VAHDÂNİYYET (VAHDÂNİYYET) Hakk Teâlâ bir olmak demekdir. Cenâb-ı Hakk (VÂHİD)dir. Ya’ni zâtında, sıfâtında, ef’âlinde, ma’bûdiyyetinde birdir ve bunların cümlesinde şerîki ve nazîri olmak muhâldir, mümkin […]
KIYÂM Bİ NEFSİHÎ (KIYÂM Bİ NEFSİHÎ) Hakk Teâlâ’nın durması kendi zâtıyladır demekdir Cenâb-ı Hakk (KÂİM BİZZÂT)dır. Ya’ni karar edecek bir mekâna, içine girecek bir mahalle, […]
BEKÂ (BEKÂ) Cenâb-ı Hakk’ın varlığının âhiri ve sonu olmamak demekdir Cenâb-ı Hakk (BÂKÎ)dir ya’ni varlığının nihâyet ve sonu yokdur bunu isbât içün deriz ki mâdemki […]
TEKVÎN (TEKVÎN) Hakk Teâlâ’nın yaratması olmak demekdir Cenâb-ı Hakk (MÜKEVVİN)dir ya’ni cümle mevcûdâtı yaradıcıdır A’ndan başka yaradıcı yokdur. Yerleri ve anda olan şey’leri, gökleri ve […]
KELÂM (KELÂM) Hakk Teâlâ’nın söylemesi olmak demekdir Cenâb-ı Hakk (MÜTEKELLİM)dir ya’ni söyler fakat bizim gibi dil ile değil belki A’nın söylemesi harfsiz, terkîbsiz, sessiz kendinde […]
BASAR (BASAR) Hakk Teâlâ’nın görmesi olmak demekdir Cenâb-ı Hakk (BASÎR)dir ya’ni görmelik şânından olan her şey’i görür hattâ karanlık gecede kara karıncanın kara taş üzerinde […]
İzâh: Ma’lûmdur ki, Allâhü Teâlâ Hazretleri hem rahîm ve kerîmdir, hem de şedîdü’l-ikâbdır. Rahmet ve gazab gibi ise nefsin infiâlâtından, teessürâtından ibârettir.
İzâh: İlmin ve hünerden bihakkın istifâde edilmesi, bir tevfîk-i ilâhî eseridir. Birçok kimseler oldukça geniş bir ilim ve ma’firete nâil oldukları halde
İzâh: Binâenaleyh âhırete âid olan vazîfelerimizi bir an evvel yapmalıyız. Çünki fırsatın elden çıkması melhuzdur. Evet… Müstakbel hayâtımız için lâzım gelen
İzâh: Şübhe yok ki, bütün insanlar bu dünyâda muvakkat bir halde yaşamaktadırlar, hepsinin de çıkıp gidecekleri yer âhıret âlemidir. Öyle ise insan bu dünyâ
İzâh: İnsan, âkıbetini güzelce takdîr edemediği bir işe başlıyacağı zaman acele etmemelidir, onu güzelce düşünmelidir. Tâki, Allâhü Teâlâ Hazretleri ona
ETRÂF! “Îmânlıyım” der durur, lâkin fi’line bakmaz, Hemhâldır tâğût ile, bundan duymaz sıkıntı! HÂLIK’ın istediği hududda hiç duramaz; “Etraf” der ablukaya, budur illet-takıntı! Ebû […]
HÂL… Bu bir kahpe dünyâdır, güvenilmez hâline, Feleğin sözü tatlı, fi’li batar kalbine! Dürülür defterler hep, o vakti geldiğinde; Sanma şakır saraylar, böyle gider son güne! […]
Her iş ehline tevdî’ edilmelidir. Ehliyetli olmayan kimseler bilhassa âmmeye âid işleri deruhde etmemelidirler. Aksi takdîrde âmmeye hıyânet etmiş olurlar ve bunun
ASHÂBLA DİRİLİŞ… Beşerin sisteminde olamaz İslâmiyyet, Yıkdılar dîn binâmı, tam silindi imâmet! Ne âile, ne nikâh, âdâb-ı muâşeret; Ne elifbâ, ne dergâh, ne cihâd ve […]
MANZARA! Lâf-ı güzâfla doldu, ömrü idârecinin, Fazîlet sıfırlandı, halk, dibinde fitnenin! Her yerde iğrenç sözler, politika tuzağı; Fırka fırka olundu, her şey dışında dînin! Ne […]
AJAN Anası yahudi, baba ermeni, Adam ajan olmuş, tutmuş dümeni! Kürsülerden vermiş, narkozu zehri; Lawrens’den bin beter CİA Gülen’i… AMMAR (Mîlâdî 2017)
SAHTE… Osmanlı olmak mı bir fes ve bir püskül? Yalan dolan ile olunamaz HERKÜL! OSMAN ALİ’ye dek zehirli diliyle, Karıştırdı kazan, yenmez ondan keşkül… […]
İzâh: Akıl en büyük bir ni’mettir. İnsanlar akılları sâyesinde ma’rifetullâha nâil, bir takım vazîfeler ile mükellef, bir nice saâdetlere namzet bulunmuşlardır.
İzâh: Kur’ân-ı Kerîm’i tilâvet ile müşerref olan bir ağız, pek ziyâde nazîf bir halde bulunmalıdır, misvâk ise ağzın nezâfetine, ağızdaki fenâ kokuların izâlesine, dişlerdeki
İzâh: Kanâat, mutlaka az ile iktifâ edib atalet içinde yaşamak değildir. Kanâat kısmete râzı olmaktır, harisâne müsrifâne hareketlerden kaçınmaktır. İhtiyâç miktârı şey ile
İzâh: Hilkat ve tabiatleri güzel olanlar, alelekser güzel ahlâk sâhibi de bulunurlar ve herkes hakkında hayırhâh olacakları cihetle kendilerine mürâcaat edenleri memnûn
İzâh: İslâmiyet güneşi doğmağa başladığı zaman bütün cihân cehâlet zulmetleri içinde idi. Bu kudsî güneşin ziyâları bidâyeten etrâfı yavaş yavaş aydınlattı, derken birçok taraflar nûrlar içinde kaldı.
Cemâatle berâber olmak sünnettir. Sünneti korumak ise farzdır. Bu husûstaki âyet-i celîle şöyledir: «… Peygamber size ne verdi ise onu alın, size ne yasak etti ise ondan da sakının
İzâh: Filhakîka insan kendisine dünyâda da âhırette de fâide bahş olacak şeyler ile iştigâl etmelidir, kıymetli vakitlerin zâid, hakîkî fâideden hâlî şeylere sarfetmemelidir.
«Ben size beş şey’i; cemâat ( rûhunu muhâfaza etmey)i, (hükümdarın sözünü) dinleyip itâat etmeyi, hicreti ve Allah yolunda cihad etmeyi emrediyorum. Kim cemâatden
İnsanlar arasında bir umûmî kardeşlik vardır. Fakat hepsi de aynı terbiyede, aynı seviyede değildir. Binâenaleyh herkes evvelâ kendi nefsini tehzîbe çalışmalıdır, sonra da
Bir mü’minin mahzâ rızâyı ilâhî için içinde namaz kılınacak bir ma’bed inşâ etmesi, güzel i’tikâdının bir delîlidir ve müslümânlığa güzîde bir hizmettir.
[ Bu hikâye, rû’yada mı görülmüş, yoksa dünyâda mı yaşanmışdı? Bu, O adamla Halil Bey arasında ebediyete kadar gitmeye namzet zamandan, sanki bir sır gibi hâtıralaşıp kaldı… ]
Îzâh: Kadın elbiseleri giyip kadınlar gibi süslenen ve onların konuşma ve hareketlerine kendini uyduran erkeğe «Muhannes» denilir. Kadınlardan da aynı şekilde,
Gerçi şeytana intibâ ile dalâleti irtikâp edenler bazı eşhas ise de çok zaman o dalâletin şeâmeti ve belâsı umûma sirayet eder. Binâenaleyh, bu gibi umûma sirâyet edecek belâlardan
İstanbul Sözleşmesi LGBT’yi azdırdı! İngiliz ve birkaç Haçlı imzalamadı! Moskof Putin homoluğu YASAKLADI! Ankara âileyi çatırdatıyor! AKP ise haçlılardan
ELGÂZ (BİLMECE) 6 YIKANMASI FARZ VEYA FARZ OLMAYAN UZUV (Suâl): Hangi uzuvdur o ki abdestde anı yıkamak bir zaman farzdır ve bir zaman farz değildir? (Cevâb): […]
İzâh: Ma’lûmdur ki, Müslümanlık bir fazîlet, bir insâniyet dînidir. Bütün insanların birbirine hürmet ve merhamette bulunması Müslümanlıkta bir gâyedir.
İzâh: Dünyâ ne kadar geniş, zevk ve lezzetle dolu olsa bile âhiret hayâtına, cennet ni’metlerine nazaran en muzlim, en kasvet âver bir virâneden başka değildir.
İzâh: Şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ’nın kulları hakkındaki lütf ve ihsânı bînihâyedir. Bir haseneye on misli sevâb vereceğini, vaad buyurmuştur. O hâlde otuz altı
İzâh: Namaz gibi, Kur’an-ı Mübîn’i tilâvet gibi ibâdetler, birer mânevî güneştir. Bunların o kutsî ziyâlarından istifâdeyi büyük bir ni’met bilmelidir.
İzâh: Şübhe yok ki Kur’ân-ı Azîm bir kitâb-ı ilâhîdir. En ulvî ahkâmı câmidir. Onu tilâvet etmek pek büyük sevâbtır. Bâhusûs Kur’ân-ı Mübîn’in âyetlerini hatasız
Müslümana yaraşan, sabahta ve akşamda şu duâya sarılmaktır. Çünki bu duâ küfürden korumaya sebebdir. Bu duâ Peygamberimiz’ (Sallallâhü aleyhi vesellem) in duâsıdır:
İzâh: Tevbe yapılmış olan bir masiyetten dolayı nedâmet hissederek onu bir daha yapmamaya azmetmektir. İnsan, hasbelbeşeriyye bir günâh işlerse hemen pişmân olub
Bağdat şehrinde vebâ-i azîm vâki' oldu ve ol tâûndan (şüyûh-i) insandan mâadâsı hafaza-i Kur'ân-ı Kerîm ve hamele-i Kur'ân-ı Mecîd'den on iki bin sıbyân vefât etdi.
Yazıya şu hezeyân cümle ile başlıyorum, “hâkimiyet milletindir!” Bu hezeyân cümle zamanla şekil değiştirerek son olarak “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” halini alm
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirrûh) döneminde salgın hastalıklar olmuş, iki oğlu hastalanıp vefât etmiştir. Salgın artıp şehirlere yayılınca Efendimiz’e (Sallallâhu aleyhi ve sellem)
İzâh: Tefekkür, düşünmek, derin mülâhazaya dalmak bir şey hakkında îmâl-i fikirde bulunmak demektir. Kalpte sûreti hâsıl olamıyacak bir şey hakkında tefekkür mümkün değildir.
BALIKLAR UÇMAYA, KUŞLAR YÜZMEYE ZORLANIRKEN… Ahmed ZIYÂ . Corona virüsü sebebiyle bütün dünya kendisini karantinaya almış, bazı devletler mekteblerini kapatmışdır. Türkiye de mekteblerini kapatan ilk ülkelerden […]
İzâh: İnsanların müptelâ olacakları hastalıkları, maddî ve mânevî olmak üzere iki kısımdır. Maddî hastalıklar için bu hilkat âleminde mutlaka bir ilâç vardır. Elverir ki bu ilâç elde edilsin.
Ali (Radıyallâhu anh)dan rivâyet edildiğine göre, bir kere Cibrîl (Aleyhisselâm) Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in yanındayken, Ebû Zerr (Radıyallâhu anh) çıka geldi.
KADINDAN VELÎYETÜ’L-EMR TA’YÎNİ “Kendi işlerine bir kadını velîyetü’l-emr ta’yîn eder bir kavîm felâh bulmuş olamaz.” (Tirmizî, Neseî, Câmiu’s-Sağîr) İzâh: Cemiyetlerin hayâtlarını muntazam bir sûrette […]
İzâh: İnsan yapacağı ibâdetleri, mücâhedeleri bütün güzel niyet ile yapmalıdır. Bütün bunlar rızâ-i ilâhîye nâiliyet emeline mukârin olmalıdır. Yoksa gösteriş için yapılan,
İzâh: Filhakîka İslâmiyet, ilâhî ve kutsî bir dîndir. Bütün hükümleri akla hikmete muvafık ve ammenin ihtiyâçlarını tatmîne fazlasiyle kâfîdir. Artık hiçbir meslek, hiçbir felsefe,
[Göklerde ve yerde olan hazînelerin cümlesinin anahtarı Allâhü Teâlâ’nın kazb-i kudretindedir.] Binâenaleyh; cümlesinde dilediği gibi tasarruf eder. Çünki; her şey’in hâlikı olunca
İzâh: Millet-i İslâmiye’de bir şehâmet-i rûhiye bulunmalıdır. İslâm adâletine muhâlif hallerin vücûdune meydân vermemelidir. Öyle bir hâli istihfâf edenlere karşı ya bir menfaat
İzâh: Müslümanlıkta namaz en büyük bir ibâdettir. Namaz kılmayan, ma’bûd-i kerîminin mânevî huzûrunda eğilip yüzünü secde-i ubûdiyete koymayan bir kimse, ulvî duygulardan mahrûmdur.
İzâh: Eshâb-ı Kirâm, Rasûlullâh’ın mübârek huzurunda bulunmuş, bizzat onun kutsî kelimâtından müstefit olmuş, bütün varlıklarıyla İslâmiyet’e sarılıp müslümânlığın bütün âfâka
AKÎKA MES’ELESİ Akîka -ki, İslâmî adı nesîke’dir (1)- Doğan çocuğun yedinci günü başı tıraş edilerek kesilen kurbandır. Doğan çocuğun başındaki ana tüyü demek olan akîka, […]
KENDİ KAYNAKLARINDAN ALINTILARLA ŞÎA Şîa ve ehl-i sünnetin, birbirine yaklaşıtırılması mümkün müdür? Şîa’nın programladığı bazı Sünnîlerin de desteklediği “et-Takrib Beyne’l-Mezahib” (mezhebleri birbirine yaklaştırma) projesi, gerçekte […]
İzâh: En mes’ûd, en bahtiyâr o zâddır ki, rızâ-i ilâhîye muvâfık bir sûrette ilim tahsîl eder, sonra bu ilmin muktezâsına riâyet ederek güzel amellerde bulunur, kendi gâye-i hilkatine hizmet eyler,
İzâh: Mü’minler, bütün beşeriyetin selâmetini, saadetini, hidâyete nâiliyetini bir gâye bilirler, bu uğurda öteden beri her türlü fedâkârlıkta bulunub dururlar.
İzâh: İslâmiyet güneşi doğmağa başladığı zaman bütün cihân cehâlet zulmetleri içinde idi. Bu kudsî güneşin ziyâları bidâyeten etrâfı yavaş yavaş aydınlattı,
İzâh: Gulüvv, bir husûsta şiddet göstermek, haddi tecâvüz etmek, eşyânın gavâmizini araştırmak, bir takım şeylerin illetlerinden, sevâblarından lüzûmsuz yere bahsedib durmaktır.
İzâh: Ma’lûmdur ki, Hakk Teâlâ Hazretleri mekândan, zamândan münezzehtir, ancak semâ, füyûzât-ı ilâhiyenin bir tecellîgâhıdır, kudret-i sübhâniyenin pek bedî’ bir eseridir.