T.C. Hariciye Vekîli Akp’li Davudoğlu “En Önde Gelen Alevî Benim!” Diyor…
6 Aralık 2011
(2) Millî Görüşçü Oya Hanımdan, 2. Atatürk Denktaş Paşa!
23 Ocak 2012

Millî Görüş’ün meşhûr kadın politikacısı ve Erbakan’ın çok yakın mesâî arkadaşı Prof. Dr. Oya Akgönenç, öyle bir “Atam sen kalk ben yatam!” cinsi

MİLLÎ GÖRÜŞÇÜ OYA HANIMDAN, 2. ATATÜRK DENKTAŞ PAŞA!

(1)

Ahmed SEYYİDOĞLU

 

Millî Görüş’ün meşhûr kadın politikacısı ve Erbakan’ın çok yakın mesâî arkadaşı Prof. Dr. Oya Akgönenç, öyle bir “Atam sen kalk ben yatam!” cinsi yazı yazdı ki, Denktaş, sanki doğru cennete uçmuş bir kahraman ve bir azizdi!.

Bilen bilmeyen de, bu “Ulusalcı ve Ergenekoncu ve Mason ve İslamsevmez!” Denktaş’ı, büyük bir Kıbrıs velîsi zannedib “Anıt Mezarına!” bez mez bağlayabilir; hatta orada mum ve kına bile yakmak içün hind kınası tedârik etme peşine düşebilir…

Kıbrısı, çiftliği gibi 30 yıl elinde tutan bu adam hakkında adı geçen ve (erkek) işlerinden anlamak peşine düşünce, (kadınlığını) pek görmez ve hatırlamaz olan bu modernite diplomalı entel Millî Görüş politikoposları, bakın ne Denktaşnâmeler döktürüyor ki, evlere şenlik… Müteveffânın geride bıraktıkları, baba ve dedelerine bir Yâsîn veya bir Fâtiha okuyabilecekler midir? Denktaş da sanki geride kalan zürriyetine “İslâm Mücâhidliği!” mi miras bırakmışdır!? Aşağıda gelecek…

Üstelik başdan sona öyle bir yazı ki, Denktaşı göklere çıkaran ve bir tek kusûruna zerre kadar yer vermeyen, müteveffâ, sanki “ismet!” sıfatını hâizmiş gibi meddâhince yazılmış bir nâme! “Bu seçim müslümanın sayımı olacakdır!” hükümlerinin üzerinden bu günlere gelen şu partinin bu kıdemli politikacısının denktaşnâmesinde, Allâh, Peygamber, Kur’an ve Şerîat kelimelerine de, bir kerecik bile rastlayamaz; ve bu varlıkların (senâ) edilişine de, bir çeyrek müsâdif olamazsınız!

Buyrun okuyun:

“Denktaş Yıkılmaz kaya, yorulmaz azim ve enerji”

21 OCAK 2012

“Yıllar içinde az yetişen milli kahramanlardan birisi de Rauf Raif Denktaş’dır.  

Sn. Denktaş, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Atasıydı.”

“Milli kahraman ve Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Atasıydı!” denildi mi, artık siz gerisini getiriniz ve karşınıza nasıl bir “Kıbrıs Atatürk’ü” çıkarılacağını kestiriniz!. Kamal Paşayı nasıl putlaştırdılar ve memleketi bugünki çıkmaz sokağa tıkdılarsa, şimdi “Kamalist, ulusalcı ve Ergenekoncu” yamuk ve çarpık zihniyet, Rum tarafı Liderlerinden Klaridesle aynı (mason) locasına kayıtlı bir adamı da tanrılaştırmanın peşindedir.

Erbakanın halefleri işte bunlar… Kamalağa varıncaya kadar bu kadın da Kıbrıs’a uçmuş ve Denktaşı uçurmanın peşine düşmüş… Erbakan’ın izinde oldukları apaçık ortada… O da, “Atatürk sağolsaydı bize oy verirdi!” kelâm-ı kibârı veya vecîzesiyle tarihdeki muhteşem yerini almışdı!. Demek ki Kamal Paşanın, zihniyet, düşünce, îmân ve ideal bakımından kendisine en yakın parti olarak “kendi partisini!” bulacağından emindi!.

Şu hâle bakınız, bu gün de, Erbakan îmân, zihniyet ve düşüncesine en yakın bir adam, Denktaş gibi bir adamdır ki, o, aynen Kamal Paşa gibi “Millî kahraman ve Türkün atası yerine Kıbrısın atası!” ilân ediliyor…

Kıbrıs adasını İslâm toprağı yapmak içün oralara gelib can veren, kan döken 15 asırlık milletin nice evlât ve kumandanları acaba neydi?.

Onlar hiiiiç, onlar mâzî olmuş, ölmüş gitmiş adamcıklarla kadıncıklar!. Hala Sultân da kimmiş?.

Bunların hiç adı geçmiyecek, ama Klaridesle aynı locanın biraderlerinin adı ve anıtı, kahramanlığı ve atalığı, Millî Görüş oya, boya, makyaj, tırnak ve bayaniyye takımlarının hamâset destanı gibi yazılarında göklere yükselecek!. Demek ki “Önce ahlâk ve mâneviyat!” denmişse, önce bunlar gelecek!. Sonra? Denktaş… Sonra da sıra, gelirse, bir-iki asır sonra(!) Hala Sultan (Radıyallâhu anhâ) Vâlidemize ve Kıbrıs’ın gerçek sâhiblerine gelecek!!!… Ne âlâ… Yiyene…

Hazret-i Osman (radıyallâhu anh) Efendimiz zamanında (Hicrî 28’de) İlk İslâm donanmasının Trablusşam’dan Kıbrıs’a geçerek orayı Cenevizlilerden fethederken atdan düşüp boynu kırılarak şehîde olan ve Kâinât’ın Fahri Aleyhisselâm’ın sütannesi Halime (Radıyallâhu anhâ) Vâlidemizin kızkardeşi bu Hala Sultan (Radıyallâhu anhâ) Vâlidemiz Hazretlerinin ve binlerce şehîd ve gâzînin “kahramanlığına ve atamız oluşuna!” acaba ne zaman sıra gelecekdir demeğe hakkımız yok muymuş???.

Belki de onlara hiç sıra gelmez, şimdi, feminizma ve modernizma pusulası istikâmet gösteriyor… Oyalı, boyalı, makyajlı, tırnaklı, frenk giyim ve benzeşmeli olmayanlara, sıra Ukbâ’da gelecekse, onlara ne zarar!?. Onlar, bu zamanın müslümanlıkdan zerre eser taşımayan mahlûklarının gözüne girmek için doğmadılar ki!.

“Mason birâderlerimizden onlara hiç sıra gelmez de!” deniyorsa, bu Dembokratik politikos takımları, sırada kuyruk olub “Millî Görüş!” gömlekleri ile bekleşemeyebilirler tabii!

Kıbrıs denen memleketde o kadar müslüman velîsi, şehidi, gâzîsi ve kahramanı neyin nesidir? Bunlar dururken bir müslüman, masonlardan mı “ata ve kahraman!” arayacakdır, bu ne rezâlet ki, akla zıyân! Bu günün masonlarının, Kıbrıs’daki bunca şehidin, velînin, Hala Sultan’ın kabri başında Fatiha okurken bir tek vesîkasına, medyada rastlayan var mı ?. Millî Görüş’ün ojeli ve tırnaklı parmaklıları ile oyalı ve boyalı saç sakal takımları bunlara “millî Kahraman!” rütbesi veremez, çünki onlara, Şerîat ve Hakîkat “DÎNİ KAHRAMANLAR!” rütbesi vermişdir… ŞEHÎD ve GÂZÎ rütbesi vermişdir…

Oyalı ve boyalı Millî görüş politikos müennesâtı bu rütbelerden ne anlasın! “Atamız!” kimdir, kime “ata!” denir, bu  saç-sakal oya ve boyalısı ve ojeli mojeli, tırnak-manikür-pedikür-kuaför güzellemeleri bunlardan ne anlar? Onların anladığı “Millî Görüş” ile “Millî Kahramanlardır!” ve bir de Anadolu ve Kıbrısa, ordan burdan “Ata!” imâl etmek… Türkiye’nin atası ve millî Kahramanları olur da, Kıbrıs’ın olmaz mı?. “Ata kültü!” icad ederek, millete bir takım adamlar  totem olarak sunulmaz mı?.

Erbakanı da, parti organı gazetelerinin sütunlarında “Müctehid, Müceddid, Mehdi!” ve başmakale sütununda “Peygamber misyonlu lider!” olarak yontup bir zamanlar totem hâline getirmediler miydi?.

Millî Görüş Bayâniyye ve Boyâniyyesi Oya Akgönenç’in Denktaş Destanından okuyalım:

“Azmi ve direnciyle, Kıbrıs Türk halkına karşı dışardan gelen her türlü baskı ve tehlike dalgalarına karşı onları koruyan bir dalgakıranın, en büyük taşı, adeta dev kayasıydı.”

“Koruyucu dalgakıran ve dev kaya!” 

Kıbrıs sâhillerini Siyonist yahudilere satan ve Kıbrıslılara sahil bırakmayanlar, acaba hangi mendirek ve dalgakıranlardır?!!

Okuyalım:

“Denktaş, Kıbrıs’ın kurtuluşun savaşının cesur eri, TMT (Türk Mücahit Teşkilatı) ‘nin başarılı yöneticilerinden birisi, yılmaz bir mücahidi ve yorulmaz bir teşkilatçısıydı.”

Müteveffâ meğer “mücâhidmiş!” de kimsenin haberi yok!  Erbakan mücâhid olarak 40 yıl alkışlanırsa, Denktaş neden “mücâhid!” olmasın?! Mücâhid, “ALLÂH’IN DÎNİ ve ŞERÎATI UĞRUNA CİHAD EDEN!..” Bunu da kim, nasıl ve nereden yapacak, Klaridesle aynı mason locasından mı???… Bu siyaset, Erbakanın geriye bırakdığı, makyajlı, oyalı-saçıboyalı tırnaklılarına kalırsa, işte böyle nâneler yenir, bundan sonra çok daha demet demet yenecekdir, hem de ne  nâneler… Bekle gör…

Denktaşnâme devam eder:

“Denktaş, hakları yok edilmeye ve “var olma hakları” ellerinden alınmaya çalışılan, bir toplumun “var olma mücadelesinin” bayrağı, ağır topu ve yenilmez lideriydi. Kıbrıs’ta ezilen Türk toplumunu kurtarmak üzere öne atılma cesareti ve azmini göstermiş bir kahramandı ve Kıbrıs’ın ilk mücadele öncüsü rahmetli Dr. Fazıl Küçük’ün en büyük yardımcısı ve sağ koluydu.
Rauf Denktaş, kurmayı başardığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı ve ölümsüz kahramanıydı.

Nur içinde yatsın. Mekânı Cennet olsun.”

“Var olma mücadelesinin bayrağı, ağır topu ve yenilmez lideri… Türk tplumunu kurtaran kahraman… ÖLÜMSÜZ KAHRAMAN…”

Vayy! Bu Oya Bayâniyyeleri, Erbakan’ın arkasından böyle (oyalı-boyalı) senâlar ve “kutsamalar” kullandı mı, sanmam!

Kelleler, nasıl olsa Kamal Paşa’nın ardından böyle matem, yas, ölü ağlayıcılığına bir kere iyice şartlandılar. Bu periyodik sancılar zaman zaman tutmadı ve Kıbrıs’da da cıyaklatmadı mı, bu iş kemâle ermiş sayılamaz!. Her Türk toplumunda bir (totem) yontulmalıdır; ve bu, “kurtarıcı olmalıdır, mücadelenin bayrağı, ağır topu ve yenilmez lideri ve ÖLÜMSÜZ KAHRAMÂNI” olmalıdır!

Allâh’dan başka “ölümsüz=Lâ yemût!” bir varlık buldun mu, tanrın da çıkar ikiye… Bekâsı olanın, yani ölümsüz olanın, kadîm olacağı da inkâr edilemiyeceğine göre, ne kadar “ölümsüz kahraman!” varsa, al sana o kadar tanrı…

“Önce ahlâk ve mâneviyât!” diyen “Millî Görüş!” müridlerine, “politeist” bir ziyâfet!.. Adamlar hep “Kur’an ziyâfeti!” diye Arap, Mısırlı, Filistinli, Sudanlı, falan yerli hâfızları dolaştırıb gönülleri fethedecek değiller ya… Biraz da saçı-başı- yüzü-gözü boyalı Oyalı yengelerini, makyajı ve tırnakları ile konuşturub yazdırsınlar; ve bu tür “ziyâfetler!” çeksinler… Liderlerinin ruhû da böylece şâd ü handân olur mu, onu da, ehl-i keşif ve kerâmet olanları bilir!

Denktaş’ın, “Nûr içinde yatıb mekânının da cennet!” olacağı, son nefesde nasıl gitdiğine bağlı. Son nefesinde, cennetdeki makamını görmesi ise, hayatında (Zarûrât-ı Dîniyyeye) bir tek istisnâsız, îmân etmesine, Şeriata mutabık ve muti’ bir kul olarak yaşamasına ve masonik itikadlardan sûret-i kat’ıyyede uzak durmasına bağlı… Yoksa oyalı boyalı takımların lâf u güzâfı ile, kimse, ne nur içine yatırılır, ne de cennet diye yüce bir mekâna buyur edilir… Herşeyi Cenâb-ı Hakk, Rasûl, Kitab ve Şeriatıyla apaçık ortaya koymuşdur… Bunları hiçbir “anayasa komisyonu!” veya “rubûbiyet imtiyâzı bendedir!” diye höyküren tâğûtî bir parlamento, veya anayasa mahkemesi veya bir diktatör veya  sülâlesi kral bir herif, veya eli silahlı bir cunta, fıtık olacak kadar asırlarca zorlasa da, bir mikron değiştiremez!

 

(Mâba’di var)

(İntişârı: 22.01.2012)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir