Bu imam; ” Mehmet Okuyan ” adlı hocayı da savunuyor ve sohbetlerini paylaşıyor. Peki Mehmet Okuyan kimdir ?
Mehmet Okuyan, Mustafa İslamoğlu’nun dünürüdür. Ayrıca Hilal Tv’de program yapmaktadır. Birçok sahih hadis-i şerifi dahi inkâr etmektedir. Mehmet Okuyan, Hz. İsa’nın ineceğini reddetmektedir. Hz. İsa’nın tekrardan ineceği mütevatir olmuştur. Yani alimlerce ittifak edilmiş ve kabul edilmiş bir mevzudur. Bu konuda tartışmanın, insanı iman dairesinden çıkarma durumu bile vardır.
Mehmet Okuyan, adeta Mustafa İslamoğlu’nun yardımcısı gibi hizmet vermektedir.
Yetti mi ? Elbette hayır.
” Allah gaybı bilmez ” diyecek kadar tehlikeli ve yanlış bir itikada sahip olan, Vatikan’la ortak çalışma tarzında bir anlaşma imzaladığı, İhsan Şenocak’la yaptığı münazarada ortaya çıkan, daha sonra bu metni sitesinden kaldıran, Ayet ve hadisleri kafasına göre kullanan, mucizeye inanmayan Abdülaziz Bayındır‘ı benimsiyor ve hatta sohbetlerini kendi sayfasında paylaşıyor.
Yetti mi? Elbette hayır.Bu cami imamı, doğru ve tek kurtuluş fırkası olan, fırka-i naciye diye kaynaklarla belirtilen, Ehl-i Sünnet vel Cemaate karşıdır.
Oysa ki Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) hadis-i şeriflerinde belirttiği bu ifadeleri bilmiyor değildir. İşte o hadislerden bazıları;
“İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir tanesi hariç, bunların tamamı ateştedir.” Sahâbîler, “Yâ Resûlüllah! O kurtuluşa eren fırka kimlerdir?” diye sorunca, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Benim ve ashabımın yolunda olanlardır.” (S. Tirmizî, Îman 18 )
Diğer bir hadis-i şerifte;
“Yahûdiler, yetmiş bir fırkaya ayrıldı. Bunlardan biri cennette, yetmişi ateştedir. Hristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldı. Onlardanda yetmiş bir fırka ateşte, bir fırka cennettedir. Muhammed (s.a.v.)’in nefsi kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırka cennette, yetmiş iki fırka ise ateştedir.” Sahâbîler, “Yâ Resûlüllah! Cennette olan fırka kimlerdir?” diye sordular. Resûlüllah (s.a.v.), “Cemaat” diye cevap verdi. (S.İbn-i Mâce, Fiten 17) buyrulmuştur.
Şimdi bu hadisleri, camide imam olmuş birinin bilmemesi mümkün değildir. Peki bu hadislere muhalif olmanın hükmü nedir ?
Biraz daha bu hadisleri kaynaklarla açıklayalım;
Peygamber-i zîşân (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz, ümmetinin başına gelecek hadiseleri, mu’cizevî bir şekilde haber vermektedir. Hadis âlimleri, hadis-i şerifte geçen cennetlik olarak vasıflandırılan fırkadan maksadın, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat olduğunu kaydetmektedir. Çünkü ifrat ve tefrit ortasında, i’tidâl üzere Resûlüllah (s.a.v.)’ın ve ashab-ı kiramın yolunu takip etmeyi kendilerine şaşmaz ölçü edinenler, bu fırka mensuplarıdır.
Cehennemlik olan fırkalar ise, i’tikadî mes’elelerin birçoğunda, Ehl-i sünnet’e aykırı inançlarda bulunan mezheplerdir.
Kelam ilmiyle alakalı eserlerin en eskilerinden olan Sevâd-ı Â’zam’da, Hicri dördüncü asrın başında yaşadığı tahmin edilen müellif Hâkim es-Semerkandî (rh.), yetmiş üç fırka meselesini ve Ehl-i Sünnet’in neden fırka-i nâciye olduğunu açıklamaktadır. Ona göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in işaret buyurduğu yetmiş üç fırka şunlardır:
Ehl-i Sünnet bir, Haricîler on beş, Mu’tezile altı, Mürcie on iki, Şîîler otuz iki, Cehmiye, Neccâriye, Darrâriye, Kilâbiye birer, Müşebbihe üç fırka olmak üzere toplam yetmiş üç fırka eder. Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz’in işaret ettiği fırkalar bunlardır. Bunların sadece bir tanesi ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet fırkasıdır. Diğerleri bid’atlarla ma’lûl olan mezheplerdir. (Sevâd-ı Â’zam, 52)
“Yetmiş üç fırkadan her biri, şeriate tâbi olduklarını iddia edip kendilerini necat bulan zümreden sayarlar. “… Her fırka, kendinde bulunan ile sevinip böbürlendi.” S. Mü’minûn, 53 ayet-i kerimesi onların bu halini tasdik eder. Halbuki Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in beyan buyurduğu fırka-i nâciyeyi, diğerlerinden ayıran delil, “Benim ve ashabımın yolunda olanlar” beyanıdır.
Şeriat sahibi Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in burada, sadece kendilerini anlatması kâfi iken ashabını da zikretmesi, ‘Benim yolum, ashabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu onların yoluna tâbi olmaya bağlıdır!’ mânâsınadır. İşte Resûlüllah Efendimiz bunu ilan etmektedir. Zira, ashâb-ı kiramın yoluna tâbi olmadan, Resûlüllah (s.a.v.)’a tâbi olmak iddiası, boş bir iddiadır. Hatta böyle bir ittibâ, hakikatte aynıyla Resûlüllah (s.a.v.)’a isyan sayılır.
Hâl böyle olunca, bu yolun yolcularına, necat bulmak nasıl mümkün olur? Şu ayet-i kerime bunların hâlini tam bir şekilde anlatır:
“Onlar, hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde doğru yolda, necatta olduklarını sanırlar. Gözünüzü açın ki, onlar, cidden yalancıların ta kendileridir.” (Mücadele Suresi, 18. Ayet)
Büyük alim İmam-ı Rabbani hazretleri ise Mektubat-ı Rabbani adlı eserinde, bu konuya şöyle değinir;
Hiç şüphe yoktur ki, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in ashabının yolunda daim olanlar, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat fırkasıdır. Allah Teâlâ bunların gayret ve çalışmalarını makbul eylesin. İşte fırka-i nâciye bunlardır. ”(Mektûbât-ı İmam-ı Rabbânî, 1/80)
İnsanlar, batılda ve bid’at ehlinde nefislere gerçekten hoş gelen davranışlar ve sözler duyabilirler, hatta genelinde bu durum böyledir. Bu yüzden, batılın destekçileri her zaman daha çok görünür. Nitekim Yasin Gündoğdu adlı imamında takipçisi, günden güne artmaktadır. Ancak kendisinde samimiyet ve doğru itikad, maalesef göremiyoruz. Elbette kimse günahsız değildir. Ancak, itikadi yanlış ve delalet, günahtan daha tehlikelidir. Cennete ebedi olarak giremeyecekler; kafir ve müşrik itikadında olanlardır.
Bid’at ehli her ne kadar ebedi cehennemlik olmasa bile küfre düşme ve imansız gitme ihtimali sürekli vardır. Yani bid’at ehlinin kafir ve müşriklerle arasında, hiçbir koruyucu perde yoktur. Teşbihte hata olmasın, onlar adeta küfür uçurumunun kenarında gözü kapalı dolaşmaktadırlar. Onların, o küfür çukuruna düşmeleri an meselesidir. Nitekim yukarıda zikrettiğimiz bazı isimler, reddettikleri kaideler yüzünden bid’at ehli statüsünden çıkmış, kafir statüsünde bulunmaktadır.
Yasin Gündoğdu adlı hoca bu yazdıklarımızı kendisi de okumuş ve yalanlamamıştır ama hatasından da dönmemiştir. Nitekim, Ocak 2015’te hazırladığımız bu paylaşımdan sonra, yukarıda bahse konu ve delil teşkil eden paylaşımları Facebook profil ve sayfasından kaldırmıştır. Bakın bu yazıdaki amacımız kimseye hakaret değildir. Sadece insanları bid’at ehline ve mezhepsizlik akımına karşı uyarmaktır. Yasin Gündoğdu hatalı bir itikaddadır. Ne diyelim; Allah hidayet eylesin.
* ” Allah gaybı bilmez ” diyen kişinin hükmünü, dinini az çok bilen bir çocuk bile söyler.
Kadere inanmayan birinin hükmünü, dinini az çok bilen herkes söyleyebilir.
Böyle insanların dili süslüdür. İtikad meselesinde ince ve temel noktaları bilemeyenler, adeta bunların ağzındaki sözleri bal diye alır yutar. Ama o bal zannettiği maddenin dışı bal olsa da içinde öldürücü bir zehir vardır. Eğer o zehir bütün vücudu sarıp, en son kalbe ulaşırsa, işte o zaman korkulan olmuş demektir.
Nitekim Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) münafıkların övücü sözler söylemelerini, methiyeler dizmelerini ve yağcılık yapmalarını, şu veciz ifadeleriyle haber vermiştir:
“Ümmetim hakkında en çok korktuğum kimseler, ağzı güzel laf yapan münafıklardır.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/44)