Bu deyimden yola çıkarak, aslında sevmediğim ama mecbur kaldığım bir şey yapacağım, o da, aynı konu üzerinde iki kere üstüste yazı yazmak.
Malum üç gün önce FETÖ terör örgütü ile İslamoğlu’nun benzerliklerini ortaya koymuş, yetkili mercileri Allah rızası için uyarmak zorunda kalmıştım.
Ancak yazıyı okuyan İslamoğlu’nun, facebook sosyal paylaşım sitesinde hedef gösterici yayın yapması, Öğrencilerinin ise şahsıma yapmış olduğu küfür ve hakaretler bir yazı daha yazmamı zaruri kıldı.
Hayır hayır küfürlere küfürle karşılık vermeyeceğim, onları mahkemeye havale ettim bile, ancak benden ispat isteyen yazdıklarımın yalan ve iftira olduğunu zikreden kardeşlerime hem delil olsun diye hem de daha iyi araştırsınlar diye bir yazı daha yazmayı uygun gördüm.
Öncelikle birinci yazıyı yazmamın nedeni, ne İslamoğlu’nu anlatmak ne de o’un sapık fikirlerini ortaya koymaktı.
Bunları bilen biliyordu, yalnız haber sitesinde yayınlanan en son videosu kanıma dokunmuş milliyetçilik ruhum damarım kabarmış, içimi bu şekilde dökmeyi uygun bulmuştum.
Anadolunun bağrında dinini bilen ve insanlara öğreten bir babanın evladı olarak dünyaya geleceksin, o alimden ilim alacaksın memleketimin, havasını soluyacak suyunu içecek, sonra da atam Yavuz’un yılan deliğine tıkdığı, bir ülkenin borozanlığını yapacaksın.
Asırlardır müslümanları sünni diyerek boğazlayan, tek bir kafire sesini çıkarmayan ama, ismi Ömer diye, Ebu Bekir diye günahsız bebekleri hunharca katleden, kedisine- köpeğine Aişe ve Ömer adını koyan aşağılık bir zihniyetin nufüzünü kabul etmemi isteyeceksin öylemi?
Dedem Yavuz’un intikamını almak için zayıf bir anımızı kollayıp saldırmak için tetikte bekleyen, bu uğurda hristiyan ve yahudi ile işbirliği içine girmekten haya etmeyen, Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de ve Suriye’de pırasa gibi insan kesmekten çekinmeyen, cinayet ve zulumde avrupadan asla aşağı kalmayan bir zihniyete, asırlarca vilayetimiz olan HALEP VE ŞAM ı vereceksin öyle mi?
Sen hoca sıfatıyla çıktığın minberden insanlara Kur’anı, İslam’ı anlatacağın yerde hiç bir resmi sıfatın olmadığı halde diplomasi uzmanı keslip devlete racon keseceksin. Sonra,”işi din anlatmak olan bir müftü bana iftira attı” diyeceksin.
Sen tink tenk kuruluşu musun, hoca mısın, bir karar ver de biz de sana hangi sıfatla yaklaşacağımızı belirleyelim.
Hocayım dersin, İhsan hocanın karşısına çıkmaya korkarsın. Kendi ülken aleyhine diplomasi yaparsın, dînî de olsa devlette resmi bir sıfatı olan biri karşına çıkıp “fikir ajanısın” dediğinde hakaret var dersin. Sen nesin arkadaş.
Az demişim. Buna, AŞAĞILIK komplexli ve de vatan ve sünnet haini de demem lazımmış. Ama yakışmaz bir din adamına diye demedim.
Çünkü küfür etmek hakaret etmek ona ve talebelerine yakışır. İki grup arasında bir analiz yazıma bile tahammul edemeyeceksin, dünyanın en nazik, en edepli insanı mevlanaya bile acımasızca saldıracak MOĞOL AJANI diyeceK, belden aşağı vuracaksın , sonra da sana İRAN AJANI diyenleri mahkemeyle tehdit edip kaba davranıldı nazik olunmadı diye sızlanacaksın.
Bir tabir vardır. İmam yellenirse cemaat….
İşte bunlar da bu kabilden.
İmamları, başta peygamberimize sonra Hz. Ömer’e sonra mezhep imamlarına hakaret ederse cemaatinin de bir müftüye en kaba bir şekilde küfretmesi gayet normaldir. Tıpkı Emrah ASLAN adlı şahsın ettiği gibi.
Ama ben işin o tarafına bakmıyorum. Çünkü herkes kesesinde olandan verirmiş.
Ben işin dini, ilmi ve milli boyutuna bakıyorum.
Allahın ( c.c ) Rauf ve Rahim diye vasıflandırdığı benim peygamberime kalkıp kibirli diyeceksin.
Asırlardır peşinden Gittiğim mezhep imamıma hakaret edeceksin. Ve beni de onlara tabi olduğum için aşağılayacaksın. Ben de sana şiir yazacağım öyle mi?
Yedi tane hadis vardır diyeceksin. Sonra işine gelen fikre hadis uyduracaksın. Hz. Ömer bütün yazılı hadisleri yaktırdı diyeceksin. Kur’andan başka kitap okumayın diyecek, sonra da 60 tane kitabım var diye kitap reklamı yapacaksın. Ben de sana iki yüzlü manasına gelen münafık demiyeceğim öyle mi?
Özel sohbetinde KİBİRLİ kelimesinden peygamberimizi kasdediyorum diyeceksin. Hutbede şaşacak onu kasdetmedim diyeceksin. Ben de sana tefsirinden o KİBİRLİ kelimesini kaldırana kadar fırıldak demiyeceğim öyle mi?
Ayetleri kendi kafana göre yorumlayacaksın. ” Sallu ” kelimesini “desteklemek” olarak yutturacaksın, “Alak” kelimesini alaka kurmak diye tercüme edeceksin, Sonra da ben her konuşmama salatu selamla başlarım diyerek milletin aklıyla alay edeceksin. Ben de sana cahil demiyeceğim öyle mi?
Kendi kafana uymayan hadisi rivayet eden muhaddisi, özel hayatını teşhir edip ” bin tane kadın boşadı”deyip itibarsızlaştıracaksın, sonra da, mut’a nikahıyla her hafta bir kadın nikahlayıp boşayan İran Ayetullahlarını tezkiye edeceksin. Ben de sana fikir ajanı demiyeceğim öyle mi?
Peki bu kadar dini herzesi varken ve bunu yüzümüze o çirkin edasıyla haykırırken ben bir müftü olarak buna tepki vermeyeceğim de Tarkan mı verecek.
Gelelim İslamoğlu’nun talebelerin istediği ispatlara.
İşte, Allah’ın, “ben onlardan razıyım” dediği sahabeye o uzun dilini uzatmasına bir örnek;
“Uhud Savaşı’nın bilinen safahatının ardından, Müslüman ordusu bozulunca savaş alanını ilk terk edip uzaklaşanlar, savaş konseyinde düşmanla yüzyüze karşılaşma konusunda en çok ısrarcı olanlardır. Bunlardan biri olan Hz. Ömer…” (Üç Muhammed, s. 232 (baskıya göre değişmektedir)
Ashab-ı Kiram içinde, gözü karalığı ve cesareti dillere destan olan Hazreti Ömer’e nasıl dil uzatıldığını görüyorsunuz değil mi?
Halbu ki, savaşı isteyenler genç enerjik sahabeler iken Hz. Ömer savaş anında ve sonrasında peygamberimizi terketmeyen 15 sahabiden birisiydi.
İşte bu şekilde zihinlere GDO enjekte ediyor. Sahabeye ve hadisi şeriflere karşı isfifham oluşturuyor.
Ben İran Ajanı dedim.
Benden belge istediler. Ajanlığın belgesi mi olur. Birinci yazımın başında da bu yazımda da belirttiğim gibi “fikir ajanısın” demek istedim, yoksa seni bu çeneyle kim gerçek ajan yapsın. Bir insanın söylemleri kimi tezkiye ediyorsa onun fikrî ajanı demek değil midir. Mezhepleri inkar edeceksin. Sonra da iranı tezkiye eden yeni bir mezhep uyduracak ve adına da ” ehli beyt mezhebi” diyeceksin.
Sana “İran’ın tezkiye memursun.” gibi bir iddia da bulunmuyoruz. Sen kendini nasıl nitelersen öyledir. Fakat söylemlerin muvazzaf bir tezkiye memurunun açıklamalarından farksızdır.
Ne kadar hazindir ki zor zamanlarda Hz. Osman’ın kapısında beklemeyi İslami bir vazife addeden Ehl-i beyt adı, İslamoğlu’nun dilinde sahabeye söven, Banyas’ta adı Ebû Bekir, Ömer, Osman diye boğazları kesilerek öldürülen bebek katillerinden oluşan topluluğun adı olmuştur. Eğer Hz. Ali bu gün hayatta olsaydı muhakkak ki Hz. Osman meselesinde olduğu gibi yine oğullarını Suriye’de, Irak’ta Şialar tarafından şehid edilen mazlum Müslümanları korumak üzere gönderirdi.
….
Doğudaki bir ülkeyi seviyor dedim. Ama eksik demişim. Güneydeki ülkeyi de seviyormuş meğerse.
Bakın yahudileri nasıl tezkiye ediyor;
“Genel olarak Ehl-i Kitab deyince zannediliyor ki hepsi aynı. Bence Yahudilikle Hristiyanlık ilahiyat açısından aynı gözede ele alınmamalıdır. Yani Yahudilikte tevhid korunurken, Hristiyanlıkta zedelenmiş durumda.”
“Üzeyir Allahın oğludur ” diyenlerin hangi tevhidi koruduğunu açıklarmısın İslamoğlu.
Kur’an-ı Kerim’de meâlen: “Yahudiler ve hristiyanlar, “Biz, Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz” dediler. De ki: “O halde günahlarınızdan dolayı Allah niçin size azab ediyor? Hayır, siz de O’nun yaratıklarından birer beşersiniz. O dilediğini affeder, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü Allah’ındır. Nihayet dönüş de O’nadır.” (Maide sûresi,18. âyet-i kerime.) ayetini sen nasıl çevirdin islamoğlu.
Daha sayayım mı ey cemaat.
Ey İslamoğlu talebeleri. Acizane tavsiyem. Arı gibi olun. Kaktüse takılıp kalmayın. Çiçekleri de dolaşın ki ağzınızdan küfür değil bal aksın.