve “yaradanımızdır!.”

Bizi, pek möhderem ve velîni’metimiz babamız ise, ne kadar zorlansa, ıkınsa ve hatta yırtsa, aslâ doğuramaz ve “yaradamaz!”

Bu i’tibarla bütün madamsal dernek ve değnek, inek ve binek, geçek ve göçeklerimizin beyânları dahi şöyledir:

“Biz KADEH’çiler bütün feminitrat ve dembokrat kadın kuruluşlarımız adına kamu oyu ve soyuna ortak manifestomuzu hazırladık ve onu duyuru ve doyuru olarak sunum eyledik!

Dememiz o ki, bu er ve erkek, kelek ve felek takımları, eve sokulmama ve sokağa atılma cezâsını, daha doğuşdan haketmiş adam kusurları ve cüzdan küsurlarıdır! Bu cinsin itlâf edilmesi, kadın hakları cümlesinden olub, bu sebeble yollara dökülerek gözümüze çarpan her adam cinsinin herifini, yok edemesek bile yok sayabiliriz!

O asosyal, doğurmaz, yoğurmaz ve doğrulmaz dam ve adam, cin ve cinsinin evlerde üçharfliler gibi durma, dolanma, oyalanma, oylama, sollama, kollama, yollama ve yuhlama hakk ve vazifelerine kesinlik ve esinlikle son vermeliyiz!

Hermafrodit hayata geçişimiz, başkanlık sistemine geçişimizden daha az mühim değildir!

Biz bütün KADEH ve sosyal cinsiyet eşitliği ve beşik kertmeliği içindeki cinsdaşlarınız olarak, bu HERMOFRADİT cinsiyetin yeni  hatta çok yeni farkına farmış olsak da, bunu tartışarak çençen etmeye bile lüzum görmeden benimseyib “yaşamımıza” ve kurufasulye yemeklerimize sos olarak soslayıb geçirmeye sonuna kadar kararlıyız!

Bizi, bu kutlu, mutlu ve kurtlu yolumuzdan Sözleşme maddelerine sövüşme fırlatan cebhe bile karşı çıkarak çeviremez! Çıkanı ezer geçeriz! Artık biz, dişlenmiş, dişileşmiş, didiklemiş, didiklenmiş, dikizlenmiş, diklenmiş, çift dikişlenmiş, çifte kavrulub fırında pişmiş, vatansever, râbiasever bir kesim, cesîm ve yeşim yepyeni hermofradit bir cinsiz!

Bizlere kadın gözüyle bakanlar, bu hermafrodit devrimimizden sonra hiç birimize, kadın, hanım, hatun, gibi laflar edemeyecek; edenin suratını kan çanağına, kimliğini de derhal bizdekine çevireciğiz!

Bu ihtarımızdan da uyanmıyan olursa, onu, bizim gibi narkozzede ve komalık yapacak ve hatta zombiler cemaatinin cübbelâsı eyliyecegiz!”

*

KADEH’çi ve mezeci madamlar derneği ve değneğinin verdiği sopalama cezasının acısını burada kesiyor ve biz devam ediyoruz!

Biz “Bizi yaradan, doğuran ve yoğuran, kundaklayıb soğutan ana cinsimizin” ayağının altını bile öperiz; bu takbilden sonra, cennetimize S-400’e binmeden kendi ayaklarımızla yürüyerek uçarız!

Bir gün vakt-i ecel gelir gelmez de, Cennetmekân Alpaslan Ataoğuz atamız gibi kefenlere bürünüb sonra da mezarlık müdîriyeti gasilhânesinden vize alarak Berzah’daki SARÂ-YI Rezidansımıza girer ve elektrik donanımlı o mekânımızda Bodrum’da sel âfet-i tıbbiyesiyle yarım hatta çeyrek kalan tatil ve istirâhat-i velediyyemize de hoşgörü ve yeraltı dünyasıyla diyalog içine girerek devam ederiz!

Anınçün anıtkabrimizi, mozalemizi ve rûh-ı tayyibemize ihdâ edilecek nargilesel üflemeleri ve bunlar eşliğinde verilecek tekmiller içün zabıt defterimizi, omuzlarımızdaki yazıcı yani Kirâmen Kâtibîn meleklerine çaktırmadan, “görkemli ve körkekremli” bir tepe doruğunun zirvesine zırvalayabilir, cıvatalayabilir hatta vaz’edebilirsiniz!

Çiçek, böcek, köçek, çelenk ve kelek rükû’ noktamızı ise, şimdiden, kaplanlı yol ile görkemli tapınağımızın dâhil-i haremine ve şâhidleri bilâhare dinledikden sonra, cihân çapında ve antik yunan ve Roma âsâr-ı kadîmesi çapında ve  Nemrut Hammurabi veya Buhtunnâsır tapınağı gibi pek cesîm ölçülerde inşâ’ edebilirsiniz!

*

Sadede şürû’ etdikde, “mutlu, putlu ve kurtlu” olacak tapınaksal vatandaşlarım!

Hermafrodit “yaşam” ve kurufasulye dünyâsının hayât ve bayat, Berat ve hatta albayrak yapdığı fasıllara, klarnet ve darbuka ile romankeş vatandaş nefesinin cüzzam makâmındaki ara taksîminden sonra devâma mübâşeret edeceğiz!

Hermafrodit cinsiyet üzerinden sosyalleşmemizin, seçim sandıklarına sığmıyacak kadar mebzûl yarar ve karar noktaları vardır! Bunu, son Kostantaniyye seçimini kazanan Zimamoğlu birâder-i Pontustaniyyemizin makâm-ı riyâsete vaz’ında yüksek dozda ve aynen müşâhede, mükâşefe ve müşâteme eyledik!

Ayrıca, dembokratik hasâret, hakâret, siyâset, cehâlet ve rezîletleri iç içe ve biribirinde fâni olmuş olarak “algı, yargı, sargı, salgı ve vargı” olarak sandıksallayıb, Bodrum sâhillerinde de içselleyib dışsalladık, hatta salıncakda gibi de salladık ve sallandık!”

Bunları ispatlamak içün, laboratuvarlarda “KADEH’çi Madamlarımızla” çençen ve fiskos analizi yapmak boş işdir!

Bunun isbatı, kaşar küfüyle aygırlaşmış Matmazellerin belaltı sohbetlerinde, “Sosyal Cinsiyet Manyağı, Diplomalı ve Dipdalgalı, leşkargası gagalı ve politik irtifâda şeytan azdıran Kancıklarla” gece yarısı çayında veya ikindi çayırında otlamak, tartışmak ve atışmak abesle iştigâl olsa bile; onların sosyetik, sexoadrenalitik ve psikoterapik kurtlarının dökülmesi bakımından oldukça esnetici, narkotik bir “yöntem, söylem, çüşlem ve yüklemdir!”

Yurtdaş ve dadaşlarım, çok sevgili ve sevimli mezardaşlarım

Çünki bu mevzû’ları, ölecekleri günü, saati ve ânı göstere göstere müzâkere, onların gözyaşı ifrâzâtı gibi bütün ifrâzât musluklarını açacak ve kanserojen maddeli makyajlarını Sakarya kıvrımları gibi akıtacaktır! Bu gidişât, deve hörgücü saç hotozlarını da horoz gagalamasına çevirecek, köstebeksi tırnaklarının kızıl kabuklarını dökecek ve onları şeyleştirerek dişi sıpaya döndürecekdir!

Böyle olunca da, o gerzek ve tezeklerle tartışmanın; ve çençen edib çene yormanın, takdîr edersiniz ki oseonografik bir derinliği ve ma’nâsı olmıyacak; ve sosyokozmatik pazarlamaların getirisi ile kutbî manyetik câzibesi sapacak; ve şef şapolu dembokratik, politik ve sosyolojik “yaşamsallığın” bir   kıymet-i harbiye ve darbiyesi de kalmıyacakdır!

*

Canlarım, Kardeşlerim!

Biz, hiçbir inanç ve sıvanç farkı gözetmeden, hiçbir sosyal cinsiyet ucûbeliği ve lânetliliğini ötekileştirmeden, sizleri, Yunus’a yakıştırılan sözlerden biri ile ve “Yaradan’dan ötürü” seviyoruz, biz size âşıkız, siz de bize mâşuksunuz yâhu!

Kelâm-ı Kadîm kâfirleri, zâlimleri, müsrifleri, kendini beğenib öğünenleri ALLÂH Azze’nin sevmediğini cihâna beyan etdi ise…

Fahr-i Kâinât Aleyhisselâm da “Düşmanlıkda ileri gidenleri, kibirlileri, ashab ve akrabamı incitenleri, hakkı kabûlde inâd edenleri, çalışmıyan geçleri, çirkin söz söyliyeni; çok yiyen, içen ve uyuyanı, taatden gâfil olanları, zâlim zenginleri, cimrileri, komşusuna sıkıntı verenleri SEVMEZ” buyururken…

Canlar, siz gene de Yunus’a yakıştırılan ve yapıştırılan  küfriyyât ü şirkiyyâtı dinleyib dinden îmândan çıkacaksanız, sizlere bol kavurmalı qurban bayramları ve “Kalın salıncaklı” şenlikler…

Sünnîdaşlarım!

Aşağıdaki paragraf hakîkatın tâ kendisi iken, bizim rey’ting ve oy’ting ve sandık kulları bundan zerre kadar hazzetmezler; bunu, dembokrasi dînine, onun hümanizma, feminizma ve kamalizmasına karşı terör malzemesi gibi görür; ve bunu, pek sinsi sinsi ve halkı alıştıra alıştıra redde hazırlar! 

Böylece, sistemlerini herkese şâmil ve onları ablukaya alıcı yapmak isterler!

İşte o hakîkat:

“Çok bilmişlerin ve bunca hakîkatı tekzîb eden dembokrat cühelânın, Yûnus’a lâf yapıştırıb yakıştırarak onun üzerinden her gâvuru sevmeye kadar varan bir dalâlet yelpâzesi açmaları; bunu da kendi münkir felsefeleri içün kullanıb, halkı da (Gâvursever ve gâvurtapar) yapma politikası peşine düşmeleri; bu kabil hezeyanlarla İslâmiyyet’i, Allâh ve Rasûlü Aleyhisselâm’ı tekzîb şirkidir ki, ebedî mes’ûliyyeti müstelzimdir!”

*

Müşrik sandıklarına kapana giren keklik gibi dalan klarnet ve darbuka sesiyle mest ü harâb olan vatancüdâ vatandaşlarım!

Hepimiz çok çok büyük geleneksel ve gideneksel bir âile sayılırız! Dolayısıyla hepimiz biribirimize mahremiz, öyle değil mi?.

Bunun içün hepimiz kadın-erkek biribirimizin ellerinden tutabilir, hatta sımsıkı sıkar ve yüzüklerimizin izi bile parmağımıza çıkabilir, böylece bu acı ve sancı ile sizin aşkınıza halay, hatay, kalay ve yatay bile çekebiliriz!

Fetavâ-yı Haltettiniyyemizden bir fetvâda bile şöyle buyurulmaktadır:

“Nâmahrem bile olunsa, el sıkarken paçavra sıkıyorum diye kalb-i selîm hulûs-i niyyet ile KADEH’çi madam veya Sözleşmeci karı elini mengeneye sıkışmış gibi 10 parmakla bile şıkdıkda, mes’uliyyet-i şer’iyye der’akab sâkıt olub damdan düşer gibi düşüyor; ve hiçbir yeri de incinmeyib burnu bile kanamıyor!”

Bu kutsal, kurtsal ve putsal hükme kıyâsen, artık nereniz mengeneye kıstırılırsa kıstırılsın, aslâ madamistce cıyaklamadan ayaklarınız üstünde durabilir; ve ikindi çaylarınızı içerken bu hâtırâlarınızı huzur-ı kalb içinde dile, hayâle getirir; ve sizleri hayranlıkla dinliyen sosyal cinslerinizi azdırmak içün, bu çimensel çayır çaylarını, kelimelerin üzerine abana abana, onlara şekersiz ve şeker hastalığına şifâ niyetine içirebilirsiniz!

*

Resepsiyon ve Recepsiyon, millî ve yerli Rotasyon ve Sirkülasyon çizgimizdeki kahraman ve yiğit ülküdaş ve ülkedaşlarım!

Bugün, fırkamızın yani 18 yamalıklı hırkamızın provasını yapıb terzimizin elinden giyeceğimiz kutlu günümüzdür!

Daha ileri gideyim mi, bize Ömerler lâzım, Ömerleri bulduğumuz an iş tamamdır!

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!

Vatan, millet kanar-ya!

Ömer dedimse, yabancı değil, bizim TERTİB, yani asker arkadaşım Kasımpaşa’lı şu gâvurçakar Ömer!

Ömerimizin hırkası nasıl yamalıydı, o yamalı Ömer’i bir bulduk mu, çatlasın şii ve sünnî hergeleler!

İşte o Ömerleri, “İstanbul Sözleşmeleri” ve Fettoşistik cevşen şenlikleri tütsüsü içinde helezonlar kıvrandırırken Anadolu analarına doğurtub, KADEH’çi madam ve karılarımızı da onlara süt anası yapdık mı, iş tamamdır!

Büyük ATA ne kadar “Ben süt ana yoğurt ana tanımam” derse desin, bu sözü bugün güncelledik mi, bundan misk gibi vecîze yontar ve mandıra duvarlarıyla et ve süt kurumu baca kurumlarını temizleme servisinin müdiriyet odasındaki yemyeşil panoya boynuna ilmik atıb asabiliriz!

Ömerleme ve şekerleme faslımız hüzzam makâmındaki geçiş taksîmiyle devam edecekdir!

Her rahimden 3 değil, tam 13 Ömer tevellüd etdi mi, cihan bizim avcumuzda demekdir!

Hele bir de, Mort Çatı ve Satı gibi karıları Ömer ve Döver’lerimize dadı olarak tutub, LGBT renkli beşiklerde onları sallayıverdik mi; ve gene o Ömerciklere 6286 nümerolu baba süründürme kânunlarımızla çocuk maması aldırıb yedirerek ve heykelli meydanlarda top oynatarak, faizli banka sokaklarında resm-i geçit bile yaptırdık mı, seyredin istikbâlimizin istiklâliyyetini!

Hele  umumhâneli semtlerde Manukyan anamızın vergi rekortmeni hâtırâları içinden “vergilendirilmiş servet kutsaldır” dembokratik vacîzesini marş gibi höykürüb haykırdık mı, bir de o mekânların ara sokaklarında trafik dersleri aldırdık mı; ve hele  hele kumarhâne kapılarında Ömerlerimizi Döverlerimizin dövdüklerine koruma yaparak yetiştirdik mi, seyreyle Ömerleşmenin rekorlarını!

 Hele bir de:

“Ey, TÜRK Gençliği!”

Diye alınlarının tam ortasından öperek, 18 yaş altında evlenenleri süründürüb, zinâsını tv’lerde fıkırdayarak anlatan 14’lük kızları ise zarsız ve zararsız bırakarak, daha daha.. Nice….

Ömerlerimizi yetiştireceğiz ya!

Artık her işimiz hall ü fasl olacak ve bizimle boy ölçüşecek ikinci bir hidratosfer ve atmosfer devleti kalmıyacakdır!

Dînimizi beğenmeyib yasaklayıb, yerine de antik yunan aklının ifrâzâtı dembokrasi, lâyıklık ve kayıklık ve gayr-i ayıklığı ve cumbokrasiyi oturtarak; ve böyle binlerce Haçlılaşmayı milyonlara yedire yedire ve kanırta kanırta içire içire o Ömerleri yetiştirmek….

İşte “Râbiamızla” kurtulmak diye buna derler; CHP gibi narkoz vermeden cıyak cıyak öttürerek ameliyât yerine, “narkoz cola” içirib şuur alındıkdan sonra ameliyât tekniği, yüce makamlarımızın zirvesinden en doruk noktasına kadar bugün, bu usûl güven veren ve ehven görünen en son ve en ileri noktadır!

Ve fırkamızla gemiciklerimiz, Ömerlerimizin 18 veya 40 yamalıklı hırkası hâline gelince, bizim de 40 Ömerimiz olacak demekdir ki, işte o zaman seyredin cümbüşü!

Trump o zaman, sıkı mı “Güvenli Bölgeye” dürbinle bakmamızı ve dikiz aynasından seyrimizi yasaklasın!

Morek’de Türk üssü Moskof kanatları altındakı Esed denen kâtilin ablukası altında imiş!

Al sana Moskof’un dostluğu!.

Moskof, herşeyi eline almış, Esed maskesiyle basıyor sivil ve zavallı halkın tepesine bombayı!

“Ayıdan post, Moskof’dan (gâvurdan) dost olmaz” diyen ecdâdı kendi kendin olarak değil de, üç paralık “güncellemeci ve İslâm’ı BEĞENMEZ aklını” kılavuz yaparak izler ve gözlersen, buna, Kasımpaşalı bizim Ömerler ne yapsın?.

Öyle kılavuza böyle burun!

*

Artık esâmîsi bile okunmıyan ammâ, tv kanalizasyonlarında hayâlet gibi dolaşan, Abduş, Anacan ve Davuloğlu gibi çanağımıza edenlere selâm ve sabahı kasaturayla kesen; ve Kadına şiddetden bıkıb kabbak tadı almıya başlıyan; ve her türlü kanı ve canı her Allâh’ın günü  kanıksamış ve fışkırtsamış ustura  vatandaşlarım!

Bizim kutlu yolumuzu bırakıb, Feto-Meto-Nato-Harto-Varto cinsi Vatikan süprüntüsü vâiz bozuntularının veya gâvur tozuntularının peşine takılıb yoldan çıkan ve artık “esâmîsi bile okunmıyan şaşırmışların”, Ömerlerimizin altındaki atın kuyruğunda bir tek kıl olabilmeleri hiç mümkin midir?.

“Dembokrasimizi ileriye taşımak”, Ömerlerimizle ve onların sırtından yürüyecekdir!

Hatta bu ilerlemek ve sıçramak, kınına girmez keskin kılıç şakırtıları ve küheylân kişnemeleri ile inleyen harb meydanlarında ecdâdımız “Yâ Allâh Bismillâh” nidâlarıyla hücûma kalkarken; bugün onların torun torbası ve cumhuriyetin çoluk-çocuğu olanlar, o mübârek lâfızları, “4 hakk dînin ma’bedlerini kurtsar ve kutsarken” ve husûsan lâbis-i libâs-ı katrânî möhderem peder ve papazlar refâkatinde kilise temeline harç ve haraç boca ederken dillerine alabilmektedirler!

Kıyâmet’in HAKK olduğuna şâhidiz Yâ Rabb!

Başka yerlerde yakışık almaz, hatta lâyıklık diyen babayasamıza ters kaçar diye düşündükleri içün mü bütün bu sakatlıklar?

Yoksa, Haçlı Bâtıl Batı Müttefik Dost ve can-ciğerlere hoşgörü ve diyalog dalı uzatmak ve zeytin dal ve budaklı ağaçlarımızı gübrelemek içün mü?

İrâde ve hâkimiyyet Allâh Azze ve Celle’nin değil; o zaman anayasanın demekdir; ve “Yâ Anayassaaaah, bismibabayassaaaah” diyerek tanrılarını zikretmeleri îcâbetmez mi?

Aman ne Ömer hasreti bu böyle?

Ömer’in adını taşıyan değil de kendisi murâd olsa, bunca tezat, ister mutlak pusat!

Gelecek Bayramda daha bayramiyelik mizâh ve mîzân dosyalarımızla huzurlarınızda olacağımızı da şimdiden teahhüd etmek isterdik. Ancak Pâtinata “Su koyuverme ve makaraları salıverme” emâreleriyle can sıkma sermâyelerini ve İdlib İblisliklerini devreye sokdu!

İki câmi arasında kalmış bînemaz gibi Trumpita ile Putinata arasında kaldık!

Yularsız Çipraz gene biraz kalenderdi! Fakat bu Karamanlis tohumu  yularından bile yakalanmıyor! Darısı hâriciyeci ve hık deyici tâifemizin başına! Ammâ biz böyyük devletiz, bu şımarık palikaryayı yakında S-400’lerimizle bacadan girib ocaklarında ve mağaralarında yakalarız!

Suûd Veliahdı Kaşıkçı kâtili İbni Selül tohumu da belâsını aramaya başlamış!

Şimdiye kadar Osmanlı târihi “Hılâfet” olarak okutuluyorken, bu dallama ve sallama üretme çiftliği mahsûlü kazma, bundan sonra Osmanlıyı genç nesillere “Emperyalist-sömürücü” olarak pompalıyacakmış!

Vay yalelli deve çobanları vay!

“Kurt kocayınca karabaşın maskarası olurmuş” dedikleri bu olsa gerek!

İşte vaz’iyyet-i siyâsiyyemizin fotokopisi böyle,  çok möhderem hacıdaş ve umredaşlarım!

İşler böyle karmakarışık ve hacc yollarının emniyet ve ehliyeti de bir başka bahara kalırsa, o zaman Hanya ve Konya arasının kıymet-i harbiyesi cümleye ma’lûm olacakdır!

S.O.S çekmekden başka çâremiz de görünmüyor!

Ancak biz, dünya devletiyiz ve râbiamızla 6’dan 4’e düşürdüğümüz iman esas ve esanslarımızla bu işi de tereyağından madam saç kılı çeker gibi çekecek ve “bir gece ansızın o saç telinden kuş tuzağı yapıb” Trumpita ve Putinata’yı sağ ayak başparmaklarından yakalıyacağız!

Ve Sultan Ahmed Meydanında Ayasofya’nın tam  karşısında, camekân içindeki kafesde dünyâya teşhîr edeceğiz!

Kalın Salıncakla!

İntişârı: 28.08.2019

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir