HALÎFE Halîfe [1] : Nâsın umûr-ı dîniyye ve umûr-ı dünyeviyyelerine âid maslahatlarını nezâret etmek üzere Cenâb-ı Peygamber-i Zîşân Efendimiz tarafından vekîl ve nâib olan zât demekdir. […]
MEZHEB Buraya kadar arzolunan mesâil-i i’tikâdiyye hep Âyât-i Celîle ve Ehâdîs-i Şerîfe ile sâbit olduğundan her erkek ve her kadın içün anları i’tikâd etmek farzdır bu […]
CENNET VE EHL-İ CENNETİN EVSÂFI Cennet: Sekiz tabaka olub (Cennete rahmet-i ilâhiyyem sebebiyle giriniz ve anda bulunan dereceleri dahî hayr amelinizin mikdârına göre taksîm ediniz.) Hadîs-i […]
CEHENNEMİN EVSÂFI Cehennem: Yedi tabaka olub kâfirler küfürlerinin derecesine göre anlara tevzî’ (=dağıtma) ve taksîm olunurlar. Ehl-i cehennem ateşle, kaynar su ile, şiddetli açlıkla, büyük büyük […]
CENNET VE CEHENNEM Cennet: Büyük ve müzeyyen (=süslenmiş) bir mahaldir ki anda göz görmedik, kulak işitmedik, hâtır ve hayâl-i beşerden aslâ geçmedik nice niam-ı cismâniyye ve […]
SIRÂT Sırât: Cehennem üzerinde kurulmuş kıldan ince, kılıcdan keskin bir köprüdür ki cennete geçmek içün andan başka yol yokdur. Cümle halk anın üzerinden mürûr edecekdir. Mü’min-i […]
HAVZ Havz: Hakk Teâlâ tarafından Hazret-i Fahr-ı Kâinât Efendimiz’e ikrâm buyurulmuş büyük bir havz ya’ni göldür. Havz-ı Nebî: Murabbau’ş-şekl ya’ni dört köşelidir ki bir tarafından diğer […]
HUSÛMET VE REDD-İ MEZÂLİM Ölmezden evvel üzerindeki kul hakkını vermeyenlerin mahşerde etrâfını hakk sâhibleri çevirüb haklarını isterler. Zâlimler ve üzerinde kul hakkı olanlar melekler vâsıtasıyla Mahkeme-i […]
MÎZÂN A’mâl-i ibâdın mikdârlarını tartmak sûretiyle bildiren âlete mîzân ve a’mâlin tartılmasına da vezn denür. Müfessirîn-i Kirâm’dan ekserîlerine göre (mîzân) dünyâ terâzîleri gibi iki gözlü, bir […]
KİTÂB Kitâb: Dünyâda iken (Kirâmen Kâtibîn) melekleri tarafından insanların i’tikâdât, akvâl ve ef’âli yazılan defterdir. Öldükden sonra mü’min-i mutî’lerin defterleri (İlliyyîn)e, âsîler ve kâfirlerin defterleri de […]
MAHŞERE HAŞROLUNAN HALÂYIKIN ENVÂ’I Umûm insanlar; cümle cinnler, şeytânlar ve bir kavle göre en küçüğünden en büyüğüne varıncaya kadar hayvânlar, kuşlar, böcekler cümle ve bi’l-umûm melekler […]
MAHŞER Mahşer binâdan ve başka gûnâ alâimden hâlî gâyet vâsi’, düz, beyazca, renkli bir mevzi’ olub amellerinin hasenâtlarını görmek ve aralarındaki da’vâları ve hakları fasl ve […]
ÂLEM-İ ÂHİRET Âlem-i âhiret şu âlem-i dünyânın ömrü nihâyet bulub ecel-i muayyeni hulûl edince tahrîb ve ifnâ olunarak diğer bir şekil ve sûrete tahavvül ve tebeddül […]
BA’DEL-MEVT BA’SİN İMKÂN VE VUKÛ’U Öldükden sonra dirilmenin mümkin olduğunu isbât ve Dîn-i Celîl-i İslâm’ın bu rükn-i mühimini idrâk edebilmek içün evvelâ (üç aslı) kabûl etmek […]
NEFH-İ SÛR Sûr boynuz şeklinde gâyet büyük bir cism-i nûrânîdir ki İsrâfîl Aleyhisselâm ana müekkel ve me’mûr kılınmışdır. İnd-i ilâhîde mukadder olan zaman hulûl eyleyüb de […]
YE’CÛC VE ME’CÛC Ye’cûc ve Me’cûc Zülkarneyn Hazretlerinin inşâ eylediği seddin arkasında sâkin ve Âdem Aleyhisselâm’ın neslinden büyük iki kabîle olub cümlesi kâfirdir. Hazret-i İkrime’den merfû’ […]
DECCÂL Deccâl uzun boylu, bir gözü kör bir adam olub ulûhiyyet da’vâsında bulunacak ve istidrâc olmak üzere kendisine Cenâb-ı Hakk tarafından ölüyü diriltmek, yağmur yağdırmak, nebâtât […]
ALÂMET-İ KIYÂMET (Alâmet-i Suğrâ) Kıyâmet alâmetleri iki kısımdır biri (Alâmet-i Suğrâ)dır ki küçük alâmetler demekdir. Diğeri (Alâmet-i Kübrâ)dır ki büyük alâmetler demekdir bunların zuhûru kıyâmet […]
TEN’ÎM, AZÂB, ZAĞTA-I KABR Ölen kimse eğer mü’min-i mutî’ ise eltâf-ı ilâhiyye kendisine tecellî eyleyüb dürlü dürlü cennet ni’metleriyle mütene’im ve mütelezziz olur ve bu […]
SUÂL-İ KABR Rûh cesede veyâ cüz’lerine bâlâda beyân olunduğu vech üzere iâde olundukdan sonra ölülere suâl sormağa ve azâb etmeye müekkel olan Münker ve Nekîr […]
ÂLEM-İ BERZAH Herkesin vefâtından i’tibâren yevm-i kıyâmetde dirileceği zamâna kadar geçen vakte (Âlem-i Berzah) denir. Âlem-i berzahın mebdei rûhun boğaz çukuruna vusûlü, müntehâsı da ikinci […]
HAVÂRIKIN ENVÂ’I Hârikulâde olarak vücûda gelen hâdise ya İslâm’dan sâdır olur veyâ kâfirden sâdır olur. İslâm’dan sâdır olduğu takdîrde eğer peygamberden sudûr ederse o hârikaya […]
MU’CİZÂT Bir peygamberin peygamber olduğuna delîl ve şâhid mu’cizedir. Mu’cize: Peygamberlik iddiâ eyleyen zâtın yedinde bu iddiâsına mukârin ve anı musaddık olmak üzere âdet ve […]
EVSÂF-I ENBİYÂ Peygamberler hakkında bilinüb i’tikâd edilmesi vâcib olan sıfatlar beşdir: 1) Sıdk Ya’ni sözlerinde doğru olub aslâ yalan söylememek 2) Emânet Ya’ni her cihetden […]
PEYGAMBERÂN-I İZÂM ALEYHİMÜ’S-SALÂTU VE’S-SELÂM Peygamber: Cenâb-ı Hakk tarafından Ahkâm-ı Şer’iyyeyi teblîğ içün kullarına gönderilen erkek, hür insandır. Peygamberlik insanın çalışmakla elde edeceği bir şey […]
MELÂİKE-İ KİRÂM Melâike: Nûrânî bir asıl ve maddeden yaradılmış diri ecsâm-ı latîfedir ya’ni renksiz, parlak ve gâyet ince cisimlerdir. Melâike-i Kirâm’ın vücûdu bütün şerîatlar ve […]
KADER VE KAZÂ Kader ve kazâya îmân etmek dahî her erkek ve her kadına farzdır Kader: Allâhu Teâlâ Hazretlerinin lâ-yezâlde ya’nî ilerüde halk olunacak ve […]
VAHDÂNİYYET (VAHDÂNİYYET) Hakk Teâlâ bir olmak demekdir. Cenâb-ı Hakk (VÂHİD)dir. Ya’ni zâtında, sıfâtında, ef’âlinde, ma’bûdiyyetinde birdir ve bunların cümlesinde şerîki ve nazîri olmak muhâldir, mümkin […]
KIYÂM Bİ NEFSİHÎ (KIYÂM Bİ NEFSİHÎ) Hakk Teâlâ’nın durması kendi zâtıyladır demekdir Cenâb-ı Hakk (KÂİM BİZZÂT)dır. Ya’ni karar edecek bir mekâna, içine girecek bir mahalle, […]
BEKÂ (BEKÂ) Cenâb-ı Hakk’ın varlığının âhiri ve sonu olmamak demekdir Cenâb-ı Hakk (BÂKÎ)dir ya’ni varlığının nihâyet ve sonu yokdur bunu isbât içün deriz ki mâdemki […]
TEKVÎN (TEKVÎN) Hakk Teâlâ’nın yaratması olmak demekdir Cenâb-ı Hakk (MÜKEVVİN)dir ya’ni cümle mevcûdâtı yaradıcıdır A’ndan başka yaradıcı yokdur. Yerleri ve anda olan şey’leri, gökleri ve […]
KELÂM (KELÂM) Hakk Teâlâ’nın söylemesi olmak demekdir Cenâb-ı Hakk (MÜTEKELLİM)dir ya’ni söyler fakat bizim gibi dil ile değil belki A’nın söylemesi harfsiz, terkîbsiz, sessiz kendinde […]
BASAR (BASAR) Hakk Teâlâ’nın görmesi olmak demekdir Cenâb-ı Hakk (BASÎR)dir ya’ni görmelik şânından olan her şey’i görür hattâ karanlık gecede kara karıncanın kara taş üzerinde […]
(İLİM) Hakk Teâlâ’nın bilmesi olmak demekdir. Cenâb-ı Hakk (ALÎM)’dir ya'ni cüz’iyyât ve külliyyâtı, yerlerde ve göklerde hâzır ve gâib, gizli ve âşikâr