Moskof ayısı hem sınır ihlâli yapar, hem de tayyâresi alev topuna çevrilib düşürülünce “arkamdan hançerledin”, yok “özür dilemelisin” , yok “bunun hesabını sorarız, sana turist göndermeyiz!” gibilerde gâvurlaşıb abuk sabuk hezeyanlar gaseyân ediyor… Raisü’l-Etrâk Tavil Tayyib Paşa da açıp ağzını bir güzel benzetiyor; ve bir ağız dalaşıdır gidiyor!.
Putin, PUT-İN hâline getirilib, karizma veya kerizmasından İNDİ!
Fakat Belçika gâvuru, Moskof Ayısının bin katı bir “sınır ihlâli” irtikâb etmek üzere: “Atatürk dünyanın tanınmış gaylarındandır” deyince, bu, “nâmus ve şerefin sınır İHLÂLİ” olmuyor ve sus pus kalınıyor!
Oha!
Ankara’nın sınırlarını moskof ayısı kaç kere ihlâl etmiş, kalbura çevirmiş, fakat “Atatürkçü” Ankara şirinlik olsun diye hepsini sîneye çekmiş!. Sonuncusu ise, son damla olarak bardağı taşırınca, daha doğrusu Sûriye işinde Moskof, Ankara’nın hesablarına çomak sokunca, basmış füzeyi ve Ayı’nın ayağına çelmeyi takdığı gibi yere kapaklayıvermiş!
Kahramanlık yapmış!
Moskof ayısına resmen, alenen ve aynen (hastir) çekmiş!
One minute çekdiği gibi!
Moskof Ayısı, zaten önüne gelenin sınırını ihlâl edib dünyanın başına “hudud eşkıyâsı” gibi bir belâ kesilmiş!. Tayyâresi ateş alınca da, başda Ukrayna olmak üzere nice gâvur cumhuriyet ve dembokrasileri sevinç güvenç… Hele Ukrayna, şen şakrak Ankara amigoluğunda; gösteriler, Osmanlı marşları, gırgır, şamata, dalga-dümen kelepir!
Putin, nâm-ı diğer (Moskof Baş ay..ı), postu (karizmayı) çizdirmiş veya yırtdırmış, delik deşik! Putin, PUT-İN olmuş!
Fakat Ankara’yı kan ağlatacak bir haber var ki, cidden tüyleri ürpertecek kadar korkunç!
Twitter’de aynen şöyle gördüm:
“Belçika Eğitim Bakanlığı ders kitablarına Atatürk’ü tanınmış gaylar listesine koydu!”
Şimdi bu “sınır ihlâline” ne denecek?
Ulan bu sunturlu “sınır ihlâlinin” yanında, Moskof Ayısının “sınır ihlâlinin” adı mı olur?
Belçika gâvuru “Türkün ATASINA” nasıl ve dünyanın gözünün içine baka baka “GAYGUY” der!
Paşa’ya hani İngiliz gâvuru âşıkdı, onu gözbebeği gibi sever, İslâm coğrafyasına (idol) olarak takdîm ederdi!. Şimdi Belçika gâvurunun paşaya bu iğrenç isnâd ve yakıştırması karşısında neden onu muhâfaza ve müdâfaa etmiyor da sükût ediyor; ve “sükût ikrardandır” dedirtiyor?.
Bu “gayguy” isnâdı, dîn, îmân, nâmus, şeref, haysiyet, iffet, insanlık “sınırının ihlâli” olmıyacaksa, bu ihlâl başka nasıl olacak?
Bundan daha korkunç ve azman “sınır ihlâli” olur mu?
Cezâ kânunlarının 5186. Maddesiyle Paşa “korumıya” alınamıyacaksa, başka hangi Menderes Kânunuyla nasıl korumıya alınacak?. Böyle kadük kânunlarla devlet mi idâre edilir?. Varsa işlet, işlemiyorsa kaldır, dünyaya gülünç olma!
İçde, heykele kuş kıç tarafından çamur atsa, bir garibân bulunur, “heykel paşaya çamur atdı!” diye, 5816 yıllarca ona yalatılırdı! Şimdi Belçika gâvuru dünyanın en iğrenç fiilini paşaya sıfat diye takıyor, kimsenin “hööt!” demiye tâkatı yok, bu mu adâlet dediğinizin, paşa sevgisi ve ona tapınmanızın zerresi?
“Türkiye Cumhûriyetinin bânîsi eşsiz önder büyük kurtarıcı Gâzî Mustafa Kemâl Atatürk” diye yırtınanlar; “Sen olmasaydın adımız Hans, Yorgo olacakdı” diye zıplıyanlar neden susuyor?
Beştepe’deki Receb Tayyib Paşa devlet-i cümhûriyyenin BAŞKAN-I ŞÂHÂNESİ ve paşanın makam ve koltuğunda oturanı olarak, Raisü’l-Vüzerâ ve Meclis-i Vükelâ İsmâil-i Kahraman Rizevî Paşa; ve hökûmet-i cümhûriyyenin reisi ve devlet-i ılmâniyyenin 3. Adamı Çankaya’daki Dâvudzâde Ahmed Paşa Hazerâtı, Moskof Ayısının “sınır ihlâlinden” bin kat daha sunturlu ve iğrenç bu denî ve şenî “sınır ihlâli” karşısında, bir tek füze bile ateşliyerek havadaki veya havandaki Belçika fırlatmasına mukâbelede bulunmıyacak mıdır?
Her şey iyice çivisinden çıkdı!
“Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma nâmûsum ve şerefim üzerine and içarim” diyen, Devletin bu en tepesindeki 1., 2., ve 3. adamlar, bu tür “sınır ihlâline” sessiz ve seyirci kalırlarsa, bunun, “sükût ikrardandır” kavlince ifâde edeceği ma’nâ ve medlûl karşısında, bütün dünyâ neler demiyecekdir?
Bu nasıl bir işdir, bir âkil adamın değil bir madamın bile havsalası bunu almaz; ve insan olanın tüyleri diken diken olur!
Bu Belçika gâvurlarının elinde isbat vesîkası mı vardır ki, bu kadar pervâsız ve kudurmuşca bir iddia ortaya atarlar!.
Ankara, “hani ulan isbâtın” demeli ve heriflere bunu isbat etdirinceye kadar, havada uçuşturdukları nesneleri “düşürmelidirler!” Bu işin peşini bırakmak, “nâmûs ve şeref üzerine AND içmenin” içine etmekdir!
Hem bu, öyle bir etmekdir ki, “Aziz Atatürk seni sevmek millî bir ibâdetdir” diyen 3. Cumhurreisi Bayar’ın; ve “Ben atama kızlığımı hediye etdim” diyen Safiye Ayla’nın hatıralarına da etmekdir!
Bu kadar harblere darblara girmiş, dünyanın takdîr ve tahsîn etdiği; ulusunun ise her yol ağzına ve köşeye heykelini dikdiği, kimisinin “tanrı”, kimisinin “Türkün Peygamberi” kabul etdiği böyle meşhur ve tanınmış bir ASKERE, “Gaydı guydu” demek, bu kadar kolay ve sıradan bir iş olabilir mi?
Meclis üyesi 550 kişinin de, “ilkelerine bağlı kalacağına nâmus ve şeref üzerine AND İÇDİĞİ ” dünya çapındaki bir paşaya, böylesine bir “sınır ihlâli” yapılmasına sessiz kalıb sükût etmesi, cidden son derece çirkin ve tehammül dışı bir keyfiyet olsa gerekdir!
ADD denilen yerler, CHP gibi Paşanın partisi, ve MHP gibi, AKP gibi, SP gibi nice bütün partiler, neden ayağa kalkıb bu işin ve Belçika gâvurunun üzerine çullanmaz; ve hiçbir şey olmamış gibi, ebkem (dilsiz) kalırlar?
“En büyük Millî Görüşçü Atatürk’dür!” diyen Maraşlı Kamalak, neden hiddet ve şiddetinden meydanlara fırlamıyor?. Hadi “Atatürk sağolsaydı bize oy verirdi!” diyen Erbakan toprak altında ve ağzından bir şey çıkaracak hâli yok! Lâkin, bunca Kamalakçı Millî Görüşçü’nün ağzı burnu neden oynamaz, dut yemiş bülbül gibi susar ve sükût ederler?
Mozole’ye çıkıb oradaki deftere “güzellemeler, medhiyeler, fahriyeler, şirinlemeler, tapınmalar, eğilmeler, rükû’lar, secdeler” döşenen binlerce devlet büyüğünün, “Kemâl Paşa’ya” Belçika gâvurları böylesine en iğrenç sıfatları yakıştırırken, dilsiz kalıb sükût etmeleri mi, O’nun “ilke ve inkılaplarının yılmaz bekçileri” olduklarını ifâdeye yarıyacakdır?
İçine etsinler böyle vefâsız ve kahpe dünyânın…
Bütün devlet büyükleri ile bir koca ULUS, bir adamı taparcasına sevecek, sonra da elin Belçika gâvuru o adamı mekteb kitabları ile dünyanın tanınmış “Gayı Guyu” ilan edecek; o ULUS da susub böyle bir “sınır ihlâlini” Moskof ayısının “sınır ihlâli” kadarcık bile kâle almıyacak; ve hiçbir şey yokmuş gibi kulağı üzerine yatacak, susub sükût edecek!
Ulan bu kadar mı öldünüz?
Ulan “Atatürkçüyüz” diye yollara meydanlara dökülen sahtekârlar!
Memleketin her yerini, Paşanın heykelleri, büstleri, portreleri, kabartmaları, resim ve fotoğrafları v.s ile dolduran üçkâğıtçılar!
Ne bu hâliniz?
Bir insan, taparcasına peşinde olduğu bir adama dünyanın en iğrenç sıfatı kondurulunca susarsa, o susan mahlûka ne denir, insan denebilir mi?
Allâh Azze Kelâm-ı Kadîm’inde Gay-guy takımları içün:
“İNSANLIKDAN ÇIKMIŞ BİR KAVİMSİNİZ!”
Buyurmuyor mu? (Elmalılı, c.5, s.3638, tab’-ı evvel)
Zinâ bile, şer’an ve aklen pis olduğu hâlde, bu gayguyluk:
1) Şer’an, 2) Aklen, 3) TAB’AN yani insan fıtratına nefret ve tiksinti veren oluşuyla, bütün dünyanın iğrendiği bir pislikdir…
Hâl böyle iken, bir “TÜRK BÜYÜĞÜNÜN” Belçika gâvurları tarafından bütün dünyaya meşhur bir GAY olarak tanıtılması, “Atatürkçüyüm” deyib de susan ve buna şiddet ve nefretle karşı çıkmıyan her mahlûkun yüzkarasıdır!
Buna, Moskof Ayısının “sınır ihlâli” yanında “namus ve şerefin sınır ihlâlidir” diye karşı çıkmıyanların topu da; ve hele “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma namusum ve şerefim üzerine AND içerim” diyen bütün meclis tanrı ve tanrıçalarının topu da, susarak ve (sükût ederek) mukâbele edeceklerse; ve bütün münâkalât ve muhaberât vasıtalarını sonuna kadar KULLANMIYARAK son derece ŞİDDETLE karşı çıkmıyacaklarsa, batsın bu dünyâları…
Yerin dibine geçsin!
(İntişârı: 28.11.2015)