İki Câmi Arasında Kalan Bînemâz!
29 Ocak 2016
Adâlet Allâh’ın Emri, Yargı Âdil Olamaz!
3 Mart 2016

Şu CHP ağlarken güldüren, gülerken ağlatan, bir hılkat garîbesi... Okuyalım: “CHP’liler Mescide Karşı Nöbette!”

BİR CHP KLASİĞİ!

Mehemmed SAFFET

 

 

Şu CHP ağlarken güldüren, gülerken ağlatan, bir hılkat garîbesi…

Okuyalım:

“CHP’liler Mescide Karşı Nöbette!”

“Manisa’da CHP’nin ilçe binasında mescid açıldığı için CHP’liler nöbet tutmaya başladı.”

“İkiye bölünen Türkiye Komünist Partisi’nin ‘Sol’ isimli sitesinde yer alan habere göre Manisa’nın merkez Şehzadeler İlçesi’ndeki CHP binasında geçtiğimiz günlerde açılan mescide karşı, bazı parti üyelerinin başlattığı laiklik nöbeti sürüyor. Nöbeti başlatan eski CHP yöneticisi Ahmet Çiftçi, “Burası ibadethane değildir. Burası bir siyasi partidir, Din kurumu siyasetin dışında olmalıdır” dedi.

Buna, 92 senedir bu millete kan ağlatan mantık ve fikir fuhşu denir!

İşte 92 senedir bu milletin zarûrî kıymetlerini yani dînini ve îmânını kimler ne hâle getirmiş, nasıl dinamitlemiş; hâlâ da hangi insanlık dışı bir tehammülsüzlükle bu kıymetlere en derin çukurdan nasıl saldırılıyor,  seyredin!

Selânik’li Kamal Paşa’dan (nöbeti) devralan Dersimli Alevî II. Kamal, nasıl bir reis-i umûmî olarak hüküm sürüyor, işte gördünüz!

Îmân etmiş gibi göründükleri “Laik-Dembokratik-Cumbokrasi” teslisi bugün, hangi kılık ve kıyâfetlere girerek 93. yaşını idrâk etmekdedir; ve “Hakk hâkimiyyeti yerine çakdıklarını HALK hâkimiyyetinin de nasıl kazığa oturtulduğunu” cihan görsün ve hicâbından yere geçsin!

“Nâmus ve Şeref” mes’elesi zaten 1908’den i’tibâren pek ayağa düşdü de, şimdi ağızlarından hiç düşürmedikleri “Dîn ve vicdân hürriyeti masalı neresinde nâmûs ve şeref” taşıyor; hatta “bikrini izâle etdirmeden”  nasıl bir adım atabiliyor, gören beri gelsin!

Bir CHP’li, hangi niyetle-ki politik istismâr dışında olması bin kere muhâldir de-CHP binâsına “mescid-i dırâr” bile olamıyacak kadar hudud dışı bir mescid yaptırır!?.. Ve, CHP “eski yöneticisi” olacak bir başkası da, “Buraya mescid açamazsın” delilenmesiyle çıldırıb, o “mescid” denilen yerin mescid oluşla (!) alâkasını  kesmek laikçiliği, atatürkçülüğü ve (ilkeci bilmem neciliği) adına (!)  süngülü nöbetçi gibi “nöbet” tutmıya kıyâm eder!.. Oraya kerhâne veya meyhâne şûbesi açılsaydı, bu kadar köpürüp dalgalanarak (nöbet krizine) giren bir keriz manzarası çizilir miydi ve bunun da, onbinde kaç ihtimâli olurdu bilemeyiz!

Yahu bir kere, akıl, mantık, fikir ve insanlığı kazığa oturtucu şu hâle bakınız ki, burada tımârhâne kaçkınlarının bile yakalıyacağı vüs’atde bir “tenâkuz-tezât” yanardağı infilâk etdiriliyor… Hem “6 okun işâret etdiği inanç istikâmetine sâhibim” diyerek sırılsıklam “lâik-seküler-ateist bir adam ve madamım” demenin vesîkasını 92 yıldır cihâna sallandıracaksın; yani “CHP’liyim” diyeceksin; hem de:

 “Şerîat’ın 6 îmân temeline, Allâh’ın vahyi (Kitabı) ve Peygamberi ne demişse bunlara (zarûrât-ı dîniyyeye) şeksiz ve şübhesiz, cezm ve yakîn derecesinde (îmân-ı şer’î) ile inanan bir müslümanım, dolayısıyla NAMAZ kılacak bir mescid ihtiyacım mutlakdır!”

Diyeceksin!..

Buna sâdece, “çüşşş” dedirten bilmem ne tapınağı hacminde dehhâmelik bir TEZÂT denir; ve kargalara kadar da bütün cihânı donuna etdirir!.

Fetö’cüler gibi hedefe varmak içün “herşey MUBÂH” dedirtici bir insanlık, ahlâk ve şeref tutulması başlamışsa, buna, söylenecek söz elbetde bulunamaz!

Adam ve madamların kafası işte bu kadar…

Nice ticârethânede, hastahânede, terminalde, limanda, askerî birlikde, bilmem ne bakanlığı ve görenliğinde namaz kılmak istiyenler veya “namaz kılıyor görünmek” numarasındakiler içün birkaç metrelik veya birkaç odalık bir mekân bulundurmak, şimdi “laik, dembokratik cumbokrasi” teslisine tapınanların oy avcılığı içün palyaçovârî bir moda da olsa, bedâhat derecesinde bir vâkıa… Buraların hiçbirinde:

 ““Burası ibâdethâne değildir. Burası bir siyâsî parti-pırtıdır; burası bilmem şeyini şey etdiğimin şeyidir, Dîn kurumu siyâsetin dışında olmalıdır.”

Diyen çıkmazken, mostralık CHP’de ise bal gibi çıkabiliyor!. Neden çıkmasın ki, bu, 92 senelik CHP’nin, memleketde “din dışılığı” çakmak üzere yırtınışının en temel irsiyet âmillerinden (genetik faktörlerinden)dir… Kısaca, CHP demek bu demekdir… Ne kadar “değişeceğiz” deseler de, bunların fıtratı asla değişmez…

92 senedir “Dîn kurumu siyâsetin dışında olmalıdır” diye bir kuyruklu yalan uydurmalarının Türkçe’ye tercemesi de mücerred şudur:

“Biz, din denen şeyin afyon olduğuna ve insanları uyuşturduğuna, bu din denen şeyin bir hakîkatı olmadığına, dolayısıyla böyle muhayyel bir varlığın (ütopinin) pozitivist kafalarca hiçbir işe yaramıyacağına, tam tersine her girdiği yeri harâbeye çevireceğine; ve hele devleti idâre etmesinin abes ve muhâl olacağına inanırız… Ayrıca, Atamızın:

“Di­ni ve na­mu­su olan­lar ka­za­na­maz­lar!.. Fa­kir kal­ma­ya mah­kum­dur­lar… Böy­le kim­se­ler­le mem­le­ke­ti zen­gin­leş­tir­mek müm­kün de­ğil­dir. Bu­nun için, ön­ce din ve na­mus te­lak­ki­si­ni kal­dır­ma­lı­yız. Par­ti­yi, bu­nu ka­bul eden­ler­le kuv­vet­len­dir­me­li ve bun­la­rı ça­buk zen­gin et­me­li­yiz. Bu su­ret­le kal­kın­ma ko­lay ve ça­buk olur.”

Dediğine…

Ayrıca:

“Araboğlunun yâvelerini Türk oğullarına öğretmek içün Kur’ân’ı Türkçeye terceme etdireceğim ve öylece de okutacağım, tâ ki budalalık edib aldanmasınlar!” (Kaynak: Uğur Mumcu’nun Kitabı)

Dediğine…

Ayrıca:

 Şef-i Sânî, Şefokrat ve cumbokrat İ.İ. denen adamın 1950’de Taksim’deki seçim nutkunda:

“Dîn medenî bir cemiyet olarak ilerlememize mânî’ bir zehirdir!”

Dediğine…

Ayrıca:

 Laik Şefokratik Cumbokrasi zamanında basılan mekteb kitablarında, “Türkün Dîni Kamalizimdir” diye “maarif bakanlığının TARİH dersi kitabları” okutduğuna…

Ve daha binlercesine…

Bütün bunlara yürekden ve “içtenlikle” inanan CHP’liler olarak DÎN’e ve onun namazına ve onun mescidine tehammülümüz aslâ düşünülemez. “DÎN kurumu mutlaka siyâsetin dışında”; siyâsetin girdiği her sokak, cadde, bina, meydan, memleket, insan, hayvan, yol, köprü dışında kalmalıdır!. Siyâsetin yani laik sistem ve hükûmetin, üzerinde hüküm süreceği her âdem, hayvan ve nebatın, yediği içdiği ve etdiğine kadar her mekân ve zamanına; her türlü nakil vasıtasına, siyasetin el atdığı her noktaya yani her iktisâdî, ictimâî, hukûkî, askerî, tıbbî, cinsî müessesenin bütün zaman ve mekanına aslâ dokunmaması ve  bulaşmaması, oraları kirletmemesi, oraların dışında kalması, oralardan TARD edilmesi ŞARTDIR… Biz, din diye bir şey tanımayız, o da bizi ebediyyen tanımaz, bizi, uydurduğu cehennemin esfeli içün muhalled finnâr bir namzet bilir!.. O, bizim, biz onun, amansız hasmı ve adüvv-i ekberiyiz vesselâm!”

Mâzîlerindeki “câmi, mescid, medrese, dergâh, tekke, hangâh v.s.” yıkımına ve “Müslümanlık ve müslüman kıtâli ve tahrîbine” bakılırsa, tevârüs etdikleri bu mîrâs aynen devam etmekde ve fakat “iktidâr hırs ve şehveti” bunları “takiye” denilen yüzsüzlüğe mecbûr bırakmaktadır…

Ve CHP denilenin, kendi dilleri ile, acziyet içinde nalları nasıl dikmek üzere olduklarının i’tirâfı olarak da buyrun:

“Çiftçi, “CHP ilkelerini bir yerden delmek istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Ben Atatürk ilkelerine bağlı bir CHP üyesiyim. Ben bu yola baş koydum. Laikliği de, cumhuriyeti de delemeyecekler” dedi.

Yeni Başkan Mescidi Açtı.”

Adam ve madamlardaki ruh ve kimlik çukurlaşması ve iflâsına bakınız ki, bir parti binasında 5 metre karelik yeri “ibâdete (!) ayırır ayırmaz,” ortada, ne o Allâh’sızlık demek olan “laiklik” kalıyor; ne de “ilkeler ve cumbokrasi!” Herşey “delikdeşik” olup çıkıyor; ve  küfür bikri izâle edilmiş dişi bir putperest gibi herşey ve hayat, yüksek fırında kavrulmuşcasına simsiyah oluyor!

İşte 92 senelik “kazanımları!” 

Acziyet ve iflâs değil de nedir bu?

Seyr ü temâşâya değer!

İneğin idrârını içerek NİRVANA’sına kavuşma peşindeki hindu bile, bu manzara karşısında, onlara mutlaka tımarhâneyi hatırlatacakdır!

Büyük Üstâd Merhûm Necib Fâzıl Bey’in bir tek cümlesi vardır ki, bu CHP denen ve içdeki haçlıdan bin beter haçlının keyfiyetini en keskin ve en mahrem noktasına kadar her şeyiyle ortaya koyucu bir bedâhet arzeder:

“Bu dünyâda hiçbir rejim mevcud değildir ki, CHP karanlığı önünde, IŞIĞIN tâ kendisi olmasın!”

 (Rapor 10, s.15, Temmuz 1980)

(İntişârı: 06.02.2016)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir