AKP Eşittir CHP Değil Ama, Bu Benzerlik Ne?
19 Haziran 2018
Bir “Dinlerarası Diyalog”cunun Ağzından Noel Baba…
24 Aralık 2018

YENİ HIRİSTİYANSEVERLER…

Ali EREN Hocaefendi

 

Dünyanın jandarmalığını zamanımızda nasıl ABD yapıyorsa, ondan önce de aynı işi İngiltere yapıyordu.

Oluk oluk Müslüman kanını zamanımızda nasıl ABD akıtıyorsa, ondan önce de aynı cinayeti İngiltere işliyordu.

ABD bugün nasıl öldürebildiği kadar Müslüman öldürüyor, öldüremediklerine de zulmetmek için elinden gelen gayreti gösterip Müslümanların içinden kendine bağlı kimseler buluyor ve onları kendini müdafaa için kullanıyorsa, daha önce de İngiltere aynı işi yapıyordu.

İngiltere o zamanlar, “Üzerinde güneş batmayan imparatorluk” olarak övünür, Müslümanlar içindeki hainler de İngiltere’nin adamı olamazlarsa dövünürlerdi.

İngiltere’nin nüfuz ve tesiri, o kadar fazlaydı ki bizde “İngiliz muhibleri / sevenleri cemiyeti” adında bir dernek bile vardı.

Bu derneğin üyeleri İngiliz olmadıkları, yaşadıkları memleket de İngiltere olmadığı halde, kalpleri İngilizleri ve İngiltere’yi seviyordu. Kalpleri, okyanusta ABD ile ortak olan İngilizler için ve İngiltere için, “İngiliz, İngiliz…” diye atıyordu. Çünkü onların kalbi Müslümanları değil Hıristiyanları seviyordu. Onların kalbi bizden yana değildi, onların kalbi İngilizlerden yana idi, onların kalbi gâvurdan yana idi…

Kalpleri gâvurdan yana olanlar hakkında Kâinatın Efendisi ise şöyle buyuruyordu:

“Kişi sevdiği ile beraberdir.”

İslam inancına göre Allah’ın son peygamberine ve son kitabına inanmayan kimseler gâvurdur ve gidecekleri yer cehennemdir, orada tadacakları azap da ebedîdir.

“Kişi sevdiği ile beraber” olduğuna göre, kalbi gâvurdan yana olanların âkıbeti de gâvurların âkibeti gibi olacaktır.

Değerli dostlar!

Her ne kadar sadece ABD ve İngiltere’den bahsediyorsak da bütün Hıristiyan yöneticiler de aynı. Al birini vur ötekine…

Meselâ Cezayir’de Müslümanlara katliâm yapan Fransa da aynı.

İkide bir Müslüman öldüren Almanya da aynı.

Meclislerinde bize açıktan açığa hakaret edilen Hollanda da aynı.

Bir câminin yapımına bile tahammül edemeyen Yunanistan da aynı.

Ezan okunmak için bile değil, sadece o binanın cami olduğu bilinsin için minare yapılmasına bile tahammül edemeyen İsviçre de aynı.

Sevgili Peygamberimiz’e hakaret edilen karikatürlerin yapıldığı ve bunun fikir serbestliği kabul edildiği Danimarka da aynı.

Hıristiyanlığın merkezi olan Vatikan’ı içinde bulunduğu İtalya da aynı.

Tabii ki hepsi aynı olacaktır. Çünkü Hıristiyan âleminin yani Vatikan’ın başı olan ve geçen senelerde Sevgili Peygamberimiz’e hakaret eden Papa da aynı.

Ve bunların hepsi Papa’nın çocukları…

Öyleyse bunların içinde insan denilecek hiç kimse yok mu? % yüzü mü insanlığını kaybetmiş bunların?

Tabii ki hayır.

Onların içinden de Müslüman olanlar çıkıyor. İnsanlıklarını kaybetseler hiç Müslüman olurlar mıydı?

Ya Müslüman olmayanlar? Onlar insan değil mi?

İnsanlıktan soyulmuş bir canavar değilse tabii ki insan. Ne var ki hak dini kabul etmeyen bir insan.

Gayr-i Müslimlerin insanlığını kaybetmiş olanları, genlerinde şifa bulmaz bir Müslüman düşmanlığı taşıyan yöneticileri ve o yöneticiler gibi düşünenlerin hepsi…

Hıristiyanların aslı faslı olmayan hayâlî sembolleri Noel Baba bile yalancı…

Öyle yalancı ki taa sakalına kadar…

Yalancı takma sakalını tutsanız elinizde kalır…

Çok da utanmaz, çok da yüzsüz. Kapıdan kovsanız bacadan girer.

Hıristiyanlar, -istisnalar hariç- Papa’sıyla ve Noel Baba’sıyla zaten hep böyle de onların içimizdeki avukatları, ücretsiz dava vekilleri neyin nesi?

Kim bu ücretsiz dava vekilleri?

İngiliz Muhibleri (sevenleri) Cemiyeti’nin azaları desek değil. Çünkü İngiltere eskisi gibi artık zamanımızın jandarması değil ve artık böyle bir cemiyet de yok. Onun yerine artık Hıristiyanları sevenler ve  ABD uşakları var…

Bunlar açıktan açığa, “Hıristiyan Sevenler ve ABD yağdanlıkları.”

***

Ocak ayı başında Keşan Müftüsü –o da sadece bir espri olarak- “Noel Baba dürüst biri olsa kapı dururken bacadan girmez” dedi ya sen misin böyle diyen, bazıları ciyak ciyak ciyakladılar.

Müftü hakkında o kadar çok şey yazıldı çizildi ki yazılanlar yazı olmaktan, haberler haber olmaktan çıktı, Keşanlı Ali Destanı’na döndü.

Niye böyle yapıyorlar dersiniz?

“Hep beraber bu müftünün üzerine gidilsin ki bir daha kimse böyle sözler söylemeye cür’et edemesin” diye mi?

Yoksa, Türkiye’de böyle sözler söylenirse, maazallah gâvurcukların nazik kalpleri incinir, mahzun olurlar diye mi?

Hem geçmişleri hem şimdiki tatbikatları Müslüman katliâmıyla dolu olan Hıristiyanların yüzlerini hafiften kekremsi hale getirecek basit bir söze bile –kraldan fazla kralcı kesilerek- fena halde bozulan güruh kimdir, neyin nesidir ve bunlar nereden türemiştir?

Eski “İngiliz muhibleri / sevenleri cemiyeti” yerine şimdi gayr-i resmî “ABD sevenler derneği” var olduğuna göre, bunlar “Hıristiyan Sevenler ve ABD yağdanlıkları” mı yoksa?

Öyle ya… Hıristiyanların, dolayısıyla en büyük Hıristiyan devlet olan ABD’nin gül hatırını kıracak sözler sarf edenlere karşı çıkanlar, ABD hayranı ve ABD destekçisi değillerse nedir?

***

Vaziyet ortada. Öyleyse bu memlekette Hıristiyanlık hakkında söz söyleyecek olanlar haddini bilip ayağını denk almalı.

Öyleyse örneğine bakıp aynen onun gibi hareket edeceksin. Meselâ ne yapacaksın?

Hıristiyanlar bizim canımızdan çok sevdiğimiz Peygamberimiz’e hakaret etseler bile, sen vurdumduymaz olacaksın ve “Onların ellerinde olan İncillerin Allah tarafından gönderilen İncil olmayıp insanlar tarafından bozulmuş kitaplar olduğunu” söylemeyeceksin.

İnandıkları kitabın Allah tarafından gönderilen bir kitap olmadığını, Allah kelamı olmadığı için de “Hıristiyanların kitapsız bir topluluk olduğunu” da söylemeyeceksin.

Hıristiyanların, “Hazreti İsa’yı bizim inandığımız gibi Peygamber değil ilah kabul ettiklerini, bir insanı ilah kabul ettikleri için de kâfir olduklarını” dile getirmeyeceksin.

Ellerindeki İnciller bozuk olduğu için kitapsız olduklarını, Hazreti İsa hakkındaki bozuk inançları bakımından da peygambersiz olduklarını, dolayısıyla her iki cihetten de imansız sayıldıklarını ve “kâfir olup ebedî cehennemlik olduklarını” hele hele hiç anmayacaksın.

Bu bakımdan Hıristiyanlar her cihetten imandan uzak oldukları halde, onların cennete gireceklerini söyleyecek, tersini konuşmaktan fersah fersah kaçacaksın.

İslam inanç ve itikadına göre, “Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olacağı gibi, kâfire mü’min / imanlı / cennete girer diyenler de imanlarını kaybederler.” Ama sen bu gerçeği, bile bile gizleyeceksin ve “Hıristiyan ve Yahudiler cennete girer diyenler cennete giremez” demeyeceksin.

 Hıristiyanların din büyüklerinin / papazların anlattıklarının, Müslüman din adamlarının / hocaların anlattıklarıyla aynı olduğunu arada fark olmadığını söyleyeceksin. “Bir papazın anlattığı ile bir müslümanın anlattığı arasında bir fark olacağını zannetmiyorum” diyeceksin.

Bugünkü Hıristiyanlığın, Hazreti İsa’nın tebliğ ettiği din ile alâkası olmadığını, bugünkü Hıristiyanların da Hazreti İsa’nın peşinden gitmekle alâkaları olmadığını biliyorsun ya bu bilgin kendinde kalsın. Ama “Hazreti İsa’nın peşinden gitmek, yapılabilecek en güzel şeylerdendir” diyerek Hıristiyanları övecek ve Hıristiyanlık propagandası yapacaksın.  

Böyle söylersen, İslamı iyi bilmeyen gençler “Demek ki Hıristiyanlık ile Müslümanlık arasında fark yokmuş” derler ve Hıristiyan olmasalar bile hiç olmazsa Hıristiyanlığı da hak bir din zannederler, böylece sen de vazifeni yapar itibar kazanırsın.

Artık eskisi gibi İngiltere dünyanın jandarması olmasa da bakarsın Amerikalarda el üstünde tutulursun. İtibarlı adam olursun. Ünün âfâkı sarar. Kâşânelerde yaşarsın. Emrine hizmetçiler verilir. Bir dediğin iki edilmez.

Rusya’ya kaçan komünist Nazım Hikmet’in rubleye boğulduğu gibi sen de dolara boğulursun.

Sıkıntıya düşmek istemiyorsan, Hazreti Resûlüllah’a ve Hazreti Kur’an’a iman etmeyenlerin, (Hıristiyanların ve Yahudilerin) imanlı sayılmayacaklarını bilhassa söylemeyeceksin.

Korkma. Arkanda, başta Irak ve Afganistan’a dembokrasi getiren dağ gibi ABD olmak üzere onunla inanç birliği içinde olan top yekûn Hıristiyan âlemi olacak.

Bu takdirde Müslümanlardan tepki alacağından korkuyorsan, ondan da korkma! Koskoca ABD ve Hıristiyan dindaşları ne güne duruyor. Sen onların inançlarını tenkit etmeyeceksin de onlar seni bütün dünyaya cici bir adam olarak tanıtamayacaklar mı?

Bütün bunlar hayal değil, olacak şeyler. İstersen bir dene gör…

Zihnine, “İyi ama onlar Hıristiyan. Müslümanlar onların sözlerine inanmazlar ki” gibi bir düşünce bile gelmesin. Çünkü kim ne derse desin, herkes eninde sonunda senin kendi tavrına bakmayacak mı? Öyleyse sen de bunu kullan.

Ne yap?

Hiç mi aktörlüğün yok? Çık, biraz hüzünlen, ağla. Ağlayamıyorsan ağlar gibi yap. Unutma ki hiçbir yumuşak kalpli insanın kalbi gözyaşı karşısında dayanamaz. Müslümanlardan daha yumuşak kalplisini mi bulacaksın?

Ağlayamam diye düşünme, tasalanma. Bak, tiyatro sanatçıları ağlanılması icap eden yerde her defasında nasıl ağlıyorlar. Sen de ağlayabilirsin. Dene gör…

Gerçi İslam Peygamberi Muhtârül Ehâdîs isimli eserdeki 80 numaralı hadis-i şerifte “Bir kulun kötülük ve mâsiyeti / günahı son haddini bulduğu zaman o kul gözlerine hâkim olur. İstediği zaman yaş dökerek ağlar” buyuruyorsa da kaç kişi bu hadis-i şerifi hatırlayacak da senin ağlamanın samimi mi yoksa aktörce bir ağlama mı olduğunu bilecek!

Evet, söylemek istediklerimi dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalıştım.

Bundan sonrası sana kalmış artık. Takdir senin. İstediğin gibi hareket et…

Bil ki böyle yapanların dünyaları âbâd oluyor. Nümunesi ortada.

Âhiret mi?

Hâ onu işte hiç sorma…

Onu sorduğun zaman, iş değişir.

O zaman İslâmî ölçüler devreye girer ve cevabı şöyle olur:

Hasired dünyâ vel âhireh: Dünya da felâket âhiret de…

 

(İntişârı: 17.01.2012)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir