Sanâdîd-i Kureyş’in talebleri üzerine hicret-i nebeviyyeden beş sene akdem Mina’da inşikâk-ı kamer mu’cizesi zuhûra gelmişdir. Hîn-i vukûunda ay tamâm bedir hâlinde idi ufka pek de uzak değildi iki şakk olub ayrıldı. Bir vechile ki (Minâ) cihetinde bulunan Cebel-i Hirâ’ aralarında göründü ya’ni infisâl-i hakîkî vukû’ buldu. Bir nısfı Cebel-i mezkûrun sağında, diğeri de solunda göründü lâkin cebele muhâzî olacak mertebe aşağı doğru nâzil olmadı.
İmâm-ı Nevevî Hazretleri diyor ki: “Hîn-i inşikâkda kamer mevzi-i aslîsinde bulunuyordu bu hâdise-i garîbe bir iki sâat kadar devâm etdi.”
Hazreti Rasûl-i Ekrem Efendimiz (Eşhedu) buyurarak i’lân-ı keyfiyet eyledi yanında olanlar da birbirine haber verdiler.
Orada bulunanlar bu hârikayı re’yü-l ayn müşâhede eyledikleri gibi anların arzlarına nisbetle bir ufukda bulunan emkine-i baîdeden dahî müşâhede edildiğini gelenlerden tahkîk etdiler.
Bu gibi gayr-ı mu’tâd şeyler hadd-i zâtında mümkinât cümlesinden olduğu cihetle kudret-i ilâhiyyenin taht-ı te’sîrinde dâhildir. Binâenaleyh Cenâb-ı Hakk dileyince esbâb ve şurût-ı âdiye olmaksızın da müsebbebâtı vücûda getirir.
Peygamber-i Zîşân Sallallâhu Aleyhi Efendimiz’in dahâ pek çok mu’cizeleri vardır. Ezcümle mübârek parmaklarından sular akıdarak binlerce kimseleri susuzlukdan kurtarmışdır hayvanlar, ağaclar, taşlar (Hakk Rasûlsün) diye A’na söylemişler ve kemâl-i ihtirâmla selâm vermişlerdir.
Bu mu’cizelerin tafsîli her ne kadar Haber-i Âhâd kabîlinden ise de Hey’et-i Mecmûası mütevâtirdir Kur’ân-ı Kerîm’in hem hey’et-i mecmûası ve hem tafsîlâtı mütevâtirdir binâenaleyh bir harfini bile inkâr küfürdür.
[Büyük Şehîd İskilibli Muhammed Âtıf Hocaefendi, Mir’atü’l-İslâm, 1332 Baskı, sh: 39-40]