Bir makalemizde şöyle demişdik:
“Başvekîl Muâvini Prof. N. Kurtulmuş Bey’in bir insanı “milletin ortak değeri” göstermesindeki “abartı ve kabartı” ne ise; DİB Başındaki Bigiyefçi Başkan GÖRMEZ Bey’in de bir insanı “100 sene ötesini gördüğüne tanıklık ediyoruz.” diyerek “abartı ve kabartı” eylemesi aynı kıymetde görülecekdir.”
Politikacılar ister sarıklı-cübbeli, ister sarıksız-cübbesiz olsun, Başvekîl Muâvini Torun N. Kurtulmuş Bey’in “Herkesin üslûbuna dikkat etmesi lâzım” deyişini duyması çok mühimdir!. DİB başındaki GÖRMEZ’in de “abartı ve kabartı” noktasında çok hassas ve (dikkatli) bulunması “Fabrikasyon sarık, sırmalı cübbe ve kirli sakal hatırına” şartdır kanaatindeyiz!
Meselâ 1/Ocak’daki “Gece Klübü” fâciası münâsebeti ile de söyledikleri, gene ayara muhtaç bulunmaktadır!. Mûsâ Bigiyef gibi geçen asırda yaşamış bir “İslâm Tahrifçisi” aşırı münkir hakkında kitâb yazarak onu nasıl “Büyük Bir İslâm Âlimi” diyerek göklere çıkarıb abartmış ve kabartmışsa, (klüp) vak’asında dedikleri de gene öyle ve şöyledir:
“Yeni yılın ilk saatlerinde savunmasız insanlar üzerine hunharca yapılan silahlı saldırı bütün milletimizi derinden yaralamıştır. Bu bir vahşettir, dehşettir, cinayettir ve katliamdır.”
Yılbaşı gecesi bol paralı ve alabildiğine eğlenirken alkol çeken o “savunmasız insanları” silahla taramak, onlara böyle bir cezâ vermek dinen tecvîz edilemez… Bu dedikleri doğrudur…
Görmez’in, bundan evvelki bütün katlîamlarda da böyle son derece celâlli beyanatlar verememişken; bu (gece klübü) katliâmında pek celâllenmesinin sebebini anlamış ve fehm ü idrâk eylemiş de değiliz!!!
Ancak, şu ifâdesi ise abartı ve kabartıdan hâlî görülemez:
“Bu insanlık dışı katliamın bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yoktur.”
Sarık cübbe altındaki bir kişi, velev “laik-demokratik cumhûrî” sekülerliği ana temel kabul eden bir (düzenin) me’mûr veya müdîri de olsa, i’tidâlini kaybetmeden, gâyet vakûr bir müdür edâsıyla beyanlarda bulunmalı; ve 15 asırlık müslüman vicdânını yaralayıcı ma’nâları, kelimelerine bindirib yüklememelidir!. Unutmamalıdır ki kendileri 100.000 kişiyi aşkın bir “din görevlisi=ruhban sınıfının” en başında bulunmaktadır!.
“Yılbaşı gecesini en iyi eğlenerek ve en cinli alkollerden çekerek ve en pahalı bir mekânda ve en uç ve keyifli bir noktada, bütün şehevî ve nefsî hislerimi bileyib galeyâna getirerek, doya doya ve dolu dolu nasıl geçiririm” diyen, sevgili ve hür irâdeli misafirlerimizin; işte böyle bir manzara içerisindeki zavallı insandaşlarımızın ma’rûz kaldığı; onlara karşı yapılmış, (b.kdan), üçüncü sınıf ve pislik bir katliâmdır… Aynı zamanda bu, “Dost ve müttefik çok kıymetli gâvurların”, gözünü kan bürümüş Fetö-Nato-PKK ve DEAŞ cânilerine ihâle etdiği, bir kan dökme askerî manevrasıdır!!!.
Bilmem çok nâzik ve hâzık beyin mıntıkalarına arz u beyân eyliyebildik mi?
Binâenaleyh, bu 3 sınıf mekân, sahib oldukları “değerler ve müşterekler nokta-yı nazarından fevkal’âde farklı” mekânlardır… Bunu her zekâ seviyesindeki müslümanın değil, 5 kıt’adaki sıradan bütün beşer cinsinin dahî inkâr etmesine ihtimâl olacağı aslâ düşünülemez… Ancak, hangi terör katliâmı olursa olsun- ki biz arazîye uyarak bunlara terör demiş olsak da-bunların hiçbiri terör merör değil, YAHUDİ-HAÇLI SEFERİNİN, asrın kancık gâvurluğu ile kaşerlenmiş puştluğuna uygun harb şeklidir… Bu katliâmların cümlesi de, bir insanlık suçudur; ve tel’în edilmesi ve imhâsı içün de, mutlaka müdâfaa değil (taarruz) hâline geçilerek üzerine gidilmesi ŞART olan bir kahpelik çukurudur… Ankara, sağır sâbık şefin sanki burnundan düşmüşcesine duymamakda ne kadar ısrâr ve inad ederek iptidâî kelle manzarasına saplanmış olursa olsun, keyfiyet budur…
Onun içün Sarık cübbesine rağmen GÖRMEZ Bey’in gözüne dayatılmalıdır ki, saydığı 3 mekân arasında fark vardır, hem de mutlaka vardır!. Onun şu lâfında hiçbir hakîkat payı da yokdur:
“Bu insanlık dışı katliamın bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yoktur.”
GÖRMEZ zât-ı rûhânîsi, bir de, “şu şu ve şu noktalar hâriç fark yokdur” deseydi, belki biraz, o da biraz (ma’zûr) görülebilirdi. Fakat üstelik “HERHANGİ BİR FARK YOKDUR” diyerek, insanlığın (zekâ ve akıl cevherine) biraz nanik de yapıvermiş bulunuyor!..
Dünyâ’daki bütün (zekâsı muhtell) insanlara kadar merâmımızı anlatmak içün “2 kere 2=5 eder” diyenleri oturaklarına çakmak içün “4 eder” dercesine, mevzuu biraz daha devâm etdirelim; ve herhangi bir (zekâyı) değil de, bütün beşer zekâsını muhatab alarak bir de misâl verelim:
Allâh Azze ve Celle Hazretleri İslâm Coğrafyasındaki müslümanların huzûrunu kaçırmak, süflî ve iğrenç emellerini tahakkuk etdirmek üzere FETO-PKK ve DEAŞ gibi kiralık kâtilleri kullanan “Yahudi-Haçlı SEFERİ peşindeki Allâh’sızları KAHHÂR ism-i şerîfiyle kahreylesin” diye tadarrû’ ve niyazda bulundukdan ve ZALİMLERE beddua vazîfemizi îfâdan sonra…
Deriz ki, Kahhâr-ı Zülcelâl Azze ve Celle Hazretleri bu KLÜP katliâmını, (MUHÂL FARZ) bütün RİCÂL-İ DEVLETİN Ankara’da bir bayram namazında Kocatepe Câmisinde bulundukları bir sırada yaratsa idi, (Mevlâ-yı Müteâl Azze ve Celle’ye bütün belâları üzerimizden def ü ref’ eylemesi ve bütün ma’sûm milletleri böyle HAÇLI kahpeliklerinden muhâfaza eylemesi niyâzımızla diyoruz) o zaman da sarık ve cübbeli DİB BAŞI zât-ı GÖRMEZ ve akletmez kişi, aynı nakârâtına devamla şöyle demeye hançeresi ve zekâsı ve rûhu ve kalbi ve dili dönebilecek miydi:
“Bu insanlık dışı katliamın bir pazarda ve Kocatepe Câmisinde yapılmasıyla, eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yoktur.”
Şimdi anladık mı ey, ANKARA havâlisinin zekâ fışkıran ve nice hadîsleri o kâtilbaşlarından AB ve onun “normları” beğenmiyor diye pirinç ayıklar gibi ayıklayan; ve ayıkladıkları hadîs-i şerîfler adedi ve keyfiyeti kadar da Allâh’ın HABÎBİ Aleyhisselâm Efendimiz Hazretlerini ve HÂLIK TEÂLÂ AZZE ve CELLE’nin Muazzez ve Mukaddes DÎN-İ CELÎLİNİ ADEME mahkûm eden; ve Rasûl-i Kibriyâ Aleyhisselâm ile Dîn-i Celîl-i İslâm’ı o nisbetde eksilten, eriten, didekliyen, parçalarını koparan, yok eden, tenkîs eyliyen ve küçülten çok bilmiş akıl ve zekâ küpü sarıklı ve cübbeli politik bürokratları!
Siz!
15 Temmuz, Beşiktaş, Kayseri, en son İzmir ve geriye doğru birkaç düzine HAÇLI saldırılarında kahpe dünyanın katletdiği asker, polis ve sivil yüzlerce ANADOLU ÇOCUĞU garîbana ŞEHİD dediğiniz kadar, içkili GECE KLÜBÜ maktûllerine, neden ŞEHİD ve GÂZÎ diyemediniz?
Bu dünyâda kim Şehid, kim Gâzî, kim Niyâzî, buna kim nasıl karar verirmiş, neye göre verirmiş hiç düşündünüz mü?
Hani FARK yokdu?
Hani GÖRMEZ sarıklı ve cübbeliniz cihâna zekâ fışkırırcasına şöyle diyordu:
“Bu insanlık dışı katliamın bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yoktur.”
Ha Ortaköy’deki içkili fışkılı gece KLÜBÜNDE katliâm, ha Kocatepe Câmisinde bütün ricâl-i devlet secdede (!) iken!.
Farketmez öyle mi?
Ha gece klübünde ha Sultanahmed Câmisinde millet rükû’da iken…
Ha içkili fışkılı gece klübünde, ha KÂBE’de kıyâmda iken…
Ma’bed demişdi GÖRMEZ, ha gece klübünde ha Fener ORTODOKS KİLİSESİNDE…
Ha içkili fışkılı gece klübünde, ha yahudi Başhaham Haleva’nın havrasında…
FARK YOK öyle mi?
ALLÂH muhâfaza buyursun, muhâl FARZ, şunca saydığımız ma’bedlerde katliâm olduğunu bir tasavvur edin!
Dünyâ, kilise ve havralarda katliâm olduğu zaman nasıl köpürür, nasıl kudurur, NATO nasıl piçlerini alârma geçirir, o zaman görürsünüz!!!. Dünyâ’nın altını üstüne getirirler…
Uydurma ikiz kule infilâkiyle bile o oğul Buch denen adam nasıl “Haçlı Seferi!” diyerek kuduruvermişdi, unutdunuz değil mi?.
3) Sarık cübbeli politikacı GÖRMEZ, ne demişdi:
“Bu insanlık dışı katliamın bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yoktur.”
Fark yokmuş, hem de “HERHANGİ BİR FARK YOKMUŞ!”
Yiyene…
Öyle bir fark var ki, etrafa GÖRMEZ olarak değil de GÖREN olarak bir nazar atfedilecek olursa:
Orada burada o (o. çocukları) ile kahvelere kadar sızıb, neden (tahrik ve kaşımaya), Türkiye’yi iç harbe sürükleme peşindeki HAÇLI gâvurlarıyla aynı frekansdan zart atmaya başladılar?
GÖRMEZ bunları iyi GÖRE!
FARK ÇOK, bay GÖRMEZ, görene!
FARK ÇOK, bay GÖRMEZ, köre ne?
“Abartı ve kabartı” eylemeden, Başvekîl Muâvini ve senin ÂMİRİN Prof. Dr. Torun Nu’mân Kurtulmuş Bey’i sen de, kendisi de iyi dinleyiniz:
“HERKESİN, USLÛBUNA DİKKAT ETMESİ LÂZIMDIR!”
Bay GÖRMEZ!
CHP başı ile dost olub makâmında onu yağlıyayım derken, bak işleri nasıl yahudi saçına döndürdün! KK’nun dostluğu mezara kadar değil, pazara kadar bile sürmez!
Sana onun, ya huyu ya suyu geçivermiş sanki!
Allâh Azze, ne kadar Yahudi-Haçlı parmağında terörist var, hangi mekanda hangi zamanda gayr-i meşrû’ olarak “İNSAN KANI DÖKEN, KATLEDEN” FETO-NATO cinsi eşkıyâ var; devlet var, koalisyon var, dünyâ var, topunun da belâsını versin; KAHHÂR ism-i şerîfiyle kahretsin….
Âmin ve Selâmün Ale’l-Murselîn, Ve’l-hamdülillâhi Rabbi’l-Âlemîn…
Sarıklı Politikacı GÖRMEZ!
Sen de “âmin” de!
Strese (!) iyi gelir…
(İlk intişârı: 13.01.2017)