(5) Oldu Olacak, Ulan Bir Bayram Mesajı Da Bizden!
15 Haziran 2024
(7) Oldu Olacak, Ulan Bir Bayram Mesajı Da Bizden!
15 Haziran 2024

 

 

OLDU OLACAK, ULAN BİR BAYRAM MESAJI DA BİZDEN!

(6)

Tâhîr MÂHİR

 

Os torun-torbası ve Cum çoluk-çocuğu entel, dantel ve esfel dünyâdaşlarım!

“Ne bitmez bayram mesajı bu böyle” demeyiniz, çünki “uygulanabilir bir din arayışı içinde” olduğumuz içün, sondaj faaliyyetimiz Doğu Akdeniz’de bütün hızıyla sona erinceye kadar, biz bu mesajımızı mîzâh, îzâh ve mîzân çizgisinde sürdüreceğiz!

Aziz vatanımıza yönelik ve dönelik tehdidler bitinceye ve velediye kaynaklarını Katalonya’da olduğu gibi Kaldil’sel teröristlere aktarmalar son buluncaya kadar…

Hâinlerin, fettoşistlerin, kamalistlerin, kedicikgillerin, zimamistlerin, teröristlerin, Allah’ın sistemini beğenmiyen lâikistlerin, Haçlı Bâtıl Batı kuyruğundaki politistlerin, v.s.’nin inlerine girinceye.. Kandilistlerin, Amerikanik rüesâsı paramparça oluncaya kadar…

Sevgili BİP (B. İsrail P.) ortağımız o tezkerezede müttefik-i küffârımız ABD, İngiliz, AB ve Nereden-yâhu, Sismik ve pisipisifik Sisi, Rûmiyyûn-ı Yonâniyye  ve Körfez körü uçkurzâde  yalelli takımları ve Katerinazâde Moskof Put’i ve onun uçaksal ve uçuksal kâtilleri ve Humeynî takiyyecisi cübbeli şeyâtîni, v.s.  ile konsensüs ve dikensiz kaktüs saksılarını sağlam ve sağlıcakla yerlerine vaz’edinceye kadar…

Evet, bizim bu Bayramiyelik mesajımız ile seneviyelik kafa ve mîzâh masajımız devâm edebilir!

Rey’ting ve oy’ting derd ü kederinden müstağni olsak da, teveccüh-i kâriînimiz dahî müşevvik-i yârânımız olmağla, yolumuza “Durmak yok” diyerek koşar adım ve uçar ayak gideriz bi avnihî Teâlâ!

Kusûr u küsûrumuza bakmayın ammâ, bundan sonra başa baş dişe diş görünüyor! Çünki biz dünyâ devletiyiz; ecdâdımız Osmanlının dinsiz ve şeriatsız, lâikâne ve lâyıkâne devâmı, halefi ve halîfe-i velediyyesiyiz! Yan bakanı, Beştepe kıblemize bakacak şekilde yere yatırır ve tekbir çekerek boğazını lâtîfâne ve vedâdâne okşarız!

“Put Adam” kitabını toplarlarsa toplasınlar, kitab toplamakla Put da toplanmamış olabilecek midir!?.

*

Put veya dut yemiş bülbül veya papağan gibi şakıyan, ekran narkozlu ve dünyaya nizâmât verirken evlerinde bin türlü teseyyüb bulunan, kuşbeyinsiz sevgili vatantapardaşlarım!

Put gider; Kut, Şut, Mut, Dut gelir!

Ve dut topladık ve yedik diye, bu zamanda hiç kimse “Dut yemiş bülbül gibi susmaz” susturulamaz! Çünki, ağız ishâli hadd safhada olub, herkes, her tv kanalizasyonuna çıkan konuşuyor! Ağız ishâlini, boca ediyor, tartışıyor, tartışmakdan, atışmaya, kapışmaya, tapışmaya, sövüşmeye, sövüşlemeye ve dövüşmeye kadar her şey sebil!

“Allâh böyle buyurmuş nokta…” demek kalkmış; o, Müslümanlık zamanında imiş!.

Şimdi Süslümanlık ve dembokrasmanlık devri imiş; TARTIŞMADAN ADIM ATILAMAZMIŞ, atılırsa belâsına, cüzzam illetinden bin beter giriftâr olunurmuş!

 Îmân, küfür, nifak, zarûrât-ı dîniyye, irtidâd, kânûn, kâide, helâl, haram, murdâr, istibrâ, istincâ, farz, vâcîb, sünnet, müstehab, mubah, müfsid, v.s. gibi ölçüler, dîn-îmân ve mezheb-meslek ve meşreblerle berâber sıfırlanmış!

Ammâ herkes, gene de “Elhamdülilheykel Süslümanım ve Dembokratanım!” demeye adım atmış atıyormuş!

Tartışacaksın!

Saatlerce, bir hıyar veya hıyâriyye, bir kavvad veya avrâdiyye vü madâmiyye önüne papaz mektebi sıbyanları gibi oturacak ve tartışıb karıştıracak, çalkalayıb çiteliyeceksin! Ve haltedüb Haltettiniyye mezhebi müntesîbi olarak küfr ü dalâlden ibâret bir çizgi ihtirâ’ edecek, işkembe ifrâzâtını KADEH KADEH kadehçi karılar konseyi politbüro üyelerine gram gram tevzi’ eyliyecek; dilin tutuluncaya, ağız ishâlin kesilinceye, dişlerin takırdayıncaya, avurdun şişinceye, boğazın gıcıkdan höykürünceye, gözlerin çıkıncaya, kulakların uğuldayıncaya, miden gurultayıncaya, barsakların buruluncaya, parmakların takallüs edinceye, mesânen sızdırıncaya kadar, evet konuşacaksın, konuşacaksın, dırdır vırvır edeceksin!

Yani gece-gündüz, 7 gün 24X 60=1440 dakika TARTIŞACAK VE TEKRAR TARTIŞACAK, GENE TARTIŞACAK VE SONUNDA ÇARPIŞACAK, ATIŞACAK, KAPIŞACAK VE TAPIŞACAKSINIZ!

Netîcesi ise, havanda su dövmek bile olmıyacak!

Ne o, Akit dırdırcısı Ismayıl Möz gibi sonunda noktayı koyacaksın:

“Dinî gelenek ve örfümüz bundan ibâret!”

Dîne, VAHY gözüyle de artık bakmasak olacak! “Gelenek ve örf nazarıyla” el-ayak salladın mı, “Hoşça kal” demiş olacaksın; ve vedâ saati de böylece takarrür etmiş oluverecekdir!

En iyisi, “uygulanamaz” dîni “güncellersin” iş biter!

Aksi halde “Eşcinsel vatandaşlarımızın haklarını güvence altına almak şartdır” demek bile, Saray erkânını feci’ derece ve nehirce zorlar!

Amma bu tartışmacı, kapışmacı ve mercimek akıllara, TAPIŞMACI pırasasörlerin, cübbelâ ve ihtiyaç-ı helâ hocaların; başı bezli veya saçı boyalı, orası orkideli, suratı sıva ve badanalı, yazar-çizer ve içer vasıflı madâmiyyeleri; ve parti-pırtı meczûbu, din diyânet matrûdu, karı öksürüğünün hazırola geçirme mahlûku binlerce yaratık ve tartışık kesân, bir nice abes ve hades fiillerle “dünyâya verilen nizâmâtı” vaz’ederlerken,  “Hânelerinde ise bin türlü teseyyüb bulunabilecekdir!”

Evini bitpazarı gibi bırakarak perili konağın cadıları gibi ekranda görünmek uğruna sokağa fırlayan bazı karı müsveddelerinin veya ekran şeytanı madam kılıklı adamların, (modaratör) denen maymun oynatıcının önüne, emre âmâde İngiliz uşağı gibi oturmaları; veya karısından papara yemiş kılıbık maskarası gibi oralarda hizâya girmeleri, bu günün İslâmcı ve bel’amcı gürûhunda bile millî bir DURUŞ ve GÖRÜŞ olmuş, KADEH’çi karıların bile  teâmülü-i tekâmülü hâline gelmiş veya getirilmişdir!

İkinci olarak şunca MÎZÂHÎ tahrîrâtımız, şu vâkıayı asırlar sonra bile olsa, arzda tevellüd edecek nesl-i âtîmizin gözüne gözüne sokacak ve onlara dedirtecekdir:

“Bir zamanlar Anadolu’da öyle bir kavim gelib geçmiş ki, onlar, dünyâda yaşadıklarını, ciddî ciddî devlet olub hökûmât eylemek sanmışlar; ve berhayât oldukları zu’mu ile, LÂYIK, AYIK, BAYIK, FERAHNÂK, DEMBOKNÂK ve CUMHURNÂK olduklarını kabûllenmişlerdir!

 Meğer onlar ciddî değil, MÎZÂHÎ bir hayât ile hayâtnâk olmuşlar; ve memâtnâk ve serâbî ve şerâbî bir “YAŞAM” ve şaşam yaşamışlardır!”

Hiçbir kavme nasîb olmıyan bu güzîde Hayât-ı MÎZÂHÎ, işte bizim bu, te’sîri mücerrebâtdan satırlarımızla ete kemiğe bürünmüş kabûl edilebilir!

“Târîh’e not düşmek” ta’bîri de, bizim bu MÎZÂH ve MÎZANLARIMIZDAN nasibi, ne kadarsa, o kadarını dahî alabilir!

Dolayısıyla buradaki “usûl ile vusül” iyi tefekkür edilmelidir!

Mîzah dedikse “Mîzâncı Murad” demedik!

O da “Mîzan” demiş, epey feleğin çarkından geçmiş, imbiklenmiş, çenesi ve kalemi rahat durmamış, Jön Türklerin istikâmetinde, ikinci meşrutiyetçi ve ittihadçı masonların kuyruğunda epey vızıldayıb harcanmış!

Nihâyet o da nihâyetinde, bir zamanların “ittihadçı fedâîsi Rızâ Tevfik” gibi çukuru görmüş; ve ittihadçılara cebhe alarak 1917’de âlem-i berzâh’a yürütülmüşdür!

“Mîzân başka MÎZAH başkadır, mîzânımıza mîzâhımızı vâsıta eyledik” dedikden ve bastığımız yeri gördükden sonra, hakk ve hakîkatı (Mîzâh) çeşnisi altında takdîme mübâşeret eyledik!

Bunun, manzûmelerimize akseden şeklini, Seâdet Asrı’ndan bugüne, müsbet keyfiyeti içinde “Hicviyeler” olarak tesbît ediyoruz…

*

Adapazarında Davuloğlu’nu  sıcacık bir köşede kıstırıb, vaktiyle adamı göklere çıkaran ve ehl-i sünnet kahramanı gibi gösteren  Cübbelâ, herifin imdâdına yetişemeden Davuloğlu’nun elini ayağını okşayıb öpen (!) Sevgili Adadaşlarım!

Ayrıca Emine Bulut’un kâtili olarak ateist ve adâleti sıfır lâyık-kayık sistemin suçunu hiç göremiyen, komadaki ve dürbünle bile baksa göremez, çok sevgili yatalak Yurtdaşlarım!

Emine kızımızın kâtili cânî, Kızılay meydanında İstiklâl Mahkemesi ve Kel Ali karikatürü bir infâz ekibi önüne çıkarılıb, boynuna da İP’li madam sarılmadan sallandırılsa; ve şâhidler de sonraki aylar ve senelerde dinlenilse, kuvve-i hayâliyyemizdeki bu yer, yerlerin en  müstesnâ ve mûtenâ yeridir!

Böylece bu, pek kutsal ve sağlam kurtuluş ve cumbokrasi târîhimizi de, babayasamızın ilmik ve sehpâ ilkeleri, ülküleri, tilki ve türküleriyle bir daha yürekden hatırlamak olacakdır! “İlk hedefiniz Van Gölü Akdamar Kilisesini yeniden “Yâ Allâh Bismillâh” diyerek küşâd eylemekdir” diyerek, o geçmişimizi yürekden yâd etmiş olmak ise, o “Devrim Târih-i Kemâliyyemize” vefâ borcumuzu asîl kanlı Türk Gençliği ve evlâd-ı vatan olarak, muda’af ve müşedded fâiziyle birlikde peşin peşin ödemekdir!

*

“Gelecekde Müslüman âlemin Kâbe’si Aksaray, Kıblesi Beştepe olacaktır” deyû küfr ü dalâlet ihtirâ’ eyliyen AKPolitikos sâbık Madâlet Bakanı veya Göreni-Göremiyeni Tekir’in, parti-pırtıdaşı, Saraydaş ve Beştepedaşlarım!

Şevketlû Efendimizin emriyle, bendenizin Talimât-ı Şâhânemizi alan bilcümle danışman, dayışman ve sıvışmanlarımız, topyekûn ıhvân-ı dînimiz yani ılmâniyyecilerimiz, başlarındaki damad-ı şehriyârî Bayat beyin nezâretinde, Hüsûmet-i Gumhûriyyemizin bütün kolaylaştırıcı, ucuzlatıcı, uzlaştırıcı, dîni enflasyonu en alçaklara kadar indirib bindirici âcil tedbirleri almak ile mükellef ve me’mur ve mahkûm kılınmışlardır!.

Tabii bunların teftişini de,  Hacc paralarını banka kuluçka makineleri ellerinde olan DİB’iş denetleme ve değnekleme, kötekleme ve tokatlama umûm müdürlerimiz ta’kîb edecektir! Bundan onlar mes’ûl olacak; siz sevgili vatandaşlarımızın emrinde olarak ve mücerred sizleri düşünerek, akl ü hayâle hatta hülyâlara (ütopilere) kolay kolay düşmez dembokratik üretkenlik ve tüketkinlikler ile de “görev ve ödev” taksîmâtı yapacaklardır!

Daha bunlar gibi nice temel, hayâtî ve zarûrî hızmet sâhalarını sizler adına adım adım keşfedeceklerdir!

.Mâba’di var)

İntişârı: 24.08.2019 / 21:25:07

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir