Onlar ki, ictihâd iddiasındadırlar. Yeryüzünde fesatla dolaşırlar; Kendilerine ‘yeryüzünde fesat çıkarmayın’ dendiğinde de ‘bizler ancak ıslah edici derler. Haberiniz olsun ki, asıl bozguncular kendileridir, lâkin farkında değiller.
Nice asırlar gelip geçmiştir ki
Mutlak ictihâd iddiası, hiçbir âlimin aklının ucundan geçmemiştir
Hâl böyleyken nasıl olur da asrımızdaki câhiller bunu iddia eder?
Ne kadar kötü bir iddia! Ne fecî bir durum!
Bu kişilerin başında, Afgan Sultânı’nın başına bela olmuş
Bir şeyh vardı ki, yapacağını yapmıştı
Bu kişi, Sultân’a çok yakın biri iken halkının dînine fesat karıştırmak istemişti
Sultân da onu gözünü kırpmadan kovuvermişti2
İsmi “Cemâleddîn”dir ama yaptığı işler kötüdür
Tıpkı çöle ‘mefâze/kurtuluş’ dendiği gibi
Diyorlar ki; İşte bu en büyük ıslahatçıdır
Ki onun sayesinde dînin hükümleri asrımızda kolaylaşmıştır
Önceki âlimlerin kurdukları mezhebler
Geçmiş zamanın durumuna uygundur
Bu şeyh ise insanlara öyle bir mezheb icat etmiştir ki,
Hükümleri kolaylaştırmada asrımıza uygundur
Neticede herkes bir mezheb sahibi olmuştur ki
Mezhebiyle ahkâmda hür bir müctehîd hâline gelmiştir
O, bunların azgınlık tufanına bir tennur3 olmuştu
Fakat onlara su yerine kor fışkırdı
Mısır’a kovulmuş bir halde geldi4 ve burada bozgunculuk yaptı
Ne kötü bir şeyh! Fakat ne güzel bir şehir!
Ben o vakitlerde Mısır’da, Ezher’de bulunuyordum5
Ezher ki, yıldızları ışığa yoldaş olmuştur
Hicret-i Garrâ’nın binikiyüzseksenaltı6 senesiydi; oranın hatibi olan
Şirbîn şeyhinin7 Şafiî fıkhı dersine katıldım ve onun bir ilim deryası olduğunu gördüm
Bir gün Cemâleddîn de onun dersine geldi
Ve üstada peş peşe sorular sormaya başladı
Bunun üzerine şeyhimizin ilim deryasından öyle seller aktı ki
Kendisinin yanında, ilminin bir damla olduğunu gösterdi ona
Şeyh ondan sapıklık ve ilhâd kokusu alınca
Onu hem azarladı hem de kovdu8
Onunla bir gün konuştuğumda
Kendi memleketinde hocamız gibi bir âlim görmediğini söyledi
Daha sonra Mısır’da bir şöhret kazandı
Ve felsefe dersleri vermeye başladı
İşte bu sıralarda Abduh ve benzerleri yanına geldiğinde
Onlara bu sırrı açtı
Tüm mezheblerin ortadan kaldırılması fikrini söyledi onlara
Böylece bu din aslına dönecekti kendi zannınca9
Neticede aralarında uyumlu bir dostluk oluşmuştu
Bu kişiler onun sözünü dinler ve emrine itaat ederlerdi
Ve İslam’ın üzerine birbiri ardınca
Onlardan müteşekkil ordular yolladı
Onlar her memlekette İslâm’a saldırdılar
Girmedik delik bırakmadılar
Müslümanların arasına onları saptırmak için girmiş şeytanlardır onlar
Nice acemi câhili ifsâd etmişlerdir
Cahillikleri sebebiyle Muhammed’in dînini kısalttılar
On tane dînî hükmün birini bile bırakmadılar
Üstelik fesatlarıyla ıslahat yaptıklarını zannettiler
Ve sapıklıklarından birçok şeyi de o dîne hamlettiler
Tıpkı bir sarayın fareleri gibi çabaları hep ifsad edici olmuştur
Ama onlar kendilerini, sarayı ıslah etmiş görür
Onlara ne oluyor ki kendilerini düzeltmiyorlar
Başka şeylerdense kendileri ıslah edilmeye daha lâyıktır
Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in sûre-i zehrâsında10 zikredilmiştir
Onların fesatları ve bunu ıslah zannetmeleri
Durretu’l-Mensûr’da geçtiğine göre Selmân diyor ki
Onlar henüz zuhur etmedi, yazıklar olsun onlara!
İşte onlar bu zamanda zuhur etti; tıpkı Rabbimizin buyurduğu vasıflarla
Büyük bir ibret olarak hayret et, onların bu vasıflarına
Onlar Haricîler ama şeyhleri Nâfi11 değildir
Bununla birlikte mavi gözlü ve esmer idi
Nitekim hadîslerde de onların dinden nasıl çıktığı bildirilmiştir
Tıpkı yayından fırlayan ok gibi
Onlar ictihâdlarında Protestanların yaptıklarına uydular
Zâten Hz. Peygamber de buyurmuştu: “deliğe bile girseler…”12
Onlar dinlerinde lüzumsuz gördükleri şeyleri atmışlardı
Ve bu konuda rahip ve bilginleri sapıklıkla suçlamışlardı
Onlar gördüklerinde ictihâd etmişlerdi
Kilise meclislerinin çirkinliklerinin kat kat arttığını
Onların ictihâdları bir mazerete dayansa bile
Zamane müctehîdleri böyle bir mazerete sahip değildirler
Onlar Protestanlar gibi olmakla beraber, imamların yolundan ayrılıp
Her biri âlim ve dînî otorite kesilmiş
Hıristiyanların kilise meclisini taklit etmişlerdir
Mısır’da düzenledikleri din araştırmaları konferansıyla
Böylece tamamen Hıristiyanların yolunu takip etmişlerdir
(Onları) bir kol, bir karış miktarı olsun geçmemişlerdir
Beşerin efendisi Mustafâ ne büyük insandır
Onun bildirdiklerinin hepsi tecrübe edilenlere tıpa tıp uymaktadır
Yoksa Allah Teâlâ’nın ‘dîninizi tamamladım’ sözünden sonra da mı
İslâm’da yeni bir şey ortaya koymak istiyorlar?
Diyorlar ki “ne Kitab’ı ne de Sünnet’i bir tarafa atarız
Dînî hususlarda ister Zeyd’i, isterse Amr’ı takip ederiz”
Bu hak bir söz olmasına rağmen bu sözle kastettikleri şey bâtıldır
Bu söz çok güzel bir sözdür, ama bununla şerri kastetmişlerdir
Kendini bilmezlikten dolayı içtihada yeltenmişlerdir
Tâ ki ictihâd iddiası onların kadr u kıymetlerini artırsın
Bunun üzerine herkes onlarla alay etmeye başlamıştı
Durumları tıpkı hacamatçının sultanlık iddia etmesi gibiydi
Bize göre mezheblerin hiç birisi
Sünnet-i Ğarrâ ve Allah’ın Kitab’ı dışında bir şeyi esas almamıştır
Bizim kıymetli imamlarımız ise Kitab’ı ve Sünnet’i açıklamışlardır
Onlar Allah’ın ve Mustafâ’nın sözünü en iyi bilen kimselerdir
İnsanların en bedbahtı karanlık bir gecede yolunu şaşırıp da
Ay’ı gören gece yolcusunun peşinden gitmeyendir
Biz bütün ictihâd da’vâlarını reddederiz
Her yerde bu iddiayı yere çalarız
Bu gün ictihâd iddia eden kişiler
İlim havuzunun dibinde kalmış, arkı bulandırmış çamurdur
Muhammed’in dînini sonuçsuz kılmak için ictihâd etmişlerdir
Her ne kadar onlar bu ictihâdlarıyla dîne yardım ettiklerini zannetseler de
İctihâd ederek dînen sorumluluk olmadığı sonucuna varmışlardır
Sonuçta “ne emir var, ne de yasak” diyen İbâhiyye fırkasına katılmışlardır
Onlara göre ne takva ne de ilim içtihadın şartıdır
Artık her köle hür olmuştur
Ve (herkes) dînî hükümlerde
İpi çözülüp çayıra salınan hayvanlar gibi ne isterse yapabilir
Onlara göre içtihadın en güçlü şartı
Keskinliği kayayı parçalayan arsız bir yüzdür
İctihâd iddia eden nice keçiler gördük
Ve aralarında bulunan nice merkebler
Evet hayvanların cehaleti cehl-i basittir
Onlarınki ise cehl-i mürekkeb olduğundan hayvanlannkinden daha kalıcı
Onlar bu yolda o kadar çok mesafe katetti ki
Başı boş hayvanlar onlar kadar mesafe alamaz
Biz hiç görmedik atla yarışan eşek
Ve aslanla kaplanı yere çalmış bir teke
Şayet onlar bin tabaka ve bir o kadar daha sınırları kat etmiş olsalar
Dibi aşmış olmazlar
Diyorlar ki; “biz de o imamlar gibiyiz, hepimiz adamız
Onlar kimseden bir tırnak bile önde değillerdi ”
Ama hatâ ettiler; onlar kim, imamlar kim!
Serçe ne yapsa nafile, benzemez kartala
Doğru, ağırlık olarak ve görünüş itibariyle aynıdırlar
Nitekim altın tozu da toprağa benzer
Keşke bir ayna olsaydı da onda kendilerine baksalardı
Böylece akıllılar arasında kendilerinin bir toz gibi kaldığını görürlerdi
Diyorlar ki “Kitap ve Sünnet bize yeter
Onlar bizi başka bir şeye muhtaç bırakmamıştır”
Onlardan bin kişi arasında bir cüz hadîs ezbere bilen bir kişi bile yoktur
Hattâ ve hattâ bir sûre bile ezbere bilen yoktur
Kur’ân ve Sünnet’ten okudukları şeyleri bilmeden okurlar
Ne ma’nâsını anlayan vardır, ne de sırrını bilen
Kur’ân ve Sünnet’in neyi emredip neyi yasakladığını da bilmezler
Ne yasağı dinleyen vardır ne de emre uyan
Onların İbâhiyye yahut benzerleri olduklarını görürsün
Sırlarının üstündeki perdeyi araladığında
Hiç biri tartışırken yalan söylemekten ve palavra atmaktan utanmaz
Ne kadar garip şeyler söylemiş olsa bile
Biri onlara dese ki ‘namaz kılın!’
Hemen cevap gelir: ‘namazları evde kısaltarak cem etmemiz de caizdir’
Dense ki “içmeyin!”
Cevap verir: “Şifa niyetine içiyoruz” ya da şöyle der: “Bunun adı şarap değil”
Hepsi de işledikleri günahları açığa vurur
Bir yandan da Şeytan’ın kalbine üflediği sırrı savunur
Ne oruç tutar, ne namaz kılar ne hacca gider ne de
Ölecek durumda bile olsa bir fakire iyilik olarak karşılıksız bir şey verir
Bin kişiden sadece biri çok nâdir olarak mescidimize uğrar
Tabi o da gelmek zorunda kaldığında
Doğruluğundan hiç kuşku duymadığım biri söyledi
Onlardan birinin istibra yapmadan bevl ettiğini görmüş
O da peşine takılmış ve nihayet o kişi bir mescide girmiş
Fakat yeni baştan abdest almamış
Onlardan bir diğeri de namazını kılmış
Hem de cenabet iken, gusül abdesti almadan
Her birinin yüzünde karanlık bir alâmet vardır
O alâmet durumu gizli kimseleri sana gösterir
Dînin garipliği onlarla ortaya çıkmıştır zamanımızda
Ne kötü bir topluluk! Ne kötü bir zaman!
Diyorlar ki aydınlık çağı; bu zamandadır aydınlanma
Fakat bu aydınlık, kılları döken kireçten ibarettir
Nitekim dinlerini de kalplerinden söküp almıştır
Sonunda îmân nurlarından eser bırakmamıştır
Onlar kötülük kaynağıdır; kişi onların şerrinden korunur
Onlarla açıktan iyi geçinir ama, arkalarından lanet okur
Onların ilhâdları bir mıknatıs gibi çeker insanlardan lanetleri,
Başkalarına lanet okusalar da
Onlar bütün mü’minlerin düşmanıdırlar
Onların kalpleri mü’minlere karşı kin doludur, yüzleri gülse de
İslâm’a karşı kurt kesildiler, azı dişleriyle yetinmeyip
Ona tırnaklarını da geçirdiler
Onlar dilleriyle ırzların demir makaslarıdır
O dilleriyle, sıçan ve farelere benzemişlerdir
Onların kaya gibi yüzleri vardır, tıpkı kalpleri gibi
Nitekim yüzlerinde haya yoktur, taşların içinde su damarları olmadığı gibi
Ben zahir görünüşlerine bakarak onların Müslüman olduğuna hükmetsem
Dilleriyle Müslüman oldular diye, içlerine kefil olmam
Onların her birinin yüzündeki karanlıktan bir duman görünüyor ki
O duman, kalplerinde bir kor olduğunu gösteriyor bize
Vallahi onlardan karşılaşıp da konuştuğum herbir kimsenin
Kabirde olmasını diledim
Dinlediğim her iddiasından iğrendim
Ve yüzünde ahmaklığı satır satır okudum
Kendilerini dîni ve aklı eksik kimseler olarak gördüm
Hiç edebleri olmadığı için fikirleri de fâsid
Aramızdan onların düşmanları tüm sâlih kişilerdir
Özellikle de o kişi derin ilim sahibiyse
Eğer o kişi veliliği meşhur biriyse
Onların kalbindeki nefretten en büyük pay o kişiye aittir
Ahbapları ise kendileri gibi sapık kimselerdir
Ne kadar sapık olursa onların katında o kadar makbul olur
Bu bir hastalıktır ki dosttan dosta bulaşır
İstese de istemese de
Buldukları her bid’ati aldılar ama
Sahiplerinin faziletlerinden onda birini bile almadılar
Onların fıtratları kötülükle yoğrulmuştur
Onlar, şerli hilkatinde yaratılmışlardır
Onlar sapıklığın destekçileri ve taraftarıdır
Her ne kadar Rahman onlardan bize bir yardım takdir etmiş olsa da
Sakın ola onlardan olan bir fâcire kanma
Velev ki yaptığı işte bir hayır görmüş olsan da
Bu hayır onların tabiatlarına aykırı olarak meydana gelmiştir
Nitekim o hayrın kat kat fazlası şer yapmışlardır
Nice zamanlar vardır ki Rabbim İslâm’ı bir fâcirle desteklemiştir
Bundan dolayı hamd ve şükrü o fâcire değil, Rabbimize ederiz
Bize kâfirlerden çok daha zararlıdırlar
Dînimize onlardan çok daha büyük zarar vermişlerdir
Müslüman, küfre karşı tedbîrini alır ama
Bu kişilere karşı bir tedbîr alamaz
O güruh Müslüman’a sapıklıklarından öyle bozukluklar aşılar ki
Bu bozukluklar onu helak eder, halbuki o bunu bir hayır zanneder
Bizim dînimizin üstüne kitaptan ordular saldılar
Ve dine karşı olan bu savaşta dergileri de peş peşe geliverdi
Bunlar sayesinde insanlara sapıklıklarının kapılarını açtılar
Bunlar sayesinde dünyayı yücelttiler, âhireti alçalttılar
Bunlar sayesinde hak ve bâtıl görüşlerini karıştırdılar
Bunlar sayesinde İslâm’ı diğer dinlerle mezcettiler
Bu dergilerde yalanları yaldızlı nasihat şeklinde çıkardılar
Ve bunlarla saf, câhil insanları aldattılar
Bu dergilerde sapık mezheblerini yazdılar
Onların içine türlü hile ve desiseler kattılar
Tüm bu neşriyat onlar için Ümm13 gibi olmuştur
Tüm hükümleri o neşriyatta müdevvendir, fakat bu ‘ümm’ şer doğurmuştur
Onların kitaplarında imamların görüşleri
Beklemekten donmuş bal gibidir
Ey İslam ümmeti! Ey hayırlı ümmet!
Bu ümmetin imamları hidayet yollarına uymuşlardır
Her hak mezhebin din kitaplarına sarılın ve anlayın!
Ayrıca başkalarının sözlerine karşı dikkatli olun
İşte Allah’ın din gemisi; kurtuluşun orada
Fesat tandırı sizin için tutuştuğunda
Mezhebleriniz ne güzel kaledir dininize
Onları ihmâl etmeyin, onlardan bir karış bile uzaklaşmayın
Haberiniz olsun ki, aç aslanlardan kaçıyorsanız bir kere
Bu sapıklardan kaçın on kere
Onların hepsi sapıklık hastalığından cüzzamlıdırlar
Ve hiçbiri ebedî olarak bu hastalığından kurtulamaz
Bu bid’atleri birbirlerine bulaşmıştır
Tıpkı kuduz köpek gibi ki, başkasını ısırdığında ona da bu hastalığı geçirir
Onlar her gün arttıkça artıyorlar
Tıpkı iblisler gibi ki, sadece sürtünmek suretiyle bir tane daha doğuyor
Onların hepsi pisliktir ama
Önderlerinin pislikleri necâset-i galizedir
Coşkun bir denizde yıkanacak olsalar eğer
Okyanus bile onları temizleyemez
Sapıklıklarında hepsi tarağın dişleri gibi aynıdır
Kimse kimseye bu konuda bir üstünlük taslayamaz
Aralarından kimse tevbe de etmez. Gerçi ne tevbesi;
Onlar günâhı günâh olarak görmüyorlar ki
Şeytan ebedî bir mülkle sahip olmuş
Onların perçemlerine, etlerine, kemiklerine ve tüylerine
Yaşadığım sürece onlarla mücâdele edeceğim
Öldüğümdeyse onlara karşı iki ordu bırakmış olacağım; şiirim ve yazım
Onlara karşı olan mücadelemde galip gelmeyi pek önemsemem
Eğer Büyük Roma’yı fethedemeyeceksem
Kaynak: http://dintahripcileri.com/cemalettin-afgani/