(1) Layık Diyânet, Ezân Müdâfii Mi, Hoparlör Belâsının Avukatı Mı?
10 Mart 2017
(3) Layık Diyânet, Ezân Müdâfii Mi, Hoparlör Belâsının Avukatı Mı?
18 Mart 2017

Neyse, şu GÖRMEZ’İN lâf u güzâfını tam alıb, ondan sonra YAZIR TÜRKÜ, YERLİ VE ANADOLU EVLÂDI BÜYÜK MÜFESSİR ve ALLÂME, MERHÛM

LAYIK DİYÂNET,  EZÂN MÜDÂFİİ Mİ, HOPARLÖR BELÂSININ AVUKATI MI?

(2)

Tâhir MÂHİR

 

Neyse, şu GÖRMEZ’İN lâf u güzâfını tam alıb, ondan sonra YAZIR TÜRKÜ, YERLİ VE ANADOLU EVLÂDI BÜYÜK MÜFESSİR ve ALLÂME, MERHÛM MUHAMMED HAMDİ EFENDİ HAZRETLERİ’NİN (DİB’çiler bu OSMANLI ÂLİMİNİ sevmez amma, sever görünme politikasını da birilerinden çok daha mâhir yürütürler!), Hoparlör BELÂSI ile esir alınan Kur’ân, Ezân, v.s.’nin şer’î hükmü hakkında yazdıklarına geçelim!

Haber şöyle:

“Görmez, “Maalesef Kudüs’te ezanı yasakladılar. Halbuki ezanı yasaklamak, İslam’ın ve Müslümanların o topraklardaki tüm varlığını inkar etmek ve yok saymaktır.”

dedi.”

Bay Görmez, Hakîkat muktezâsı ve HAKKI’n müdâfaası içün değil; “konjonktür” öyle icâbetdirdiği ve haçlıdan müdevver Politika böyle iktizâ etdirdiği içün öyle sıkmışdır!. Şeyinden sıkma değil de, KALBİNDEKİ sâfiyet ve samîmiyyetinden konuşacak herhangi bir adam veya madam, ancak şunları diyebilir:

“BİN YILLIK MÜSLÜMAN VATANI ANADOLU’DA, 1932’DEN 1950’YE KADAR EZÂNI YASAKLADILAR. HALBUKİ EZÂNI YASAKLAMAK, İSLÂM’IN VE MÜSLÜMANLARIN O TOPRAKLARDAKİ TÜM VARLIĞINI İNKÂR ETMEK VE YOK SAYMAKDIR!”

Görmez, ömründe bir kerecik diyebilmiş mi bunları?

Diyemez!

Çünki (sarıklı politikacıdır!)

Çünki bu iş, buram buram samîmiyet ister!

Ezân yasağı olan 18 senenin 6 senesi, ATASININ devrine rastlar! Sıkı mı o devir içün:

“Ezanı yasaklamak, İslâm’ın ve Müslümanların Anadolu’daki tüm varlığını inkâr etmek ve yok saymakdır!”

Demek?. Atasına o zaman, şunu demiş olur:

“Ey ATAM! Ey, büyük Kurtarıcımız! Ey, millî ilâhımız! Sen, İslâm’ın ve müslümanların Anadolu’daki tüm varlığını inkâr etdin ve yok saydın!”

Koruma kânûnu da var üstelik, sıkar!

Kamalist ve ulusalcılar da ayağa kalkar, koltuğundan olur!. O, kabaları rahat etdiren koltuğu Yardakoğlu veznindeki “Revizyonistiz” diyen ve selef düşmanı Bardakoğlu’ndan kolay mı kapdı!?

Nerdesin ey dürüstlük ve samîmiyyet, nerdesin?

 “Kim bilir hangi diyarda, hangi ıssız yerdesin?”

Kürdîhicazkâr’dan ne de güzel giderdi şimdi!

Görmez’i görelim ve dinliyelim:

“Görmez, Gaziantep’in Şahinbey ilçesindeki Şeyh Şamil Camisi’nin açılışında yaptığı konuşmada, camilerin medeniyetin kalbi olduğunu dile getirdi.”

Vay be!

Neler biliyor bu GÖRMEZ!

Bak hele, “Câmiler medeniyetin merkezi!” imiş… Vay vay ki vay vay!. “Ayasofya’yı 1932 senesinde câmilikden çıkarmak, neyin, hangi mimsiz medeniyetin KALBİ” o zaman!?

İşte sarıklı politikacılık budur!. Sarıksız politikacılığın sarık cübbe ve kirli sakalla yapılanı var ya, hem de “sarığından, cübbenden, sakalından utan” diyenlere rağmen irtikâb edileni, işte o, bu politikadır!.

Görmez ve anlamazlar, görmek ve anlamak içün yeniden okusunlar ne yapalım!

“Câmiler medeniyetin merkezi imiş!”

Aferin GÖRMEZ!. Bak isteyince ne iyi görüyorsun! Pekiy yeri gelmişken biz de soruversek:

“1923’den i’tibâren Anadoluda yıkılan, ahır yapılan; yahudi, rum ve ermenilere satılan veya kapısına gâvur şeyi kadar KİLİT asılan cevâmi’ ve mesâcid, neyin, hangi Allâh’sızlığın MERKEZİ veya MENFEZİ İDİ?”

Var mı cevâbın?. Bu da mı zülfiyâre dokunur?.

Politikanız batsın!

Habere devam:

Camiler olmadan şehirlerin taş ve beton yığını haline geleceğini anlatan Görmez, Müslümanların aslında temiz olan her yerde namazlarını kılabileceklerine işâret etti.”

İşte bu da baltayı taşa vurmak değil, bindirmek!

Bu sarıklı politikacılar düz yolda viraj görüb, arabayı devirmekde pek ustadırlar!.

Yahu evlâd!

“Câmi-mescid” deyib düz yolda dümdüz gidiyorken, birden bire bu viraj kıvırmasıyla arabaya takla atdırmak ne oluyor!?

“Müslümanlar aslında temiz olan her yerde namazlarını kılabileceklerse”, câmilere ne lüzum var o zaman, denilmez mi!?. Böyle demenin önünü açmıyor musun? Herkesin evi kendine göre en temiz yer!. Oralarda namazlarını kılsınlar, câmilerdeki ahbâr ve ruhbân sınıfları da  “mektebsiz maarif” gibi rahat etsinler! Aybaşında maaşlarını alıb onlar da câmi müştemilâtlarında kestâne közlesin, ateşin karşısına geçib şey kebabı yapsınlar!

Kelâm-ı Kadîm’in bir hikmeti aklıma geldi, “ne alâka” diyen olabilirse de geldi işte: “Müşriğin hücceti olmaz!” ve “onlar yalan söylerler!”

Bunları şu veya bu herhangi bir herif içün demedim, aklıma geldiği içün öylesine söyledim!. Belki birilerinin işine yarar!

Kime ne?. Aklımıza geleni de mi yazamaz, söyliyemeyiz!?

Hollanda gâvurları bile neler diyor; neler neler yapıyor, rü’yâda görsek yordurmazdık! Hollanda hâriciye Nâzırı Çavuşoğluna ne demiş bir bilseniz; Merkel ile May 100 yıl kuluçkaya yatsalar akıllarına gelmez!

Çavuşoğlu’na, şu TÜRK hâriciye Nâzırına, Hollanda Kraliçe dişisinin hâriciyeci herifi şu mealde demiş:

 “Türkleri görmeye geleceksen boşuna gelme, ammâ, müzeleri gezmek ve lâle toplayıb otlamak ve koklamak istersen gel!”

Yuh ayı!

Böylesine misâfirperlik bu da!

Hani bunlar çok kibar, “uygar”, uyar, oynar, diplomasi centilmeni piç kurularıydı!?.

Çavuşoğlu ise “Lâle size bizden gitdi, bizde alâsı var!” diyerek müthiş zekâvet üstü zekâvetle bir nükte-i azîme fırlatıb kelâm-ı melâl ve kemâl eylemiş ki, bu, şu bizim târihdeki İncili Çavuş’un bile aklına gelmezdi!

Hayranlıklar…

Habere devam:

“Resul-i Ekrem’in Miraç’a çıktığı mekânda, ezanın yasaklanması, İslam’ın ve Müslümanların o topraklardaki bütün varlığını yasaklamak manasına geliyor…”

Biz haberin yalancısıyız!. Tekrarlar olacaksa da, kâriîn-i kirâmımız hazerâtına beyân-ı i’tizârımızı peşînen arz ederiz Efendim…

Bu ezân yasağı da’vâsına bâlâda biraz temâs eylemiş idik!

 Görmez, beyânâtında geçen Mirâc-ı Nebî’yi (Aleyhisselâm), inşâALLÂH Hind çerçöpü Baîdullah gibi “rü’yâdan ibâret” telâkkî etmiyordur!. Baîdullah gibi Oryantalist Çömez’i olunursa, daha ne münkirlikler sökün edebilir!

Merhûm Üstâd’ım Necib Fâzıl Bey, “Baîdullah” diyor diye, bir piç kurusu ilâh.yatçı küplere biniyor!

Ulan Allahsız!

O koskoca Mi’râc mu’cizesine hiç “rüyâ” denir mi?

Ulan rüyâ olsa, onun mucizeliği mi kalır?. Ulan gerzek! Rü’yâ ise, bunu mu’cize çapında büyütmek hangi aklın kârı olur?. O Raûf ve Rahîm olan Peygamber Aleyhisselâm Efendimiz Hazretlerine bu yakışır mı?. Herkes kendine göre, rü’yâsında Kudüs’e de gider, Sidre-i Müntehâ’ya da çıkar, cenneti cehennemi de kendi gözü ve gözlüğüyle görür, daha neler neler görmez!

Baîdullâh, “Mu’cize dediğiniz ne, bir rü’ya altbaşı!” deme gâvurluğunda…

Herifin cenâze namazını da, şu Ecevito merdûdu ve onun kudurtgacı ve insan müennesi, erkek-dişi Merve kadın kıldırmamış mı?. Kendisini bir anda (erkek) hayâl edib geçmiş cemaat-i ahırsamanın önüne, basmış tekbirleri!. Öyle Baîdullâh’a böyle imam, afvan imâmiyye!. Cemâat-i cemâdât dahî “uydum önüme geçen müennes hatun kişiye” diyerek sıralamış tekbirleri…

Kıyâmet alâmetleri diye, boşuna mı bunca yazı çiziyle uğraşıb dururuz!

Baîdullah’ın nice gâvurluklarına geçersek, buradaki hacmimiz patlar!. Kitab çapına bâliğ olur!

Geçelim!

Biz, şu “Her inanç da hakkdır” diye kitablar yazan Musa Carullah Bigiyef şeddeli münkirinin hayranlığı uğruna bu adamı uçurmak üzere kitab bile yazan Görmez’in haberini okuyalım:

“Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İsrail parlamentosu Knesset’te, ezanın belli saatlerde hoparlörle okunmasını yasaklayan tasarının ilk oylamada kabul edilmesine tepki gösterdi.”

Görüldüğü gibi GÖRMEZ adam ve madam takımlarının iddia etdiği gibi bu paragrafda da “ezan yasağı” yok, “hoparlörle okuma yasağı” var! Yani Kızıl Yahudi, (Hoparlör belâsına) takmış!

Arz yuvarlağında hiçkimse, kuyruklu YALAN ve DOLANLAR fırlatıb üreterek, karşısındaki yahudi bile olsa, müslüman dürüstlüğü ve merdliği ve erkekliği ile adım atma mükellefiyyetinde olduğunu unutmamalı; ve “ezânı yasaklıyorlar” diye bir yerlerini yırtma periyodu ve telâşına girmemelidir!

Düzinelerce peygamberin kızıl KÂTİLİ o kavm-i necâset, mukaddes ve muazzez ezânı değil, “hoparlör belâsını” yasaklamış!.

Ah, Anadolum’da da bir, adam gibi adam çıksa, bizde de, minâreleri minârelikden çıkaran, minarelerin tepelerini DECCAL külâhına çeviren şu iblis borazanını oralardan söküp çöpe atıverse!

Anadolum’da kurtuluş, ezanların, ezân-ı M…….î gibi okunmasıyla ve namazların da namaz gibi kılındığı zaman; imamlar arkasında kılınınca; çakma kıldırkaçların ardında kazık gibi durulmadığı zaman tahakkuk edecekdir! Biz yazalım da, keyfi çekmiyen inanmasın!.

Habere devam:

“Mekke ve Medine’den sonra Müslümanların en büyük merkezi ve en büyük mabedi, en kutsal mekânımız Kudüs’te, Resul-i Ekrem’in Miraç’a çıktığı mekânda, ezanın yasaklanması, tarih boyunca İslam’ın ve Müslümanların o topraklardaki bütün varlığını yasaklamak manasına geliyor. Bu kabul edilemez” dedi.”

GÖRMEZ: “Bu kabul edilemez!” demiş!

GÖRMEZ’in ictihâd-ı cumhûrîyye ve ılmânîyyesine göre, Kudüs’deki ezan yasağı müslüman varlığının yasaklanması ma’nâsına gelecek; ammâ velâkin, Ayasofya’da ezanın yasaklanması ise, kabul edilebilir olacak?

Oha!. Vay sarıklı politikacı vayy! Bize de, ne kıyâs ve muhâkemeler döktürtüyor ama!. Yazının başından beri her yanımız neredeyse “kıyâs-ı müctemi’în” kokacak!

Hadi bunu da geçelim!

Görmez’den incilere devam: 

“Ezan, bağımsızlığın en büyük simgesidir” diyen Başkan Görmez, “Kudüs’te ezanı yasakladılar. Hâlbuki bir yerde, ezanı yasaklamak,  İslam’ın ve Müslümanların o topraklardaki bütün varlığını inkâr etmek ve yok saymaktır” diye konuştu.” 

GÖRMEZ’in kelâm-ı kibâr deryâsında derine daldıkca, ne cevâhir ü cevâzib ortalığa çıkıyor ve mıntıkamızı gülistân ü bülbülistâna çeviriyor ki, seyri bir ömre bedel!

“Ezan bağımsızlığın en büyük simgesiymiş!”

Büyük de değil; “En büyük simge!”

GÖRMEZ zâtın ağzındaki (simge) de ne demekse?

Bu kurbağacanın TÜRKÇESİ “remz” olabilir! Veya “şiâr” demek belki de!

“Ezân, bağımsızlığın EN BÜYÜK SİGESİ” ise, o zaman da biz, bunun mefhûm-ı muhâlifinden yola girüb, bürhân-ı mantıkî derecesinde yakîn hasıl edecek şekilde kıyâsa mürâcaatla,  şunu neden avaz avas bağırub cihanı başımıza toplamıyalım:

 “EZANSIZ Ayasofya, Anadolu esâretinin EN BÜYÜK REMZİDİR!”

Hadi Görmez, dediğine dedirtdiğimiz bu hakîkatları, dilinin ucuna alabilsin de GÖRELİM!.

“Tahtında müstetir söyledim” demesin; “tahtında münteşir söyledim” desin de görelim!

(Görmez, “simge” kurbağacasını kullanmış, biz aslımıza sadâkatle “remz” dedik!)

Âferin, binde bir nisbetinde de söylese gene âferin! Böyle de olsa, “Söyliyene değil, SÖYLETEN’e bak!” demenin tam göbek taşı üstündeyiz!. Rabbim ne i’tiraflarda bulundurtuyor ama!

Ezansız Rejimin sanki dili çözüldü!

Tavil Tayyib Paşa istediği kadar “Rejim değişmiyor yerinde duruyor, rejim 1923’de kuruldu yerli yerinde yaa!” diye kürsülerden CHP rejimistlerine kan ter içinde cevab yetiştirsin; ve aklınca “hastir çekme!” pozlarına girsin, böyle demeye getirsin!. Ezansız REJİM ishâl (tebâbetde dizanteri) olmaya doğru gidecek amma, AKP sarıksızları ikide bir devamlı frene basarak, balataların anasını belliyor!

Amma Allâh Celle, öte yandan çenesi düşük ve zekâ derecesi ma’lûm sarıklı saftirikleri bülbül gibi öyle bir konuşturub i’tiraflar döktürtüyor ki, adamın:

 “Aha, Anadolu’yu nasıl kurtarmışlar GÖRÜN, GÖRMEZ takımlara hele bir bakın ve görüverin!” diyeceği geliyor!

Allâh Azze, nelere KÂDİR nelere…

Şu da GÖRMEZ’in lâfı:

“Ezânın yasaklanması, târih boyunca İslâm’ın ve Müslümanların o topraklardaki bütün varlığını yasaklamak manasına geliyor. Bu kabul edilemez…” 

Kabûl edilemez! Doğrudur!. Kabûl edene de zâten “müslüman” denilemez, buna da eyvallah!. Ancak GÖRMEZ burada, işte tam da burada, sarıklı politikacı fıtratını fırlatıb doğruluk ve dürüstlüğün zerresine yapışamıyor!. “Hoparlörle ezanın okunması yasağını” doğrudan “ezan yasağı” gibi gösteriyor ki, işte o zaman:

“Kirli Sakalından utan, sarığından utan, cübbenden utan ve doğruyu söyle!”

Diyenleri haklı çıkarıyor!

Bu haklı çıkanlar diyorlar ki:

“O düzinelerce Peygamber Aleyhimüsselâm’ın Kâtili kavim, ezânı yasaklamıyor; 2 vakit ezânı hoparlör belâsıyla okumayın!”

Diyor!

 Bunu kaç kere yazsak acebâ?. Müslüman, aslâ yalan söylemez; karşısındaki, düzinelerce enbiyâ katleden o lânetli kavim bile olsa!

GÖRMEZ devamdadır:

“Böyle yasaklarla, bu büyük simgeler, büyük şiarlar ortadan kalkmaz…”

Görmez aklınca, o Peygamberân Aleyhimüsselâm kâtili kavme aba altından sopa gösteriyor!. “Ortadan kalkmazmış ve mış!”

Anadolum’da da ezân, câmi, tesettür, din ve îmân, hılâfet ve Şerîat, ecdâd ve Osmanlı, yazı ve çizi, hatt ve hattat, âile ve târîh “remzleri ve şiarları” öyle bir ortadan kaldırıldı ki, ümmetin bütün kıymetleri budana budana, kökünden ve bütününden kopuk 5-10 ritüel dışında, “ne remz ve ne de ŞİAR” bırakıldı!.

İslamiyyet şu anda Anadolu’da yasak mı serbest mi?

YASSAH HEMŞERİM YASSAH!

 

(Mâba’di var)

 

(İntişârı: 13.03.2017)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir