Mühim Ve Şart Olan, Allâh’ın Müslüman Dediğini Olabilmek…
31 Ocak 2011
Şevket Eygi Bey Tenâkuza Düşmeden Yazmalıdır…
20 Haziran 2011

1) Numan Beyin tüy sıklet rakîbi Profesör Doktor Kamalak Bey’e gelince… “54. Hükûmetin Başbakanı ve Millî Görüş Lideri ve Saadet Partisi

SP BAŞ DEMOKRATI PROF. DR. MUSTAFA KAMALAK BEY İLE SAMÎMÂNE BİR YÂRENLİK…

Ahmed SEYYİDOĞLU

 

1) Numan Beyin tüy sıklet rakîbi Profesör Doktor Kamalak Bey’e gelince… “54. Hükûmetin Başbakanı ve Millî Görüş Lideri ve Saadet Partisi Genel Başkanı Profesör Doktor Erbakan’ın” halefi olarak Maraş şivesiyle tatlı tatlı mitingler lutfediyor!. Televizyonun birinde âile ferdlerinin göz kamaştıran târihçe-i hayatlarına da temâs edişi var ki,bütün dünyâ imrense yeridir, müthiş!.

2) Kerîmeleri Hanımefendi okumuş ve “Kadın doğum tabîbe-i Hâzıka-yı Müslime-i Âdilesinden bir böyyük ve ulu kişi” olmuş!

Mahdûm-ı âlîleri Beyefendi, vâlide-i muhteremeleri Hanımefendi ile berâber peder-i âlîlerinden müdevver avukatlık bürosunu (ofisi dersek biraz daha havalı da olur!) muvaffakiyyetle idâre ediyorlarmış!

3) Bir de Kamalak Bey o TV programında bütün cümle âleme aynen anlatdılar ki, zevce-i muhteremeleri Hanımefendi ile izdivâc eylediklerinde, refîkaları Hanımefendi daha liseyi dahî ikmâl etmemişler imiş! Lâkin pek müstesnâ bir hatun kişi imişler ki, lise bitmiş, arkasından bir hukuk fakültesi ve onun arkasından bir iktisad fakültesi ve böylece tamı tamına 2 üniversite!. Sonra da avukat olarak mahdum beyle, Kamalak Bey’den müdevver büroda daha doğrusu ofisde, avukatlık yani muhâmîlik icrâ ederlermiş!.

4) Zevce-i muhteremeleri, dembokrasi Dininin tâğûtî mahkemelerine kimleri müdâfaa içün ve hangi kıyâfetle girip çıkarlar bunlar mechulümüz!. Hükkâm-ı cumhuriyyeden ara sıra mahkeme fırçaları da yerler mi, bunu da bilmiyoruz!.

Hârika ve şâhâne DEMOKRAT örnek bir âile!. Âile karne ve karesi de böylece bütün dünyanın bilgilerine arzedilmiş oluyor ki, “seçmen vatandaşlar!” Kamalak Bey’imizi iyi tanısınlar ve ona göre “de oy anam oy!” diyerek oy versinler!. Parti pazarlamanın artık bugün nerelerden geçdiği de iyi bilinsin!

5) Üstad Merhûm’un hemşehrisi Profesör Kamalak Bey’e, O’nun “Destan” nâm manzûmesinden 2 beyti de okumadan geçmeyelim:

“Utanırdı burnunu göstermekden sütninem,
Kızımın gösterdiği kefen bezine mahrem.

Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emâneti?

Ne diyelim “Seâdetler!” Profesör Kamalak arkadaş!

6) Söz Merhûm Üstad’dan açılınca bazı mısrâlara daha intikâl etmemek vefâsızlık olur. Okuyalım:

“Vatan yüzelli yıldır,
Manâda bir harâbe.
Artık îmân ve ahlâk,
Türbedârsız bir türbe.

