Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırmaları Merkezi (IRCICA), Azerbaycan Kafkas Müslümanları İdaresi, Azerbaycan Dini Kurumlardan Sorumlu Devlet Komitesi ile Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin iş birliğinde düzenlenen “Türkiye-Azerbaycan Örneğinde İslam Dayanışması Uluslararası Konferansının açılışında konuştu.
Mezheplere atıfta bulunan Bekir Bozdağ, Vehhabiliği, Şiayı ve Hanefiliği aynı kefeye koyarak büyük bir gafa imza attı:
“Mezhepçilik fitnesi İslam dünyasını yakacak en önemli ateşlerden biridir. Mezhepçiliğe karşı da bütün İslam ülkelerinin, Müslümanların bir ve bütün olması şarttır. Peygamber Efendimiz hangi mezhepten? Vahabi midir Allah’ın Resulü yoksa Şia mıdır? Yoksa başka bir mezhepten midir? Hangi mezhepten Allah’ın resulü. Hz. Ömer, Hz. Ebubekir, Hz. Ali, Hz, Osman, Sahabe-i Kiram’ı hangi mezhebe sokacaksınız? Onlar Allah’ın dininden ve Peygamber Efendimizin yolundan gidenler. Bizim işimiz de o. Allah’ın dininde, Peygamber Efendimizin yolunda gitmemiz lazım. Ama maalesef mezhepçilik hastalığı o kadar yaygınlaşıyor, o kadar insanları rehin alıyor ki, Kur’an ve sünnet mezheplerin gölgesinde kalıyor. Kitapları okuyorsunuz Allah’ın ayetlerini, o mezhep ne kadar haklı, ne kadar doğru söylüyor onun için delil olarak kullanıyorsunuz. Peygamber Efendimizin hadislerini, sünnetlerini o mezhebin ne kadar doğru mezhep olduğunu ispatlamak için kullanıyor. Dini anlamak için uğraşmıyor. Peygamberi, Kur’an-ı doğru anlamak için uğraşmıyor, tam tersine mezhebinin doğruluğunu ispatlamak için uğraşıyor. Bunun bize bir faydası yok.
Biz mezhepleri doğru algılamadık diye sorgulanmayacağız. Bu kadar müftünün huzurunda soruyorum. Ben mezara girince Cenabı Allah ‘Sen Hanefi mezhebini çok iyi anladın mı, anlamadın mı?’ diye bana bir soru soracak mı? ‘Kur’an-ı çok iyi yaşadın, yaşamadın, dinini çok iyi öğrendin, öğrenemedin, uydun, uymadın mı?’ diye mi soracak? Ama bakıyorsunuz başka bir noktaya doğru gidiyor.”
Bekir Bozdağ’ın neresini düzelteceğimizi bilemediğimiz konuşmasına şu açıklamayı yaparak bilgi kirliliğini giderelim:
Tarihin hiç bir döneminde şia ve vehhabi islam ümmetinin birlik ve beraberliği içinde çimento olmamış bilakis her zaman fitnenin ve ayrımcılığın müsebbibi olmuştur.
Sizin bunlara methiyeler düzmeniz, “mezhepçilik yapmayalim” demenizin hiç bir karşılığı yoktur.
Şia inancında imamet, imani bir konudur.
Yani sizinle aynı şekilde düşündüğünde imani gider.
Yani sizin bütün söylemleriniz boş, karşılığı olmayan sözlerdir.
2.olarak:
Tarihin hiç bir döneminde Hanefi ile Şafi mezhebi arasında çatışma yaşanmamıştır.
Bilâkis etle tırnak gibi tamamlayıcı unsurlardır.
Asırlarca şafi Kürt ile Hanefi Türk yan yana ibadet etmis ve beraberce düşmanla mücadele etmiştir.
Kim bunların arasındaki fıkhı uygulamalardaki farklılığı ayrıştirma olarak yorumluyorsa ya cahildir ya maksatlı bir haindir.
Şia-vehhabi farklılıklarıyla ehli sünnetleri aynı bağlamda konu ederek mezhep düşmanlığı yapmak, peygamberimizin ve ashabın mezhebi mi vardı diyerek mugalata yaparak konuyu saptırmak en hafif deyimiyle cehalettir…