18) Para-lamento Reisi İsmail Kahraman AĞA, bu seneki 15 Temmuz’da yapdığı konuşmada, “15 Temmuz Haçlı Seferi Fâciasından”, bütün bîkes ve mazlum Anadolu’muzu kurtaran Allâh Azze’ye hamdü senâlar ve şükranlar arzetmek; ve O’nun, vâzıı gibi noksan sıfatlardan münezzeh DÎNİNİ takdîs ve tahsîn etmek yerine, kadîm Yunan felsefesinin mahsûlü “Demokrasi” denen beşer kafasının bir hamûlesini ön plâna çıkardı; onu tasdîk, takdîs ve tahsîn eyledi!.
Dediklerini 2 kısımda iktibâs edelim:
1- “Milletde bir demokrasi şuurunun varlığı ve onu özümsediği ortaya kondu…. Toplum tümüyle özümsedi demokrasiyi.”
2- “1950’de gelen demokratik hayatdan sonra gizli-açık gerçekleşmiş veya teşebbüs hâlinde kalmış darbe sayısı 16 idi. 15 Temmuzla beraber bu, 17’ye çıkdı…”
1961’den beri âile dostumuz da olarak iyi tanıdığımız Kahraman arkadaş, politikaya atıldıkdan sonra ağzı ve dili islâmilikden dembokratlığa doğru kayıp gitdi!.. Artık karşımızda MTTB reisi değil, TBMM reisi bir İ.Kahraman manzarası çıkdı!. Bâlâda adı geçen konuşmasına müstakil bir makâle ile cevab verilebilir!. Biz ancak şu kadarını söyliyelim ki, Kahraman arkadaşın yukarıya aldığımız 2 cümlesi biribiri ile büyük bir tezat ve tenâkuz hâlindedir…
İkinci cümleden başlıyalım! Kahraman arkadaş 1950’den bu yana 17 darbe ve darbe teşebbüsünden bahsediyor. Bu, 67 senede 17 darbe ve darbe teşebbüsü demekdir ki, karşımızda 4 senede bir, darbe ve darbe teşebbüsü olan bir memleket VAR demekdir… Anadolu milleti, 4 senede bir “darbe veya darbe teşebbüsüne” şehvetle yamanan “Dembokrasiyi özümsemiş” veya (üzümsemişse), öyle dembokrasinin dışına, sağına, soluna, üstüne, altına, önüne, arkasına ve içine, tâ dibi köküne kadar edilir; onu “özümseyen ve üzümseyen” milletin de iflâh olması muhaldir; ve o millete “Müslüman Oğuz soyu demek içün, en az, tam 1000 tâne zıpkın gibi ehliyetli ŞERÎAT (!) şâhidi gerekir!.”
Halbuki biz, Anadolu ehâlîsinin kadîm Yunan kafasının ifrâzâtı olan dembokrasi felsefesini veya tâğut pisliğini “Özümsemiş veya üzümsemiş” olabildiğinden bahsetmek içün, kahve falına bakarak değil; keferandum yaparak karar vermek lâzımdır, diyoruz… Erkek olan bunu yapsın; yapabilirse… Biz, şimdiden, ehâlî yüzdeyüz bu Yunan Felsefesini kabul eder veya etmez de demiyoruz, diyemeyiz. Halk tahmînen bize göre şöyle diyecekdir:
“Takrîben her 4 yılda bir kuyruk oynatan kancık köpek gibi kıçına sürü sürü (darbe-heybe) veya “Haçlı Seferi” takan bu dembokrasi kancığını aslâ kabûl etmiyoruz! Biz müslümanız ulan! Ancak Allâh’ımızın bildirdiği dînimiz, mülkümüz, vatanımız, hayâtımız, nâmûsumuz, neslimiz, aklımız, şerefimiz, BAŞIMIZ ve bütün varlığımız ne ise, ancak onların muhâfazası içün can verir, ancak bunlar içün şehîd oluruz! Dembokrasiyi alın, Haçlılarla, onların oralarda ve oralarında karşılıklı tepe tepe kullanın!”
Milletin böyle gürleyeceğine inanıyoruz… Ancak elde delil yokken, varmış gibi “Millet Dembokrasiyi özümsedi-üzümsedi!” gibi lâf sıkmak, ciddî, aklî, îmânî, ilmî ve mantıkî bir ma’nâ taşımakdan nâmütenâhî uzakdır… Son “Babayasa keferandumunda” nasıl %65-70 arası (oy) beklerken direkden dönüb kıl payı % 51 ile dizlerinizin bağı kesildi ise, bu dediğimiz gibi bir keferandumda da kalb krizinden yoğun bakımlara yol görünebilir!
