(4) Oldu Olacak, Ulan Bir Bayram Mesajı Da Bizden!
15 Haziran 2024
(6) Oldu Olacak, Ulan Bir Bayram Mesajı Da Bizden!
15 Haziran 2024

 

OLDU OLACAK, ULAN BİR BAYRAM MESAJI DA BİZDEN!

(5)

Tâhîr MÂHİR

 -Fetavâ-yı Tâhiriyye-

Beşiktaş’dan Kasımpaşa’ya târih yazan Osmanlının torun-torbası, cumhuriyet çoluk-çocuğu, DEFOKRATİK ve Religionik, Nevmî ve Yevmî, Şıpsevdi ve Sarık Cübbeli ekran dilencisi, sürtük ve şahsiyeti bitik Fetvâdaşlarım!

Fetvâ nostalji ve koleksiyon hobisi yüksek, Osmanlı torun-torbası ve cumbokrasi çoluk-çocuğu azîz vatandaşlarımızın hakk ve gönüllerini de bir nebzecik helâl ü hoş eyledikden sonra!..

Ba’dezâ!

Cumhûriyet kazanım, tasarım ve TAPINIMLARIMIZIN yılmaz bekçisi olan AK yürekli, halkçı göbekli, Bozkurt kelekli, madam sırnaş ve oynaşlı, Karasollaoğlu oğlanlı, Kan-dil kan dillisi, 600 tanrı ve tanrıçalı; ve paralamento ma’bedli ve Mozole tapınaklı Süslüman ve Sülüman; ve yeni-global dünyâ ile hemâheng, YENİ TÜRKİYE sevdâlısı ve ölesiye hatta geberesiye sistem qurbânı, dünyâ güzeli yurtdaşlarım!

YÂ Eyyühe’l-hâzirûn!

Fetvâlarımız her ne kadar kalp para kıymetinde görülseler de, siz, bunları, sistem narkozlamasıyla dolara endeksleyib köstekliyerek iç edebilirsiniz!

Hakîkî kıymet atfiyle kıraatı ise, ancak, sâde TÜRK kahvesini höpürteterek kıraat buyurabilenler yerine getirebilir!

Bu evsafdaki üç-beş ıhvân-ı dînimizi selâmladıkdan sonra; beyân ederiz ki, muhibbânımız olan muhâtablarımıza hatırlatalım: Bir fincan TÜRK kahvemizin “millî ve yerli” terâzîmizdeki 40 yıllık hatırını da, siz ebeden temdîd eyleyüb, kalbinizin bir köşesinde muhâfaza buyurabilirsiniz!.

Zirâ bu dünyâda “Zıll ü hayâl” olsa da, “MÎZÂH” denib, gülünüb geçilse de, öyle şiddetli bir zaman gelecek ki, orada bu mizahlarımız, kelimelerine hatta harflerine kadar ruznâmeye gelecek, yazanı, okuyanı, okumayanı, ne bileyim, Yaradan’ın istediği herkesi mes’ûl edecekdir!

Kilise kordelâsını kesmeye kadar bunu böyle bilesiniz!

Yâ Allâh, Bismillâh!

*

MES’ELE: Zeyd-i Hâce-i siyâsiyyûn-ı garbî ve harbî, “Bize oy vermiyen yehûd askeridir, patates dînindendir, Kamal Paşa sağ olaydı bize oy verirdi, Gâvur Avrupa’sındaki gibi dembokrasi ve lâyıklık istiyoruz; her mezheb ve her tarikatdan olanın millî göçüş altında ictima’ları şartdır; bu intihâb Müslimînin ta’dâtı olacaktır”; muattal veya modası geçmiş, mürûr-ı zemâna uğramış, geçmiyen “bir nice eski ictihâdların yerine yeni ictihadlar irtikâb edeceğiz”; İran şiîsi olub, her akîde-i bâtıladan halt ile bir ecâib küfrü dalâlet ihtirâ eylemiş olsalar da, anlar içün “İslâmiyyet’in bayraktarı mücahidlerdir, v.s.” deyû yüzlerce şer’a muhâlif iddiada bulunsa, hind-i müslime, ol Zeyd-i Zibile helâl olur mu?.

EL CEVAB:

Biz, Mermermekân u mermerbakan hocamızın üzerimizdeki dembokratik hoca ve loca haklarımızı dâimâ minnet ve şükranla yâdederiz! Ve O’nun, “Bize oy vermiyen Yahudi askeridir” şeklindeki nice astronomik ve psikosomatik çapdaki teşehhî ve tekfîrlerini, kendi başına ma’kûs olma tehlikesi ile berâber görürüz!

Bu kabil ebedî yatırım, oturum, tasarruf mevdûâtı ve hazîne bonolarını, aynı zamanda dâhiyane bir bombokratik buluş olarak da, son derece takdirle karşılarız!

Her ne kadar tecdîd-i îmân ve’n-nikâh lâzım gelse de, ol zemân-ı fitne vü fesâd içre olunmağla, ta’zîr-i şedîd ve habs-i medîd ve tefrîk-i döşek dahî dâr-ı ridde küfriyyât ve şirkiyyâtına göre kamu yarârına olmaz, nâ mümkindir!

Zeyd-i mezbûrun takdîr ü tebcîline ehl-i tecennün nezdinde devâm dahî lâzımdur!.

Halleri üzere bırakılub, kudurtulmamaları maslahat îcâbı biline! DÂR-I İSLÂM hukûkunun aslâ cârî ve mu’teber olmadığı, kat’iyyen hâtır u hayâl ve kuvve-i gadabiyyeden çıkarılmaya, gâdab-ı îmâniyyenin dahî lüzûmu kat’iyyen unutulmaya!

Teklîf-i ilâhîye muhâtab olmanın şürûtu dahî, ümmet-i da’vet nezdinde ve dâr-ı azâb’da, husûsan, keyfiyet-i diğer olarak bahse mevzû’ edile…

*

MES’ELE: Tayyibât-ı nisvân ve bilcümle madâmiyyenin dahî bir takım ÂBİDE-İ KABR-İ CESÎMDE ictimâ’ eyleyüb ağlaşmaları ve cümle ifrâzât guddelerinin helecanla çırpınmaları, kangı hâlet-i rûhiyyenin mezâristan nerdübanlarına aksi sayılmalıdur?

EL CEVÂB: Möhderem Hocamızın bu kabil fay hatları yarıkları ve bunların her an sıfır atık projemize göre sallanmaları ve “Kadın kolları” ve sâir nisvân uzuv ve münhanilerinin teşhîr ü teşkîli, 1969 takvim-i efrencîsinden yevmünâ, örf-i millî sırasına dâhil edilmişdir!

Asrî ictihâdât-ı Haltettiniyyelerimizin bu esâsâta istinâden yeni teşehhî ve güncellemelerde bulunması, modern usûl-i fıkh i’tibâriyle de nazardan ırağ edilemez!

Hoca’nın Kabr-i Refâhiyye ve Seâdetlerinden lemeân eden şiddetli tasarrufları v.s.leri, pek meşhûr olarak bilinse de, bunların vârisleri olan bilcümle Tayyibât-ı Nisvân, hoca’dan tevârüs edilen kadîm izleri, zikri muharrer ağlaşmalarla da halt ederek kemâl-i iftiharla istikbâlimizin millî göçüşçülerine aktaracaklardır!

En büyük Siyonist tehlükesi, Karasolla ve Mahdûm Bey ve Tayyibât-ı nisvân ve KADEH madamları eteğindeki halkımızın geleneksel folkloru ve ataya taparlık merâsimleri ve mozolenin etik ve komik teâmülleri ve “aslanlı yoldaki” hendesî hatt dizaynının tanrısal tasarımları gibi atılım ve atışımlar sa’yesinde şimdilik atlatılmışdır!

Ve lehülhamd!

Avrâd-ı zemânın lâf dinlemesinin dahî muhâl bulunduğu bir devr-i dilârâ-yı cumhûriyyede, evler sokak, sokaklar ev olmağla, bu kabil karılar tâife-i şerriyyesinin, Şer’-i Şerîfe muhâtab olma ihtimâlleri dahî kalmadığından, ol tâife-i mezbûrâtın dahî takdîr ü tebcîline, ol ehl-i tecennün nezdinde devâm dahî maslahat cümlesindendür!

Başkaca şerhe lüzum yokdur,  hiçbir nesne dahî gerekmez!

*

SUÂL: Zaten dâru’r-ridde olmağla fitne vü fesâd içre bulunan memalik-i cumhûriyyelerin dâhilinde, bir takım fırka rüesâsı ve sâbık vüzerâ ve ümerâ, süfehâ derekesinde fitne fücûru körükler ve ol darü’r-riddede fitne-fesâd, iğtişâş, iğbirâr, iğtiyâl, iğtiyâz, iğtizâb, iğvâlât, ihtilâl, iftirâk, iğtisâb ve her türlü belâların DAHA DA AZMASI içün nefs-i kelbîlerini hırlatmaları, havlatmaları, zırlatmaları, kudurtmaları ve intikâm hiss-i denîsiyle ortalıkda itleşmeleri, bitleşmeleri ve .içleşmeleri ne kadar câizdür, ta’zîr-i şedîd ve abs-i medîd lâzım gelür mü?

Mufassalan teşrîh oluna!

EL CEVÂB: Üç velediye, kenefiye, enfiye ve hatta teröriyye reis ve reîsesinin, hökûmât-ı Tayyibât ü Tevkîfât ve Hukûkiyyât-ı müşrikîn ve’l-müşrikât ma’rifet-i ulyâsınca, makâmât-ı şerr ü fesâd ve bağy ü hasâd membaı olan oturaklarından def’ ü ref’ edilmeleri karşısında, Şefokrasiden bakıye haltçı artıklarının kıyâmı; Dâmâd-ı İncilîzî olan Karasollazâde’nin, “Ol kesânın oturaklarından hastirlenişi irâde-i milliyyemize İPOTEK vaz’ıdır” deyû gaseyânı ve kelâm-ı habâset ve necâset eylemesi dahî, bâlâda zikri geçen “Tasarrufât-ı Şerbakâniyyenin” hâzâ fîyevminâ aks-i sadâ eyliyen aliyyü’l-a’lâ ve muallâ bir in’ikâsıdur!

Ve dahî, Kraliçe-i fesâd-ı dünyâ ve merkez-i nâr-ı cahîm olan London muhibbân-ı beygirânından ve menkûhası Hayrülfezâ karıyı faytonda kral denen kefere aygırı yanına vaz’ederek, ol karıya, faytonu çeken beygirlerin mak’ad-ı müteharrikesini temâşâ etdiren, sâbık ve sâkıt ve satılık Hacı Abduş-ı Kayserevî ile;  ekran bulaşığı Cübbelâ’nın ziyâde takdîr ü tebcîline mâsadak ve dilberân-ı kibâriyyemizden Dümbelekzâde Davuloğlu ve Zurnazâde celâlî tâifesinin ve bilcümle ehl-i siyâset ü hasâretin dahî, “mazhar-ı hastirâtdan” bulunan ol velediye ve ekferiyye gayr-i meşrûasının başkan veya kıçkanlarının tard ü teb’îd ve hastirâtına şiddetle muhâlefet etmeleri, vasat-ı zulümdârînin  huzûr u sükûnuna DAHA DA HALEL GETİRMEK olacakdur!

Ol hased ü fesâd içre çerâğ olmuş yanub duran bombokratik kesânın, ecânib-i garbiyye ve ehl-i salîb-i müşrikîninin âğûşunda ve yularındaki ısyân ü bağy eşirrâsına muâvenet ve müzâheretleri ziyâde âşikârdur!

Ol şeyâtînü’l-insin kahra müeddî şirk içi muhâlefetlerinin, kadîm akl-ı yunâniyye ifrâzât-ı idrâriyyesi bulunan dembokratik siyâset-i hâzıra ve kâzıkanın evsâf-ı şenîa ve denîasının âlem-i dünyâ ve ukbânın nazar-ı nefret-i basîretlerine arz edilişi olduğunda da, aslâ şekk ve şübhe idilemez!

Ol süflî ve şeytânî hâl ü keyfiyet, felkal’âdenin de fevkinde bir hâdise-i ibret-i müessire bilinmeli; ve dahî ol şedîd-i küfr ü şirk içre idâme-i hayâtın netîce-i elîmesinin bundan başkasının olamıyacağı, sâhib-i akl ü îmân olanlara ihsân-ı ilâhî kabûl edilmelidür!

İlm ü îmân, amel ve ahlâkını milel-i gayr-i müslimenin kıymet hükümleri ile değiştiren ve altın verib cam parçaları alan sâhib-i tecennünden kabâil-i arab, akvâm-ı etrâk ve ekrâdın şu perîşân ve şamarşân hâllerinden ders-i ibret çıkarmıyanların, netîce-i hayât-ı dünyeviyyeleri dahî, böyle berbâd-ı sekerât ve harâb ü turâb olacakdur!

Ol memalik-i ılmâniyyede dahî, “îmân-ı şer’îden evlâ ve evvel” hiçbir nesneye ihtiyâc olmadığından, yapılacak amellerin cümlesi de bâtıl ve gayr-i mu’teberdür! Binâberin, fitne-i azîm her geçen gün ziyâdeleştirilmekde olub, mütecâsirlerine ol dârın vereceği ıslâhı mu’cib bir cezâ dahî muhâldür!

Şirkin, zulm-i azîm olduğu dahî Şerîat-ı Garrâ-yı Ahmediyye Aleyhisselâm’ın kavâid-i esâsiyyesinden olduğu ma’lûm ola!

Zirâ cümle iğtişâş ve ifsâdât, iftirâk u süfliyyât, şirk ü bâtılın fıtrî ve hılkî sâbitesi ve tabîatı muktezâsıdur!

El cezâu min cinsi’l-amel fehvâsı mu’cebince, ol dârın, bu netîceden kurtulmak ihtimâli dahî bulunamaz!

Hükm-i adl, dâimen Hakk Celle ve Alâ Hazretleri yedinde olmağla O’na rücû’ eylemek, sâhib-i îmân ve aklın, evâmir-i ilâhiyyeye ziyâde ittiba’ ve inkıyâdı cümlesindendür!

Ehl-i îmânın dahî, tâğutlara destek vererek HAKK’A köstek olmamaları, binnetîce azâb-ı elîmi tezyîd etmekden ictinâb etmeleri, zarûrât-ı dîniyyeden olan cemaat-ı islâmiyye vücûb-ı kat’isine son derece ihlâs ve ihsanla ehemmiyet vermeleri, ezcümle i’tikâdî cehâletden dahi kat’iyyen ırağ olmaları lâzım-ı mutlaka bilinmelidür!

Ol hukûkî, ictimâî, iktisâdî ve siyâsî iğtişâşın sebeb-i yegânesi, antik yunan aklının ifrâzâtı olan dembokrasi denen kefere tarz-ı hayâtı ve siyâsiyyesinin, kendisini Müslüman gösteren süslümanlar tarafından yeni bir din olarak zâhir ü bâtınlarına nakşedilmesi; ve bu küfr ü şirk ve dalâletin ALLÂH AZZE SIRÂTINA TAKDÎM, TERCÎH, TASDÎK VE TAHSÎN edilme cünûnudur!

Yeniden ihtidâ eylemek, her şeyden evvel lâzım ve vâcib bilinmek şart-ı azîmdür!

Mes’ele vâzıhan ve mufassalan teşrîh olunmağla; ve mu’cebince amel etmeyenler ise dücihân hâsirûndan olacakları cihetle, ba’dehû daha ziyâde kelâm zâid ve abes ola!”

*

(Ketebehu’l-Fakîr Zıyâîzâde Tâhirî)

*

(Mâba’di var)

İntişârı: 22.08.2019 / 20:06:11

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir