İSLÂMCI YENİ YIL BALOSU
Dr. Malatyalı Muhammed REŞÂD
“Noel bayramınız mübarek olsun”
koyu şeriatcı bir belediye
I.
Eski ve çirkin malatyadan usanmış, yeni malatyanın gözelliklerini seyr u temâşâ etmek içün fahrî kayhan boulevardına revân olmuşdum. Sağda ve solda dikilmiş apartmanların mi’mârî estetiğine heyrân şeklde bakınarak yürürken kendimi ânîden, yolun ortasındaki bir çukurun içinde buldum. Beni kendime getiren ve bana böyük malatya şehrinde buluduğumu hâtırlatan bu çukurun içine düşdüğüm içün, Allaha hamd etdim. Zîrâ pek a’lâ, yolun karşısından gelen bir arabanın altında kalarak da malatyada bulunduğumu hâtırlayabilirdim. Netekim şeritlerden birinin kapalı olduğunu, bir çok hâlde kalb gözünüzün açık olması vuku’unda anlayabiliyor veyâ anlamadan, hissen seyr u sefer ediyorsunuz. Her hâl u kârda, new yorku ve londrayı kıskandıracak güzellikde inşâ olunmuş, -şahsen uydurmayı düşündüğüm bir rivâyete göre- mi’mârlık fakültelerinde numûne olarak okutulacak bu binâların arasında gezinmenin verdiği hazz ile mahzûz, gezinmeye devâm etdim.
Şehir pilancısı böyüklerimiz, düz yolda yürümekden cânımızın sıkılacağını düşünerek, fahri kayhan boulevardına tatlı kıvrımlar, ba’zen kıvrım kıvrımlar vermişler ki kendimize gelelim ve özümüzü unutmayalım. Niyâzî-i mısrî boulevardını düşünürseniz, ne kadar mühimm bir mes’eleden bahs etdiğimi der-hâl anlarsınız. Memleketi içün hîç bir fedâkârlıkdan kaçınmayan seyhan semercioğlu bey, bir menkıbesinde denildiğine göre, isminin başındaki s harfine benzeyen sokaklar ihdâsı ile halkımıza bunu yâdigâr bırakmış. Bu dediklerimi okuyan Müslimânlar zann eder ki roma usûlü düppedüz câddelere tarafdârım. Benim merâkım, literatüre “rantiyye sokak tanzîmi patolojisi” diye geçmesini teklîf etdiğim câdde bağırsak kıvrımlarının seyr u temâşâsından ‘ibâretdir. O köhne, tahrîb edilen, Müslimânların malatyasının müstakîl iki katlı evlerinde yaşayan ve bütün İslâm şehirlerinde müşâhede edilen sokak nizâmının seciyyevî husûsiyyetinden haberdârım. Kezâ o evleri yıktıkları yerlerin arsaları üzerine tek milim zâyi’ olmamacasına ucûbe apartmanlar diktiklerinden habersiz de değilim.
II.
Sonradan görmeliğin bütün estetiğini aks etdiren residence isimleri ve binâ ucûbelerinin arasında yürürken, jesse james bar-café-restoran unvânlı bir yere tesâdüf etdim. Bu yerin ne olduğunu anlamamın beş altı dakîka alması, belki de çukur travmasındandır. Üstâd necîb fâzıl, bir seyyâhât-nâmesinde, vanda bir dağ başında grand palace unvânlı bir derme çatma otel müsvettesinden bahs ediyordu. Ben ne içün henry james unvânlı bir pub-café-kebâbhaneyi beğenmemeliyim? Globalleşen, gözelleşen, kayısı ağaçlarının yerinde kazık gibi binâlar göğeren malatyamızda, ne içün lancaster gate unvânlı bir café-meyhâne bulunmasın? Hâsıl-ı kelâm, okur yazarlığım ve çukurdan çıkmış kafamın ismini anlamağa kâfî gelmediği bu alla franca mahalle dâhil oldum. Kapıda beni pek şûh edâ ile karşılayan, sıkma-baş, sıkma-kot, sıkma-gömlek bir garson bacımız buyur etdi. Tam “Öyle bir uğrayacakdım.” diyecekdim ki kenârda gördüğüm el i’lânları hayâtımı değişdirdi, bildiğim bilmediğim bir çok şey’i yerinden etdi:
Meğer, hiltonda başlayıp anemon otelinde hitâm bulacak, muhâfazâkâr yeni yıl balosu tertîb olunuyormuş. Memleketimizin bütün sonradan görme, yeni elite ve zengin zıp-çıktıları bu partyde bulunacaklarmış. Kur’an tilâveti ile başlayıp mevlîd kıraati ile bitecek, vehhâbîsinden tarîkat ehline, alevîsinden putperestine, zencisinden malatyalısına, hattâ çırmıxtılısına kadar malatyanın bütün kültür mozaiğini kucaklayacak bir müdhîş meclîse da’vet ediliyormuşuz. Hilton otelinde hazret-i İsa aleyhi’s-selâmın rûhuna okunacak Kur’an tilâvetine, malatyanın en riyâkâr mevlid-hânları da’vet edilmiş. Kur’an okunurken Allah aşkıyla kendini orta yere atmaya âmâde animatörler hâzırmış. Tilâvet-i Kur’ândan sonra, takdîmciliğini çarşaflı bacılarımızın edeceği, üzerinde muhammed ‘âkîfin resmlerinin bulunduğu millî piyanğolar çekilecek; ‘ali baba, kara babanın rûhlarından, piyanğonun kendilerine çıkması içün istimdâd edilecek ve nehâyet kadınlı erkekli, ya’ni âile düzeni içinde kafalarda huniler, mutlu malatyalı kalabalığı AVMye doğru fener alayı tertîb edecek. AVMnin önündeki noel ağacından hediyelerini alanlar, gene bahis mevzuu kalabalığın ardınca anemon oteline doğru yola düşecekler.
III.
Tebdîl-i kıyâfet ile balo eyleyen malatyalıların arasına karışdım. Kimler yok, kimler? Kimler var, kimler? Hey’et, planlandığı şekilde pür-cümbüş anemon oteline doğru yürümeye başladı. Pencerelerden el sallayanlarmı dersiniz, kenardan musâfaha eyleyen hacı amcalarmı dersiniz, ağzı duâlı hem-şehrilerimizin en islâmcı uslûbla; “Allah bu yeni yılda ğazzede ızdırâb çeken kardaşlarımıza yardım etsin…”le başlayan duâlar etmelerimi dersiniz… Minâreleri kandil gecesi gibi aydınlatmışlar. “Hoş geldin yâ yeni-yıl” diye mahya sallandırmışlar. Câdde boyunca ışıkları yanan pencerelerinden ma’lûm oluyor ki içeride kesîf noel faaliyyeti var ve uyuyan neredeyse yok. Bir de sabah nemâzı vaqti o pencerelerde ışık görseniz…
Başıma ağrı girdi, mîdem havalandı, ayaqlarım yavaşladı. Kalabalık ilerlerken ben geri kaldım. Yolun kenarında, yıkılıp yerine AVM yapılasıca şeker fabrikasının orada, karaltılar gördüm. O tarafa doğru yoldan çıkdım. Toz toprak havalanmış, Kur’ân, ilâhî sesleri. Bu seferkiler evvelki şarlatan kalabalığınki gibi de değil: Kâmilen rûhânî: Kalabalık bir hey’et, malatyayı terk ediyor. Ön tarafdakileri tanıyamadım, arkaya doğru; şeyh niyâzî-i mısrî, şeyh osman, şeyh hulûsî efendi, kul ibrahim, boranlı şeyh, van müftüsü, karslı hoca, topal said, said çekmegilin rûhları. Hey’etden, en gençleri sayılan said beyin yanına kendini tanıyorum diye yaklaşdım: “Hocam, hayırdır nereye böyle?” diyecek oldum, yüzüme tükürmesinmi! Yaşarken efendiliğinden başka bir hâlini görmediğim adam, niye yüzüme tükürdü? Artık öndekilere yanaşsam, kesin tortop olurdum” diye düşünürken, said beyle kendi yaşarken konuşduğumuz bir mes’eleyi hâtırladım: Daha “mekkenin fethi günü kutlamalarını” uydurup bu günü 31 aralığa sâbitlemedikleri zemânlarda, 1972ler civârında saîd bey, noel kutlamalarına muhâlefet içün malatyada, mehmet âkifi yâd etme günü icâd etdiklerini anlatmışdı. Elinin tersi ile ankara yolu boyunca tepinerek anemon oteline yürüyen kalabalığı gösterdi: “Bunların olduğu yerde ne işimiz var. Yazıklar olsun senin gibilere ki emr-i bi’l ma’rûfdan geri durdunuz.” dedi ve hey’etiyle berâber kayb oldu. Ebu’l hasan en-nedvînin, hazret-i mevlânânın türbesini ziyâret etdiğinde, “Hazret-i pîr, burayı çokdan terk etmiş.” dediğinin hikmetini böylece anladım. Yüzümü yıkayıp noel kalabalığına döndüm ki, ne göreyim: Tepinen kalabalığın suratları, tükürük, balğam kaplı ve bundan habersiz, gülüyor, eğleniyorlar.
IV.
Malatya sosyetesinin parası mukâbili ‘arz-ı endâm etdiği, erkân-ı devletin, köyümüz eşrâfının devâmlı sûretde kıymetli fikrlerini, muvaffakiyyetlerini, hizmet yolunda kendilerini nasıl telef etdikleri hakkındaki mütevâzî beyânlarını neşr etdikleri, ismi lâzım olmayan bir mecmuâ var. Bu mecmuânın “noel bayramı” husûsî sayısının arkasında, ‘ibretlik bir liste mevcûd: Protokol sırasına göre, gizli-şeriatcı partiye mensûb bi’l-cümle ekâbirin noel tebrîkleri. Birer kafa fotoğrafının altında, “Azîz hemşehrilerinin yeni yılını tebrîk eden” adamlar. Bunların mühimm bir kısmı nemâz da kılar. İçlerinde, gençliğinde “Fî zılâli’li’l-Kur’ân” okumuş, orada seyyid kutubun yeni yıl kutlayanların Müslimân olamayacağını ifâde etdiği satırlardan haberdâr olan, eski mücâhid, yeni müteahhîd kimseler var. Şu ve bu tekyeye, cemaate mensûb kimseler var. Bunların ittifâkla “yeni yıl” kutlamalarını, bir tenkîd eden duydunuzmu? Allah Allah, elimdeki bu balğam nedir? Hezeyânmı görüyorum ne?
Senede bir def’a olmaq üzere, “Noel Babanın Malatyası” isimli bir mecmuâ neşr etmeye qarar verdim. Bu mecmuâda yaşıyan ve ölen Müslimânlardan mülâkat alacağım. Burada malatyanın nasıl rezîl, dînsiz, şahsiyyetsiz, noel kutlayan bir şehir hâline geldiği hakkında fikrlerini yazacaklar. Kapakdaki zâtın, kafasında nemâz takkesi, ucu kınalanmış bir kucak saqqalı, sırtında cübbesiyle bir kafası olacak ve fakat bu zâtın burnundan sümüğü akacak. Mecmuânın arka tarafında, noel veyâ yeni yıl kutlamayan eşrâfımızın, beyânları bulunacak. Beyânât metni standart olacak: “Gavurların yeni yıl belledikleri rezillikden uzağız. Müslimânız. Bu günü ve geceyi, bizim gibi her hangi şekilde kutlamayan kardeşlerimizi tebrîk ediyoruz. Resmen İslâmî takvîme geçilmesini ve bütün işlerde bu takvîmin hâkim olmasını destekliyoruz.” Bakalım kaç kişi bunu imzâlayacak?
V.
Malatya belediyesi, “yeni yıl tebrîki” adı altında, billboardlarda o i’lânları neşr etdiği zemân, bir Allahın kulu, reîs beye veyâ bu işi irtikâb edenlere, Allah rızâsı içün, “Ne ediyorsunuz? Bu hareket Müslimâna yakışıyormu?” diye sordumu? Buna mecbûrmu kaldınız? O i’lânları neşr etmeseniz oymu kayb ederdiniz? Yoksa bu siyâsî parti karârımı? Yukarıdan birileri, “Noel kutlayan malatyalılara şirin görünün”mü dedi? Sakın iş-güzar, az düşünüb çok konuşan birileri, “Reîs-i cumhuriyyet cenâbları kutlamış, sadr-ı a’zâm hazretleri kutlamış, biz kimiz ki kutlamayalım?” diyerek “Günâhı onların boynuna fıkhı”nımı işletdi? Denâet işlerinin câmi’lerde okutturduğu hutbelerde bile yeni yıl kutlanırken, bu ne fundementalistic radical reaction? Diyânetin neşr etdiği; İslâmla, ‘akılla, mantıkla alakası olmayan saçma sapan cum’â hutbesi metni dahi, insâf sâhiblerinin kendine gelmesine kâfî.[1] Noel günündeki cum’â hutbesinde, Müslimânlara nefslerini hesâba çekmelerini, putperest roma-kilise-seküler takvîmi esâsında telkîn edecek kadar fıkhını, aklını kayb etmiş bir müessesenin, Müslimânlar üzerinde otoritesi olamaz. Kezâ, kendilerini dînî otorite saymasalar da insânlar üzerinde emir sâhibi sayan kimselerin, bu gibilerini taklîd ederek ma’zûr olmayacaklarını i’kâz edib, yüzümü bir daha yıkayayım.
21IV1437/1II2016