19) Dembokrasi adına Kahraman arkadaşın şu sözü de pek aldatıcı:
“Türkiyede darbeler dönemi bitmişdir.”
İsmail Ağam!
Dembokrasinin bizzat kendisi bir DARBEDİR dense doğrudur da, bu, doğrunun ancak binde birini aksetdirir. Dembokrasi Bir “HAÇLI Seferidir!”
Nasıl?.
İslâmiyyet’i unutdurmak ve ondan uzaklaşdırıb onun yerine oturmak üzere çok iyi “Tuzaklanmış ve kazıklanmış” bir Haçlı kataküllisi… İslâmiyyet’in yerine oturdukdan sonra da katakülli hazırdır:
“Ha ben ha sen, ne farkımız var, sen ben demek, ben sen demek, sendekiler bende, bendekiler sende var… Hürriyetin en globali en şeyi ve din ve vicdan özkörlüğünün en anayassallamacası, iyilik, doğruluk, güzellik, danışmak, daha nelerr nelerrrr-ri! Bunlar sende de, bende de aynısının tıpkısı a benim canımın içi!”
Evet, şaşırmayalım, dembokrasideki “Katakülli mantığı” arzın her yerinde bu şekildedir; ve hele de BİLHASSA Pensilvanya gibi “Kıtâl Plânlama ve Paranoyak Merkezlerinde”; “Kontrollu darbe” diyen ve 6 çivisi de kendi kıçına batmış Homo sapiens cinsi maymun kafalarda, şarkda ve Batı dışı dünyâda aynen bu ve böyledir…
Evet Ağam!
Hâdiseye, “Dembokrasi veya Müslüman mantığı” ile bakacağız! Var mı başka şık? Varsa söyle!. Zât-ı Riyâsetpenâhîlerinin (2017’deki mantığına göre) dembokrasi, kendi dışındaki her kalkışmayı “Darbe” olarak görür!.. Var mı i’tirâzın?. İslâm, bir tekme ile şirke iyi bir sallasa, bu bile Ağamın bugünki mantığına göre “Darbedir!” Ancak 1961-75 arasındaki mantığına göre “Dembokrasi İslâm’a bir Darbedir!”
Pardon!
“Dembokrasi İslâm’a darbe ve heybe değil; HAÇLI SEFERİDİR! Garb’ın, Haçlı ve İstavroz’lu Garb’ın, İslâm Coğrafyasını sömürmek içün onların arasına sokduğu bir kurt kapanı!!!”
Mâzîde neler neler varken, şimdi neler neler yok olmuş! Nasilsun Ismayıl Ağam, hoş misun, eyi misun da?
Demek ki “Dembokrasi gömleği giyilince” Guantanamo’daki turuncu gömlek giyen zavallı ve mazlum garîbanlar kadar bile, insanın içi kendi içi kalamıyor!
20) Evet Ağam!
Dembokrasi mantığının ne dediğini gördük. Şimdi de Müslüman mantığı ne der, 1961-75 arası İsmail Ağamın mantığı? Der ki.
“Dembokrasi Haçlı Batı Felsefesinin bir ürünüdür!.”
Sonra:
1946’da, İkinci Cihan Harbini kazanan ABD emperializması, T.C.’nin tek parti diktatoryasını yani ‘(Şefokrasisini) artık menfaatına ters buldu! Anadolu’nun en ücrâ köşesindeki izbe sokakdaki 90’lık beli bükülmüş dede ile dişleri dökülmüş 99’luk ninenin (oyuna) kadar her kelleyi, Vaşington’daki Beyaz Saray’dan, taharetsiz kıçlarını dayadıkları koltuklar ve salyalarını akıtdıkları masalar üzerindeki haritalardan takib etmek istedikleri içün:
“Şefokrasiden Demokrasiye geçin ulan! Bütün iç organlarınızın içini ve işleyişini göreceğim! İkiye BÖLÜNÜN, biriniz bizdeki gibi “cumhuriyetçi” ötekiniz de “Dembokrat” olacaksınız! Anladınız mı ulan!”
Dedi mi demedi mi?.
21) 40 yıl evvelki çamlar bardak mı oluverdi Ağam?
Bu garîbân millete “Özümsetmek ve üzümsetmek” istediğiniz şimdiki mantık, demek ki hangi dünyanın felsefesiymiş?. Mâzînin, gençliğimizin “Üzümleri” bugünün “Şarabına” mı inkilâp ediverdi?. Yunanca “Demo” halk, “Krasi” de şarap demek olduğuna göre, bu işde var bir hikmet!!!
Bol bol millete “Halk Şarabı”nı yudumlatıb, Vatikana doğru “Verrr mehteri verrr!” densin; ve “Dembokrasi Şehidleri vere vere” uygun adım yürüsün mü bu memleket bu vatan ha?
Gebertmeyin beni Ağam, gebertmeyin yâhû!
“Dembokrasi Şehidleri” ve “Dembokrasi Nöbetleri” diye oynatdığınız Anadolu insanları da, oynamak istemedikleri hâlde, evet, ecâibliği görüb tiksindikleri ve iğrendikleri hâlde, düşmanı ve zoru görünce, yani “Mecbûr kaldığı tek istikameti” görünce, tekbirler getirerek:
“Ben ancak Allâh ve Dinim ve dinimin içindeki VATANIM içün ölür ve şehid olurum!”
Diyen, bu Osmanlı bakiyesi zavallı ve öksüz millet, evinden böyle çıkacak, ama kurşunlanıb yere yığılınca, arkasından parsayı Yunan Felsefesi dembokrasi denen tek dişi ve leşi kalmış fitne ve şirk siloları toplayacak! Ve o, Anadolum’un öksüz evlâdına utanmadan “Dembokrasi Şehidi” madalyası da verecek öyle mi?.
Anadolum’a Dembokrasi Tuzağı kuran “Haçlı Global Dembokrasi Dünyâsı” da, “Dembokrasilerinin ırzına geçen casuslarının yanına çekilerek, onlarla tam bir ağız birliği hâlinde”, bu Anadolu evlâdlarına “Dembokrasi Isyankârları, kontrollu darbe maktûlleri” deyib dalga geçecek; ve o 249 cana alçakça, kahpece, kancıkça ve o. çocukluğuyla “Düşmanlık” cezâsı kesecek!
Vay be!. “Kraldan ziyâde kralcıları, dembokrasicilerden çok dembokrasicileri” seyretmek, hem de Anadolum’da seyretmek, pek acı, kavurucu, çok acıtıyor…
Bunları görüb yaşamakdansa, adamın (geberesi) geliyor!!!
İsmâil Ağam nasılsın? Eyi misin?
İnsanlık târihinin 50.000 senesinde, 20.000 senesinde, 10.000 senesinde, İslâmlık târihinin Âdem Aleyhisselâm ile başlayan insanlık tarihi kadar o eski tarihinde; yani Peygamberler târihinde, sen böyle bir cambazlık ve madrabazlık gördün mü?
1000 yıllık Selçuklu ve Osmanlı târihinde böyle bir katakülli gören olmuş mu; zât-ı riyâsetpenâhîleri böyle bir kepâzelik duymuş mu?
22) Ağam! Merhûm Pederinizle Merhûm Pederim gerek sizin ticarethânelerinizde, gerek pederimin kürsüye çıkdığı câmilerde; gerek sizin villalarda gerek bizim çoban kulübelerinde yıllarca nice sohbetler etdiler… Birazına sen ve ben de kulak misâfiri olduk!. Siz hiçbir kere bu iki merhûm pederin:
“Birader! Gel şu DEMBOKRASİYİ ÖZÜMSEYİB üzümseyelim, içkisiz kalırsak bu üzümlerden şarap yapar kafayı çekeriz!”
Dediklerine, bir kere bile değil, binde, hatta milyarda bir kere rastladın mı?
Ben Merhûm Pederimin izinde ve îmânında ve DÎNİNDEYİM İsmail! Sen kimin izinde ve îmânındasın?
“Hangi Haçlı Batının, hangi San Fransisko kararlarının” diye sormuyorum dikkat et!.
Suâlim apaçık, istersen bir kere daha oku!. Yaşın 80’e yaklaşıyor!.
Ötelere gidince, “Dembokrasiyi özümsedin mi, üzümsedin mi” demiyecekler; şunu diyecek ve öyle bir soracaklar ki:
“Lâ ilâhe deyib, bütün beşerî, haçlı patentli, yahudi mühürlü, ne kadar ne ve şeytan pisliği varsa, bunların topunu da reddeddikden sonra, İllâllâh, Mu….dürrasûlullâh dedin mi?”
Diye, inceden inceye öyle bir hesâba çekecekler ki, bunları çok iyi biliyorsun!
Ancak…
Dembokrasi, insanın kıçının altına makam ve mevki’ koltukları sürerken, adamı “İslâm mantığıyla” konuşturmaz; “Dembokrasi mantığıyla” konuşturur; ve “Özümleme ve üzümleme” yaptırır!
Benden bu kadar arkadaşım!
Demedi deme!
İntişârı: 17.07.2017 / 17:53:33