“Şefâatim, kıyâmet gününde muhakkaktır. Bu şefâatime inanmayanlar bunun ehli bulunmayan kimselerdir.”
(İbn-i Menî’, Câmiu’s-Sağîr)
Îzâh: Şefâat, suçlu veya muâvenete muhtâc veya âtıfete lâyık olanlar hakkında af veya lûtfu ihsân recâsında bulunmak demektir. Rasûl-i Ekrem Sallallâhü aleyhi vesellem Efendimiz son derece şefkatle, merhametle ve âtıfetle mütehassıs bulunduğu için kıyâmet gününde bütün ehl-i îmân için ve bilhassa kendi ümmeti için şefâatte bulunacaktır. Bunlardan bazılarının hiç cehenneme girmemeleri için, bazılarının da azâblarının hafif olması veya cehennemden biran evvel çıkması için Cenâb-ı Hakk’dan afv ü merhamet niyâzında bulunacak ve bu niyâzı kabûle karîn olacaktır. Mübârek Peygamberimizin makâm-ı şefâati hâiz olduğuna mu’tekil olmayanlar ise bu şefâate nâil olmaya lâyık değildirler.
[500 HADİSİ ŞERİF, ÖMER NASÛHİ BİLMEN, 210. Hadîs-i Şerîf, Sh;142]