(2) Oldu Olacak, Ulan Bir Bayram Mesajı Da Bizden!
15 Haziran 2024
(4) Oldu Olacak, Ulan Bir Bayram Mesajı Da Bizden!
15 Haziran 2024

 

OLDU OLACAK, ULAN BİR BAYRAM MESAJI DA BİZDEN!

(3)

Tâhîr MÂHİR

.

Geçmiş ve Gelecek Gurban Bayramında bile Gurbanlık Sevgili Vatandaşlarım!

Bayramdan yeni çıkarak, şiş ve Adana ve Urfa lezâiz-i  kebâbiyyesi, kurabiyyesi ve kibâriyyesine hasretle kavuşmuş; ve dahî gurban postları üzerindeki gavgaları bu gurbanda da vecd ü istiğrak içinde hulûs-i kalb, akl-ı selîm ve selâmet-i iz’ân ile devâm etdirmiş bulunuyorsunuz!

Azîz Dağtaş ve Toprakdaşlarım!

Eskilerimiz, yani 15 asırdır toprak altında kalıb nefesleri  kesilmiş, bîtâb ve bîkes düşmüş, gözleri ise üzerimizde bulunan; ve iç gâvurlarımıza rağmen hılâfetçi teröristlerin “Tasarruflarına kâil oldukları” ervâh-ı tayyibemiz, eğer bugün sağ olsalardı, mübârek oy’larını bizim tarafa meccânen  boca ederlerdi!

 Recebü’l-Ferd ve Ervâh-ı Tayyibe’miz hürmetine himmetleri hâzır olası âbâ u ecdâdımız, her ne kadar ASLIMIZI İNKÂR ETSEK de, kusûrât ve  küsûrâtımıza bakmasınlar ammâ, “Güncellenib ictihadları değiştirilmemiş bir İslâm’ın bugün uygulanma şansı ve fâiz getirisi yokdur, olamaz!”

Bunlar, bugünün Homosdragos Nezâret-i Celîlesinin tedkîkâtından geçmiş; ve kat’iyyen Haltettiniyye vü Haramâniyye’nin tasdîk-i telfîkiyyesinden de imbiklenmiş “Kur’ânın DEMBOKRATİK tarafıdır!”

Üstelik de bu, herifimizin kitâbıyla vesîka çapında ortada ve dörtyol ağzında ANIT TAPINAK gibi bulunmaktadır!

Şek ve şübhe içinde olanlara, Fetevâ-yı Haramâniyye’nin sahîfe nümerosunu dâhî verir, ne kadar HAKLI ve kulaklı olduğumuzu da hüccet-i kâtıaya raptedebiliriz!

“Sıfır atık projemiz” de tam ma’nâsıyla işletildiğinden fetevâlarımız, Fetovâlarımız kıvâmında olmasa da “katkı, atkı, salgı ve çalgı” yüzdesi, adı geçen “Sıfır atık projemiz paralelinde” olduğundan, sıfır olub, üç öğün, yedi 24, gönül rahatlığı ile onları tütsüleyebilirsiniz!

Hibrit, fibrit ve kibritsiz ve GDO’suz ata tohumu vatandaşlarım!

Üstelik “fiat indeksi” noktasından da tarlada 25 kuruş, pazarda 125 kuruşa satılan patlacan, (Babacan, Anacan, Madamcan, Fetocan ve Antikcan politikalarımızın beqâ piyasasında) da  düşüşlere yol açmışdır!

 Hepsi de dolara endeksli olduklarından, dolar-dolmaz her şeyimiz bugünlerde az çok biribirine karışmış, hatta şu yazımızda bile nice kelimât ve cümel-i tahrîriyyemiz bile, cümle şîrân-ı cihânın cümle-i asabiyyesini ta’cîz edüb âciz bırakabilmektedir!

*

Gunbanlara gurban, bayrâmiyelik ve imsâkiyelik Dembokratdaşlarım!

Bugün hiçbir feminist, hümanist, kamalist, KADEH’ist, Sözleşmeci, Mort çatısal, LGBT’sel, dembokrat, partici, madamcı, bozkurtçu, partici, sandıkçı, oy’cu, oymacı, oynakçı ve.. Haçlı Batı Gâvuru Fabrika Ayarlarına göre ayarlı ve bilgisayarlı vatandaşımızın, “Bilinçsiz, pirinçsiz ve piliçsizce” Hacc yollarına dökülmesi aslâ beklenemez!.

Elmalılı Merhûm :

“Diyânetleri, hakkıyla bir diyânet değil; hukuk ile oynayan dinsizliğe müsâvî bir ahlâksızlıkdır!” (4/2506)

Dese de, bu satırlar da Osmanlı HILÂFET kafası ve târihsel sayılır!

Tabii sizler de, bunları YOK sayar ve YOK satarsınız!

Bu kabil ve ikide bir “Biz hanefîlere göre” diyen sünnî tefsîr ve müfessir kafası, artık bizi hiçbir şekilde bağlamaz; hatta bizi bağlamak içün kör düğüm bile atamaz!.

“Geçdi hılâfetin pazarı, sür eşşek ve öküzünü Niğde’ye, oradan cumhuriyet kazanım ve kazmalarına, hatta dallama ve sallamalarına” dedik mi, hakk yerine oturur!

Biz bu kafayı, 1908’de hele 1923 Temmuz’unda Lozan’da ve sonraki 27 senemizde güzel vatanımızdan koparıb atdık! Yerine de, kalpaksız ve kaltaksız, fötr şapkalı, Haçlı Bâtıl Batı  batık ve balık kafasını burguladık!. Sâdece başımız değişdi, gövde, kol ve bacaklarımız gene aynı kaldı ve bir kılına bile dokunulamadı!.

xBunu büyütüb, birileri gibi “Din elden gitdi, gemimiz batdı, bizi gâvur etdiler, herşeyimiz bitdi, Hılâfet söküldü, birlik ve ümmet berhavâ oldu, dâr-ı harbin gayyasına düşdük, ar-nâmus kalmadı, homoculuk ve hortumculuk azıb kudurdu,  v.s.” diyerek, ortalığı velvele, gulgule, gargara ve farfaraya vermek, dinsel, tinsel ve tansel frekanslı ana ve yavru vatanımıza ihânetdir; terörün en şenii ve deniini dayatmakdır!

*

Ey, Türk Dinçliği ve TUNÇ Heykelciliği!

Esenlik ve tozanlık dolu vatandaş, halkdaş, devletdaş, hökûmetdaş, höykürüşdaş, günceldaş ve düzendaşlarım!

Birinci vazifen Türkiye cumhur ittifâkını ve lâyık devlet   beqâmızın uydurma târih ve hamâset efsânelerini ilelebet  muhâfaza ve müdâfaa etmekdir! Muhtâc olduğumuz oy’lar, sizin, kutsal ve putsal sandıklara taşıyacağınız asîl ilke ve ülkü, tilki ve türkülerinizde bile mevcuddur!

Bizim Diyânetimiz, halk dilinde dinâyetimiz, Üstad Merhûm Necib Fâzıl Bey kaleminde “Denâatimiz”, cumhuriyet, lâyıklık ve dembokrasi KAZANIM ve PAZARIMLARI ile bezenmiş, ileri dembokrasiye “paralel”, ileri bir diyânetdir!. Ta’yin etdiği imamlar ve tüm kimliği içün şöyle der:

“Biz imamları vazifeye alırken mezheblerine bakmayız, biz revizyonistiz, biz geniş mezhebli, telfikçi, dembokrat, bürokrat, teokrat, şefokrat, diyalogcu, altı b.kçu; ve “anayasanın lâyıklık ilkesi doğrultusunda dîni işleten”, yap-işlet-devret formülüyle yürütülen bir devlet dâiresiyiz!”

Üstelik, DİB’işimiz, bütün bunlara munzam, hür vicdanlı ve hacc-umre cüzdanlı bir halkatapış dîninin de misyoneridir!

Politikacılarımız nasıl “Antik Yunan Aklının ifrâzâtı olan Dembokrasi dîninin MİSYONERLERİ” ise, Kutsal ve uyutsal Diyânetimiz de böyle bir misyonerlik içindedir!

Dinâyet-i Ilmâniyyemiz, beşerî sistemler ile Allâh Azze’nin DÎNİ’ni, telbîs, telvis ve tedlîs edecek kadar da yumuşak, uzlaşmacı, nâzik, hazık, şeffaf ve şefşaf esintili bir şefokrat soydan gelir! Kutsî ve kasdî, hasbî ve garbî bir  konumda, durumda, oturumda ve mekândadır!

Burada, adâlet, emânet, istişâre, itaat, bey’at, hulâsa ŞERÎAT bütünüyle bir dîn (sistem) târihsel olduğundan, hiç kimse eskilerdeki şartlar üzerinden giderek; ve “hacc, şartlarıyla farzdır” diye değil; “Dembokratik düzene kulluk netîcesinde Kur’am çıkdı” diyerek hacca gider!

Bu bile batık geminin su üstüne çıkan bazı parçalarından, “Güncellenmiş” bir religion îcâdında çok ileri bir noktadır!

Dolayısıyla bu tür modern ve güncellenmiş hacc ile “güncel hacı” olunur; ve bu cins hacı ve hâciyeler sâdece avuçları öpülesi değil, ayak tabanları gıdıklanası hacı bile olurlar!

Ve saygıdeğer hüccâcımız, hılâfet hacısı değil; dembokrasi şehidi paralelliğinde “Dembokrasi Hacısı”, biraz da Vehhâbî kuyrukçuluğu sıkan, hatta Kaşıkçı kan lekeleri taşıyan, veliahd teri ve şeyi kokan olarak da, sürûr ve gurûr içinde aziz vatanımıza avdet ederler!

Bütün hacılarımızın hepsi de, hacc dışı bir hacc hülyâsına göre kotlanmış ve modlanmış olsa veya olmasa da;  son tahlil ve teşhisde, vehhâbiyâna ittibâ’ ve itaat ederek,   o mukaddes topraklarda tavaf edib dönmekde ve oraların aşkıyla kavrulub durmaktadırlar!

Böylece, suûdî velîahdları tarafından kıyma makinesinden geçirilmeden veya geçirilerek tabahhur etdirilen müteveffâ Kaşıkçı’nın hazîn hâtırâsı da, göz yaşları arasında hürmetle yâdedilmiş olmaktadır!

Atamızın,  “Dine hızmet içün değil, Dîni teftiş ve “Müslümanım diyen Süslümanları” sıkı bir kontrolla sistemin emniyetini te’mîn; ve İslâmiyyet’in, sistem içinde eritilmesi içün “Yaratdığı genç, dinç ve tunç DİB’işimiz”, bizim, sistem emniyetimizin en baş te’mînâtı olarak vücûd hikmetine sâhibdir!

Bunun çün en müessir bir “kurum ve durum”dur!.

Oralarda “Görevli ve ödevli tepeden tırnağa bütün emniyetçi ve kulağı delik ve küpeli ve mikrafonlu tüm zimam ve püftülerimiz”, diğer me’murlarımız kadar, hatta daha yüksek maaşlar almayı ilk günden beri HAKK etmişlerdir!.

*

Osmanlı torun-torbası ve cumhuriyet çoluk-çocuğu can ve cin vatansevendaşlarım!

Can dostumuz İngilizin en sâmîmî rehberlik, rençberlik ve kargasal ve turnasal kılavuzluğunda te’sîs etdiğimiz LOZANSAL Sistemimizin korunma ve kollanmasında en büyük hisseye, bu müthiş fedâkâr ve musallâ kahramanı “Din Görevlilerimiz” sâhibdir!.

Millî beqâ ve emniyetimiz, onların dembokratik, lâyık ve cumhursal vizeleri sa’yesinde ayaktadır! Hiç kimse, hangi dinden olursa olsun, onların vizesi olmadan musalla taşından âlem-i berzaha turistik seyyâhate bile çıkamaz!

*

1. Torunu ve C. Çocuğu Dembokrat Tapandaş ve Hipokrat söz ve öz verili Tıbdaş ve Tipdaşlarım! 

Artık bütün dişi ve er eşlerimiz ile bütün “Sosyal Cinsiyet Eşitliği, eşikliği ve eşşekliği” içinde bulunan bilumum yeni cins ve genusları cidden ve ciğerden takdirdeyiz!

Ayrıca, o vatan evlâdı son derece Manukyanik nâmuslu, özü doğru, sözü dumru, sevisi kumru vatandaşlarımızın önündeki hacca ters, yeni suud kancıktaparlığı ve sosyal cinsiyet eşitliği ve çeşitliliğine mâni’ ne kadar engel, töngel, çengel, hendeksel barikat, cübbesel tarikat, KADEH’sel nafakât,  Kaşıkçı’sal sakatât ve z’imamsal haşerât varsa, onları da kaldırıb atacak ve yerlerine kayyum atayacağız!

Engebelikler ile, erk-engebelik ve ilkahsız muâmeleleri de, en kısa zamanda normalleme ve güncelleme içinde eritib hınzır jelatini taşımıyan kapsüller içinde eczâhânelerde reçetesiz hızmete sokacağız!

Nafakadaş, nekafadaş ve mankafadaş, oy’daş ve oynaş  dadaşlarım!

Sonsuz nafaka kelepirinin, mankafa güdümünün, falaka düzümünün önünü, ardına kadar, hatta yatak odası kapularına kadar açmakda son derece kararlıyız!

Bizi bu doğru yolumuzdan, hiçbir tanrısal savlet ve üst akıl döndüremez; bu tinerci tineriyle tutuşturduğumuz meş’alemizi, paralamentomuzun irâdesi dışında tanrısalı da dâhil hiçbir kuvvet, kudret ve irâde ve hâkimiyyet hatta saraysal câhiliyyet bile söndüremez!

Gerekirse “One minute” çekeriz; gerekirse Merhûm Elmalılının Tefsîrinde geçen “Culte de femme” frenkçesine tevfîkan kancıklara ubûdiyyeti (kulluğu) başlatır; îcâbederse, kedicikler çobanı “B.Oktarehdi” gibi, “İsrail’e yan bakanın tepesine gök kubbeyi yıkarız!”

 Îcâb-ı hâlde, Millî Ana Müteveffâ Manukyan’ımızın “vergilendirilmiş kazanç kutsaldır!” şeklindeki son derece ileri teorimize tevfikan kazandığı ve kazandırdığı evlâdiyelik ve avrâdiyelik servetleri, bütün tanrı ve heykellerimizi parlatmak.a kullanabiliriz!

İntişârı:  20.08.2019 / 20:13:19

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir