Tekbirlerin Hükmü: Teşrik tekbirlerini getirmek vâcibdir.
Tekbirlerin Sayısı ve Lafzı: Getirilmesi vâcib olan yerlerde bir def’a:
اَللهُ اَكْبَرُ اَللهُ اَكْبَرُ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ اَللهُ اَكْبَرُ وَللهِ الْحَمْدُ
Allâhu ekber, Allâhu ekber. Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allâhu ekber ve lillâhil hamd.
demekdir.
Tekbir Getirmenin Şartları: Erkek-kadın, mukîm-müsâfir her mükellefe vâcibdir.
Erkek olsun kadın olsun farz namazını kılan herkes, arafe gününün sabah namazını kıldıkdan sonra, kurban bayramının dördüncü günü ikindi namazı sonuna kadar geçen yirmiüç vakit farz namaz arkasında teşrik tekbirini getirmek vâcibdir. Tekbirler farz namazın selâmına bitişik olarak getirilir.
Teşrîk tekbirleri günlerinde namazı kazâya kalan kimse bu namazını yine teşrik günlerinde kılarsa tekbirleri de kaza eder. Teşrîk günlerinden sonra kaza icâb etmez. Teşrik günlerinde namazı kazaya kalan kimse, teşrik günleri dışında namazını kaza etdiği zaman, tekbirleri getirmez.
Kadınlar bu tekbirleri gizli olarak getirirler.[1]
—
(Tekbîr-i Teşrîk) -ki, eyyâm-ı teşrîk [teşrîk günleri] tekbîri demekdir[2],- vâcibdir.
وَاذْكُرُوا اللّٰهَ فِى اَيَّامٍ مَعْدُودَاتٍ
“Bir de sayılı günlerde Allahı zikredin -tekbir alın-” (Bakara: 203)buyrulmuşdur.[3]
Erkeğe göre onun cehri [yüksek sesle söylenmesi] dahî vâcibdir. Arafe günü[4] sabah namazından i’tibâren, beşinci günün -ki Zilhicce’nin on üçüncü günüdür-, ikindi namazına değin [kadar] her farz akabinde alınır. Ya’ni zikr olunan müddet içindeki yirmi üç vakit namazı müteâkib, birer kere:
اَللهُ اَكْبَرُ اَللهُ اَكْبَرُ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ اَللهُ اَكْبَرُ وَللهِ الْحَمْدُ
denilir.[5]
—
Kurban bayramının birici gününe “Yevm-i Nahir”, diğer üç gününe de “Eyyâm-ı Teşrîk”denir. Bu bayramdan önceki gün ise “Yevm-i Arafe”dir. ki, Zilhicce’nin dokuzuncu günüdür. Ramazan bayramında Arafe yokdur. [6]
[1] A.Fikri Yavuz, İslâm İlmihali sh. 185-86
—————————————-
Ni’met-i İslâm, Matbaa-i Sâniye 1324 İstanbul, sh.557-58
[2] (Teşrîk) eti güneşletüb kadîd etmekdir [güneşde kurutmakdır].Âdet-i urbân [çöl arabları, aşiretler adeti] Kurban etlerini Zilhicce’nin on birinci ve on ikinci ve on üçüncü günleri güneşe sermek üzre cârîdir. Bu üç güne onun içün eyyâm-ı teşrîk ta’bîr olunur. Zilhiccenin dokuzuncu ve onuncu günü eyyâm-ı teşrîkden değil ise de tekbîrin ekser evkâtı eyyâm-ı teşrîk olmak i’tibâriyle tekbir ona izâfe edilmişdir [ismi bundan alınmışdır]. (Teşrîk) bir de tekbîr ile ref’-i savt etmeğe [sesi yükseltmeye] ıtlak olunur.Buna göre izâfet -teşrîkden ibâret olan tekbir demek olarak- beyâniyye gibi olur. (ط فى كما)
[3] (…)
[4] Zilhiccenin, dokuzuncu günüdür. Ramazan bayramında arafe yokdur. Arafenin ra’sı meftuhdur. (…)
[5] (Tekbîr-i teşrîk) bizce kable’t-tehlîl iki tekbir ile ba’de’t-tehlil iki tekbir ve bir hamdeleden ibaretdir. Ve inde’ş-Şâfiî kable’t-tehlîl üç tekbirdir. [Teşrîk tekbiri Hanefî’de tehlîlden evvel, iki ve tehlîlden sonra yine iki tekbir ile, bir hamdeleden ibâretdir. Şâfiî’de tehlîlden evvel üç tekbirdir.] (حلی)
—————————————–
[6] Ömer Nasûhî Efendi, Büyük İslâm İlmihâli sh.146
(İntişârı: 05.11.2011)