Bağlıdır bu felâket,
Tek tipe, tek sebebe.
Bu tip, mücerred model;
Batı ajanı kahbe!
Sürüyü teslim eden,
Avrupalı celebe…

Üstâd ne güzel teşhis buyurmuş ve ve bugünki yüzbin belâ ve ıstırâbın “tek tip ve tek sebebini” Batı dembokrasi Dini de dâhil onun bütün pisliğini (model) olarak alan “Batı ajanı kahbe!” ye bağlıyor… Bir de milleti “Avrupalı celebe!” pazarlayanlar yok mu?!

7)Okuyalım Profesör Kamalak Bey! Hemşeriniz ve çok sevdiğinizi söylediğiniz Üstâd Merhûm yazıyor… Parti-pırtı, dembokrasi, Ebû Cehil, İbni Sebe, körebe, münâfık liderler, v.sâire, hepsi mısrâlarda bir formül gibi ortada ve onlara “yüklenivermiş!”

Bizde profesör derler
Kitab yüklü merkebe!

Ne bulduk parti parti,
Eyledik de tecrübe?
Bir kısmı Ebû Cehil,
Bir kısmı İbni Sebe.
Gerçeğe aykırılık;
Uygunsuzluk mezhebe…
İslâm, gidip gelen top,
Bir hizipden bir hizbe…
Hakk yolunda bir lider;
Memûr Hakk tahrîbe.

Bîçâre demokrasi,
Karanlıkda körebe!
Parti, bölücü âlet,
Batı’dan bize hibe.

Üstâd Merhûm bu “Meydan Şiiri” nâm manzûmesini 1975’de yazmış! CHP’yi hükûmet yapdığınız yıllar… Nasıl?

9) 54. Hükûmetin başbakanı, Millî Görüş Lideri ve Saadet Partisi Reis-i Umûmîsi Profesör Doktor Necmettin Erbakan’ın halefi de, ancak ona böylesine lâyık bir zât olmalı değil midir efendim!

10) Kamalak Bey, dembokrasi Dini mitinglerinde “Size Erbakan Hocamdan selam getirdim!” diye bir yol izlemekdesiniz!. Bizim de Âhıret’e intikâl eden mevtâlarımız var, zaman zaman onların kabirlerini ziyârete de gidiyoruz! Ancak hiçbiri, “benden falankese selâm götür!” gibilerde bir ses sadâ çıkarmıyor!. Zâtınızı doğrusu gıpta ile ta’kîb ediyoruz!. Bu selâm alıp götürme işinin bir bâtınî yolunu bulmuşsunuz ki, muvaffakıyyetle tatbik ediyorsunuz!. Bunun formülünü bizlere de acebâ lutfetseniz, biz de bu işden (seçim dışı zamanlarda da) biraz nem’alansak ne buyrulur?.

11) Yoksa bu işin esrârı ve tasavvufî sırları, şusizin partinin umrelerde bile propagandasını yapan cübbeli Ahmed Molla’nın çantasında olmasın!. “İslâmiyet’de boş oy vermek yokdur!” diye TV’lerde sizin içün tâze ve rafadanlık fetvâlar bile höykürüyor!. Âdem Aleyhisselâm’dan beri müslümanlar nerede bütün müşrik, zerdüşt, Nasrânî, yehûdî, dembokrat, mason, lûtî, reenkarnasyoncu, diyalogcu, tarihsellikçi, ateist, zındık, zenperest, soyguncu, hayâsız, uğursuz, cenâbet, ayyaş ve münâfık sürüleri ile bir sandığa gidip onlarla müştereken, el ve gönül birliği ederek, başlarına bir reis ve idâreci seçmişler?. Bu cübbeli kaset molla, dembokrasi dini ile İslâmiyet’i halt edip (karıştırıp) yeni bir din mi icâd etmenin peşinde yoksa?!

12) Kur’an, tefsîr, hadis, siyer, icmâ’ ve fıkıh (İslâm Hukûku)nun mukaddes kaynaklarına baktığımız zaman, Allâh Azze ve Celle’nin “müslümanım!” deyip de gerçekden müslüman olanlara yüklediği son derece kat’î bir mükellefiyet, mecbûriyyet ve me’mûriyyet var ki, o da, müslümanların mücerred Kur’an ve Şerîat’a dayanarak (Allâh’ın irâde ve hâkimiyyetine) inkıyâd eden liderlere, idârecilere ve hükûmetlere sâhib olması ve ancak onlara “itaat!” etmesi, onlar velî tanıyıp ancak onlara bey’at etmesidir…

Ümmeti idâre edeceklerin de, “ehl-i hâl ve’l-akd” denilen ve son derece Allah korkusuna mâlik, kul hakkına tecâvüzden şiddetle kaçınan (insan hakları v.s gibi dembokrasi uydurmalarına değil), soygun, vurgun, zina, kumar, fâiz, makam hırsı, kaset rezâleti, ve daha binbir çeşit Dembokrasi dini rezâletlerine zerre kadar bulaşmamış adamlar tarafından ta’yîn edilmesi şartdır…

13) Dembokrasi Dini, Allâh’a ve Kur’an’a inanan, hesab gününü mutlaka tasdîk ve tahsin eden adam aramamakta, hatta aksini tecvîz eden adamları “and içirerek!” 550 kişik bir ruhbân sınıfı teşkîl etmektedir…İşte bunları tanrı kabul etmekde ve onları, Allâh Azze ve Celle’nin (rubûbiyyet makamına) oturtmakdave kânunları da bunlara yaptırmaktadır…

14) Bize inanmazsanız Elmalılı Büyük Müfessir Merhûm Muhammed Hamdi Efendi Hazretlerinin Tefsirini açar okursunuz:

“-İmtiyâz-ı Rubûbiyyet, sınıf-ı ruhbandan parlamenterlere geçmişdir!”

Ne demek?. Ma’bud, tanrı, ilâh v.s olma imtiyâzı (üstünlüğü), artık 1789 Yahudi-mason- Fransız ihtilâlinden gelerek, günümüzde parlemanlara geçmişdir… Fransız ihtilâline kadar papalarda ve onların kardinallerinde toplanan mutlak hâkimiyyet, irâde ve kânun koyma hakkı onlardan alınmışdır. Bu hakk, halklara (din, mezheb, inanç, itikad sıfırlanarak) ve cebren, parti başlarının tayin etdiği adamlar da tasdik etdirilerek, gûyâ beşeriyyetin temsilcisi gibi yutturulan parlamenterlere geçmişdir…

15) Dembokrasi Dini, Allâh’a, Kitâb’a, Peygambere, Kul Hakkına, Âhıret’e, ve orada hesab vermek gibi binlerce mutlak hakîkate inanmayı aslâ bir meziyet saymadığı; ve hatta tam tersini “eşşek hürriyeti!” gibi nice faşist ve şirkâlûd hürriyetler ihtirâ’ ve ihdâs ederek bunların insanlar arasında yayılmasını istediği bedâheten ortadadır…Biribirinin can ve kan düşmanı halkların sandıklarda mühürlediği tanrılar arasında, müşâteme, mübâreze, mukâtele,soygun, vurgun, kayıp tirilyonlar, zinâ, kendi milletvekîlesini benzetme, tanrılar arası takarrüb ve cinsî alış verişler, kasetler doluşu fuhuşlaşma ve paslaşma, hırsızlık, hortum, zimmete geçirme, iftirâ, şantaj, fâil-i mechuller, adam kayırmalar, v.s’ler gibi “câhiliyye hayat tarzı!” gırla gidebilmektedir… Bunların sonunun gelmemesi de tabii karşılanmakta hatta “onlar az mı yedi, biraz da biz yemezsek ayıp olur veya böyle gelmiş böyle gider!” nakarâtı dillerden aslâ düşmemektedir……

16)Mitinglerde Kamalak Bey’in:

“-Rüyamda Erbakan hocamı gördüm, arkadaşların, falan filan yerlere de gidip seçim çalışması yapıp yapmadıklarını soruyor!”

Yollu ihtârnâmeler çektiğini okuyoruz!.

Kamalak Arkadaş! Mâdem ruyâlarınız bu kadar aynile vâki’dir, bir istihâre yapsanız da, rüyanızda yüzde kaç oy alacağınızı bir tesbit etseniz ve bunca para pul dökerek sıcak yaz gününde boşuna yorulup ömrünüzü isrâf etmeseniz nasıl olur?.

17) Erbakan Bey mâlûm-ı âlîniz “Berzâh Âlemindedir!”

Kendileri şimdi büyük bir âlemin ortasında ve ne kadar varsa, dünyâdaki îmân ve sâlih amellerinin o kadar elinde ve kimsesiz! Herkes gibi Kıyâmeti bekliyor!. Dembokrasi dininin seçim ve geçim işleri gibi süflî mes’elelerle uğraşacak halde midir, buna o kadar muşguliyyet ve hesâbât arasında ayıracak bir tek sâniyesi bile aceb var mıdır?. O âlemde dembokrasi dininin iktidâr, muhâlefet ve koalisyon hesabları yaptırıyorlar mı dersiniz?. Oranın MGK’sında (lâ teşbih) nutuk atarak omzu kalabalıklardan takdir almak içün onlara saatlerce lâf anlatmak gibi şeyler de yok!. Herşey otomatik, ânında hazır!.

Orada hâkimiyyet, “hâkimiyyet halkındır!” perdesi altında üçkâğıtçı dembokrat ve diktatorların veya heykeli bol faşist şeflerin veya fuhuş ve zinâlarını kasetçilere kaptıranların veya kasetçi kuyruklarının değil arkadaşlar, HAKK’ın, inanın Hakk’ın!!!

19) İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Fârûk-i Serhendî Hazretleri Mektûbâtında “Rüyalar ve keşifler delîl olmaz!” buyuruyor… Siz şu “ham softa kaba yobaz!” takımının yağlamalarına sakın kanmayınız!. Onlar “Kitabına çok güzel uydururlar!” Çünki arapça ve hâfızlıkları ve papagan gibi ezberleri pek yüksek olduğundan, iyi göz küllerler!. Allâh’ın âyetlerini az bir metâ (semen) karşılığında çok iyi pazarlarlar… Mâide 44’ün tehdîdi çok müthiş, Elmalılı Merhûm’un Tefsîrinden aman iyi okuyunuz!. “Allâh’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin tâ kendisidir!” cümlesi ve hükmü de orada!

20) Dembokrasi Dininin geçimi ve seçimi münâsebetiyle sizin takımdan başörtülü ve uzun pardesülü iki genç kız, geçen gün evimin zilini çaldılar ve ben hazırlanıp giyindim!. İkinci katdan birinci kata inip kapıyı açmaya gidinceye kadar da bahçe kapısına gitmişler ve baktım ki çıkıyorlar!. Rahatsız oldum, canım sıkıldı!. Kapının önüne ayakkabımın üstüne reklam broşürü koymuşlar!. Pencereye koşdum, uzaklaşmışlar… Uzaklaşmasalardı, çağıracak ve bir güzel edeb, terbiye ve âdâb-ı muâşeret dersi verecekdim!. Onlara Dembokrasi dininde olmayan ve lâkin Allâh Azze ve Celle’nin Dininde olan“Kul hakkını”, hakları olmadığı halde insanların kapılarını çalarak onları kendi menfaatları içün rahatsız etmenin haram, ayıp ve görgüsüzlük olduğunu v.s’yi anlatacakdım!.

21)Siz de dembokratik bir baş olduğunuz içün böyle şeylerle meşgûl olmuyorsunuz muhakkak!.

Baraj kapakları açılıp da ortalığı sel almadan siz dahî tedbir almalı ve boğulmamak içün iyi yüzmeyi ve dalmayı öğrenmelisiniz!. Bugünlerde sağnak, fırtına, sel gırla… Pek çok binaların çatıları uçacakmış bizden söylemesi… Tusunami bekleyenler bile var…

22) Ayıp yahu!. İnsan bir kere iki genç kızı kapı kapı dolaştırıp bilmediği insanların evlerine göndermez!. “Önce ahlâk ve mâneviyât!” demek kolaydır amma, bunları yaşar olmak zordur birâderim!. Size muhâlif olan insanlardan, o zavallılar kimbilir ne çirkin muâmele ve hakâretler de işiteceklerdir!.

O garîbanları sonra, bizim caddeden inerken gördüm, suratlarından düşen bin parça oluyordu!. Birilerine iyiden iyiye küfreder gibiydiler ama kime etdiklerini tam okuyamadım, lâkin tahmin etmedim değil!!!

İşte Dembokrasi Dininin kadına kıza bakışı ve nâmus ve iffet anlayışı!

Hedefe varmak içün herşey meşru’ derseniz, bunun vebâli altında pestiliniz çıkar, çok daha perişân olursunuz!

23) Gene geçen gün ev telefonum çaldı ve bir kadın, dembokratik partinizin (mezhebinizin) mitingi içün dâvet konuşması yapıyor!. Kadınları böyle tanımadığı insanlara telefonlarla muhatab etmek, hangi “önce ahlâk ve mâneviyâtın!” icâbıdır, şaşırdım?. İskenderpaşa İmâmı Merhum M. Zâhid Efendi Hocamız bu babda ne buyurmuşlar, şuradan bir okuyunuz! Dembokrasi Dini, kadınları her pis ve kaba işin içinde kullanıp çürütmek âdîliğini de “kadın erkek!” eşitliği kataküllisi içinde insanlara yutturur ve onların ruhlarını ekşitip kokuşturur!. Lâ’net olsun!.Adamın biri de “Kadın eşitliği Bakanlığı!” kuracakmış!. Şaşkın ördek gibi neresinden dalacağını bilemez olmuş demek ki!

24) Partiniz, 41 senedir kadınlarla erkekleri, “kadın kolları!” yok kadın “etkinlik!” ve politik âyinleri gibi şeylerin içinde halt edip (karıştırıp) İslâm Dînine değil amma, Dembokrasi Dinine çok iyi hizmetlerde bulunmuşdur!. Çarşafı, İslâmiyyet’in en birinci şartı olarak ele alacak kadar tesettürde aşırılıkveya hassâsiyet (!) içinde bulunan cübbeli Ahmed Mollanız, acaba kadın-erkek ihtilâtı gibi âyetle yasaklanan ve dînin zarûrât-ı dîniyyesinden bulunan çok ciddî bir hususda, hangi kitabdan veya müctehid ve müceddid hangi böyyük zatlardan “fetvâ!” almışdır?. Yoksa o da, Karaman Molla gibi “müctehidliğe!” başlayıp ictihatlar pazarlamasın!.

25) Kamal Paşaya ölümünden 73 sene sonra ihtiramlarını ve yalakalıklarını arzetmek içün ne diller dökmeye başladı ki sebil!. Diyor ki “Elmalılı Hamdi Efendi’ye cebinden para verip Tefsir yazdırdı!”

Cübbelinin kendi kindisine bile “çüşşş!” çektiğini, hem de en iç karın nâhiyesinden çekdiğini duyar gibiyim!

 Bu tefsir her yerde çok kolay bulunan şâheser bir Kitab. Birinci cildinin mukaddimesinde bu eseri kimin, ne içün, nasıl, hangi maksatla yazdırmak istediği mufassalan beyan edilmişdir. Cübbelinin dediklerinin hakîkatla zerre kadar alâkası yok ve olamaz!.

26) Üstelik sabah güneşden evvel yatıp ikindiden sonra uyandığı kitablara geçmiş nice idarecilerin 1924-1936 arasında tefsir yazdırmayı düşünecek halleri mi vardır?

Sâlisen:

“-Araboğlunun yâvelerini Türkoğullarına öğretmek içün Kur’anı Türkçeye tercüme etdireceğim ve öylece de okutacağım, tâ ki budalalık edip de aldanmakda devam etmesinler!”

Diyen paşa, bu tefsirde yazılanları okusaydı sekte-i kalbden giderdi veya bu Tefsîri değil Türkiye’de, bütün küre-i arzda yasaklardı!!!.

27) O tefsirden yukarıya aldığımız bir tek satırı bile gören bir insan, eğer “imtiyâz-ı Rubûbiyyet!” peşinde ise, o tefsiri de, müellifini de her halde rahat bırakmaz, rahatını bozardı!. Cübbeli Mollanız, herhalde sizin gibi rüyasında Erbakan Hocanızı görecekken, gidip başkalarını ve onların ceplerinden çıkan tefsir paralarını görüyor!.

Lâkin cüppeli mollanız, çokdan baraj sularında bir mevtâ oldu!. Altaylı, barajının kapaklarını açıp onu, fitnevizyonun sulu sularında sürükleyip çukura atdı bile!. O Altaylı fitnevizyonunun barajında kim kulaç atmaya kalksa, herif kaç yere bubi tuzağı yerleştirmiş, anaforda boğmadan bırakır mı sanılıyor!

Zavallılar…

28) Kamalak Bey!

Veliahd Erbakan, “Bizim inançlılarımız, diğer partilerin ise sadece seçmenleri var!” gibi beyanlarla acaba neyi kastediyor?. “Muhterem Pederinin” devr-i seâdet ve saltanatlarında, kendilerine oy vermeyen garib gurebâya “Patetes dinli, yahudi askeri!” gibi rütbeler ihsân etmesini mi?

Veliahd paşa, giydirmelerini, o da böyle bir ağızla mı devam etdirmek istemektedir?. Erbakan Hocanızın geçmişde “Bu seçim müslümanın sayımı olacakdır!” gibi akıl almaz beyanlarını hâlâ devam etdirinceiktidâr mı olacaksınız?

29 )Bir seçim sırasında “Atatürk sağ olsaydı bize oy verirdi!” diyen Erbakan’ın, eğer şu anda “Anıt kubûr” ile bir “diyaloğu!” oluyorsa, yukarıki sözü yüzünden mutlaka aralarında büyük bir kapışmanın olacağı ve Kamal Paşanın silâhını ateşleyeceği tahmîn edilebilir!.

(NOT: Evet, müfred kabir kelimesi yerine cemi’ KUBÛR kelimesi kullanılmalıdır, çünki orada bir tek değil, bir düzineye yakın kabir var!)

30) Numan Bey’in geçen Ramazanda iftâr ziyâfetini (!) basan mücâhid gençlerinizin savleti dahi bir başka kahramanlık eseri sayılmalıdır!. Bu seneki Ramazanda, o eski başkanınız, yani selefiniz Numan Kardeşinizle barışır; ve yeni yol haritaları yaparak barajda boğulmamak içün inşaat projeleri üretirsiniz diye düşünüyoruz!. Ayrıca Profesör Esad Coşan kardeşinizin halefi ve kendilerinin mübârek velîahd mehdûmu Eşşeyh Nureddîn-i Eber Şâh, milyonlara bâliğ cemaat-ı azîmesinin oy’larını, sizlerden esirgemekde; ve “Pisgevit!” pazarlayıcısı Devlet Babasının yanında “oy anam oy!” halayı çekmenin “Bozkurtlar!” hesabına hayırlara vesîle olacağını umum cihana fermân buyurmaktadır!. Hiç, yani belki haberiniz olmamışdır, arz-ı ma’lûmât ederim kardeşim!

31) Şu anda sizler gibi “darı ambarları!” ile avunan ne kadar hemcinsleriniz varsa, dembokrasi dininin seçim âyinleri bitip de akıl, fikir ve hayâller sükûnet bulup, ayaklar yere basınca inşaallah bizim bu satırlarımız lutfen ve merhameten tahattur edilir!. Siz gene de, sevgili mahdum ve muhtereme refîkanız hanımefendinin hukuk bürosunu devam etdirmekden aslâ geri durmayınız!. Seçim denen bu 4 yıllık büyük Dembokrasi Dini âyîni biter bitmez, nice parti-pırtılarda büyük tusunamiler zuhûr edeceği uzmanlar tarafından kuvvetle muhtemel görülmektedir!

32) Önder Sav denen Peygamber tahkircisi adama akıl almak içün giden ve Numan Bey’i tahtından indiren sâbık adliye nâzırlarından Şevket Kazan Yoldaşınız, 8.6.2011 tarihli haber sitelerine düşen bir haberde (Bursa’da) şöyle buyuruyor:

“-Kazan, ayrıca, The Economist dergisinin CHP’ne oy verin yazısını ciddiye almadığını belirterek, “ABD ve AB, solu asla iktidar yapmaz. Türkiye’de sol bir hiçtir. Bu zihniyet asla iktidar olamaz.” Dedi!”

Demek ki Önder Sav Yoldaş Gandi barajında gitdi, öyle ise Şevket Bey Kardeşimizin indinde SOL da bitdi!

Kamalak Bey, arkadaşlarınıza çok dikkat ediniz, hafıza kaybına uğramış olabilirler, lutfen tıbbî tedbirlere âcilen başvurmakda gecikmiyesiniz!.

33)Bu nasıl zırva beyânat ki, Şevket Kazan arkadaşınız, 1974 senesinde, CHP’nin, Erbakan Hocanız ma’rifetiyle hükûmet yapıldığını, MSP partinizin de, o hükûmetin koalisyon ortağı olduğunu ve en korkuncu da Kazanlı Şevket Yoldaşın o hükûmetde“adliye vekîli!!!”koltuğunda oturduğunu nasıl bilmez!. Bu kadar aşırı unutkanlık hayra âlâmet olmasa gerek! Ve nasıl “ABD ve AB, solu asla iktidar yapmaz, Türkiye’de sol bir hiçdir, bu zihniyet aslâ iktidâr olamaz!” der!!!.

Ve mine’l-garâib!.

34) “Osmanlı Şerîat düzeni!” nakârâtıyla İsmet Şef’in damadı Metin Toker müteveffâsı ile bizi durmadan savcılara “bakın şeriatçı herif neler yazıyor!” diye şikâyet eden müteveffâ Ecevit ve bir zamanların Büllende’si, son zamanların Okyanus ötesinden icâzetli kadîm ortağınız sevgili Cücevit, “sol zihniyetin iktidarını!” kaç kere bu memlekete yaşatmadı mı?. Partisinin adı bile “Dem.okratik SOL Parti!” değil mi?.

Kamalak Bey, Şevket Kazan Yoldaş böyle patinaj yaparsa, işin çok zor!. Çüşşşşş diyenler çıkarsa, ben bile bozulurum!

35) Çok feci güldürürsünüz!.

Büllende Yoldaşın partisi hâlâ nâmevcûd değil ve TV’lerde “Atatürk Milliyetçiliği!” diye yırtınıyor!

Hiçbir parti-pırtı sizinkisi kadar külüstür yol almıyor!

Kurbağaca “değişim ve dönüşümde!” yaya kalmak sizi bitiriyor arkadaş!. Amip gibi durmadan bölündünüz durdunuz!. Abdüllâtif Yoldaşın Çerkez partisi ne oldu?. Onun da hiç sesi çıkmıyor!. O da sizden fırlamışdı hani!. Millî görüş 41 senedir sanki partiler resmi geçidi yapıyor!

36) 8-10 tane parti… Demek ki Dembokrasi Dinini çok iyi “içsellemiş!” ve “içimsellemiş!” ve “yiyimsellemişsiniz!”

“Millî Görüş” bir Erbakan klasiği değil de, sanki parti müteahhidlik bürosu!

İşte Dembokrasi!

Başvezir Talib Paşa gibi “Açık ve net söyliyeyim!”, sizin gibi adamlara vekâlet verip “dünyam ve Âhiretim ve bütün her şeyim içün sizi tevkîl etdim, size beyât etdim, bizi idâre edin!” demek üzere sandığa gidip oy vereceğiz öyle mi!?

“Oy anam oy!”

Ecdâdımın “idâre-i avâm!” dediği bu pespâye sisteme iman edip kendimizi teslim edeceğiz haaaa?

Tövbe Yâ Rabbî!. Sonsuz tövbeler Allâh’ım!

 

(İntişârı: 11.06.2011)

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir