Müslüman milletler arasında görülen her türlü kötülükleri ve tesettürsüzlük/açık-saçıklık alışkanlığını İslam dini kesinlikle reddeder.
İslâmî hükümler, alışkanlıklara ve insanların yaptıklarına göre değerlendirilmez, ama insanların yaptıkları İslâmî hükümlere göre değerlendirilir. Bir şey hakkında hüküm vermek için, onun İslama uygun olup olmadığına bakılır. O şey, İslama uygunsa güzel, değilse kötü ve yasaktır.
Ebû Seleme radıyallâhü anhâ Vâlidemiz’den rivâyet olunuyor:
“Cilbablarını (dış örtülerini) üzerlerine alsınlar” meâlindeki Ahzab sûresinin 59. âyet-i kerimesi nâzil olunca, ensar ve mühâcir kadınları Allah’ın emrine yapışıp hemen şeriatın istediği şekilde örtünüverdiler. Bir ihtiyaç için evlerinden çıktıkları zaman da ağır başlı ve vakarlı hareket ederler, üzerlerine siyah renkli elbise giyerlerdi.”
***
Şeriatın emrettiği tesettürün aslı ve esası, âyetlerle emredilen kesin bir hükümdür. Böyle olduğu hakkında İslam âlimleri görüş birliği içindedirler. Tesettürün nasıl olacağı hakkında ise ashâb-ı kirâm ve müctehid âlimler arasında değişik görüşler vardır.
İslam âlimlerinin büyüklerinden ve Hanefî fıkıh âlimlerinin seçkinlerinden Alâüddin Ebûbekir bin Mes’ûd el-Kâsânî Hazretleri, Bedâyiu’s-Sanâyi’ isimli eserinde diyor ki:
“Âyetteki, “Zînetlerini açmasınlar” emrindeki “zînet” iki kısımdır. Birisi görünen zînet, diğeri görünmeyen zînettir.
Görünen zînetler; sürme, parmaktaki yüzük, kına, ayaktaki gümüş halkadır.
Görünmeyen zînet; iç başbağı, saçbağı, küpe, göğüs, gerdandaki takı, inci vesaire, bilezik, bazubend, bacak ve incikteki halhaldır.
Âyette açılması yasak edilen ise, zinetlerin kendileri değil vücuttaki takıldıkları yerdir. Zira zînetin kendisi sokaklarda herkesin gözü önünde zaten alınıp satılmaktadır.
Âyet-i kerimede, ayırım yapılmadan sadece “zînet” kelimesi geçtiği için, bu kelime görünen-görünmeyen zinetlerin her iki kısmını da içine alır. Şu halde, “Zînetlerini açmasınlar” emrince, İslam dinini kabul ve ona iman etmiş olan kadınların, yakınları olmayan erkeklerden, üzerlerindeki hem görünen hem görünmeyen zinetlerinin yerlerini açmaları yasaktır. “İhtiyaç ve zarûretten dolayı görünen uzuvları müstesnâ” buyurulduğuna göre de görünen zînetlerin bulunduğu yerler yani yüzler ile ellerin açık olmasına izin verilmiştir.
Bedâyi’ ve Kifâye isimli eserlerde şöyle deniliyor:
İhtiyaç ve zarûretten dolayı kadınların yüzleriyle elleri, görünmesi yasak olan avret yerleri hükmünden çıkarılmıştır. Çünkü bir kadın alış-verişe, herhangi bir şeyi alıp vermeye ve diğer bazı işler yapmaya muhtaç oluyor. Bu da ancak görünen zînet olan yüz ve ellerin açık olmasıyla yapılabilir.
İşte bundan dolayı, kadınların sadece yüzleriyle ellerinin açık olması helal kılınmıştır.
Nitekim, Hazreti Ali kerremallahü vechehû Efendimiz ile İbn-i Abbas Hazretleri, “İhtiyaç ve zarûretten dolayı görünen uzuvları müstesnâ” cümlesiyle, açılmasına müsaade edilen organların, ancak görünen zînet olan yüz ile eller olduğunu” söylemişlerdir.
Hanefi mezhebinin hükmü de böyledir. Nitekim İmam-ı Azam Hazretleri’nin mezhebince, yüzler ile eller ve bir rivayete göre ayaklar hem namazda, hem de bakmak konusunda avret değildir, (açık olmaları câizdir.) Bu organların açık olması haram olmadığı gibi, yabancı bir kadının bu organlarına şehvet olmaksızın bakmak da haram ve yasak değildir.
Ancak, bakmanın şehvete sebep olacağı kesinse veya şehvet meydana gelme ihtimali varsa, yabancı kadınların el, yüz ve ayaklarına bakmak bile, şer’an haram ve yasaktır. Zira “El-aynâni yezniyân / Gözler zina ederler” hadis-i şerifince, şehvetle bakmak bir nevi zinadır.
(İlk intişârı: 30.08.2014)